hesabın var mı? giriş yap

  • insan ilişkilerinde başarılı, muhasebe konusunda yetkin, gezmeyi seven eleman aranmaktadır.

    meali: halk otobüsüne muavin arıyoruz.

  • is gorusmelerinin banko sorusudur, muhakkak cikar.

    rakam olarak degil "bu isi gercekten istedigim icin buradayim, maas olarak beni tatmin edecek bir sey teklif edeceginizi dusunuyorum" tarzi bir cevap vermenizi beklerler.

    rakam olarak cevap verince de "firmamizda calismayi maas icin mi istiyorsunuz" derler bir de. yok anasini satayim spor olsun diye calisacagim. para icin calismak ayip mi? kari mi satiyosunuz firmada?

  • 1) cumali kalkan: pür yetenek olarak bakılırsa cumali kalkan gördüğüm en seri bileğe ve parmaklara sahip, teknik mükemmeliyeti yakalamaya çok yakın birisi. hem hızlı çalmak hem de temiz sesler ortaya çıkartmak zordur. farklı yöresel tavırlara ve batı usullerine de adapte olabilen, bağlamada her şeyi çalabileceğini düşündüğüm oldukça yetenekli bir sanatçı. bir röportajında, uzun bir dönem boyunca günde 12 saat çalıştığını söylemişti. sürekli yeni şeyler deneyen ve kendini geliştiren bir sanatçı olmasını bu çalışkanlığına bağlıyorum.

    aşırıya kaçtığı noktalar olsa da, aşağıda icra kabiliyetini gösteren bazı örnekler var. bu eserlerin imitasyonu bile zordur, kötü çalabilmek için aylarca uğraşmanız gerekir. 21 yıldır bağlama çalıyorum ancak nihavent üvertür'ü oturup çalışma gereği bile duymadım çünkü benim için ulaşılmaz bir noktada. hobi için çalanları geçtim birçok virtüözün icra edemeyeceği eserleri zorlanmadan çalıyor adam:

    kadıoğlu zeybeği

    nihavent üvertür

    flight of the bumblebee

    tabi yaşı küçük olduğu için ve özgün bir eser ortaya koyamadığı için pek bilinmez. teknik açıdan değerlendiriyorsak listede en başta olması gerekir ancak genel bir değerlendirmede benim için diğer üstatlardan çok sonra gelir. çünkü hiçbir zaman "dur bir cumali kalkan dinleyeyim" demem, icrası benim için fazla duygusuz kalıyor.

    2) çetin akdeniz: bilmeyen yoktur sanırım. çetin akdeniz ile cumali kalkan'ın icra tarzı birbirine benziyor, zaten cumali kalkan çetin hocanın öğrencisi ve onun izinden gidiyor. çetin akdeniz kendini geliştirmeyi bıraktığı için benim açımdan boynuz kulağı geçmiş durumda. bir de çetin akdeniz'in kompleksli birisi olması sebebiyle bazı yeteneklerini gizleyebileceğini düşünüyorum. adam mükemmel yapamadığı hiçbir işe kalkışmıyor. belki bundan dolayı şelpe ve çöğür düzeni (kısa sap) icralarını pek görmedim. bu durum benim listemde kendisini ikinci sıraya düşürüyor.

    çetin hocadan örnekler vermek gerekirse; kaytağı gibi bağlama icrasında mihenk taşı sayılabilecek zorlukta bir eseri neredeyse kusursuz icra ediyor:

    kaytağı

    haydar haydar'ı da en iyi icra eden bağlamacıdır:

    haydar haydar

    3) erdal erzincan: iyidir ancak çöğür düzenine daha fazla hakimdir ve her ne kadar son yıllarda çeşitli oyun havalarının modern derlemelerini yapsa da tarzının tek yönlü olduğunu düşünüyorum. erdal hoca bektaşi geleneğinin sürükleyicisi olduğu için ve diğer virtüözlerin aksine hem çalıp hem de söyleyebildiği için belli bir tarz seçmek ve bunu ilerletmek zorunda kalmış. ha, bir de türk halk müziği adına en faydalı işleri yapan insanlardan birisi olduğu için vaktinin ve enerjisinin de büyük bir kısmını o yönde harcıyor.

    erdal hocanın tek zayıf yönünün uzun sap icrası olduğunu düşünüyorum. kendisinin kara düzende pek detaylı bir icrasına denk gelmedim. bu da arpej ve akor konusunda geri kalmasına neden olmuş. bu sebeple listede 3. sırada benim için.

    erdal hocayı ayrıcalıklı kılan şeyler ise;

    - şelpe tekniğinde en iyisi olduğunu düşünüyorum. çeke çeke, sinsin halayı gibi eserlerde oturttuğu kusursuz teknik sebebiyle yıllardır kendisi dışında kimse bu eserleri çalmaya yeltenmiyor.
    - diğer virtüözlerin aksine ortalamanın üzerinde bir sesi ve eser okuma yeteneği mevcut.

    şelpe örneği

    oyun havası olarak: abdurrahman halayı

    4) hasan genç: cumali kalkan ve çetin akdeniz gibi etütsel icra ekolünden. ekstra söylenebilecek bir şey yok. benzer şeyleri çalıyorlar. tarzları birbirine yakın ama bana uzak :).

    bazı derlemeler:

    arpej çalışması 1

    arpej çalışması 2

    5) oğuzhan açıkgöz: arpej ve akor konusunda çok iyi, hatta bu konuda kitap yazmış birisi. kara düzen icrasında cumali kalkan ile aynı klasmanda ancak şelpe tekniği ve kısa sap düzeninde pek fazla icrasını görmediğim için 5. sırada.

    bazı örnekler:

    gelin nolur

    misirlou

    6) yusuf ali önal: listedeki en genç isim. en fazla 20 yaşındadır diye tahmin ediyorum. tekniği çok iyi, ancak hızlı icra edeyim derken ses netliğinden taviz veriyor bazen ve ezgi bütünlüğünü bozan bir arpej tekniği var. bunları da çözerse yolu açık.

    tekniğini gösteren bazı örnekler:

    pancar pezik değil mi?

    nihavent üvertür

    7) gökhan karakaya: listede erdal erzincan'dan sonra nihayet tekniğinin üzerine keyifli de bir icrası olan ve kendini dinletebilen bir virtüöz. hem etüt tarzı bir icra yapabiliyor, hem şelpede oldukça iyi, hem de duygu katabiliyor. kişisel favorilerimden birisi ve sıkı takipçisiyim.

    şu girişteki güle yel değdi icrasındaki detay dokunuşlar harika.

    bazı modern derleme örnekleri:

    şeyh şamil

    ezgi akşamı

    kaytağı

    8) erkan çanakçı: kısa sap icrasında oldukça özgün bir tarzı var. kendisine ait tel ayırma tekniğini kullanıyor. erdal hoca gibi kara düzen icrasından fazla başarılı olmadığını düşünüyorum.

    kaytağı 1

    kaytağı 2

    doğaçlama

    9) muhlis berberoğlu: yüreğe dokunan türden bir icrası var. hep hızlı çalan virtüözleri yazdım. tabi, muhlis berberoğlu ağır ve duygulu icrası ile farklı bir klasmanda olsa da arada tekniğinin de çok iyi olduğuna dair ipuçlarını görüyorsunuz. icrasında melankolinin hasını yaşatan bir sanatçı.

    şu açışı efsanedir.

    ayrıca neşet ertaş'ın eserlerinin en iyi düzenlemelerini yapan kişidir bana göre:

    kendim ettim kendim buldum

    allı turnam

    10) hatırladıklarım bunlardı, 9. sıraya da "diğerleri" diyelim. liste daha uzar ancak bu saydıklarım dışındakiler çok özel yetenek sınıfına girmiyor benim için. listede olmayan ama yetenekli diğer icracılar: ismail topçu, ismail tunçbilek, motor ali, mustafa ipekçioğlu, adem tosunoğlu, gökhan ekim, kemal alaçayır, talip özkan.

    -----------------------

    şimdi bu listeye bakanlar çoluk çocuğu doldurmuşsun diyecekler ancak virtüözlük farklı bir olay, ben enstrüman çalma yeteneği açısından değerlendirmemi yaptım. zaten genel olarak teknik açıdan çok iyi olan sanatçıların beste yaratma, kült bir eser ortaya çıkartma, güzel türkü söyleme gibi yönleri zayıf kalıyor. birçoğu da bu yönlerinin zayıf olduğunu bildikleri için enstrümanda gelişmeye yoğunlaşıyorlar.

    son olarak benim listemde olmayan ancak başlıkta çokça yazılmış büyük üstatlar ile ilgili yorumum:

    hasret gültekin: dönemsel olarak değerlendirildiğinde listede başı çekebilir, çünkü aktif olduğu dönemde meslektaşları ile arasındaki farkı en fazla açabilmiş virtüözdür. ancak hasret hocanın vaktinde bağlama icrası henüz çok ilerlemediği için onu günümüz icracıları ile karşılaştırırsak listede daha aşağılara yazmamız gerekir, bu yüzden onu ayrı tutmak gerekiyor.

    erkan oğur: kopuz icrasında bir numaradır. kendi çalım tarzını yaratmış, onu geçtim kendi enstrümanını oluşturmuş bir adam. bir efsane ancak teknik değerlendirmede onu da bir yerde konumlandıramıyorum. farklı bir kulvarda çünkü.

    arif sağ, ali ekber çiçek, musa eroğlu, orhan gencebay, neşet ertaş: genellikle arada bir türkü dinleyen veya bağlama icrası yapmayan insanların ilk aklına gelen isimler bunlar. saygıda kusur etmemek ile birlikte kendi dönemleri içerisinde değerlendirsek bile teknik açıdan bu ustalardan daha iyi icracılar var. daha iyi sanatçı demedim, daha iyi icracı dedim, ona göre :).

  • maç sonrası röportajıyla beni güldürmüş genç yetenek.

    spiker: türk milli takımını seçme süreci nasıl gelişti?

    hakan: ben zaten u16-u17'de de milli takım forması giydim. sadece 1 defa almanya milli takımında oynadım. orada da kendimi hiç iyi hissetmedim. arkadaşlık yoktu, kimse birbiriyle konuşmuyordu.

    "insan yemekten sonra bir çay-kahve içer, sohbet eder."

    sen istesen de yapamazmışsın orada, iyi ki geldin.

    edit:facia yasadim uyarmış, imla.

  • ülkenin melihçi misin, eraycı mısın şeklinde ikiye bölünmesi. şimdi şöyle bir geçmişe bakıyorum, yıl m.ö 40 civarı. batı-doğu hun diye bölünmüştü türkler. o günden sonra en büyük bölünmedir türk tarihindeki. belki bir batı hunlu, doğu hunlu'yu severdi ama, bir eraycı asla bir melihçi'yi sevmezdi. eğer bugünlerde bu kadar ayrıştırysak, aha sebebi bi iki elemandır. çok yaşlandım lan :/

  • bir galatasaraylı olarak söylüyorum: eğer bu şekilde kendini geliştirmeye devam ederse arda'nın esamesini okumayız.

    neden derseniz? arda'nın oyunun en önemli yönü zekası ve ayağında iyi top tutabilmesi. gökhan töre ise hızlı ve ayakları çabuk bir futbolcu, daha önceden kendisinde göremediğim şut özelliği de gelişiyor günden güne. futbolcular sezon sezon formunda olabilir bunu kabul ediyorum ama bu adam zaten yetenekliydi, şimdi ise üstüne koyuyor. rakip takımda olması bir şey farkettirmez. futbolun zevki burada, bütün iyi oyuncular senin takımında olsa ve daha iyisi olmasa tadı çıkmaz zaten.

    demek istediğim şey arda şanslıydı atletico madrid'e gittiği için. çünkü diego simeone ve takım inanılmaz bir ivme yakaladı. kendisi orada 10 numaralı formayı giyse de hiçbir zaman gerçek bir 10 numara gibi oynamadı. 60'dan sonra oyundan düştü sürekli. ben arda'yı severim. galatasaraylı'dır çünkü ama bence abartıldığı kadar(atletico'nun beyni vs.) iyi bir futbolcu değil.

    bu çocuğa robben diyorlar, demesinler. bu çocuk ister beşiktaş'ta ister başka bir takımda avrupa'da başarılar kazansın. biz ondan sonra gelenlere gökhan töre diyelim. ve isterseniz kızın ama kendisi olmasa demba ba bu etkiyi gösteremezdi bu takımda. bence beşiktaş'ın bu seneki performansının sebebi demba ba değil kendisidir.

    hepinize saygılar.

  • bütün kış doğalgaz sürekli açıkken 200-250 tl gelen faturalar, bu ay evde olmadığım ve doğalgazım kapalı olduğu halde 342 tl gelmiştir. ortalama fatura sistemiyle önceki yılların aynı ay ortamalarının alınacağı söylenirken, benim nisan aylarında ödediğim faturaların 20-30 tl bandında (ocak ve sıcak su kullanımından ötürü) olduğunun altını çizmek istiyorum. şimdi bu faturanın nedenini bilmek istiyorum, tam olarak suçumuz nedir?
    virüs dolayısıyla sayaç okumak riskli dendi eyvallah, peki sokağa çıkma yasağı varken bile, marketlerden eve sipariş getiren yada damacana su satışı yapan şirketlerin çalışanlarının muaf tutulduğu bu dönemde o insanların canının kıymeti yok mu? ona izin veriyorsan sayaç okumak için gelen görevliye neden izin verilmiyor? çoğu insanın zorla ücretsiz izne ayrıldığı, işsizlik maaşı bile alırken belirli prosedürleri yerine getirmesi gerektiği bu dönemde bu faturalar hangi para ile ödenecek?

    edit: allahım aklıma mukayyet ol, küfretmeyeceğim. be kardeşim sayaç değerini karşılaştır yazan var mesaj atan var. şurada iki satır yazmışım okusana. evde değilim. evde değilim diyorum. doğalgazı kapattım ayrıldım evden bir ay önce. hala burda bu hırsızlığa kılıf bulmaya çalışan, normalleştirme çabası içinde olanlar var. ne kadar kazanıyorsunuz kardeşim bu yardakçılıktan.

    edit2: arkadaşlarım yazılan entryleri ve gelen mesajları okuyorum. bunun igdaş özelinde olmadığını genel olarak absürt faturalar geldiği yazılıyor. ben başlığı igdaş olarak açtım ama elbette bilindiği gibi birim fiyatı belirleyen ana şirket botaş. yani bunun direkt igdaş ile alakası yok. 20 yıldır ne kadar fakirleştiğimizden haberi olmayanlar buradan bile imamoğluna giydirmeye çalışıyor, gerçekten inanılmaz.

  • bu bakış açısına destek olarak:

    en kral kral;

    patatesin tadını bilmiyordu.

    domates tatmamıştı.

    dondurma yememişti

    çikolata yememişti.

    içtiği en iyi şarap bile günün hijyen koşullarından ve üzüm ıslahı
    yetersiz olduğundan kötü şaraptı.

    şerbetçiotu bilinmiyordu, biranın iyisini şansa içebilirdi.

    viski icat edilmemişti.

    sadece 1 beygirle yolculuk yapabiliyordu, toprak yol bulur da atlı arabayla giderse 4 beygirle gideceği yere gidebiliyordu.
    şimdi en gariban bile 80 beygirle yola çıkıyor.

  • az önce markete giderken bu manzarayla karşılaştım. market sahibi, birkaç belediye çalışanının sessiz sedasız, kimseye reklam yapmadan gelip defteri hesaplattığını, sonra da ödeyip gittiklerini söyledi. twitter'dan mansur yavaş tagine baktığımda da tek marketin bizimki olmadığını fark ettim. ne diyeceğimi bilmiyorum, bir oy en fazla bu kadar hak edilir, bir şehir en fazla bu kadar iyi yönetilirdi sanırım.

    t: sosyal devlet vizyonunu tek başına üstlenmiş başkanın yeni icraatı.

    edit: uyarı üzerine eksiup linki değiştirildi

    bir alttaki susere ithafen edit2: zaten şehrimizde ihtiyacı olup başvuru yapan ailelere gıda yardımı yapılıyor. ben öğrenciyim, benim de borcum vardı, gelip kapatmışlar. oturduğum yerde de öğrenciler ve emekli insanlar var genelde. sizin kalplerinize kötülük hakim olduğu için iyilik kavramından haberiniz yok. mansur yavaş'ın bu kadar iyi çalışması kimyanızı bozdu biliyoruz. korkunuzda da haklısınız çünkü bu adamı cumhurbaşkanı yapacağız