hesabın var mı? giriş yap

  • ulan çıkmadı ki karşıma şöyle bir aile basayım oğullarına nikahı.
    sonra sabahtan akşama kadar müge anlı senin ibs benim takılırdım anasını satiyim.

    aradığım ailedir.
    tanıyan bilen varsa oğullarına talibim.

    zorunlu edit: arkadaşlar amme hizmeti yapıyor ve ibs' nin açılımını yazıyorum; işte benim stilim aq hiç mi gündüz kuşağı izlemediniz?

  • yedi sekiz yaşlarındayken o zamanlar bıçkın bir ergen olan halamın oğlunun dandirik teybinden tekrar tekrar ibrahim tatlıses'in seni yakacaklar şarkısını dinleyip hüzünlenirdim, gözlerime yaşlar dolardı. " seni yakacaklar benim yerime, seni tanrı bile affetmeyecek". kimi yakacaklar ulan, kimi affetmeyecekler? oyuncak tavşanını mı? daha adam gibi kıçımı yıkayamıyordum o yaşta afedersiniz, bu ne hüzün, bu ne melankoli?

  • oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor:
    - abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...
    - yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
    - ben sana bir şey sormak istiyorum...
    - söyle...
    - bu nişan dedikleri ne? evde sordum, 'eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
    - hıııım... zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...
    - dinliyorum.
    - diyelim ki şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. sana bir bisiklet alıyorlar ve 'haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. işte şubat ile haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.
    - haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. peki dokunmaya izin var mı?
    - vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun!.

    ***

  • izleyenler hatırlar dizide ted lasso, insanlara oyuncak askerler veriyordu. ilk bakışta sıradan askerler gibi gözükse de hediye ettiği insan ile verdiği oyuncak asker arasında bağlantı var. nasıl mı?

    - rebecca: ona verdiği figür savunmacı bir pozda ve masanın üzerine, bilerek onunla kapı arasına yerleştiriyor. bu seni koruyacak diyor ve o kadarını söylüyor. kendini güvende hissetmesini istiyor. ayrıca ted'in rebecca'ya karşı içgüdüsel tepkisini ve onu desteklemek istemesini anlatıyor.
    görselgörsel

    - sam: burda verdiği asker değil sam'in “amerikan ordusunun hayranı değilim” diyip askeri geri vermesi önemli. bu onun hayattaki duruşunu simgeliyor. burada önemli olan dürüst fikir alışverişi ve bu onların ilkelerine, sam ile ted'in birbirlerinin kültürel farklılıklarına nasıl saygı duyduğuna dair güzel bir fikir veriyor.
    görselgörsel

    - ted lasso: koç, boşanma kağıtlarını imzalamaya gittiğinde, masanın üzerinde bir asker yatıyor. sonunda ertelediği kağıtları imzalamaya karar verirken o asker dimdik ayakta duruyor.
    görselgörsel

    burda oyuncak asker bir el bombası atıyor. bu, aldığı kararın bir metaforu olabilir *. ayrıca, bir el bombasını çok uzun süre tuttuğunuzda, ciddi şekilde yaralanabilirsiniz, bu da evliliklerinin sona ermesi gerektiğine dair başka bir metafor olabilir.

    - jamie: jamie'ye verdiği figürün silahı yok, dürbünü var. ted'in jamie'yi görebilmesi metaforu. muhtemelen hayatında ilk kez biri jamie'ye potansiyelini görebileceğini söylüyor. sadece bir futbolcu olarak neler yapabileceğini değil, aynı zamanda bir erkek olarak potansiyelini de görebilir ve bu, jamie'nin daha iyi bir insan olmayı seçme yolundaki ilk gerçek bilinçli adımı.
    görselgörsel

    - terapist sharon: sharon'a verdiği figürün bir sırt çantası var. herkes adına, ted adına taşıdığı yüklerin bir metaforu olabilir. ayrıca askerin bir radyosu var. terapistleri olarak sharon; onların korkularını, endişelerini ve sorunlarını şefkatli bir kulakla dinliyor.
    görselgörsel

    seviyorum böyle ince düşünülmüş ufak detayları. dizi için gerçekten uğraşıldığını gösteriyor.

    ilham

  • vay arkadaş adam ülke topraklarından belki de internetle alakalı çıkmış en orjinal fikri, başka bir sitenin kopyası haline dönüştüreceğini gururla anlattı ya la! vizyonsuzluk budur heralde. sözlüğe yaz işte bunu, başka hiç bir açıklamaya gerek yok. vizyonsuzluk iki nokta üst üste başak purut. ne kadar vizyonsuz zevksiz iş bilmeyen adam varsa bir yerlerde yönetici zaten bu memlekette niye şaşırıyorsam bende, peh!

  • hasan: peki merve'nin doğu'yu etkilemiş olma ihtimali var mı?
    hilmicem: (kendinden emin ve duraksamadan) yüzde 85.

    yüzde 85 ne olum? 90 de, 100 de, 50 de. konda sanki herif.

  • yorgun argın eve gelmiş yatağa uzanmış pinekliyorum.. atakan (7) odaya geliyor..
    atakan: babaaa hadi penaltı çekişelim..
    ben: çok yorgunum sonra yapalım..
    atakan: hadi haadi lüütfeeennn..
    ben: tamam ama beşer tane çekişçez sonra ben yine yatçam..
    atakan: tammaaaamm..
    antrede penaltılar çekişiliyor.. ben yatıyorum tekrar.. birazdan atakan yatak odasına damlıyor yine..
    atakan: baba.. bu dolap var ya.. zaman makinesi..
    ben: hııı.. öyle mi.. olabilir..
    atakan gardrobun içine girip kapağını kapatıyor.. annesi geliyor..
    annesi: atakan nerde?
    ben: zaman makinesinde..
    annesi: allah akıl fikir versin size..
    annesi gidiyor.. atakan çıkıyor dolaptan..
    atakan: baba??
    ben: hımmff.. efendim atakan?
    atakan: ben zamanı geriye aldım..
    ben: öyle mi? hayırlısı neyse o olsun..
    atakan: yarım saat geriye aldım zamanı..
    ben: alla alla?? insan dinazorlar zamanına gider.. niye öyle yarım saatçik?
    atakan: yeniden penaltı çekişelim diye..
    ben: hahahahh.. tilki..
    yeniden penaltı çekişmek allahın emri oluyor..