hesabın var mı? giriş yap

  • öğrencisi arrianos tarafından kaleme alınan diatribai (sohbetler)'in 2.kitap 55.bölümünde , epiktetos, yine yalın ve doğru birşey söyler:

    "oynaşan şu köpek yavrularını görüyorsun. birbirleriyle gerçekten dost gibi görünüyorlar. küçük bir kemik at, o zaman gerçeği göreceksin. kardeşlerin, babaların ve çocukların dostlukları işte böyledir. ele geçirilmesi gereken bir servet, bir tarla ya da bir metres ortaya çıksın; ne baba, ne kardeş, ne çocuk kalır."

  • ''otobüsteki siyah gözlüklü, büyük çantalı, asık suratlı kıza da anlam veremiyorum. hayır sanki onun limuzin'ide zorla binmişiz sıkışmışız.''

  • dün gece maruz kaldığım dizi. yamaç karakterinin mükemmelliği bende mide bulandırması uyandırdı resmen.

    pros:
    + yakışıklı
    + karizma ismi var
    + esprili
    + başarılı bir kimyager
    + istanbul'da bahçeli evde oturuyor
    + müzisyen ve sahneye çıkıyor
    + erkin koray'in kankası (yaşıyor mu lan adam?) ve onun gitarına sahip
    + bir kerede altı aylık kirayı çıkarıp sayabiliyor
    + herkesle çok iyi diyaloğu var
    + gamer
    + delikanlı, yeri geldiğinde gözü kara
    + şövalye
    + güzel sevisiyor
    + özel uçakla gezmeler falan
    + fluent fransızca
    + bu özelliklere rağmen yalnız (en azından kalbi)
    + prens (mafya ailesi veliahtı)

    affedersin erkek halimle ben bile hayır demem bu adama.

    kızın özellikleri ne?

    - güzel
    - kedi seviyor

    hass

  • genelde mükemmelliyetçidirler. bir olayı on çeşit yerden yorumlayabilirler. on çeşit yerden çıkan olaylar hakkında on çeşit senaryo üretip o on çeşit senaryoya karşı on çeşit çözüm oluştururlar. böylelikle her şeye hazırlıklı olurlar, hiçbir şey onlar için şans değildir.

  • heidi'nin dedesiyle bir ağaç dalını peynire saplayıp ateşte kızartması. ben buna o kadar özenmiştim ki babama yaptırmaya kalkmıştım. babamın dükkanına gittiğim günler* öğlenleri yemeği babam hazırlardı. heidi'de okuyunca "ateşte peynir kızartalım" demiştim. "oğlum yanar öyle peynir bişeye benzemez" dediyse de ikna olmadım. "kitapta yazıyor baba" deyip ısrar etmiştim. onun üzerine bildiğin kalıp beyaz peyniri piknik tüpünde eritip ne olacağını göstermişti. büyük hayal kırıklığına uğramıştım. "istersen artık bunu yumurtaya katalım peynirli yumurta olsun" demişti. üzüntüyle kabul etmiştim. peynirli yumurta da çok güzel olmuştu.

    ama o peynir meselesi johanna spyri'nin okurlarına çaktığı en büyük kazıktır. kimi yiyosun ya. nasıl kızartıyosun peyniri. hislerimle oynadı adi kadın. kesin kendini "alplerde özel bir peynir var" diye savunuyordur. pis yalancı.

    edit: beşyüz tane mesaj geldi "hellim kızartılıyor" diye. johanna açık açık belirtseymiş "dedesinin kıbrıs kökenlerinden dolayı" diye. nice çocuğun hayallerini yıktı pis.

    edit 2: kusmuk dedi ki gerçekten o yöreye özel kızartmalık peynir varmış. kitapta o özelliğinden bahsedilmiyordu. paramı geri istiyorum.

    edit 3: max zorin yardımıyla ne olduğunu bulduk. sözkonusu peynir raclette'miş. 1980'lerde eskişehir'de bulmamız zaten imkansızmış.

    edit 4: komplo teorisi büyüyor. heidi'deki bu kısım zaten isviçre peynir lobisinin bir ürünüymüş. propagandaymış. http://www.npr.org/…isode-575-the-fondue-conspiracy

    edit 5: kusmuk dedi ki o peynir raclette değilmiş. raclette şişe sokunca akar gidermiş. esas grillkäse diye satılan beş altı çeşidi olan bir peynirmiş. ateşte ısıtmalıkmış.

    edit 6: bunu tek merak eden ben değilmişim! https://www.chowhound.com/…se-featured-heidi-873259 yabancı forumda raclette demişler. ama ikna olmadım zira oradakilerin peynir dağarcığı konusunda emin değilim.

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • (bkz: housekeeper)

    lan ne güzel topluyorlar yatağı, dümdüz. bi de afilli havlu katlayıp koyuyorlar üstüne. kuğu yapani bile gördüm havluyla. o derece. nefis.