hesabın var mı? giriş yap

  • zenginleşmediler 10 bin doları varsa yine 10 bin doları var.türk lirası değer kaybetti.dolar yükselmiyor yaratılan en büyük aldatmaca bu zaten.böyle bir algı oluşunca suçu dolara atabiliyorsun ne güzel değil mi ?

  • yola cikmadan 3-4 saat once alinan kolayi termosa doldurup buzdolabina koymak, yola cikma vakti geldiginde kolanin neden sogumamis olduguna hayret etmek.

  • “benim asıl kimliğim yazarlık değildir. yarın belki bütün elyazmaları, notları, kütüphanemi terkederek ortalama bir kemancı olmaya çalışırım. fakat kemana da bağlı kalamam. yani bir insanın kendini yazar, öğrenci, genel müdür kimliği içine sıkıştırmasını ve bununla kıvanç duymasını anlayamıyorum. dünya o kadar büyük ve seçenekleri o kadar fazla ki keman çalmak bize zevk veriyorsa niye yazar olarak kalalım, bu dünyaya eğlenmeye geldik.”

    (bkz: e dergisi)

  • sırf kadın olduğu için veya güzel bir kadın olduğu için her şeyin en iyisini hak ettiğini, karşı cinsin onu mutlu etmek için var olduğunu, emek verilip kazanılması gereken eşsiz bir ödül olduğunu sanan kezbanların tuhaf bulduğu erkek tipi.

  • 1991 yılında odtü ve tübitak internet bağlantısının kurulması için bir proje başlattı. 12 nisan 1993 günü türkiye’de ilk internet bağlantısı gerçekleştirildi.

    atalarımızın ilk internet kablo hatlarını bağlarken yaptıkları hummalı çalışma takdire şayan.

    edit: 4. ve 5. fotolar aynıymış düzeltildi. @coottoosee adlı yazar arkadaşa bilgilendirdiği için teşekkürler.

    foto 1

    foto 2

    foto 3

    foto 4

    foto 5

    foto 6

    foto 7

    foto 8

    kaynak ve diğer fotolar

  • sosyal medyanın ortaya çıkışıyla beraber kadınların erkeklerin sadece yüzde 5-10'luk kısmına ulaşma arzusu yüzünden yaşanan bir olay. işin acı kısmı şu ki değiştiremediğimiz şeyler yüzünden bile elendiğimiz oluyor. tipin olsa boyun kısadır, boyun olsa tipin yoktur, bu ikisi olsa paran yoktur, bunların hepsi olsa ağzın laf yapmasa yine eleniyorsun. şimdi burada siz de kadınlardan güzellik bekliyorsunuz diyen kadınlar olacak ama erkeklerin çoğu 5/10 üstü kızlara razı ki kadınların ilişkide güzellik dışında sunduğu şeyler de kısıtlı. kadınlara güzellik, kilo konusunda toplum tarafından politik doğrucu davranılırken bir erkeğin kısa olması durumda bütün aşağılayıcı ifadelere katlanmak zorunda.

  • ön edit: burada onlarca benzer olayı yaşadığını söyleyen insanlar var, kimi entri girerek kimi mesaj atarak anlatıyor.
    belki bizim kontrol etmemiz gerekirdi, ama sürekli kaza olan bir kavşağa trafik ışığı konmaz mı yani. belliki bu sıkça olan, insanlara sıkıntı yaratan bir durum. bunu yine havaalanı yönetiminin kökten çözmesi gerektiğini düşünüyorum.
    en mantıklı ve kolay çözüm bence, eski kapıdaki monitöre bir not düşülmesi, bu uçağın biniş kapısı değişti artık şurası, şeklinde bir not, böyle bir problemi ortadan kaldıracaktır.
    -----------------

    3. havalimanı yada istanbul havalimanı dediğimiz yerdeki anons yapılmama rezaletine birde isim uydurmuşlar.

    sessiz havalimanı.

    bildiğin anons yok. bilgilendirme yok, sorduğunda da izahat yerine tehdit var.

    biz saat 4 deki uçak için saat 1 de vardık havalimanına. bileti aldık, üzerinde kapı numarası yazıyor. g2b.

    saat 3 gibi gittik ilgili kapıya, bir saat öncesinden bekliyoruz.

    zaman geçiyor buçuk oldu biniş saati geldi geçti, 45 geçti vs. hiç hareketlenme yok, eşime dedim heralde bizim uçak rotar falan yaptı, hiç hareketlenme yok.

    dedi bi bak bakıyım, uçak saatine 15 dakka var, biz kapıda bekliyoruz, 8 10 kişi de bizim gibi ne yapacağını bilmiyor.

    gittim baktım ekranların birine,
    biniş kapısı değişmiş,
    kırmızı kırmızı last call yazıyor

    lan amk, nasıl last call, biz mal gibi bekliyoruz orda, niye bize söylemediniz kapının değiştiğini?

    yeni biniş kapısı da g11 numaralı kapı, istanbul havaalanının en uzak kapısı, en dipte.
    çantaları topla koştur 10 kişi. genci var yaşlısı var turisti var.

    sonunda ulaştık biniş kapısına, oradaki görevlilere söyleniyoruz bu nasıl iş, neden bize haber vermiyorsunuz diye, diyolar ki - istanbul havaalanında anons yapılmıyor artık, siz takip edecektiniz.

    e amk ozaman bileti verirken öyle söyleyin, uyarın bizi deyin ki, anons yok, arada bakın şu zıkkıma.

    ben 3 saat önce gitmişim, biletimi almışım, biniş kapısına gitmişim daha ne diye ekranlara bakayım ki?

    madem sesli anons yok, böyle bir değişiklikte telefona mesaj at, ne bileyim mail at, bizim olduğumuz yere birini gönder duyur, bin türlü yolu var.

    bunların hiç birini yapma, milleti koştur.
    bu işte bi bokluk var demesek, 3 saat önceden gittiğimiz havaalanında uçağı kaçıracağız.

    demekki büyük güzel binalar yapınca iş burda bitmiyor,

    yaptığın binanın kullanışlı olması

    ve liyakat ile yönetilmesi gerekiyor.

    sizin de haberiniz olsun, gözünüz ekranlarda olsun. kapı değişir, uçak iptal olur, yarına ertelenir,
    kimse size bişey söylemez.

    mal gibi beklersiniz.

    edit: bir çok kişi destek verirken baya azımsanmayacak kadar kişi de kakdırıp kıçını baksaydın diyor.
    bazıları da anons kelimesine takılmış.

    ilk olarak ben bas bas bağırsınlar demiyorum, sessizliği ben de severim, ama bu uygulamadaki bir eksiklikten söz ediyorum.

    bilgilendirme

    anons bir bilgilendirme şeklidir, bunu yapmıyorsanız, yerine birşey koymanız gerekir, ben tek değildim, en az 10 kişi orada bekliyorduk, zaten garipliği de ben ve eşim farkettik, ve oradakilere söyledik. yoksa 10 kişi kaçıracaktık uçağı.

    en basiti bir ekşici yazmış. bizim orda gözümüz kulağımız, bineceğimizi sandığımız kapıda ve üstündeki monitörde. ama o monitör kapalıydı. en azından eski kapıdaki monitöre not düşülse, bu kapıdaki biniş şuradan olacaktır diye, tüm problem çözülecek.

    evet ben birçok kez havayolu kullandım ama böyle bir problemi ilk kez yaşadım.

    kaldı ki okuma yazma bilmeyen birisi de olabilirdim.

    belli bir saatten sonra kesilen biletlere yeni biniş kapısının numarasını yazmışlar, o yüzden biz orada 10 kişiydik.

  • tanrı uludur = allahü ekber.

    hah arapça öğren illa anlamlı ibadet etmek istiyorsan diyebilirsin ama olmuyor öyle işte.

    mesela god is great derken de anlamını biliyorum ama “tanrı uludur” derken ki gibi olmuyor. çok basit bi sebebi var aq çünkü türk'üm ben, anadilim türkçe. ha “allahü ekber” demişim ha “god is great” demişim ikisi de uzak ve duygusuz gelir bana.

    maliki yevmid din ne mesela. insan ibadet ederken anlamlı ibadet etmek istemez mi, robot musun sen ezbere iş yapacaksın.

    bi gün yine bu topraklarda türkçe ezanlar okunması dileğiyle.

    edit: ayet düzeltildi.

  • ne deseydi, mahmut tarafından mı atıldı deseydi. tam bir gerizekalılık örneği,
    dünya kupalarında en hızlı gölü, akp milletvekilliği de yapmış olan "hakan şükür" atmıştır.
    beni de değiştirsinlet bakalım

  • buraya bakarlar 1: (bkz: bir çocuk kitabının tırt olduğunu anlamak)
    buraya bakarlar 2: (bkz: kaliteli çocuk kitapları veritabanı)

    ebeveynlere bir nebze de olsa yardımcı olmasını umduğum başlık.
    çocuk kitapları 101 için yukarıdaki ilk başlığa bakmak isteyebilirsiniz.

    hem mesleki deneyimlerimden hem de oğlumla yaşadığım deneyimlerden yola çıkarak hangi yaş grubuna ne tür kitaplar alabilirsiniz, onlarla ilgili kısa bir yazı hazırladım.
    uyarı: ortalama bir çocuğu baz alarak yazdım bunları. siz çocuğunuza gebelik sürecinden beri kitap okuyorsanız yazdıklarım sizin çocuğunuza uymayabilir, bu mümkün. "ooo bu ne yaa benim yumurcak bunları çerez niyetine tüketir" diyebilirsiniz, orasını bilemem :) her ebeveynin çocuğuyla ilgili yapmak istediği her şeyde ilk rehber çocuk olmalı, ona kitap alma konusunda da bu geçerli.
    ben tavsiyeleri yazarken çocuğun kitapla ilgili bir geçmişi yok gibi değerlendirdim. yani daha hiç kitap okunmamış çocuklar için aşağıda yazdığım tavsiyeler.

    bebeklik (0-2 yaş)
    dil gelişiminden dolayı bol bol konuşmalısınız arkadaşlar bu dönemde. kitap da okuyabiliyorsanız okuyun elbette, ama çocuğunuzu sizden duyacağı sözcüklerden mahrum bırakmayın. kendinizi kitap okumak zorunda hissetmeyin. ona kitap alın, ortalık yerde bırakın, eline alsın incelesin, yemeye çalışsın, ısırsın (aman dikkat yutmasın), yırtsın, atsın. sizi, o çocuk kitaplarını okurken görsün, kitap okuma denemeleriniz olsun ama istemiyorsa zorlamayın. 3 boyutlu kitaplar, bez kitaplar ve sesli kitaplar bu dönemlerinde ilgilerini çekebilir, bunları da edinebilirsiniz.

    okul öncesi (2-3 yaş)
    * bol resimli az yazılı olmalı.
    * yazı/resim konumlandırması mümkünse ayrı olmalı.
    * kitabın resimleri hem çizim hem de renkleri açısından mümkünse sade olmalı.
    * sayfalardaki cümle sayıları çok olmamalı. (1-2 cümle aralığında)
    * seçme şansınız varsa kısa cümleli kitaplar seçin. (az sözcükten oluşsun yani cümleler.)

    okul öncesi (3-4 yaş)
    * yukarıda yazdığım ilk üç kriter yine geçerli.
    * sayfalardaki cümle sayıları artabilir. (2-4 cümle aralığında)
    * kısa cümleli kitaplar seçmeye çalışın yine ama çocuk kitaba ve yazı dilinin akışkanlığına artık alıştığı için aralarda uzun cümleler de yer alabilir elbette.
    ** ek tavsiye: çocuğunuzun ilgisini çeken ve alıp okumak istediği kitaba hayır, olmaz, alamayız demeyin. yaşının çok üstünde bir kitaba yönelmişse ilgi alanlarını düşünüp başka bir kitaba yönlendirmeye çalışabilirsiniz onu.

    okul öncesi (4-6 yaş)
    bu dönem artık çocukların genellikle kreşe ve ana sınıfına gittikleri bir dönemdir. yukarıda yazdığım kriterleri bir üst noktaya taşıyabilirsiniz. yani:
    * kitaplar yine bol resimli az yazılı olsun.
    * yazı/resim konumlandırması çok önemli değil, iç içe de olabilir yazılar ve resimler (ama yine de en üstte verdiğim başlıkları mutlaka okuyun).
    * kitabın resimleri (sade olmasını yine tercih ederim ama) zengin (karışık?) içerikli de olabilir. sayfaların her tarafından resim fışkırabilir.
    * uzun devrik cümleleri de anlamdırabilirler bu dönemde, daha doğrusu anlamlandırmaya başlarlar, o yüzden kitap skalanız biraz daha genişler, alabileceğiniz kitapların sayısında gözle görülür bir artış yaşanır. daha bir rahat nefes alırsınız bu sayede.

    1. sınıf (ilk okuma dönemi 1)
    aynı kriterler hala geçerli aslında ama çocuklar artık sizden dinledikleri kitapları kendileri okumaya başladıkları için önemli birkaç noktayı belirteyim.
    * kitap setlerinden mümkünse uzak durun zira genellikle kaliteli kitaplar çıkmaz bu setlerden.
    * okuyacağı kitabı çocuğunuzun kendisinin seçmesine izin verin. (öğretmeninin "oku" dediği kitaplar haricinde sizin alacağınız kitapları kastediyorum.)
    * "bol resim az yazı" kuralından şaşmayın.
    * "kitabımı bitirdim" hissi çok önemli, o yüzden önüne kalın kalın kitaplar koymayın. 16-32 sayfa aralığındaki kitapları rahatlıkla okuyabilirler. (çocuktan çocuğa fark var tabii, daha kalın kitapları okuyan çocuklar da var bu dönemde.)
    * birlikte kitap okuma rutininiz varsa onu bozmayın, nasıl olsa öğretmeni okutuyor diye düşünmeyin. siz aslında çocuğunuzla kitap okumuyorsunuz, onun size olan özlemini dindiriyorsunuz, birlikte güzel vakit geçiriyorsunuz, belki de sesinizle onu mest ediyorsunuz, ona her kitap okumanızda onun size olan güvenini perçinliyorsunuz. bunu unutmayın. ödev ayrı ebeveynle kitap okumak ayrı.
    * sizin aldığınız her kitabı sevmesini, okumasını, bitirmesini beklemeyin. belki de sevmeyecek, belki ona hitap etmiyor, belki sayfalardan birinde gördüğü bir şey onu irrite etti. (oğlum deniz köpekler bale yapmaz kitabında bale hocasının köpeği azarladığı sayfadan nefret ederdi örneğin. zorla okuyacak halim yok. o sayfayı atlardık biz.)
    * kendilerinin seçip aldığı kitaplar konusunda beklentinizi bir tık yükseltebilir, bunu da dile getirebilirsiniz. zira o kitabı seçmekle kitabı okuma sorumluluğunu da almış oluyor çocuk.
    * onun okuyacağı kitabı önce siz bir okuyun mutlaka. yayınevi iyi bile olsa içeriğinde hoş olmayan bir kavram, resim vs olabilir. (çok karşılaştım, defalarca, mutlaka önce siz okuyun.)

    2. sınıf (ilk okuma dönemi 2)
    ilk okuma dönemi sadece 1. sınıftan oluşmaz arkadaşlar. bu dönem, görsel okuma ve dinlemeyle (yani sizin ona kitap okumanızla) başlayan ve 3. sınıfa kadar devam eden bir dönemdir. zira okumada aslolan okuduğunu anlama, sebep sonuç ilişkisi kurma, bir sonuca varma, hikaye unsurlarını çözümleme ve zaman zaman da hikayeyi tersyüz etmeye girişmedir. (fazlası da var da, aklıma gelenler bunlar şimdilik.) özetle 2. sınıf da ilk okuma dönemine dahildir. birkaç şey yazayım bu dönemle ilgili de.
    * bir tık daha çok sayfalı kitaplar alabilirsiniz bu dönemde. 32-48 sayfa aralığındaki kitapları okuyabilirler.
    * az resimli, çok yazılı kitaplara geçiş yapabilirler.
    * kitapların puntosu tek tip ve daha küçük olabilir.
    * 2. sınıfa geçti diye 1. sınıf ve okul öncesi döneme ait kitapları okumak isterse itiraz etmeyin, "aaa olur mu büyüdün artık" gibi tepkiler vermeyin, pek tabii okuyabilirler. neden kısıtlansınlar ki birileri tarafından!
    * çok sözcüklü cümleleri, uzun ve devrik cümleli paragrafları okuyup anlayabilirler.
    * kitap okumayı "ne anladın bakalım bu kitaptan" tarzı sorularla ödeve, göreve, sınıf içi etkinliğe dönüştürmeyin.
    (çocuk okuryazarlığı üzerine de ayrıca yazacağım için bu konuda daha fazla detay girmiyorum.)