hesabın var mı? giriş yap

  • " hayır madem facebook'a 3875 tane fotoğraf koyacaktınız, mirc'de bi vesikalık için niye 3 gün yalvartıyodunuz ya. insafsız mısınız. "

  • o kadar çok karşılaştım ki bunlarla. artık görünce ben sinir krizi geçirmek üzere duruma geliyordum.

    klasik olay şu şekilde olur. gece 12-1 arasıdır aşağı yukarı. o saate kadar 200-300 arası hasta bakmissindir. içeri 112 ekibi sedye üzerinde genç bir kızla girer. yanında çok telaşlı olmayan 1-2 tiki arkadaşı da eksik olmaz.

    yaklaşırsin sedyeye doğru. bir yandan ekipler acil servisin yatağına alırken 'hastayi' bir yandan durumu sorarsın getiren ekibe. hocam konversif sanırım cümlesi o saatte en son duymak istediğiniz cümleler arasındadır ama nafile.

    yinede muayeneyi yapar gelen yakınlarından ne olduğuna dair bilgi alırsınız. olayın gereksizce 112 acili meşgul etmek olduğu anlaşılınca o sedyede 'ölü' gibi yatan genç kızımızın yanına yaklaşılır. büyükçe bir pamuğa alkol boca edilir ve ağız burun bununla kapatılır. derin derin nefes alması istenir hastanın.

    pa pam! bir mucize olur ve az önce 'ölü' gibi yatan hiçbir şeye cevap vermeyen hastamız dirilir adeta! kendine gelir. olanları anlatır.

    bizde müşahedeye alırız hanım kızımızı sakince iyice açılsın diye. yarım saat sonra tıpış tıpış gelir yanimiza ambulansla gelen gençler. noldu? deriz. biz iyiyiz gidebilir miyiz? derler. bakarsın duruma tamam dersin. çıkabilirsiniz.

    ve o an gelir. ama bizim yurt buraya geldigimize dair bir kağıt istiyor verebilir misiniz? derler.

    hay hay ne demek.(iç ses: şimdi laciverde boyadım sizi)

    muayene fişi bastırılır. üzerine büyük büyük tam acilden taburcu oldukları saati yazıp ciddi bir sorunun olmadığı not edilir. kaşe-paraf yapılır. gençlerin yüzü düşer. somurtur küfreder gibi çıkarlar acilden.

    peki niye? çünkü saat 1de taburcu olan bu gençlerin asıl amacı gece 3-4e kadar sokakta gezip tozmak. sonra yurda dönüp yeni taburcu olmuş gibi davranmaktır.

    canlarım benim memlekette bı akıllı siz misiniz?

    bunlar daha benim acilde gördüklerim. daha acil servise getirilmeden ambulansta 'tedavisi' yapılanları ambulans ekiplerimiz görüyor. allah sabır versin.

  • bu milletin evlilik merakından gına geldi artık. evlenenlerin evlenmemiş olanlara takmasından, erkeklerin evlenmek isteyen kızlara takmasından, kızların evlenmek istemeyen erkeklere takmasından, orta yaşlıların evlenmemis insanlara genel olarak takmasından, evlenmek için kırk takla atanlardan, evlenmiş erkeklerin pişmanlıklarından. yeter ya, tek derdimiz buymus gibi, baydı artık evlilik muhabbetiniz.

  • hiç dikkat ettiniz mi? kötü insanların arada yapmış olduklar iyilikler unutulmaz ve "hep kötülük de yapabilirdi, bak iyi tarafları da varmış" denilirken salt iyi gelmiş iyi giden insan için "kötü biri olmayı da seçebilirdi" diye bir şey denilmez.

    o sadece iyidir, odur onun vasfı.

    iyi bir adam olur, efendi olur ama eş bulamaz. beğenilmez. beğenilse bile aldatılır. keza aynısı kadın için de geçerlidir. iyi bir kadındır, eştir ama aldatılır ihanete uğrar. iyi olmak yetmez bir yerde çünkü.

    iyi birisi öldüğünde de "çok iyiydi" denilir geçilir ama bu kadardır. iyi olmak dünyanın ayarlarında varsayılan olarak atandığı için insanlar iyi değil de, kötü olduklarında fark edilirler. ve yine iyinin iyiliği zaten olması gerekenken, kötünün iyiliğine şükredilir.

    hiçkimse iyi bir insan için "kötü biri olmayı da seçebilirdi ama seçmedi o hep iyi oldu" demez ama kötü bir insan buğday tanesi kadar iyilik yapsa, o iyilik yıllarca konuşulur ve dahası "özünde hep iyi birisi olduğu inancı" ile daha çok bağlanılır.

    iyi insanın bir kez yaptığı kötülük, kötü birinin yaptığı bir iyilikle kıyaslanınca, kötü kazanır...

    belki buna daha somut örnekler verebiliriz. örneğin bülent ecevit mütevazı kişiliğiyle bilinirdi. malda parada pulda gözü yoktu. bir tane toros arabasıyla gider gelirdi meclise. ne oldu? arasıra bu özelliğiyle hatırlanır olsa da iyi birisi olması pek de fayda getirmedi ona. belki onyıllar sonra tarih kitaplarında iki satır söz edilecektir hakkında.

    oysa bir de sert görünümlü otoriter siyasetçilere bakalım. zihindeki yerleri kötüdür ama iyi bir şey yaptıklarında da "aslında özünde iyi" görüşüne iter insanları. öyle ki, insanlar, "bir gün beklemeye değecek kadar çok büyük bir iyilikleri dokunacak" beklentisiyle yaşarlar ömürlerini.

    evet, görüldüğü gibi iyi olmak çok da iyi bir şey değil. iyi olun ama beklentiniz olmasın...

    tanım: gerçek.

    edit: yazar burada kendi iyiliğinden ve takdir görülmesinden bahsetmeyip başlıbaşına "iyi olmak" kavramını ele almıştır.

    iyilik pragmatik beklentiler için yapılmaz. iyilik; tüm din kitaplarında, toplumsal normlarda, gelenek-göreneklerde insanlığın edinmesi gereken doğru bir vasfı olarak öğretilir. bu vasfa sahip olunduğunda da bu kadar kötülerin olduğu bir dünyada iyi olmak, iyi kalmak bir meziyettir ve bunu uygulayabilen kişiler aslında takdir görmelilerken böyle bir takdir yoktur. yani kimse yüceltmez iyi olan kişiyi ama sözkonusu kötü kişi olduğunda, o din kitaplarındakilerin, toplumsal normların, inanışların, adetlerin vaadettiklerinin tamamen tersinde ve üstelik büyük bir adaletsizlikle ödüllendirme sözkonusudur. bunu eleştiriyorum.

    ve iyi birisi nedir? iyi birisi, kötü olabilme iradesi varken bu iradeyi kötü olmamak için kullanan kişidir.

    edit: iyi olmaktan dolayı bir ödül beklemek değil, iyinin iyiliğinin sonuçlarıyla, kötünün iyiliğin sonuçları arasında adil davranılmamasıdır buradaki mesele.

    edit: okuduğumuzu anlıyor muyuz?

    iyi olmamak lazım, iyilikten hayır gelmiyor demiyorum. aksine iyi olunmalıdır. evren iyiler sayesinde ayaktadır. burada eleştirdiğim durum kötülere kazandırılması. kötü birinin bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi yaptığı bir iyilik o kişinin tüm kötülüklerini örtmekle birlikte yüceltir. ben bunu vurguluyorum.

    kötü biri yüceltilmediği sürece iyi olmaya hiçbir ödül beklemiyorum.

    editler yetmeyince yeni bir entry yazmak farz oldu(bkz: #70243788)

  • üstümdeki komşunun çocukları(ortaokul çağındalar) büyüdükçe azalacağı yerde artan gürültüleri yüzünden 5 yıldır oturduğum ve çok sevdiğim evimden taşınmak zorunda kaldım. 5 sene ne misafirleri ne kavgaları ne sandalye çekmeleri ne evde ip atlamaları top oynamaları bitmedi. defalarca uyarılarımız sonucunda ses daha da arttı. sadece belirli zamanlarda değil günün her saati ses vardı evde. o evimi çok özlüyorum ki dişimden tırnağımdan artırıp krediyle almış ve içine tadilat yaptırmıştık.borçlar bitinceye kadar zor dayandık. beni asıl kahreden biz taşındıktan 4 ay sonra onlar da taşınmış. bize yaşattıklarının aynısını yaşamaları ümidiyle.
    edit: beni teselli eden çok mesaj gelmiş çok teşekkürler. ne yapalım derdimiz bu olsun. (evet o evimizi sattık şimdiki oturduğumuz evi aldık bir de onlar da ev sahibiydi en çok bunlar sorulmuş)

  • "marketler satıyor, bakkal, manav, kasap herkes kırtasiye satıyor; fakat kırtasiyeciler kırtasiye satamıyor"

    her şeyi anlatıyor bu söyledikleri! niye satamıyorsun çünkü kazıklamaya çalışıyorsun milleti!

  • röportajında benim gibi kekeme olduğunu fark edince içim ısındı çocuğa. bilmeyenler için biz kekemeler, bazı kelimeleri söyleyemeyince elimizi kolumuzu oynatarak o kelimeyi söylemeye çalışırız. bazen söyleyene kadar nefessiz kalırız. bu tür hareketler kekemeliğin sebep olduğu bir çeşit tik. herhangi bir rahatsızlığı yok çocuğun, sadece bazı kelimeleri söyleyemiyor, takılıyor ve istemsizce tik oluşuyor.

    gururumuzsun, başarılarının devamını dilerim.

  • ortalama 1000-2000 ordulu bir bombardıman trolleri var.ilk önce 5000-10.000’lik arası bir bot tweet atımı ile gündeme sokuluyor.sonra bu kendi troll ordusu yazmaya başlayıp birbirlerinin tweetlerini beğenerek öne çıkarıyorlar ve bot tweetler aşağıya iniyor.normal biri girdiğinde çok büyük bir tepki varmış algısı çıkıyor.bu troll ordusu dışında,köşe yazarları,gençlik kolları da sonradan tweet ekleyebiliyorlar duruma bağlı.sonra twitter farkedince bu botla yazılan kısmı siliyor ve geriye sadece kendi tweetleri ile gündem de kalıyor kalabildiği kadar.genellikle kendi kendilerine kaldıklarında 2-3 saat maksimum sürüyor.iyi akşamlar.

  • kendi içinde çelişen tespit. yozgat'ı bizatihi yozgatlılar işgal etmiştir ve canım şehri öyle bir hale getirmişlerdir ki, kimse ele geçirmeye tenezzül etmemiştir.

    peşin edit: çorumlu arkadaşlarım var.

  • elini tutmak isterse, sen çekersen,

    çekmene şaşırırsa, şaşırmasına şaşırırsan

    şaşırdığına üzülürse, üzüldüğüne üzülürsen, üzüldüğüne inanmazsa,

    üzüldüğüne inansın diye alttan alırsan, alttan alınca acındığını sanırsa,

    acındığına inandığına kızarsan, kızdığına kızarsa, kızmasına kızarsan

    artık sevgili olur musunuz bilinmez ama sadece arkadaş olunmadığı ortaya çıkar.

    bu durumda, o anla ilgilidir.

    bazı çeşitlemeleri olabilecek andır bunlar gibi.