hesabın var mı? giriş yap

  • filmi yaklaşık yarım saat önce bitirdim ve buraya yazmadan önce kendime gelmek için bir duş aldım. bu entryde spoiler vermeden, duygularımı ve neden sinemaya gitmemeniz gerektiğini anlatacağım rahatlıkla okuyabilirsiniz.

    filme geçmeden önce duygularım; alayınızın allah belasını versin içimdeki yirmi yıllık hayranlığı ve saygıyı öldürdünüz.

    ve film; onuncu dakikasından itibaren noluyor lan? bakışı ile iki oyuncunun hatrına izlemeye devam ettim. film boyunca yan karakterlerin önceki filmlere göre hiçbir katkısı yoktu. (bkz: neil patrick harris) in oynadığı karakter filme çocuk filmi havası katmış bir türlü ciddiye alamadım. (bkz: jonathan groff) un canlandırdığı karakter kesinlikle eski ruhunu vermiyor. mindhunter filmindeki eblek halleri gözümün önüne geldi durdu. diğer yan karakterlerin canımı sıkacak kadar bile bir önemi yoktu. neo abimizin eski hallerinden eser yok. film boyunca trafik polisi gibi her şeye dur işareti yaparak ilerledi. trinity ablamız deseniz o da oyunculuğa fazlasıyla uzaklaşmış.

    film genel anlamda disney filmleri gibi o tadı veren iki saatinizi öldürebileceğiniz, içinde bir şeyler olan ama ne olduğunu anlamadığınız bir iki saat vaad ediyor. toplamda iki saat boyunca en az otuz dakika eski filmlerden önemli sahnelerin kesitleri kullanılmış. belli ki süre uzatılmaya çalışılmış ya da o sahnelerin etkilerinin hatırlanmasıyla filmi ayakta tutmaya çalışmışlar. ama o sahneler o filmlerin bütünlüğünde etkiliydi sayın lana hanım. süper lig haftanın önemli anları gibi beş dakikada bir gözümüze gözümüze sokmasaydın keşke. zaten o sahneleri hepimiz yirmi yıl içinde yalayıp yutmuşuz bize yeni bir şeyler göster.

    konusuna gelecek olursak hiç abartmıyorum, herhangi bir devam filminin ilk onbeş dakikasında olacak olayları bir ton flashback ve disneyvari sahnelerle iki saate tamamlamışlar. bir yerde göreve çıkacak olan karakterlerin hareket ve tavırları bende avengers filmi izliyor havası uyandırdı.

    görsel efekt anlamında ilk üç filmi izlerken hepimiz mutlaka düşünmüştür. bu adamlar bu efektleri o yıllarda nasıl yaptı diye. hatta o yıllarda çocuk olduğumuz için hepimizin sinemada perdeye bakarken ağzımızın suyu aka aka izlemiştik. ama bu filmde ilk üç filmdeki etkileyici efektlerin biri bile yoktu. hatta üzerinde çok durulmadan geçiştirilmiş birkaç efektli sahne vardı. bilgisayar üzerinde hazır dokularla veya yapay zekanın tamamlamasıyla hazırlanmış oldukları çok belliydi. ve görüntü anlamında en büyük sıkıntı da filmde matrix tonlarının olmayışıydı. herkes bilir ki matrix filmlerinde renkler siyah ve yeşil tonlardadır. bunun instagram için bile filtresi yapılmışken böyle bir devam filmindeki bütün sahnelerin sıcak renklerden oluşması da filmin ruhunu kaybetmesine neden olmuş. izlerken bir türlü matrix moduna giremiyorsunuz.

    yani özetle çok büyük hayal kırıklığı içerisindeyim sözlük. yirmi yıllık hayranlığımı iki saatte kabusa çevirdiler. yumruklarımı sıka sıka izledim ve iyi ki sinemaya gitmeyi beklememişim dedim. buraya kadar okuduysanız ve sinemaya gitmek istiyorsanız neo ve trinity'nin hatrına sırf onları görmek için gidebilirsiniz. ama kesinlikle beklentilerinizi iyice düşürün ve bir çocuk filmine gittiğinizi düşünün.

    son birkaç senedir yeni trend; eski tutmuş filmleri birkaç ana karakteriyle tekrar çekmek veya eski özlenen karakterleri devam filmlerinde göstermek oldu. spidermani henüz izlemediğim için bilmiyorum belki onlar da sıçmış olabilir ama yorumlar iyi gözüküyor. matrix kesinlikle sıçmış. sanırım geriye bir tek harry'nin çıkacak olan bir fantastik canavarlar filminde görünmesi kaldı. onu da azkaban tutsağı filmindeki zamanı geriye alan kolye ile birkaç tur fazla çevirerek dumbledore'un gençliğine yardıma yollarlarsa tam olur.

    ne yazarsam yazayım sinirim geçmeyecek sözlük. sinemaya gidip gitmemek size kalmış görüşmek üzere.

  • son zamanlarda sözlükte görülmeye başlanan başlık formatıdır. başına bir şeyler getirilerek giriye dönüştürülmektedir.

    sözlüğün ne kadar geri zekalı çoluk-çocukla dolduğunu bizlere bir defa daha kanıtlayan sözcük öbeğidir.

  • yıllarca yüzmüş bir insanım. derya büyükuncu'yu ilk defa 1984'te tanıdım. galatasaray'da aynı takımda yüzüyorduk. ablası berna ile beraber daha o yaşta türkiye rekorlarını tek tek kırıyorlardı. 100 metreyi, aynı takımda yüzen biz yaşıtlarından 10 saniye önde dönüyordu.

    şu ana kadar aldığı ne kadar madalya, kırdığı ne kadar rekor varsa sonuna kadar hak ederek kazandı. olimpiyatlara hep onun gitmesini eleştirmek sadece ve sadece bilgisizliktir. kimse oraya torpille gitmiyor. seçmelerden kim çıkarsa olimpiyata o gidiyor. derya'yı kendisini geliştirmedi diye eleştirmek de yine cahilliktir. her sporcunun bir kapasitesi var, derya da bu ülkedeki kendi dalında en kapasiteli sporcu oldu. ülkemizde hiç üzerine gidilmemiş bir spor dalında bile geldiği yer bence hayranlık verici.

    ülkemizde başarılı olmuş, kendi dalında mesela bilişim olsun, ciro olarak en büyük bir şirketi "google, microsoft, oracle'ın cirolarına bak bir de kendine bak" diye eleştirmeyi en hafif tabirle kendini bilmezlik, biraz daha ağır tabirle bir bok bilmezlik olarak adlandırırım.

    emre yerlici'den carlos sainz olmasını beklemek, hidayet türkoğlu'ndan kevin garnett olmasını beklemek, arda turan'dan ryan giggs olmasını beklemek, ahmet ümit'ten trevanian olmasını beklemek, haluk bilginer'den al pacino olmasını beklemek; dolayısıyla derya büyükuncu'dan mark spitz olmasını beklemek tamamen kötü niyetliliktir.

    ya da sadece ekşi sözlük yazarlığıdır.

  • zamanında, bir tıp fakültesinde üroloji sözlüsünde, sorduğu sorulara yetersiz, yüzeysel cevaplar veren öğrenciye 'bu bilgiyle gelişmiş ülkelerden birinde olsan, seni doktor yapmazlar. hoş ben de bu donanımla profesör olamazdım, onun için seni geçiriyorum' demiş hocanın biri.

    bu maaş da o hesap, her şeyimiz gibi yetersiz ama evet.

    debe editi: okumuşu cahile ezdirmeyelim, devlet ihalesi alıp, iki bina dikerek dünyalığını yapan adamların yanında komik paralardır.

  • gerçekten muharrem ince bunu demişse bu adama inananların, bu adamın peşinden yürüyenlerin oturup bir düşünmesi gerekiyor.

    mitinglerinde belirli anahtar kelimleri söyleyerek bilimsel görünmeye çalışıyor. ama hiçbir alt yapısı yokken komik duruma düşüyor. kendini her geçen gün rezil ediyor.

    edit: bazı eklemeler yapma gereği duydum.

    bu adam bir ay öncesine kadar akp'lilerden oy alabilecek durumdaydı, millet ittifakı için de şu anki kadar olumsuz şeyler söylemiyordu. hatta ikinci tura kk kalması durumunda kk'yı destekleyeceğini de söylüyordu.

    şimdiyse kitlesine sürekli millet ittifakının pkk'yla işbirliği içinde olduğu mesajını veriyor. 6'lı masaya 7'li masa diyor. bu adam 2. tura kalmayacağını kendisi de biliyor ve tek yaptığı millet ittifakına zarar vermek.

    2. tura kk kaldığında, ince kk'ya oy toplamak isterse kitlesi "sen daha geçen bu adama pkk'li dedin diye biz seni destekliyorduk, şimdi biz bu adama nasıl oy verelim?" diye soracaklar. ince bunu bilmeyecek kadar aptal değil. o yüzden kk'ya oy isteyemeyecek. ve oluşturduğu kitle ya akp'ye oy verecek ya boykot edecek. ve nihayetinde seçimi akp kazanmış olacak.

    bu durumda aklımıza iki seçenek geliyor.

    1 - muharrem ince intikam ateşiyle yanıp tutuşmuş, hırsından ne dediğini bilmeyecek seviyeye gelmiş ve "ben kaybettim o da kaybetsin" fikriyle agresifleşmiş birisi.

    2 - muharrem ince ak partili.

    hangisine inanmak istediğinize siz karar verin.

  • abim ve 4 yaşındaki yeğenimle birlikte arabadayız. yollar çok kötü, çukur dolu. abim ve ben başladık "ya kardeşim şu yolların haline bak, delik deşik, şu çukurlara bak rezalet ya" gibi laflar ettik derken arabadan indik ve yeğen arda da katıldı muhabbete:
    "şu yola bak amca ya lezalet ya, ölümcek vağ, kağınca vağ, böyle yol mu oluğ.."

  • chuck 1. sezon 3. bölüm

    chuck ajan olarak cıktıgı ilk görevinde bir sanat acık arttırmasındadır ve bir resimin basında hos bir bayanla resim hakkında konusur :

    hbb : güzel bir resim
    chuck : evet güzel resim tabi *
    hbb : evet güzel.
    chuck : kendine has özellikleri var. bob ross'un etkileri var sanki.
    hbb : bob ross??
    chuck : hani trt' de cıkan ressam varya
    ...

  • valla ben beğendim bu rezaleti. adam çok güzel bir şekilde rezalet olduğunu kanıtlamış tartışmaya gerek kalmayacak şekilde. on numara beş yıldız bir rezalet. epeydir böyle bir rezalete hasret kalmıştım doğrusu. şimdi dominos pizza düşünsün. tüm sözlükçülere beleş pizza yollamadan bu iş çözülmez.

    rezalettir.