hesabın var mı? giriş yap

  • lise sondayım. komşu okuldan bir kızla çıkıyorum. öğle tatilimiz aynı saatlerde başlıyor, ben de genellikle onların bahçesine sızıp kızla buluşuyorum. bir gün yine bu ritüeli gerçekleştirmek üzere okulun bahçesine giriyorum ama kız her zaman buluştuğumuz köşede yok. arkadaşlarına soruyorum, sınıfta diyorlar. detay vermiyor adiler.

    kapılarda sınıfın içini görmeye yarayan ufacık pencereler var. oradan sırasının olduğu yere doğru baktığımda kızı tek başına görüyorum. oturmuş, bir kağıda bir şeyler yazıyor.

    çıkmaya başlayalı belli bir süre olmuş, birinci ayımızı kutlayacağız (gençlik!). kıza güzel bir hediye ayarlamışım, yanında vermek için de tek bir gül almışım. hâlâ birbirimizin her türlü aptallığını kaldıracak kadar aşığız. ama daha da kötüsü ben her türlü aptallığı yapacak kadar aşığım. o an gereksiz bir komiklik yapasım geliyor: gülü dişlerimin arasına sıkıştırıyorum, ardından da kapıyı swat elemanı gibi hızla açıp sınıfa dizlerimin üstünde dalıyorum. bir de tatatataaaam gibi bir efekt patlatıyorum (salaklık!).

    özetin özeti: öğle tatiline uzamış bir yazılının ortasına dalmışım. sevgilim olacak kız en ön sırada tek başına oturuyormuş, o yüzden sadece onu görmüşüm. içerideki öğretmen (bir ingiliz teyze) sınıfa terörist dalmış gibi tepki veriyor, kafama tebeşir ve silgi atıyor, panik içinde çığlık çığlığa bağırıyor.

    kızın ve sınıfın tepkisiyse okulun hatıralarımdaki koridorlarında sonsuza dek yankılanacak. biz cep telefonuna yetişemedik, o kötü oldu.

  • bugünlerde iyiden iyiye kafama takmaya başladığım mesele. bu başlığın karşıma çıkması da bir başka mesaj olsa gerek.

    öyle çok derin bir adam değilimdir ama çocukluğumdan beridir uzaya, evrene, galaksilere, gezegenlere filan amatör bir ilgim var.

    geçenlerde de ayıptır söylemesi 500 m2'lik bir arsa aldık. (buton filan aramayın şimdi. az bi durun lütfen.)

    eşim "oh ne güzel yatırım yaptık" modunda, bende ise biraz burukluk var. "n'oldu?" diye sorunca:

    "ne olacak yahu. şu sonsuz denilen evrende sayısız galaksiler içinde sayısız gezegen var. bunların bir tanesinde hayatın sürebileceği koşullar oluşmuş. ve bu durum milyarlarca yıl sürmüş.
    öte yandan bir sürü yumurtanın içinden bir tanesi milyon sayıdaki spermlerin biri tarafından döllenmiş ve biz bu dünyada yaşama şansı bulmuşuz.
    böyle bakınca milli piyangodan yılbaşı ikramiyesi çıkma ihtimalinden binlerce kez daha az olan bir ihtimal gerçekleşmiş.
    bu imkan bize milyarlarca yıl yaşı olan bir evrende sadece ve sadece 80-85 yıl için sunulmuş.
    biz ise bu yılların yarısından fazlasını 500 m2 arsa almak için harcamışız.
    ve buna sevinmemi bekliyorsun."

    dedim.

    "haklısın ama ne yapsaydık" dedi.

    "arabayı değiştirseydik" dedim.

  • 'sizin önünüzde açılmamızın nedeni, gördüğünüz halde kendinizi tutmayı öğrenesiniz diyedir. çünkü ulaşamazsınız; böyle olması, gizli olup da elde edilebilir olmasından daha iyidir.'

    hahaha fadlan abi gözlem diye yazmışsın ama reis bilezik gibi geçirmiş haberin yok sanırım.

    güzel anekdotlar barındıran gözlemlerdir. daha detaylı gerçek başlığında görülebilir.

    edit: anektod değil, anekdot

  • benim oğlum henüz 8 aylıkken o çok yakın denen bir şahıstan rsv virüsü aldı. ağzı burnu aka aka geldi bebeğimi mıncıkladı sevdi. şımarıklık olmasın diye ses etmedim. nihayetinde ciğerlerine inen rsv ile günlerce hastanede kaldık. küçük yaşta rsv benzeri hastalıklar geçiren çocukların çoğunda kronik bronşiolit oluyor. şuan oğlum 4 yaşında. bizim ikisi evde ve biri arabada olmak üzere 3 tane nebulizatörümüz var. yazın tatile giderken bile yanımızda taşıyoruz. ciğerleri hırıl hırıl. ventolin taşikardi yapıyor birde ama ne yapalım mecbur kalıyoruz. çok uzun zamandır koruyucu amaçlı kortizonlu fısfıslar kullanıyoruz.

    siz her boku çok iyi biliyorsunuz. biz bilmiyoruz. onlar bizim ciğerimizin en kıymetli köşesi dokunmayın diyorsak dokunmayın. her boka muhalif olmayın ve size söyleneni yapın!