hesabın var mı? giriş yap

  • yine vatandaşın binlerce lirasına mal olmuş saçmalık. o kostümlerin tanesi 2-3 bin liraya mal olmuşsa, akp işi olarak her birine en az 50 bin lira ödenmiştir. vatandaşın parasını savurmak gibisi yok.

  • mantığını bilmek. o uçağın düşmesi için çok absürd olayların ard arda başa gelmesi gerekiyor.

    uçakların kanatları dikkat ederseniz su damlası biçiminde yapılmıştır. bernoulli prensibine göre iki akışkan aynı doğrultuyu aynı zamanda alırlar. su damlası biçimindeki kanadın üst kısmı havanın yolunu uzatıyor, dolayısıyla üst taraftaki hava hızlanıyor. hızlanan akışkanın basıncı yavaş olandan düşük oluyor. hava ise yüksek basınçtan düşük basınca doğru hareket etmek zorunda kaldığından yukarıya doğru bir kuvvet uyguluyor. dolayısıyla yeteri basınç farkı yaratılırsa o uçağın düşmesi için hiçbir neden yok.

    uçağın düşebilmesi için bu durumda bazı olguların oluşması gerekiyor:

    1-) uçağın kanat alanının uçağın hepsine yetecek derecede havadan kuvvet çekememesi. bu havacılık tarihinin başında bir sorundu. iki kanatlı pırpır uçakların yapılmasının nedeni buydu. ne kadar kanat alanı, o kadar kuvvet. çözülmesi en kolay problemdi, rahatlıkla çözüldü.

    2-) kalkış anında basınç farkı için gerekli olan hıza ulaşılamaması. günümüzde yolcu uçakları kalkış anında 260-320 km hıza ulaşmakta. zaten bunun için bilinen v-1, vr, vr-2 gibi hız skalaları mevcut. araştırırsanız görürsünüz. benim de o konularda ayrıntılı bilgim yok.

    3-) uçak havadayken yeterli basınç farkı oluşmaması: bu durum çoğunlukla uçağın çok fazla dik kalkması durumunda oluyor. en sık kaza nedenlerinden biridir ya da biriydi. kanadın şekli bozulduğundan dolayı hava akımı bozuluyor ve uçak kuvvetsiz kalıyor ( sanırım stall durumu diye buna deniyor, emin değilim ). günümüzde bu durumu önceden haber verecek ekipmanlar mevcut ve standart donanım olarak kullanılıyorlar.

    4-) havada motorların durması, hava akımının yeteri kuvveti çekemeyecek kadar yavaş olması: en yaygın tip olan boeing 737 lerde çift motor vardır. tek motor dahi sizi güvende tutacak kadar güçlüdür. üstelik iki jet motoru bozulsa dahi normal bir motor ile de kontrol edilebilir.

    747 lerde 4 motor vardır ve yine bu motorların her biri acil bir iniş için yeteri kadar gücü sınarlar.

    5-) kanadın kırılması: 800-1000 kim/h ile giden bir araçta hepimiz düşünmüşüzdür. ya kanat kırılırsa? kırılmaz. eskiden aliminyum ağırlıklı olarak yapılan kanatlar bugün nerdeyse nanokompozit maddeler ile yapılmaktadır. oldukça dayanıklı, esnek ama şeklini kaybetmeyen malzemelerdir bunlar. hava akımıyla kırılmaları imkansızdır.

    6-) hava akımının olmaması: yolcu uçağıyla uzaya çıkmadıkça böyle bir olay uzun süreli olmaz. bazen yer şekilleri dolayısıyla hava akımının vakumlanmış olduğu yerler olsa da bunların hepsi önceden görülebilecek parametrelere sahipler. (bkz: bermuda şeytan üçgeni) (bkz: büyük kanyon)

    7-) yıldırım çarpması: tüm yolcu uçakları faraday kafesi prensibiyle yapılırlar. bilmeyenler için söyleyeyim, yıldırım uçaklar için tamamiyle tehlikesizdir.

    8-) motora kuş girmesi: sanırım dişe dokunur tek tehlike bu. tüm motorlara aynı anda uçak girmesi olayı pek yaşanmadığından dolayı çok çok düşük bir ihtimal.

    9-) pilotaj hatası: uçaklar yolculuk sırasında otomatik pilotlarla giderler. insan eli değmez. manuel kontrole alındığı için yaşanan kazalar olduğu da vakidir. tek riskli durum kalkış ve iniş sırasında pilotun verileri doğru okuyamayacak kadar mal olması ki, öyle pilotun ben ta amk.

    sonuç olarak uçağa bindiğinizde kalkışın, inişin, türbilansların tadını çıkarın. adrenalin iyidir. *

    not: işbu entry yazarın hatırladıkları kadarıyla yazılmıştır. ekleme, çıkarma, itiraz, düzeltme, hoplatma eylemleri için yeşillendirmekte serbestsiniz.

    edit: sen, okuyucu. 8. maddeden sonra motora uçak girerse bırak da düşsün mü dedin, yoksa hemen mesaj butonuna mı dokundun bilmiyorum ama çek o elini. motora kuş girecek, tamam. 123123 mesaj atmanıza gerek yok!!!111 ( değiştirmiyorum lan, o motora uçak girsin. )

  • 19. yüzyılda istanbul dahil, dünyanın neredeyse bütün metropollerinin sokaklarında arz-ı endam eden bir tür at arabası. sürücünün, arkadaki yolcu kabinin dışında önde ve yüksekte oturduğu bu arabalar, ilk kez 1830'larda ingiltere'de kullanılmaya başlanmış ve clarence dükü prens william'a ithafen clarence olarak adlandırmışlar.

    sherlock holmes'un londra'nın arnavut kaldırımlarında tıkır tıkır yolculuk ettiği ve halen viyana, roma gibi pek çok avrupa şehrinde turist gezdirmekte kullanılan bu arabaların kaç at tarafından çekildiğine, kaç yolcu aldığına ve kaç tekerleği olduğuna göre değişen adları var: brougham, hansom, cab, hackney, jarvey, growlers, cabriolet, fiacre...

    19. yüzyıl'da özel bir görev kapsamında padişah tarafından amerika'ya gönderilen iki osmanlı yetkilisi aziz bey ve lemi bey'in de seyahatleri sırasında tercih ettikleri bu arabaların türkçede de yine türlerine göre farklı farklı isimleri var: kap, fayton, talika, muhacir arabası, kupa arabası, lando, landon, landolet, koçu, kinto, katip odası, çekçek, tente, koçu, omnibus...

    fakat bunlardan en popüler, en gözde ve de en pahalı olanları, kupa arabaları ile landolar. tabi pahalı olduklarından bu arabaları asıl tercih edenler saray kadınları. örneğin padişahın cuma namazına gitmesine ilişkin yapılan tören olan cuma selamlığını izlemeye, kupa arabaları ile gelirmiş valide sultan, sultan efendiler, kadın efendiler, harem hanımları, vekillerin hanımları ve kendilerine ise atlı harem ağaları ile darüssade ağası eşlik edermiş. tören alanına gelindiğinde hanımların kupa arabaları kıdem ve de protokol sırasına göre atları çözülmüş bir şekilde yan yana dizilirmiş. tabi protokolde en önde gelen valide sultanın arabası iken en sona ise hazinedar ustanın gümüş çerçeveli küçük pencereli kupa arabası geçermiş. padişah namazı bitirip saraya dönüşe geçtikten sonra harem kupa arabalarına tekrar atlar koşulur ve hanımlar, etrafta bekleyen ahaliye kupa arabalarının içinden para saça saça saraya dönerlermiş.

    gerçi harem mensupları haricinde de kullanımı söz konusu bu arabaların. mesela bihruz bey'in, sevdalandığı periveş hanım'a ait lüks araba, esasında iki atın çektiği ince tekerlekli sarı boyalı bir lando'dur (bkz: araba sevdası). gerçi sonradan anlaşılır ki periveş hanım'ın o güzeller güzeli landosu esasında osmanlı dönemi taksilerini ifade eden bir kira arabasıdır.

    hem landolar hem de kupa arabaları küçük, dört tarafı kapalı ve fazlasıyla samimi bir ortama müsait olduğundan olsa gerek kadınla erkeğin birlikte binmesi yasakmış. bu yasak üzerine düşünen refik halid karay, ilk adım adlı kitabında şöyle yazmış:

    "neden kadın erkek bir arabaya binilmesi yasak da sandalınki değil? şimdi, bu ciheti ben de düşünüyorum ve sebeplerini buluyorum:
    1- arabanın hususuyla kupa olursa dört tarafı kapalıdır, sandalınki açık.
    2- arabacının arkası müşteriye dönüktür, sandalcının önü.
    3- deniz korkusuyla sandalda uslu durmak zaruri, arabada ihtiyari..." (s.16)

    yine aynı kitapta refik halid, kupa model kira arabalarının sıhhi denetimden geçmediği için sağlam binenin illet kaptığı seyyar mikrop mahfazaları olduğunu ve bu arabaların içindeki ıslak, ekşi, geniz yakan ve göz sulatan gübre kokularının halâ burnunda olduğunu söyleyip bu harap haldeki arabaların birinden nasıl düştüğünü anlatmış:

    "beyoğlu dönüşü eminönü'nden binerdik ve kadit atlar rızapaşa yokuşu'nu çoğu defa çıkamadıkları için yarı yolda da inerdik. bir gece, eve bu arabalardan biriyle hafifçe keyif dönerken acayip bir şey olmuştu: hem arabanın içindeydim hem de yürüyordum. evet, ayaklarım yerdeydi, acele acele adım atıyordum; aynı zamanda kendimi arabanın çerçevesi arasında buluyordum ve oturmadığımı da fark ediyordum. neden sonra anladım ki ayak bastığım tahta, yolda kopup düşmüş, minderden kaymışım ve yarı belime kadar arabanın orta kısmına geçmiş, at süratiyle yokuşa tırmanıyorum!" (s.29-30)

    bundan daha komik bir diğer anısı ise şöyle:

    "atlar, kamçı, tekme, sövüp sayma, başlarından çekip sürüme, her ne yapılsa bir türlü yokuşa tırmanamayınca arahacı bana döndü:
    - 'efendi', dedi. 'yanında lüzumsuz gazete var mı?'
    vardı, verdim. gece yarısı ve yol ortası bunu ne yapacak diye meraka düştüm. kağıdı ocak tutuşturmak için yapılan şekilde büktü, hazırladı; sonra kibritini çıkardı, ateş verdi ve alevini zavallı hayvanların arka hacakları arasına uzattı. birden, can havliyle yerimizden fırladık ve o hızla, yarı at arabası, yarı motor, beyazıt meydanı'na ulaştık!" (s. 30)

    bu kadar bahsedip de bu arabanın en revaçta olduğu 1886 yılından nadir bir fotoğrafını paylaşmamak olmaz. krikor balyan'ın nefis eseri nusretiye camii'nin (tophane camii) önünden geçmekte olan atlı tramvayın hemen solunda park halinde yolcu bekleyen şu güzellik, kupa arabasının ta kendisi ki etrafındaki kişilerin pazarlık yapan müşteriler olduğunu varsayarsak muhtemelen kira arabası olarak kullanılmakta.

  • 20 tl. yarın 15 i maaş günü gece 2 de yatacak iftar için 4 tl param kaldı onada makarna alıp onu yapıp yiyeceğim. 20 liram olsa hd ye gidip güzel bi iskender yapardım. yarına hiçbir maddi sıkıntım kalmayacak.

    edit : çok sayıda yemek ısmarlama teklifi hatta iban ver para yollayım teklifi geldi. gönlü zengin bütün arkadaşlara teşekkür ederim ama bi kamu kurumunda memurum ihtiyacım yok başlığı görünce yazasım geldi sadece. geçici bi maddi krizdeyim ay sonu tüm memurlara olabilir. bugün bol ketçaplı bi makarna yiyecem ama söz yarın iskender yiyecem :) siz ne iyi insanlarsınız valla çok teşekkür ederim.

    edit 2 : oha lan kargo geldi az önce sevgilim dün kek yapıp yollamış makarnanın üstüne birde tatlım oldu :)

  • uzun zamandır ağır bir mobbinge maruz kalıyorum, bir süredir de istifa etmeyi düşünüyordum, nihayet son gün yaşanan seviyesiz saçma sapan kavga sonucu yeter artık diyerek yaptım.

    çok büyük bir rahatlama hissettim, tıpkı yeniden nefes almak gibiydi, meğerse yavaş yavaş tükeniyormuşum, hâlâ üstümde bir gerilim var sanki yüksek gerilim hattına tutulmuş gibi. şimdi bu stres ve gerilimden arınıyorum, her günü bir öncekinden daha çekilmez yapan, sizi canından bezdiren bir yerde vakit kaybetmeye gerek yok.

    edit: hede düzeltmesi.

  • saat 01:30 civarlarında balat'ta asayiş polis birimine bağlı bir polis otosunun çevirmiş olduğu taksi şoförüne dayak atması olayıdır.

    taksiyi durduran polis taksiciyi aşağıya indirir, aralarında bir konuşma geçer sonrasında taksici trafik polisi değilsiniz der bu kısmını duydum ben ki taksici haklıydı polisler asayiş birimine bağlılardı. sonrasında üç polisten birisi taksicinin kafasına durup dururken yumruk atar ve tokat atmaya başlar, diğer arkadaşları ayırmaya çalışırken bu polis tekme atmaya devam eder. tam o sırada biz ve bir kaç kişi aşağıya iner ancak sanki mahalle kavgasına yetişirmişcesine başka bir polis aracı gelir. orada olan hiçbir insan müdahale edemez taksici tartaklanarak arabasına bindirilir ve yoluna devam eder. ancak giderken arabasının camını açar ve şu lafı der "teröriste gelince kaçarsınız, bize gelince vurursunuz taksiciyiz ya biz".

    etrafta olan hiçbir insan polislere bir şey diyemez çünkü bunu yapan polisler bence terörist kadar tehlikelidir hiç kimse hatta kanun bile onlardan güçlü değildir. video çekmeyi akıl edemedim ancak sinirden elim ayağım titrerken bunu yapanların plakasını alabildim bununla ne yapabilirim hiç bilmiyorum. ne yapmam gerektiği konusunda yardım edebilecek olan varsa çok mutlu olurum çünkü vicdanım çok sızlıyor.

    edit: temmuz değil ağustos olması gerekiyor, sinirden ne ay kalmış ne başka bir şey.

    edit2: 34a80163 bunu yapan polislerin aracının plakası.

    edit3: ispiyonlamışlar ama kimse kusura bakmasın kafasına göre adam döven, silah çekip vuran polis benim için terörist kadar tehlikelidir. ben genelleme yapmıyorum sadece bunu yapan polisler olduğundan bahsediyorum.

    edit4: ayrıca bu entryi girmemden sonra beni seri eksi oylayan arkadaş, umarım sen veya ailenden biri bir gün o taksicinin durumuna düşmez.

    yıllar sonra gelen edit: çok isterdim gerçekten o polisi bulduk ve gerekeni yaptık demeyi o yüzden söylüyorum.

  • baslik: benim son başkanm ahmed necdet sezer

    `entry:`

    göreve geldiği ilk gün personel sayısını azalttı. mutfak masraflarını kendi cebinden ödedi.
    limuzin makam aracını reddetti.
    hacettepe hastanesine sivil araçla gidip sıra alarak muayene oldu.
    köşkte mesai düzeni uygulattırdı. saat 17 de guvenlik görevlileri hariç herkesin isi bırakmasını istedi
    cumhurbaşkanına tahsis edilen gocek ve florya ya hic gitmedi.7 yıl boyunca tatile çıkmadı.
    kırmızı ışıkta durdu. özel ziyarette benzin parasını cebinden ödedi .

    simdikilere baktığımda neler kacirdigimi çok iyi anlıyorum .benim son cumhurbaşkanm ahmed necdet sezerdir.