ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran fıkralar
-
new york'tan los angeles'e giden ucakta cingoz bir avukat ile sarisin aptal gorunuslu bir hanim yanyana oturuyorlar. avukat hem hanimla yakinlasmak hem de hosca vakit gecirmek icin bir oyun teklif ediyor. kabul gorunce oyunu anlatiyor:
-size bir soru soracagim, cevabi bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksiniz bilemezsem ben size 50 dolar verecegim.
ve ilk soruyu soruyor:
-ay ile dunya arasindaki uzaklik ne kadardir?
kadin tek soz soylemeden cantasindan 5 dolar cikarip adama uzatmis.
soru sorma sirasi sarisina gelmis:
-tepeye 3 ayakla tirmanip 4 ayakla asagi inen sey nedir?
adam dakikalarca dusunmus... yaniti bulamamis... cuzdanindan 50 dolar cikarip kadina uzatmis. kadin parayi kibarca alip cantasina koyarken avukat merakla sormus:
-cevap ne?
kadin tek kelime etmeden cantasini acmis ve 5 dolar cikarip adama uzatmis...
serkan inci'nin ekşi sözlük satıldı iddiası
-
sözlük hakkındaki en yaratıcı iddia halen "ekşi açılmadı sadece kenyadan korsan serverdan yayında,bilingual habital dismorfik polarizasyonu tanjansiye edemediklerinden yayın kesintili" beyanıyla (2011) erol köse'de, bence kendisinin tahtına oynamaya gerek yok.
arşiv daire başkanının ismet paşa'ya attığı iftira
-
ismet inönü gibi siyasi bi dehanın tırnağı olamayacak adamlar geyik peşinde.
ikinci dünya savaşı döneminde ülkeyi akp yönetseydi önce ruslar la ittifak yapar hitler onları dümdüz edince bu sefer nazi lerle ittifaka döner hitler siki tutunca artık sadece japon imparatoru ile müttefik olduğumuzu ilan eder kafamıza iki atom bombası yiyerek savaşı bitirirdik.
americano ile filtre kahveyi ayırt edemeyen insan
-
her ikisinin de hazırlanması teknik olarak perkülasyon denen yöntemle olur. bu yöntemde su yer çekiminin etkisiyle öğütülmüş kahve yatağından geçer ve aşağıdaki bir fincan ya da hazneye akar.
filtre ve americano farkını anlamak için filtre ve espresso farkına bakmak gerek. yöntem ne olursa olsun kahveyi çözmemiz (extraction) gerek. yani kahve içerisindeki bazı çözülebilir maddeleri alıp fincana geçirmeliyiz. espressoda çözünmenin ana iticisi basınçtır. evet, espresso makinelerinde su 9-15 arası değişebilen (bazen 6'ya bile inilir) basınçla öğütülmüş, bastırılmış ve düzleştirilmiş kahve yatağına hücum eder ve kahve (shot) saniyeler içerisinde hazır hale gelir. espressoda su-kahve temas süresi kısadır ve bu basınçla zaten telafi edilmiştir. aynı şekilde kahve su oranı filtre kahvelerde 1/16 civarlarındayken espressoda genelde 1/2'dir. yani az basınç az su kullanılmasını da telafi eder. bu basınçlara elle ulaşılmaz, makine gerekir. bir diğer fark: filtre kahve kalın, espresso ince öğütülür. filtre kahvede suyla temas çözünme aşamasında daha uzun olduğundan çok ince öğütürseniz akış tıkanır ve kahve fazla çözülür. espressoda ise kısa bir sürede max verimi almamız gerektiği ve kanallanmadan kaçındığımız için (genelde beceremeyiz) türk kahvesinden bi tık kalın öğütüm kullanılır. bunun ayarını çok hassas yapmak gerek tabii ama uzun mevzu.
her neyse; bu basınçla hazırladığımız fincan (espresso) damakta yoğun bir şekilde hissedilir. bunu suyla seyreltip tükettiğinizde adına americano diyoruz artık. italya'daki abd askerleri evdeki gibi kahve içmek istiyorlardı ama italya'daki yegane kahve kültürü espressoya dayanıyordu. espressoyu seyreltmek ve daha uzun uzun içmek onlar için pratik bir çözüm oldu. americano sevenler kızacak ama kişisel görüşüm filtre kahveye erişimin olduğu yerlerde americano tercih etmenin gereksiz olduğu yönünde. kahvedeki zarif, floral aromalar (nitelikli) filtre kahvede daha belirgin olma potansiyelindeler. americano'da ise genellikle daha baskın bir gövde ve bitter tadlar ön planda oluyor. şunu da unutmamalı: söz konusu kahve olduğunda istisnalar her zaman var.
ayrıca eğer americano suyun üstüne espresso çekilerek hazırlanıyorsa üstteki krema tabakasından iki içeceği görsel olarak da ayırtedebilirsiniz. tad farkı çok bariz diyenlere aldanmamak gerek. size öyle bir americano hazırlarım ki böyle bir filtre kahve içmedim de diyebilirsiniz. tabii ki kör tadımda.
nitelikli kahve ilmine veya ev demleyiciliğine meraklı arkadaşlar bu kanaldan faydalanabilir.
bir belediyenin chp'li olduğunu anlamanın yolları
-
hafta sonları akp'li belediyelerin büyük oy farkıyla şeçilmiş olduğu beldelerde yaşayanların akın akın gezintiye gelmelerinden.
öpücük böceği
-
oldukça tehlikeli ve ısırığı çok can yakan bir böcek türü. birkaç ay önce memlekette gördüğümde "aa ne tatlı atayım dışarı" dedikten sonra avucumdayken ısırmasıyla tanıştık kendisiyle. elektrik çarpması veya sıcak bir şey girmesi gibi bir his olduktan sonra ellerimi hemen yıkadım. yara veya göz çevresine dışkı ile parazit bırakabiliyormuş. sonrasında chagas hastalığına neden olan bir parazit bu. son bir haftadır yine gördüm çevremde iki kez sayıları artmaya başlamış olabilir. türkiyedekilerde hastalık olacağını pek düşünmüyorum ama yine de ısırıldıysanız veya yaşadığınız ortamda bunlarda gördüyseniz risk altında olabilirsiniz.
bölücü kebapçılar
-
yıllardır adana ve urfa kebap diye bizi böldüler, bunları kastediyor sanırım.
gmail
-
fatura ödenmediğinde yada modem koptuğunda "kabloda kalan interneti kullanan" mail servisi.
edit: böyle kabloyu bir uçtan sıkıp bilgisayara doğru sıyırıyorsun o zaman hızlanıyor bile. upload yaparken ters yöne sıyırıyorsun haliyle.
zinedine zidane
-
fm'de arka arkaya 3 kez cl kazandıktan sonra sıkılıp, oyunu bırakan bizler gibi istifa etmiş teknik adam. *
yaran facebook durum güncellemeleri
-
34 yaşında, evlilik karşıtı ve dolayısıyla bekar bir arkadaştan:
"şilili madenci yeraltından çıkar çıkmaz sevgilisine evlenme teklif etmiş… iki ay sonra birileri gelip kurtarır sanıyor herhalde."
the north remembers
-
herkesin ağzında bir winter is comingdir gidiyor ama, a song of ice and fire serisindeki tartışmasız en vurucu laftır.
"the north remembers lord davos. the north remembers, and this mummer's farce is almost done."
güneyli birilerinden, mesela bir mersinli'den intikam almak istiyorum şu anda, konusu mühim değil.