hesabın var mı? giriş yap

  • üzdün bizi kel*..

    bir buçuk dolar için değer miydi?

    edit: ocak 2023 itibariyle amazon prime türkiye üye sayısı 900.000’e yakınmış..

    850.000 üye desek, kişi başı 1,5 dolardan 1.275.000 dolar yapıyor.. çarpı 19 dediğimizde, 24.225.000 tele gibi aylık bir rakam demek.. değermiş amk..

    pardon kel.. abimizsin..

    bugüne kadar her ay bu miktarı almadığın için teşekkürler..

  • xerez-cadiz - üst
    espanyol-eibar - 1
    napoli- verona- 3.5 üstü
    atalanta- palermo - iy0

    edit :benzeri daha once yazilmis. geyik yapalim diye arama akimiza gelmedi.

  • bir kız babası olarak korkarak okuduğum entry'ye konu olan şofördür. soğukkanlı kalabildiği için kızınızı, kendini ifade etmekten korkmayan bir kız çocuğu yetiştirdiğiniz için sizi tebrik ederim. umarım bu şoför bozuntusu gereken cezayı olur. allah ya da inandığınız her ne varsa tüm çocuklarımızı korusun

  • black mirror'ın 2. sezon 2. bölümünün ismidir.

    white bear adlı bölümde ise, insanoğlunun tanrıcılık oynamasıyla karşı karşıya kalıyoruz. suçlu bir insana verilebilecek en ağır ceza nedir? sorusu yöneltiliyor bu kez izleyicilere. karanlık bir atmosfere sahip bölüm baştan sona dek büyük bir dikkatle takip edildiğinde kurgu ancak kavranabiliyor. öteki bölümlere nazaran farklı bir anlatım tekniğinin kullanılmış olduğunu gözlemlemek mümkün.

    victoria adlı suçlu bir kadın çevresinde şekillenen senaryoda, çevrelerine karşı duyarsızlaşan ve yaşananları sorgulamayan bir toplum tasviri yapılmaktadır. sorumsuz bir toplum sebebiyle daha fazla gücü kendinde bulan sıra dışı adalet örgütü ise, suçlu olduğuna kanaat getirdikleri kişiye karşı 1 ay boyunca vahşi bir şekilde oyun oynamayı sürdürmektedir. insanlar tepki göstermek yerine, ellerinde fotoğraf ve video çeken aletlerle, kahkahalar eşliğinde bu yaşanan insanlık dışı eylemin takipçisi olmaktadırlar.

    hafızasını kaybetmiş bir şekilde uyanan victoria, konsolun üzerindeki fotoğraflar aracılığıyla evli ve bir de kızı olduğu sonucuna varır. evden dışarı adım attığındaysa ellerindeki kameralarla kendisini görüntülemeye çalışan ve bunu yaparken de hiçbir açıklama yapmayan bir güruhla karşılaşır. bu topluluk bir yandan da kendisinden kaçmaktadır. bunun yanı sıra, bazı yüzü maskeli insanlar da, ellerinde silahlarla her şeyden bihaber olan kadını kovalamaya başlarlar.

    bu bölümü izledikten sonra bireylerin ve bireylerin bir araya gelmeleriyle oluşan toplumların yani kısaca insanlığın acımasızlığında sınır olmadığı çıkarımını yapmak mümkün. bir insanı cezalandırmanın en katı yollarından birinin sergilendiği senaryoda en ilgi çekici noktalardan biri ise hiç kuşkusuz cezayı çekmek zorunda kalan insanı izlemekle ve hiçbir açıklama yapmamakla yükümlü olan halkın çeşitli seanslarla bu göreve hazırlanması.

    elbette halkın yanı sıra, 1 ay boyunca ortama uyum sağlayacak oyuncuların varlığını da es geçmemek gerek. izleyicilerin bölüm sonuna kadar gerilmesini sağlayan ve finalde ise şok etkisi yaratan kısmında o kişilerin etkisi büyük. koca bir tiyatro sahnesinde, hiçbir şeyden habersiz victoria’nın yardım çığlıkları kulaklarımızı çınlatsa da, onun bir suçlu olduğu gerçeği de aklımızı kurcalamaya devam ediyor. fakat işlenilen suç, böylesine ağır bir cezalandırmayı gerektirir mi gerçekten?

    bu bölümde de çok net bir şekilde bir “iletişimsizlik” örneğinin sergilendiğini görebilmekteyiz. suçlu insanın çok ağır bir uygulama karşısında çaresiz kalışını izlemek yeterince vahşet yansıtmıyormuş gibi, çevresindeki insanların ona bir açıklama yapmak yerine fotoğrafını ve videosunu çekerek kaçmaları da yine eşit miktarda vicdansızlık örneğidir.

    white bear’ı diğer tüm bölümlerden ayıran en önemli unsur ise, betimlenen dünyanın kimilerine göre bir distopya, kimilerine göre ise bir ütopya olmasıdır. vahşice suç işleyenlerin vahşice bir şekilde cezalandırılması gerektiğine inanan sayısız insanın bulunduğu gezegenimizde, çıkarılan sonucun tamamen zıt kutuplarda olmasına şaşmamak gerekir.

  • berber: nasıl keselim istersin saçını
    4 yaşındaki velet: babamınki gibi olsun üstler boş, yanlar az.

  • herkes bir günlüğüne de olsa terörist olacak bu ülkede. kaçarı yok. sıra kebapçılara gelmiş* şimdi pazarcılar düşünsün tehlike çanları onlar için çalmaya başlıyor, çember daralıyor.

    neyse ki ben 2 yıl önce falan teröristliğimi yapmıştım sırayı savdım. kafam rahat.

  • bunlar telefonla arayip abone olmam icin yalvardiklarinda fax numarama sozlesmeyi gonderin biz size 7 is gunu icinde donus yapacagiz diyorum.

    edit: soran arkadaslara toplu cevap vermek istedim, tekrar aramiyorlar ancak ararlarsa kurumunuzdan fax ulasmamis diyecegim.

    edit2: fax ulasmadi bilgisini vermeden once 15 dk hatta beklet onerileri geliyor.

    edit3: vay arkadas debe'ye girmisiz. sevgili eksisozluk calisanlarina entry'mi debe'ye sectikleri icin tesekkur ederim. zira artik herkes biliyor ki debe'deki entry'ler keyfe keder seciliyor. cikar beni debe'den sayın dürüm.

  • şimdi, olayı aynen aktarıyorum. aktarıyorum ve yorum yapmadan vicdanınıza bırakıyorum.
    -maden işçisine kazadan aylarca önce mikrofon uzatılıyor, madende çalışmanın nasıl olduğu ve neden madende çalıştığı soruluyor.
    +ben ekerdim. ekebileceğim toprak varsa kendime, yoksa başkalarına günlüğüne çalışırdım. tarım ölür oldu. satamaz, ekemez olduk. bende burada, madende çalışmaya başladım.
    -korkmuyor musun?
    +vallahi korkuyorum. korkuyorum ama ellerinden öper 3 tane çocuğum var. bakmak zorundayım, borcum var. hiç kimse güle oynaya madene inmez ama mecburuz, iniyoruz.
    -peki burada kim suçlu? topraklar mı verimsiz, ürün mü yetersiz, nedir olan?
    +bu hükümetin allah belasını vers..
    -lütfen kayıt alıyoruz.
    +"ne deyim abi, mahvettiler bizi."

    bu röportajın yapıldığı adamın ismi, o listede var. önce çalıştığı işten, toprağından oldu, şimdi de canından... cümleni ben bitireyim, bu hükümetin allah belasını versin... yorum sizin.