hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • az once mutfaga gittigimde tezgahta duran kesilmis kasarlari gorunce 10 dakika once yedigim tostun aslinda sade tost oldugunu bir simsek cakmasiyla anlamis olmam..olsun yagli sicak ekmek de guzel..

  • anadolu'nun bir çok köyünde düğünlerde buna benzer gösteriler oluyor ama o çük kaldırma kısmı olmuyor. mesela, bizim antalya'daki köyümüzde arap-fatma oyunu oynanır. bir adam arap rolünde olur ve onun karısı rolündeki fatma'yı (erkeklerden biri bu role girer) köyün gençleri kaçırmaya çalışır. arap karakterinin belinde çan, elinde sopa vardır. kaçırma girişiminde bulunan kişileri sopayla döver. çoğunlukla ciddi dayaklar atılır. gençler dayak yememeye ve fatma'yı kaçırmaya yönelik cesaret oyunu oynar. fatma karakteri yanar dönerdir. önce kaçırılmaya yeltenir. sonra, dayak atılması için, kaçıran kişiye ayak bağı olur.... falan filan. mesela 2-3 köy ileride bu adet başka rollerde, başka isimlerde cereyan eder. birçok köyde benzer düğün gösterileri olur. bunlar anadolu'nun çeşitliliğidir.

    çük olayı olmasaymış keşke. muhtemelen, son zamanlarda gençlerin eklediği belaltı bir espri olsa gerek. 40-50 sene önce o hareket yapılamazdı diye düşünüyorum.

  • denizci, seyyah, yazar ve çevreci sadun boro (1928 - 5 haziran 2015) ebediyete yelken açtı.

    eşi oda boro ve kedileri miço ile birlikte, 10.5 metrelik mütevazi yelkenlileri kısmet'le dünya denizlerini karış karış gezen sadun boro, seyahat anılarını cumhuriyet ve hürriyet gazetelerinde günü gününe yayınlamış, ardından da kitaplaştırmıştı.

    1980'den bu yana bodrum'da yaşayan boro, hayatının son 35 yılında ekolojik duyarlılık, deniz sevgisi, seyahat temalarını işleyen çok sayıda makaleye imza atmıştı.

    dünya seyahati devam ederken adına pul basılacak kadar popüler olan, türkiye'ya döndüğünde mahşeri kalabalıklar tarafından karşılanarak büyük sevgi gösterilerine muhatap olan sadun boro; üç tarafı denizlerle çevrili olmasına karşın, bir türlü denizle barışık bir hayat sürmeyi başaramayan türkiye toplumsal formasyonu'nun, barbaros hayrettin ve oruç reis'ten bu yana, yetiştirdiği en önemli denizcisi olarak geçti tarihe.

    denizci osman atasoy'un, sadun boro'nun ölümü üzerine basına yaptığı açıklama boro'nun denizciliğimizdeki yerini veciz bir şekilde özetlemektedir:

    'biz denizciler barbaros hayrettin'i dedemiz biliriz. bu ne kadar doğruysa, sadun boro'nun türk denizcilerinin babası olduğu da o denli gerçektir'.

    denizcilerin, seyyahların ve çevrecilerin başı sağ olsun.

  • 90'lar diyenlere hatırlatalım; o yıllarda hiçbir et ve süt ürününün çakması yoktu. kaşar kaşardı, sucuk sucuktu...
    hileli ürünler ve hilekâr insanlarla mücadele vardı. şimdi kıyma diye alıyorsun sakatat artığı çıkıyor. 90'lar girsin size.
    90'lar kalitesindeki sucuk ve salamlar yine lüks. sahtesine razı olduk ama sahteleri de lüks!

    son 20 yılı içeren yıllardır. salam diye kauçuk çiğneyenleri hesaba katmazsak.

  • daha da önemlisi zifiri karanlık bir yeraltı mezarlığında bulunmuştur. bu iki anlama gelir, 3 milyon yıl önceki atalarımız ölülerini saklamayı akıl etmişler ve zifiri karanlıkta yollarını bulacak birşeyler keşfetmişler. ateş'in 1.5 milyon yıl önce bulunduğu sanılıyordu, bu keşifle ateşin 3 milyon yıl önce bulunmuş olması ihtimal dahilinde.

  • guinness dünya rekorları kayıtlarına göre en fazla kişinin izlediği ücretsiz solo rock konserini veren kişi ünvanını an itibarı ile elinde bulunduran kişi...
    tarih: 31 aralık 1994
    yer: copacabana plajı- rio de janeiro-brezilya
    katılım: 3.5 milyon kişi

  • açıkçası elinin altında müzik, kitap, film seçenekleri olan biri neden sıkılır hiç anlamam. ulan keşke gün bitmese bu üçlüyü çevirip dursam.
    can sıkıntısı çok ciddi bir lükstür.

  • bir tek ben mi çıldıracak, delirecek noktaya geliyorum? sorun bende mi acaba, her şey normal de bir tek ben mi böyleyim diye düşünmeye başladım artık. sorun bendeyse bir deyin ya. bir tek sen böylesin deyin de bileyim. galiba artık delirme noktasındayım. şöyle bir piyasaya bakayım diyorum elimdeki telefonu falan fırlatasım geliyor. arkadaş ben mi deliyim yoksa bu ülke insanı çok ciddi bir akıl tutulması mı yaşıyor? nasıl alıştırıldı insanlar buna? kendine ford focus alan bir tanıdıkla konuşuyorum, 292 bin tl'ye aldığını falan söylüyor. oldukça normal konuşuyor. ford focus lan ford focus ya. focus. bir tek bana mı anormal geliyor bu işler. keşke akıl sağlığımı kaybetmeden şu ülkeden kurtulabilsem.

    edit: çok sayıda mesaj geldi, yalnız değilsin biz de aynı durumdayız diye. cevap veremediğim arkadaşlardan buradan özür diliyorum. çok sayıda mesajda da insanlar peynir, ekmek alamıyor ne arabası tarzında. arkadaş sen bu durumu peynire, ekmeğe indirgersen eğer, araba almayı lüks görürsen, önemli olanın peynir olduğunu düşünürsen daha çook binerler bizim tepemize. şu kafadan çıkmamız gerekiyor. araba almak lüks falan değil, sadece birileri tarafından halkın büyük bir bölümüne lüks hale getiriliyor. hayata yeni atılan, işine yeni başlamış insanlar için araba almak, ev almak hayalden başka bir şey değil artık bu ülkede. ama buna sesini yükseltmez ve peynir de zamlandı dersen eğer, yarın bir gün biri peynir alamıyorum çıldıracağım diye başlık açar. hangisi daha vahim?