hesabın var mı? giriş yap

  • death metal
    "sabah uyandım annemi doğradım, babamı doğradım, bakkala gittim bakkalı doğradım. mutluyum huzurluyum... "

    doom metal
    "sabah düşümde annemi doğradım, babamı doğradım, bakkala gittim bakkalı doğradım. bu yuzden bunalımdayım"

    gothic metal
    "sabah uyandim ne göreyim annem dogranmış, babam dogranmış, bakkala gittim o da dogranmış bu yuzden şüpheliyim karamsarım.."

    black metal
    "sabah uyanamadım. hala uyuyorum umarım annem, babam, bakkal doğranmıştır.
    bu yuzden zevk alırım "

    heavy metal
    "sabah uyandım annemi babamı bakkalı kesmişler... kimin umrunda ben maiden dinleyip biramı içerim...uyku mu? salla, annem mi? amaan, babam mi? hic sevmezdim. bakkal mi? dukkanini da soymuşlarmi. "

    power metal
    "uyanmaz olaydim, annemi dogramislar, babami dogramislar, tavernayi dagitmislar, bu yuzden kını kılıcı alıp öç almaya gideyim... "

    grindcore
    "beorghborghbeeeeorghorghoerherrbog boggrehoooorroooo. bu yuzden boooorghooogr "

    progressive metal:
    "sabah uyandım annem ağlıyo, babam aldatmış. bakkala gittim meğer gerçek babammış. akşam uyandım hepsi rüyaymış, ama artık daha olgunum "

  • 7.62mm çapında, 102 santim boyunda, şarjörle beslenen ve hava ile soğuyan, barut gazının geri tepmesi, irca yayının ileri itmesiyle yarı otomatik veya otomatik olarak atış yapabilen piyadenin temel muharebe silahıdır.

    edit: bu tanımda geçen irca kelimesinin yanlış, doğru kullanımının ise icra olduğu yönünde birçok mesaj aldım. irca “ rücu etmek, döndürmek, çevirmek, yerine geri getirmek” manasına gelen arapça kökenli bir sözcüktür. burada da bahsimize konu olan yayın tam olarak bu görevi ifa etmesinden mütevellit doğru kullanımı tabii olarak icra değil ircadır.

  • kesin küçük esnafı koruyan yasadır, he kanka aynen...

    adamlar pandemi ayağına ne kadar esnaf var alenen dalga geçip batmalarına sebep olmuş. gelmişler burada esnafı koruyan hareket diyorlar.

    ayrıca esnaf böyle korunmaz. zincir marketler fütursuzca ülkeyi ele geçirirken bir müdahalede bulunmayıp şimdi mi koruyorsun diye sorarlar adama.

  • plagi hala daha tanitmaya gerek yok, o kadar anlatilmis. gelelim bunun nasil temizlenecegine ve korunacagina. unutulmasin ki plak dediginin omru oyle cd gibi 3-5 sene degildir, bakildiginda onyillari cebinden cikarir. 4 ana basliga ayirmak mumkun temizlik/koruma unsurlarini (bazi kisimlar asagida anlatildigindan daha kapsamli incelenmis olabilir, butunluk acisindan tekrar yapmayi goze aldim):

    1. karbon fiber firca:
    el atinda bulunmali. plaklar manyetik olarak yazildigindan kelli dehsetli tozseverdirler. plagi her koyuldugunda degil tabii (insan canindan bezer her sefer her sefer) ama her bes-on dinlemede bir uzerinde firca bir kere gezdirilirse hem plak korunmus hem de seste puruzlenmeler engellenmis olacaktir. herhangi plak saticisinda bulmak kolay; internetten almak daha da kolay. guvenilir, bilinir markalardan bazilari: audioquest, decca, am. bendeki am.

    2. igne/uc (stylus) temizleme cozeltisi:
    ilk seferler haric hicbir zaman tozdan ve benzeri cer-copten arinik degildir gerek plak gerekse uc. zamanla daha da cok pislik birikir. ses kalitesine etkisini gecsek bile plaga da zarar vermeye baslar kirli uc. kullanma sikligina hayli bagli oldugundan zaman araligindan ziyade miktar olmak vermek daha yerinde olacaktir: ortalama yuz (100) dinlemede bir, uc temizlemeye ozel cozeltinin (solusyonun) icinde bulunan fircayla, soyle kullanicinin kendine dogru hareketlerle uc-bes kez temizlemesi kafi. bendeki yine am marka.

    firca + cozelti ~ 7 tl.

    3. plaklarin kondugu kagit:
    internetten veya plak dukkanindan cok cok ucuza alinabilecek bu kagitlari hic olmadi senede bir defa degistirmek, tabiri caizse plagin nefes almasini saglayacaktir. 100 adedi 5 tl civarinda seyrediyor olmali. sayet alinamiyorsa, kotunun iyisi bir yontem sac kurutma makinasiyla ornegin kagidin 2-3 dk uflenmesi, akabinde karbon fiber fircayla veya statik elektriklenmis baska fircalarla kalan tozdan arindirilmasi olabilir.

    4. plagi islak temizlemek:
    en etkili ve fakat en dikkatli olunmasi gereken temizlik budur. sagda solda onlarca tarif mevcut nasil bir cozelti hazirlanabilecegine dair. parasi olan dogrudan plak yikama makinalarindan alabilir; en garantili yoldur ve minimum zararla cikilir. ne var ki profesyonel degil, haliyle cok sik plaklarla hasir nesir olmuyorsaniz gerek yok makinasini almaya, ki 3000-4000 tl araliginda seyretmekte fiyatlari.
    o halde bireysel olarak hazirlanacak cozelti. gorup duydugum, bildigim, henuz denemedigim fakat temizlik yapacagim zaman hazirlayacagim cozeltinin tarifi asagidadir:
    ----
    [i] 1 birim "%90+ ipa" (izo-propil-alkol)
    [ii] 4 birim "distile su"
    [iii] (0,5 lt cozeltide) 3-4 damla sivi bulasik deterjani (onemli: deterjanin nemlendiricili ve/veya katkili olmamasina itina gosterilmeli! esittir, en ucuzu muhtemelen en iyi secim olacaktir.)
    ----
    ozetle; 0,5 lt'lik bir cozeltide 100 ml >%90 saflikta ipa, 400 ml distile su olup uzerine 3-4 damla bulasik deterjani damlatilip karistirilacak. bu.
    ozen gosterilmesi gereken asil nokta: plagin ortasina cozelti (ve hatta herhangi bir sivi) dokundurulmamali. youtube vd. video sitelerinden cozeltinin nasil uygulanmasi gerektigine dair yuzlerce video bulunabilir, ama kisaca: toz birakmayacak bir kumasin ucu (penye en makbulu; eski tisortlerden birinin ucu pekala kullanilabilir) cozeltiyle islatilir. bu kisim bir elin bas ve isaret parmaklari arasina alinmisken diger elle plak tutulur. penye plagin orta kismina degmeyecek bicimde (sarkilarin oldugu kisimda olacak bicimde yani) plak uzerine degdirilir ve plak tutan elle plak dairesel olarak cevrilir (ignenin/ucun takip ettigi rota takip edilmeli, plak uzerindeki cizgiler/oyuklar boyunca temizlik yapilmali).
    islak temizlik her iki yuzeye de yapildiktan sonra plagin asla yatay olarak konmamasina, dik ve altinda bir kumas bulunacak sekilde bir yuzeye egik yaslanmasina ozen gosterilmeli. bir-iki saat kurumasi icin yeterli.

    islak temizlik yapilip, tozdan arindirilmis pikaba kondugunda plak, ses kalitesinin ne kadar arttigina dikkat edilmese dahi kulaga carpacaktir. plak bambaska bir mefhum. korunmali, el bebek gul bebek bakilmali. zamanla ailenin/kisinin bir parcasi da oluyorlar zaten. bakmissin pink floyd'un sheep'i suracikta otlayip dogs'u bar bar havlarken, bob dylan uvey evlat, led zeppelin komsunun laftan anlamaz, anarsik cocuklari olmus asil'in son mucadelesini* bagir cagir anlatan.

  • çok güzel ve mutlu bir video. imrendim doğrusu, çok tatlı tepki vermiş.
    benim babam istediğim üniversiteyi ve bölümü kazandığımda bile “boğaziçini neden kazanmadın” demişti.

  • en iyi "şeytan" tasvirlerinden birine sahip dizidir.

    --- spoiler ---

    frank underwood bu dizide şeytanı oynamaktadır. para yerine gücü sahiplenmekte ve elindeki güç algısı ile herşeyi manipüle etmektedir. güç algısı diyorum çünkü çoğu zaman elinde bir güç olmamakta ve blöf yapmaktadır. genelde her kötü karaktere bir şeytan tanımlaması yapılabilir ancak frank gerçekten şeytan'ın dini kitaplarıdaki birebir karşılığıdır. örneğin islamiyet'teki karşılığına şuradan bakabilirsiniz. şeytan'ın tüm niteliklerini taşımaktadır.

    şeytan'la işbirliği yapanların hepsi sonunda bertaraf olmaktadir. çünkü şeytan sadece kendine hizmet eder. ancak yine de iyi güçler tarafından hepsine bu iş birliğinden vaz geçmesi için birer fırsat verilmektedir.

    örneğin; zoe kariyerinde yükselmek için şeytanla iş birliği yapıp, önündeki bir çok iyi insanı ezerek bunu başarmıştır. ancak şeytanın gücü tatlı olduğu için ünlü bir gazeteci olmasına rağmen şeytandan vaz geçememiştir. hatta bu ilişkiyi çözen çevresindeki iyi insanlar ona şeytanın gerçek güzünü gösterip, bu ilişkiden vaz geçirmeye çalışmışlar. bir süre bu ilişkiyi bitirmeye niyetlenmişse de sonra tekrar anlaşma yapmaya teşebbüs etmiş ve bunu hayatıyla ödemiştir.

    diğer bir örnek de russo; russo başına gelenlerle frank'in şeytan olduğunu görmüş buna rağmen şeytanın gücünden bir pay alma ve vali olma sevdasıyla onunla anlaşmıştır. kız arkadaşı her ne kadar onu doğru yola çekmeye çalışmışsa da sonu ölüm olmuştur.

    diğer karakterlerin şeytan ile ilişkilerine değinecek olursak;

    raymond tusk şeytanla iş birliği yapmış sonunda statüsünü kaybetmiştir.

    rachel posner şeytanla iş birliği yapmış özgürlüğünü kaybetmiştir.

    claire en uzun ilişkiye sahip biri olarak insanlığını kaybetmiştir.

    doug stamper bu işbirliğiyle insanlığını kaybetmiştir.

    xander feng şeytanla işbirliği yaparak hayatını kaybetmiştir (idam).

    vasquez koltuğunu sağlamlaştırmak için iş birliği yapmış, sonunda kariyerini kaybetmiştir.

    remy danton işler sapa sarınca şeytan ile anlaşmaya çalışmış kariyerini kaybetmiştir.

    başkan şeytanı tek danışmanı haline getirmiş, eline bir fırsat geçmesine rağmen yine şeytanın manüpülasyonuna kurban gidip herşeyini kaybetmiştir.

    örnekler daha ufak karakterlerle çoğaltılabilir.

    kısacası şeytanla iş birliği yapan herkes kaybetmektedir. claire, doug, meechum gibi şeytan'a kul olanlar ise insanlıklarını kaybetmektedir. en büyük kaybı şeytan'ın şeytan olduğunu bilip, buna rağmen onunla örtak olanlar yaşamış ve hayatlarını kaybetmişlerdir (zoe, russo, xander). çünkü şeytan hiç bir zaman paylaşmaz ve maskesini düşürenleri, bir zayıflık yaratabilecekleri yaşatmaz.

    peki burada denilebilir ki raymond tusk da şeytan sayılmaz mı? frank'in rakibi ve her türlü kirli işi yapmaya meğilli bir adam. bunun cevabını da frank ile tusk'ın son yüzleşmesinde görüyoruz. frank opera binasında tusk'a son bir anlaşma vaadinde bulunuyor ve kendisinin başkan olacağını, paylaşabileceklerini söylüyor. yani şeytanla bir ortaklık sunuyor. orada yaptığı "sen bir iş adamısın bu mevzuya duygularını karıştırma" konuşması frank ile tusk arasındaki farkı ortaya koyuyor. tusk duygularına ve intikam isteğine yenik düşüyor. bu tamamen insani bir zayıflık. yani dizi şeytan olabilecek diğer karakterleri de frank'le yüzleştirip onların şeytan olmadığını, sadece zaafları olan güç sahibi insanlar olduğunu bize hatırlatıyor. burada şeytan'ın yani frank'in kararlarını hiç bir zaman duygularıyla vermediği, düşmanı veya kendisini kazıklayanla hemen bir iş birliği kurabilecek olması da insan olmadığına bir başka gösterge.

    dizide şeytan'ın yani frank'in en büyük gücü ilüzyon kabiliyeti. olayları manipüle edip bir güç algısı yaratmakta ve insanları da bu manipülasyon kabiliyetiyle ikna etmektedir.

    en çok ikna ettiği ise biz izleyicileriz. şeytan dizi boyunca bize konuşmakta. aksiyonları ile ilgili biz bilgiler vermekte ve bizle muhabbet ederek bizi de işin ortağı yapmaktadır. nasıl ki insan kendisini şeffaf bir şekilde yargılayamassa, frank bizi ortak yaptıktan sonra dizideki olayları dışarıdan bir gözle yargılayamaz hale geliyoruz. frank bize hep ufak bilgiler veriyor ve olayların nasıl geliştiğini görüp etkileniyoruz. ancak çok nadiren bunun çok kötü birşey olduğunu yargılıyoruz. çünkü frank bizi aksiyonlarının ortağı yapmış oluyor. o güç ilüzyonunu bize de yaşatıyor.

    ancak bazı durumlar farklı. ölümlerde bizimle konuşmuyor hiç. örneğin russo'nun ölüm sürecinde dizi bizi frank'ten uzaklaştırdı. direk dışlandık. birden ara sokakta buluştular. frank russo'yu öldürdü ve bizimle hiç konuşmadı. bizi cinayete ortak yapmadı. uzaktan seyirci bıraktı.

    bunun bir benzerini zoe'de daha göstererek yaptı. zoe'i öldürdükten sonra neredeyse bir bölüm boyunca bizimle konuşmayı kesti. sonra bölümün sonunda "seni unuttuğumu sandın değil mi?" diyerek bizle biraz sohbet etti zoe'nin ölümünün bir zorunluluk olduğunu söyleyerek normalleştirmeye çalıştı. zaten öncesinde zoe'yi şeytanla işbirliği yapmakla sık sık yargıladığı için "başına geleni haketti" algısı yarattı. ama açık açık bizi o işe ortak etmediğini söyledi.

    bir diğer manüplasyon yöntemi de; dizi diğer karakterleri devamlı yargılarken frank'i hiç bir zaman yargılamıyor. mesela başkan'ı zayıf ve maniplasyona açık olmakla, tusk'i yolsuzluk yapıyor olmakla, zoe'i beleşçilikle, russo'yu alkolik olmakla, claire'i zaman zaman duygularına yenik düşmekle vs gibi diğer tüm karakterleri yargılıyor ve "bunu haketti" hissiyatı oluştururken. frank'i yaptığı tüm şeytanlıklara rağmen bir kere bile yargılamıyor.

    dizide gazeteci hammerschmidt, lucas goldwin, janine skorsky gibi iyi güçler de var ancak zayıf, güçsüz ve kabiliyetsiz olarak, insanı zaaflarına yeni düşen karakterler olarak tanımlanıyorlar.

    şeytan en büyük gücü eline geçirdiğine göre, bundan sonraki süreçte şu ana kadar hep yenilen iyiliğin daha güçlü ve kararlı bir şekilde şeytanla savaşacağı bir süreç başlayacağını umuyorum. ama unutmayalım; biz bu dizide hep şeytan'ın yanında, kötülüğün ortağıyız. şeytan kabiliyetleriyle bizi etkilemeye devam edecek.
    --- spoiler ---

    zamanında biraz hızlıca yazdığım ve oldukça ilgi gören şu entry'deki yazı bozukluklarını ve imlaları gördükçe gözüm acıyor :)
    benzeri bir yazıyı westworld için de yazdım. merak edenler için ilgili entry şurda.

    edit: sevgili diplomats güzel bir "yasak elma" detayı paylaşmış; "dikkat ederseniz frank underwood ve claire her sabah kahvaltıda elma yiyorlar. hatta 4. sezon 11. bölüm sonunda tom kahvaltıya katıldığında da elma var."

  • yemekte

    baba : verin bakayım şu köftenin yağına ekmek banayım..
    anne : yapma şunu, sağlıklı değil...
    kardeş : damar tıkanıklığı yapar baba yapma şunu yaw...
    huzursuz : ye baba ye afiyet olsun oh...

    şeklinde diyalogların olmasına sebep olabilecek durumdur.

    (kizinca insan bazen boyle sacma sapan seyler dusunebiliyor. esekligim baki kalsin diye silmiyorum.)