hesabın var mı? giriş yap

  • - evinde yaşayan insanın 3 temel fonksiyonu vardır: bir, seni beslemek, iki, seninle ilgilenmek (oynamak, sevmek, taramak vs.) ve üç, kumunu temizlemek. bunlardan birini aksattığı zaman ödül (seni sevmesine izin vermek) ceza (yataga işemek) sistemiyle insanı eğitebilirsin.

    - evin sahibi sensin kuralları sen koyarsın bunu aklından çıkarma. mesela evde kapalı kapılara izin verme, ne demek kapalı kapı? eğer kendin açamıyorsan, miyavlayarak veya kapıyı tırmalayarak açtırabilirsin. sonra içeri girebilir, çekip gidebilir veya tam ortada durup derin düşüncelere dalabilirsin, farketmez.

    - kusman gerekiyorsa dolaptaki kıyafetlerin üstü bunun için en uygun yerdir. dolaba giremezsen mutlaka bi koltuk bul. halı da olur.. (koltuklar, halılar ve deri yüzeyler tırnaklarını törpülemek için de idealdir.)

    - eve gelen misafirler dikkati senin üstünden çeken can sıkıcı, gereksiz insanlardır. yine de ev sahibi olarak misafirperver olmalısın. mesela kendilerine banyoda eşlik etmenden çok memnun kalacaklardır.

    - insan senden başka bişeyle meşgulse her zaman yakınında bi yerlerde olup bi şekilde dikkatini dağıtmalısın. yaptığı iş her ne olursa olsun mutlaka çok sıkıcıdır dolayısıyla buna memnun olacaktır. misal yemek yaparken ayağının tam arkasında sessizce bekleyip üstüne basılmasını sağlayabilir, akabinde kucağa alınıp dakikalarca sevilebilirsin.

    - her yemegi yeme. her yemek yenir mi? bir cins mamayı belirleyene kadar seçici davranmalısın. ondan sonra sürekli aynı mamayı talep etmen en önemli kuraldır. sadece senin ihtiyaçlarını karşılamak için para diye bişey kazanıyolar.

    - insan karanlıkta yürürken, yeni uyanmısken ve özellikle de elinde bi sey taşırken tam önüne fırlaman o insanın koordinasyon ve denge becerilerini geliştirmesi açısından önemlidir. yardımcı ol.

    - gece oyunları çok eğlencelidir. en bilineni yatak faresi oyunudur. insan seni yorganın altındaki yüksekliklerin kendi ayakları olduguna inandırmak istese de bunlar yatak fareleridir. yakalayana veya sıkılana kadar oynayabilirsin.

    - para, toka, çakmak, kalem gibi her küçük nesne potansiyel oyuncaktır. bunlar halısız zeminlerde hokey oynamak ve koltukların altındaki oyuncak dünyasına göndermek için en uygun olanlarıdır.

    - torbaların içinde torba fareleri, kutuların icinde de kutu fareleri yaşar. bunları yakalamak ve yoketmek için torbayı veya kutuyu da parçalaman gerektiğini unutma. evdeki herkesin uyuduğu bi saat en doğru seçimdir.

    - bütün bu görevleri gerçekleştirebilmesi için bir kedinin uyuması gerekir. uyumak için ideal yerler, mümkünse tüylerini üstünde bırakabileceğin kıyafetler, kapı girişleri ve karanlıkta koridorun orta yeri (üstüne basılma bonusu), insan kitap okurken kitapla göz arasına girebilecegin şekilde kucak, film izlerken televizyonun önü, bilgisayar başında çalışıyoken klavyenin üstüdür.

    - arada eğlendirmek için önemli kağıtları parçalayabilir, evde ordan oraya deli gibi koşturabilir, çeşitli şeyleri kırıp döküp sakarlık süsü verebilirsin. gerisi yaratıcılığına kalmış.

  • ne yani sırf geçmişte sarhoş direksiyona geçip hamile bir kadının ölümüne sebep oldu diye sonra beraber girdikleri evden metrelerce yükseklikten hayatının baharında bir genç kız şaibeli şekilde sert zemine düşüp öldü diye tutuklu mu yargılanacaktı? tamam bilirkişi kazayla düşmesi mümkün değil diye rapor vermiş ama yine de bu acımasız olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor. olay öncesinde şiddet uyguladığını itiraf etmesi ise fiziksel olarak kendisinden zayıf insana el kaldırabilecek kadar şerefsiz adinin teki olduğunu değil sadece birazcık şiddete karşı zaafının olduğunu gösterir.

    ulan bu adam yoldan geçen bir siyasinin birkaç kilometrelik konvoyuna tepki mi göstermiş, tüm ülkenin emeği milyarlarca dolar para nereye gitti diye mi sormuş, sosyal medyadaki eleştirisine zorlaya zorlaya devlet büyüklerine hakaret suçu mu isnat edilmiş, madencilerin hakkını mı savunmuş, türbede elleri arkadan bağlanmış şekilde mi gezmiş de lince başlamışsınız hemen? bu saydığım suçların failleri ellerini kollarını sallaya sallaya gezerken bu garibana mı gücünüz yetiyor? o kadar kötüsünüz ki inanıyorum tahliyesini de babasının fabrikatör olmasına bağlarsınız şimdi... kötü kalpli insanlar...

  • yara bandını bir seferde çekip çıkarıyor, soğuk denize hiç tereddüt etmeden atlıyordur. içkiliyken midesi çok bulanırsa da beklemez kendini kusturur. kendisini tanıyorum, sınavlarda soruları bitirdikten sonra cevaplarını kontrol etmezdi. otobüse binmeden önce akbilini çıkarır, sonra da ortalarda oyalanmaz, kesinlikle en arkaya giderdi. hayat çok kesin değildir onun için aslında. her şey bir bulamaç halinde olduğu için bazı sıkıntıların hızlıca aşılmasını istiyordur. o sıkıntılar ise kendileriyle hızlıca yüzleşilse de, bir türlü aşılamıyordur.

  • hello greece!

    i am from turkey! my name is mustafa, in other words, moustapha!

    i hope that pease may be in the world. like atatürk said. (he did not step over greek flagg)

    ok, no more mister nice guy... i have home in istanbul. (in other words, konstantine). if you like to try turkish food like imambayıldı (in other words, imambayıldıkis), you can contact me... i have big house near taksim. (30 km... it is beylikdüzü).

    thanks and kalimera!!!!!!!

    mustafa

  • kendisiyle 2 yıl önce 2-3 kere aynı masada bulunmuştum. o zamanlarda kaç tane arabayı haşat ettiğiyle, istediğimi yaparım kimse birşey diyemez havasıyla konuşuyordu. sonradan sinan çetinin oğlu olduğunu öğrendim ki onu da kendi babasının çalışanların çoğunu minimum maaşla çalıştırdığını gururla anlatarak ve bunun şark kurnazlığı değil ticari zeka olarak gördüğünü söylüyordu.

    o zamanlar kendisiyle tanışma sebebim bir arkadaşımla olan muhabbetleriydi. daha sonra arkadaşımla aralarındaki şeyi bitirmişler. sebep ise rüzgar çetinin arabayı manyak gibi kullanması, arkadaşımın korkuyorum, düzgün kullan demesi üzerine kavga etmeleri ve en sonunda kendisine hakaret etmesi olmuş.

    haşat ettiği arabalarla, ve babasının insanları az maaşla çalışmaya zorlamasıyla övünen biri için hiç üzülmüyorum açıkçası. keşke hayatını kaybeden polis emniyet kemerini taksaydı da çocuklarını babasız bırakmasaydı. zira bazılarının babaları çok güçlü, onlara birşey olmuyor.

  • - lütfen içtiğiniz biraları yere dökmeyin. karıncalar onu su sanıp içiyor, sonra evine gidip karısını kızını dövüyor.

  • telefondan kasıt "telefon numarası" sanırım. hemen kontrol ettim, benim numaramda cinaslı kafiye var. demek ki apaçinin önde gideni, fenerle yol göstereniyim :/

    bir buçuk sene sonra gelen edit: ben bu entry'i yazdığımda başlıktaki 20. entry falandı. geçen zamanda yazarların hepsi uçurulmuş.. sıra bende mi acaba :s

  • standartlar iyidir, buna karşı çıktığım yok ancak açık peynir satışına yasak getirmek nedir? bırakın kardeşim, iyi olan yenilsin! buna da halk karar versin.

    bu ülkede köylüler tarafından yapılan çok güzel peynirler var. her ne kadar biz 10-15 çeşit peyniri bilip tüketsek de artun ünsal'ın süt uyuyunca kitabına göre ülkemizde 200'den fazla çeşit peynir üretiliyor. kimi bölgelerde 50'ye yakın peynir çeşidi var. ancak köylünün durumu ortada -ne yazık ki- bu insanların sizin getirdiğiniz fabrika standartlarına uyması mümkün değil. bunu da çok iyi bildiklerini biliyorum.

    bu yöresel tatlar bizim ülkemizin zenginliği, önemli bir değeri. yeni getirilen düzenlemelerle bu ülkenin zenginliği, çeşitliliği öldürülüyor ve hatta ormanları gibi bilinçli olarak katlediliyor. renkler, tatlar, desenler tekelleştiriliyor; devlet özelleştiriliyor ve birilerine peşkeş çekiliyor. bunu nereden anlıyoruz? konuyla ilgili 19 yıl ülker'de çalışmış ve şimdilerde ambalaj sanayicileri derneği başkanlığını yapan kişinin açıklama yapmasından anlıyoruz.

    diren köy peyniri! direne direne yenileceksin!

    haber

  • toplu taşıma araçlarında okunması durumunda sağdan soldan okuduğunuz şeylere göz ucuyla bakmaya çalışan kişileri görmeniz pek mümkündür. hayatımızdaki figüranlarla bizi bir noktada buluşturmuştur kendi çapında. yıllardır aynı çizgiyi sürdürebilmek, "nerden buluyor bu adam bunları yaaa" cümlesini bu kadar çok haketmek ne büyük bir şans kendisi için. sağolsun varolsun hayatımıza kattığı kıkırdamalar için.

    müşteri: merhaba sevgili bakkal... al sana 350 kuruş, bana ekmek ver.
    bakkal: orda dolaptan al.
    müşteri: teşekkürler.. işte bu netliği çok seviyorum. ekmeğimi alıyorum, karşılığını ödüyorum.. hayatta her şey bu kadar net olmalı..
    bakkal: üç tane alırsan dördüncüsü bedava
    müşteri: ve işte ibnelik çanları çalmaya başlıyor...