hesabın var mı? giriş yap

  • atıp tutmanın haddi hududu yok memlekette.kanun çıkmış diyor adam yahu. ne kanunu hemşerim. avukatın üstü aranır diye bir kanun falan çıkmadı. avukatın üstü aranmaz diye bir kanun varken reis aranacak dedi olay bu. ha sen reisin her dediğini kanun biliyorsan o da senin problemin

  • gözlerim çok güzeldir.

    gerçekten güzeldir. babam karaçaydı. kendi gözleri kahverengiydi ama genetik mirasını bana ve kızkardeşime devretmişti rahmetli. şimdi beyazından çok mavisi olan oyuncak bebek gözleri gibi gözlerim var. gözlerimi o kadar çok severim ki hayatta çok çok istediğim bir şey olursa şöyle derim ekseriyetle: "bunun için gözlerimin rengini bile verebilirim."

    uzun ve düzgün bacaklar bunlardan biridir mesela... ya da iri göğüsler... ya da elmacık kemikleri ve çıkık bir çene... pürüzsüz bir ten... bembeyaz inci gibi dizilmiş dişler...

    güzel olmadığımın farkındayım ve bu değiştirebileceğim bir şey değil. 34 yaşındayım. boyum 153 cm. 42 kiloyum. bu, kalabalıkların içinde kaynayıp gidecek varlığı istesem de geliştiremem. elbette bir kaç operasyonla elmacık kemiklerimi ve çenemi doldurtabilir, dişlerimi yaptırabilir, göğüslerimi büyütebilirim. ve size bir şey söyleyeyim mi, çok da güzel olurum o zaman... ama içime sindiremem. çünkü onca operasyonu yaptırdıktan sonra herkes güzelleşir zaten. birbirimizin kopyası androidler olarak geziniriz ortada. ayrıca her ne kadar zaman zaman canımı sıksa da sırf güzel olmak için bunca acıya katlanmayı da gururuma yediremem açıkçası...

    off ne bileyim...

    güzel değilim ben, 0-5 yaş dönemini saymazsanız da hiç bir zaman güzel olmadım... muhtemelen hiçbir zaman da olamayacağım. ama bunun bilincinde olmak beni "olgun" ya da "akıllı" yapmıyor. sadece daha mutsuz yapıyor. çünkü eğitimi, kültürü, sosyal statüsü ne olursa olsun, kadın dediğin güzel olduğunu düşünmek istiyor. ve bir kez güzel olmadığınızı anladığınızda artık dönüşü olmuyor. bildiğiniz bir şeyi silemiyorsunuz...

    güzel olmayan ve bunun farkında olan kadın hayata biraz kırgındır... yani, ben öyleyim en azından...

  • görgüsüz olmakla köylü olmayı eşdeğer gören insan hezeyanları.

    dün bir asker uğurlaması gördüm, bağdat caddesinde, bmw'den audi'nin üst modellerine kadar geniş bir yelpazede dörtlüleri yakmış kornaya basıyordu en az 10 araba. bunu yapanların kağnı arabasının neye benzediğini bildiklerini sanmıyorum.

    rahatsız olunan görgüsüzlükse eğer bunu sadece "köylü gibi olan insan"lar yapmıyor.

  • 1 dakika bile düşünmeden satardım. dünyaya bir daha mı geleceğim. seçme şansım olmadığı bir ülkede doğdum. satıştan gelen parayla almanya’ya gider coğrafi kaderimi değiştirirdim.

  • önce at, sonra bağır.

    dikkat ediyorum, her seferinde önce bağırıyorlar, hedefi alarm durumuna geçiriyorlar, gardını almasına yol açıyorlar, sonra da ayakkabıyı fırlatıyorlar.

    yanlış. bin kere yanlış.

  • efsaneye göre, 19. yüzyılın başlarındaki napolyon savaşları sırasında, fransız casusu olduğuna inanılarak asılan maymun. günümüze kadar, hartlepool'lu insanlar "maymun askısı" olarak bilinirler.

    napolyon savaşlarının devam ettiği sıralarda bir fransız gemisini, hartlepool kıyılarında batarken gören bölge halkı, olası bir istiladan endişe duyuyordu. dolayısıyla kıyıda gördükleri fransız gemisinin, düşmana ait bir harp sefinesi olduğundan şüphelendiler. bu kuşkularını gidermek için parçalanmış geminin yanına gittiklerinde enkazın arasında, hayatta kalan tak canlı olan ve askeri tarzda üniforma giymiş bir maymun bulurlar.

    hartlepool, coğrafi olarak fransa'dan oldukça uzak bir yerde ve o zamanlar halkın çoğu bir fransızla hiç tanışmamış, hatta görmemişti. zamanın bazı satirik karikatürleri, fransızları kuyrukları ve pençeleri olan maymun benzeri yaratıklar olarak resmetti. belki de bu yüzden yerel halk, askeri bir üniforma içinde gördüğü maymunu bir fransız casusu olarak düşünmüş olabilir. günümüz şartlarında düşününce absürt bir durum gibi gelebilir; ancak modern zamanda bile akla uygun olmayan durumlarla karşılaşabiliyoruz.

    maymun, casusluktan dolayı suçlu olup olmadığını belirlemek için mahkemeye çıkarıldı; ancak dava süresince sorulan hiçbir soruya yanıt veremeyen! hayvan suçlu bulundu. sonuç olarak halk, maymunu kasaba meydanına sürükleyerek idam etti.

    peki efsane doğru mu? hartlepool'un iyi halkı gerçekten zavallı savunmasız bir maymunu astı mı?

    belki de hikayenin daha karanlık bir tarafı olabilir - belki de aslında bir "maymun" değil, küçük bir çocuk ya da "powder monkey" (askeri gemilerde barutu depolandığı yerden ağır silahlara taşıyan genç adam ya da ergen yaşlarda çocuk) asmış olabilirler.

    öte yandan eski çağlardan beri söylenegelen bu söylence - hartlepool maymunu (hartlepool monkey) - kasaba sakinleriyle alay etmek için kullanılmaya devam ediliyor. gerçekten de bugün bile yerel rakipler olan darlington ve hartlepool united arasında gerçekleşen futbol maçlarında “maymunu kim astı” (who hung the monkey) sloganı sıklıkla duyulabilir ve birçoğu da bu hikayeyi sever. hatta hartlepool united'ın maskotu "h'angus" adında bir maymundur. bunun dışında yerel rugby takımları, hartlepool rovers, "monkeyhangers" olarak bilinir.

    2002 yerel seçimlerinde başkan adayı stuart drummond, maymun h'angus kostümü giyerek, ne yazık ki tutamadığı bir söz olan “okul çocuklarına bedava muz” seçim sloganını kullanarak kampanya yürüttü. bu başarısız kampanyaya rağmen seçimi kazandığını ve iki dönem daha başkanlık yaptığını da belirtmek isterim.

    gerçek ne olursa olsun, hartlepool ve asılan maymun efsanesi iki yüz yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürüyor.

    hartlepool'da şöyle bir heykeli bulunur: https://prnt.sc/98semmrlgysq

    benim en sevdiğim tasvirlerden biri olan ve illüstratör gerhard van wyk'ın şu çalışmasıyla yazımı sonlandırıyorum:

    https://prnt.sc/xdciziceb28l

    https://prnt.sc/f3ifvqsneu_c

    kaynak:

    https://www.bbc.co.uk/…ews/uk-england-tees-40801937

    https://www.historic-uk.com/…the-hartlepool-monkey/

  • aradan yillar gecmesine ragmen adini soylediginizde insanlarin hala reklam muzigini soyleyebildigi en basarili reklam muziklerinden birisine sahip cocuklugumun en sevilen iceceklerinden biri. safarisini cok severdim, multivitamine bayilirdim vs. gecen gun markette onlu kutusuna rastlayip direk aldim. kardesimle evde "kaaapriii, kapri saaan, kapri kapri kapri saaan" diye dolaniyoruz artik. bi de evet ise, okula vs. giderken tasinmasi en mantikli iceceklerden birisi. akma derdi yok, patlama derdi yok ve hatta kolay kolay da isinmiyor. bu kadar reklamdan sonra heralde yakinda capri sun ticaret ltd sti bana is teklifi gonderir.

  • açılın beyler ve bayanlar; rus yazarlarını okurken geçirdiğiniz delilik nöbetlerine ve nereden çıktı bu 120 +kişi serzenişlerinize cevap olmaya geldim. rusların isimlendirme sistemini öğreniyoruz:

    örneğimiz: avdotya romanovna raskolnikova.

    1. rusçada istisnasız her kişinin 3 ismi vardır: isim + babanın ismi + soyad.
    örneğimizde avdotya kızın ismi, roman babasının ismi, raskolnikova ise soyadı oluyor.

    2. bu isimlendirme biçimi ise erkek ve kıza göre değişiklik gösterir:
    erkek ise, babanın ismi -oviç ile biter.
    kızlarda ise -ovna olarak biter:

    avdotya + roman(ovna)
    radyan roman(oviç)

    3. yine soyadlarda da erkek ve kıza göre ufak bir fark vardır, kız soyadları sonuna -a alır. erkek soyadları almaz.

    avdotya romanovna raskolnikova
    rodion romanoviç raskolnikov

    bu ikisi kardeşler bildiğiniz gibi.

    -------------------------------------------
    4. peki rus film ve edebi eserlerinde neden sürekli iki isim görürüz?
    avdotya romanovna şunu yaptı, radyan romanoviç bunu yaptı vs gibisinden.

    çünkü ruslarda bizdeki gibi - bey, -hanım kullanılmaz.

    bunlara denk düşen gaspadin ve gaspaja var ama kullanılan yere göre şöyle oluyor: konuştuğunuz kişi rus ise ve sizden yaşça büyükse veya yeni tanıştırılmışsınız aranızda bir konuşma geçiyor ise veya aranızda belirli bir saygı mesafesi var ise, bu kişiye "avdotya hanım" yerine geçen "avdotya romanovna" şeklinde seslenirsiniz. türkçede sanki saygı göstermeniz gerek ama siz bu kişiye ismiyle sesleniyormuşsunuz gibi bir hava oluyor ama öyle değil. dediğim şekilde kullanılır ve abartmadan ama mümkün olduğunca konuşurken bu isim dile getirilir.

    - avdotya romanovna, geçen gün bir makale okudum, bu konuda size bilgi vermek isterim.

    gibi.

    ------------------------------------------------

    5. şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.

    siz bu insana avdotya romanovna şeklinde hitap ediyorsunuz, fakat rusçada kişinin yakınları, kendisine asla formal ismiyle hitap etmez. o ismin mutlaka kısaltılmış ya da sevimlileştirilmiş bir versiyonu vardır.

    elena: lenoçka
    maria: maşa
    anna: aniçka
    daria: daşa
    natalya: nataşa
    ivan: vanya
    dimitry: dima

    gibi. ve fakat bazı isimlerin bu hali, ismin kendisine benzemeyebilir:

    alexander: saşa
    avdotya: dunya

    gibi.

    bu hadisenin kötü tarafı ise, bu şekildeki isimlerin tek versiyonu yoktur, ismi mariya olan birine arkadaşı: maşa, annesi marunya, kardeşi maruşka diye seslenebilir.

    ---------------------------------------------------------

    dolayısıyla, avdotya romanovna raskolnikova'nın maceralarını okurken:
    avdotya romanovna raskolnikova
    avdotya romanovna
    dunya
    dunechka

    aynı kişidir.

    bir rus kitabında ortalama 50 karakter olduğunu düşünürsek, işte bu edebiyatı takip etmek isteyip delirenlere yol gösterecek olan kılavuz budur.

    sonuç: not alınız)