hesabın var mı? giriş yap

  • - başım çok fena ağrıyor
    - git bi elini yüzünu yıka geçer.

    geçen sene de evde otururken apandisiti patlamak üzere olan dayıma aynı şeyi söylemişti de allahtan dinlememiştik.

  • (bkz: volume pump)
    (bkz: pressure pump)
    hoh derken cigerdeki sicak havayi disari atiyoruz puf derken de daha cigere gitmemis solunum bosluklarindoa kalan + cigerdeki havayi yuksek basincla cikariyoruz. yuksek basinc ve hiz deriye temas edince sogukluk hissi yaratiyor.
    bakin dikkat edin hohlarken agzimiz olabildigince acik cunku hacmi pompaliyor cigerler yani icerideki isinmis havayi. puflarken durum farkli agzimizi olabildigince kucultup yanaklari sisirip basinc yaratiyoruz haliyle kucuk delikten siddetli ve hizli hava cikiyor. hizla hareket eden molekuller degdigi yerde sogumaya neden oluyor. aynen ruzgarli havada camasirin daha cabuk kurumasi gibi.

  • küçücük yaşında halı tüccarlarına köle olarak satılmış bahtsız bir çocuk. bu yapılanın haksız olduğunu farkediyor, bir sürü eziyetten sonra kaçmayı başarıyor sözde işyerinden. bundan sonra kendisini çocuklara yapılanları duyurmaya adıyor. ve lakin gencecikken henüz, daha 12 yaşını bitiremeden öldürüveriyorlar. o kadar çok insanı haberdar etmiş ki yapılan eziyetlerden, o kadar çok kişiyi yanına çekmiş ve o kadar çok çocuğu kurtarmış ki bu kölelikten, konuşmaya devam etmesi büyük bir tehlike teşkil ediyor tüccarlara göre ve vuruveriyorlarlar çocukcağızı... kimin öldürdüğü, halı mafyasının işin içinde olup olmadığı konuları kesinlik kazanamıyor maalesef.
    bu hikayeyi anlatan bir de film yapılmıştı: (bkz: iqbal)
    http://en.wikipedia.org/wiki/iqbal_masih

    ayrıca "iqbal masih ve çocuk köleliğine karşı savaşanlar" isimli bir kitaba da ilham kaynağı olmuştur bu çocuk. http://www.ekonomikticaret.com/…601&p_id=kikdha0016

  • evimizde gürcü bir yatılı yardımcımız var. oğlumla iyi anlaşıyorlar. çünkü çok konuşkan, enerjik ve eğlenceli bir kadın. aynı zamanda oğluma normal bir çocuğa nasıl davranılırsa öyle davranıyor. en çok bu yanını seviyorum.

    tam dört çocuğu var. en küçükler ikiz ve dokuz yaşındalar. en son bir yaşındalarmış anneleri buraya geldiğinde. babaları başka bir kadınla gidince bizimki mecburen buraya gelmiş. çocuklar hiç tanımamışlar yani ne anneyi ne babayı. diğer ikisi daha büyük ve her akşam annelerini arıyor ama ikizler konuşmak istemiyorlar. bazen konusu geçiyor. o anlarda neşeli kadın gidiyor yerine kırgın ve kızgın bir kadın geliyor. maaşının çoğunu onlara gönderiyor, iyi eğitim alsınlar iyi yesinler diye gurbette çalışıyor ama bunu o küçük çocuğun anlayamamasına da çok içerliyor.

    normalde her akşam oğlumu ben uyuturum. günün en güzel anlarını da o zaman yaşarım. az önce önemli bir telefon geldi ve biraz uzun konuşmam gerekti. saate dikkat etmedim. görüşmem bitip odaya gittiğimde oğlumun uyumak için yatağa girdiğini ablamızın da gürcüce bir ninni söylediğini duydum. kapı eşiğinde durup izledim biraz. sözleri anlayamıyordum ama çok dokunaklı söylüyordu. sesi de güzelmiş meğer bilmiyordum.

    yıllar önce şimdi adını unuttuğum bir fransız filmi izlemiştim. sabahın kör karanlığında mülteci genç bir kadın beşikteki bebeğini öpüp evden çıkıyor ve çalıştığı eve geliyordu. orada da kendi çocuğu yaşlarında bir bebek vardı. bir beşiğin başında kendi dilinde ninni söyleyerek uyutuyordu baktığı çocuğu.
    hayatın -en çok da acıklı olan- filmlere ne kadar benzediğini gördüm bu akşam.
    dünyanın neresine gidersen git içindeki özlemin ana dilinde bir şarkıyla giderilmeye çalışıldığını, seni görmek istemeyen kendi çocuklarını düşünürken bir başkasının çocuğunun saçlarını okşayacak kadar güçlü olunabildiğini gördüm. ya da belki mecburi bir kabullenişi.

  • millet ittifakı ankara büyükşehir belediye başkan adayı mansur yavaş, yarın sabah 09.00’da siz ekşi sözlük yazarlarının sorularını cevaplayacak. gözünüz sol frame'de olsun.