hesabın var mı? giriş yap

  • yav he he avrupada tamirci yok. adamlar üretiyor ama tamircisini yetiştiremiyor. allahın malları nası gerizekalı ya bu avrupalılar. senin ülken seni "vergi" adı altında sikmiyor ya da izlediği iğrenç ekonomik politikalar yüzünden paranın değeri çöp değil de "ıvrıpıdı timirci yık kıç kiri ıçıklıcız"

  • servet abi döktürdü gene.

    ''eskiden sabah meyhaneden cıkıp dönen adamla, sabah namazına giden adam birbirinin selamını alırdı şimdi kalmadı bunlar ayırdılar bizi ayrıştırdılar. ayrıca bu çocuğu da ekmek almaya gönderme!.''

  • iskender bilgisi olmayanlar tarafından yapılan hesaplama. iskenderde pilav ne arar la?

    edit: bu entry iskenderde pilav olduğunu iddia edip entrysini silerek başlığı bir başkasının başına bırakan bir yazara ithafen yazılmış idi. hükümsüz kaldı lakin kalsın.

  • 25.01-21.04.2013 tarihleri arasında pera müzesi'nde fotoğraf sergisi bulunan fotoğrafçı, eskrim olimpiyat şampiyonu ve pilot.

    nickolas muray (1892-1965), 21 yaşında, doğduğu macaristan'dan abd'ye göç ettiğinde unutulmaz izler bırakacağına inanıyordu. öldüğünde devlet başkanlarından bezelye çorbasına, neredeyse herkesin ve her şeyin fotoğrafını çekmişti. dünya çapında tanınan olimpiyat şampiyonu bir eskrimciydi; pilottu ve kadın tutkunu bir erkekti.

    miklós murai, ağustos 1913'te, 25 dolar, 50 kelimelik ingilizcesi ve yılmaz bir kararlılıkla ellis adası'na ulaştı; adını değiştirerek nickolas muray oldu. 1920'de, greenwich village, 129 macdougall street'e taşındı; bir odada yaşıyor, diğerinde çalışıyordu. stüdyosuna yakın küçük bir galeride açtığı sergi, fotoğraflarının dikkat çekmesini sağladı. çok geçmeden fotoğrafları new york tribune'de ve harper's bazaar'da basılmaya başladı. kısa sürede, muray'ın portre fotoğrafçılığındaki etkileyici, flu üslubu büyük ilgi uyandırdı. aralarında oyuncular, dansçılar, film yıldızları, politikacılar ve yazarların yer aldığı belli bir ünü olan herkesin fotoğrafını çekmeye başladı. reklamcılık, moda ve iç mekânları konu alan ticari fotoğrafları da revaçtaydı. başlangıçta nitelikli fotoğraflarına ilgi gösteren müşterilerinden birçoğu, cazip kişiliği nedeniyle onu başkalarına tavsiye ediyor ya da kendisiyle tekrar çalışmak istiyorlardı. nick'in, 1920'li yılların en başarılı şöhret ve moda fotoğrafçısı olduğu söylenebilir.

    ladies' home journal'ın mayıs 1921 sayısında, nickolas muray bir amerikan dergisinde ilk doğal renkli fotoğrafı yayımladığında, reklamcılık alanında tarihe geçmiş oldu. o zamana kadar dergilerde renkli reklamlar, çizerler tarafından elle boyanıyordu ve doğal renkli fotoğrafların uzak bir gelecekte kullanılabileceği düşünülüyordu.

    nick, carbro sürecini kullanarak ticari fotoğrafçılığın tipik temsilcisi haline geldi. bir gazeteci, sonraki yıllarda şöyle belirtiyordu: ''dönemin standartlarına göre, onun kadınları gerçek kadınlardan daha güzel, sofra düzenlemeleri daha göz alıcı, yiyecekleri daha leziz, amerikalı sporcuları sıradan insanların olmayı hayal edebileceğinden daha sağlam ve daha kuvvetliydi''. nickolas muray, başarısının doruğunda şöyle diyordu: ''hayal ettiğiniz her ne varsa fotoğrafını çekeriz biz, üstelik hepsini bir işgününde!''

    nickolas muray, yaşamı boyunca pek çok kadın sevdi ama ölümünden yıllar sonra, unutamadığı bir kadının olduğu ortaya çıktı. diğerlerine göre daha derinden, daha tutkulu ve daha sessizce sevdiği bu kadın frida kahlo'ydu.

    nick, frida ile mayıs 1931'de, arkadaşı miguel covarrubias ve eşi rosa rolando'yla meksiko'ya giderken tanışmıştı. on yıllık bir aşk ilişkisi böylece başlamış oluyordu.

    frida bir mektubunda nick'e şöyle yazıyordu: ''nick, bir meleği severcesine seviyorum seni. sen, vadimde bir zambaksın, aşkım. seni hiç unutmayacağım, hiç ama hiç. sen hayatımsın benim. umarım bunu asla unutmazsın, frida''.

    kaynak: pera müzesi, bir fotoğrafçının portresi

    hakkında başka link'ler;

    http://nickolasmuray.com/
    http://en.wikipedia.org/wiki/nickolas_muray
    http://www.sabah.com.tr/…si-nickin-inanilmaz-hayati

  • kontak kapatmasının benim için anlam ifade etmeyeceği olaydır. çünkü zaten bulamıyorum yani olmayan birşeyin hayatından çıkması bana bir kayıp yaratmaz.

  • videodaki ürünlere eşdeğer kalitedeki ürünleri türkiye'de almak için neredeyse asgari ücretin yarısı gereklidir. yazık gerçekten.

    edit: bu videoda alım gücünü anlamak istemeyen çomarlara çok güzel sitem etmiş.

  • eskişehir belediye başkanı yılmaz büyükerşen 1999 yılında şehri devraldığında, ilk etapta tramvay, tarihi yerlerin restorasyonu ve müzecilik alanlarında faaliyetlere başlamıştı.o dönem genç/yaşlı herkes "tramvayın eskişehir için gereksiz olduğu", "eskiden meyve sebze hali olarak kullanılan yerlerin restore edilmesine gerek olmadığı" "müzenin ne işe yarayacağı" gibi şikayetlerde bulunmuşlardı. 2004te neredeyse seçimleri kaybediyordu. aradan 23 sene geçti eskişehir anadolunun bozkırında bir turizm şehri oldu. -her ne kadar kendisinden hoşlanmasam da- yılmaz özdil'in eskişehiri özetleyen bir yazısı

    konuyu yerebatan sarnıcına bağlayacak olursam; istanbul'da metro, restorasyon, müze, altyapı ve öğrenci/gençlere destek faaliyetleri ön planda. tıpkı eskişehirin 2000lerin başındaki hali gibi.ancak istanbulun toparlanması eskişehirden çok daha uzun zaman alacaktır. bu tarz projeler bana istanbul hakkında ümit veriyor. umarım yeterince sabırlı olabiliriz.