ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1 haziran 2017 markafoni'nin kapanması
-
markafoni bir elde kalmış ürün sitesiydi, o kaymağı yeyip bitireli çok oldu. başka yollar denedi, onları da bitirdi. beklenen buydu zaten.
20th century fox'un ezel senaryosunu satın alması
-
(bkz: ramirez dayı)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
otobüste sadece şoförün gördüğü o boşluk var ya; öyle bir boşluk var içimde, benden başkasının göremediği..
kibar feyzo
-
sinemada da brecht epiği yapılabileceğini gösteren film. tiyatro oyunu gibi akar. anlatıcımız mahkemeye çıkarılmış olan feyzo'dur. anlatır anlatır... bütün bu anlatının arasında ekrandan sloganlar izleriz. "işçiler kardeş patron kalleş", "kahrolsun faşizm" gibi. sonunda da feyzo ağalık düzenini hakime şikayet eder. son bölümde "sen devletsin, sen bilirsin, sen söyle babam, suç kimde?" dediği anda, hakimin biz olduğumuzu, bir yargıya varmamız gerektiğini, bu yargı ışığında kendi hayatımızda bu tür sorunlar gördüğümüzde müdahale etmemiz gerektiğini anlarız. brecht mumla arasa kendi teoremini özetleyebilecek ancak bu kadar güzel bir film bulabilirdi.
bu film 88'lere kadar yasaklıydı. o tarihlere kadar aynen şimdiki gibi kemal sunal'ın filmlerine ezber olan bizler, 88 senesinde (yanılmıyosam) bu filmin yasağının kaldırılmasıyla, yepyeni bir film gibi izlemiştik. ancak filmin yasağının kaldırılması benim hep canımı sıkmıştı. çünkü 80'lerden beri süren apolitikleştirme sürecinin tamamlandığını, artık tam anlamıyla apolitikleştiğimizi, bu filmin artık "zararsız" hale gelmesi suratlarımıza çarpmıştı. sonuç? filmin zamanında yasaklanmasına neden olan tüm bu göndermeleri ve laf sokmaları, dürtmeleri "gülerek" izlemiş, ağzımızın kenarından sızan "apolitik" salyaları silmiş, yaşantımıza aynen devam etmiştik. zararsızdık artık. ne güzeldi...
klasik gitar alacaklara tavsiyeler
-
şimdi gerek evde oyalanabilecek bir hobi olarak gerekse selin'e, ece'ye, melisa'ya giden bir yol olarak düşünülebilir klasik gitar.ilki daha makbûldür.profesyonel anlamda kendinizi geliştirmek istiyorsanız hele, ona hiç diyecek laf yok.neyse efenim bir şekilde gitar almak istemiş olmanız iyidir, sebeplere, vesilelere pek takılmıyorum ben, ilerleyen zamanlarda farklı kapıları açtığınızda bu sebepler yerini bir başkasına bırakabilir, yeni amaçlar edinebilirsiniz.her ne olursa olsun müzik iyidir.hakkatten iyidir yani, kandırmıyorum bak.ulan yeşil ot bile tepkisiz kalamıyor buna, nasıl da serpilip gelişiyor, bir de o müzik kaliteli olursa tadından yenmiyor...
-neyse bunca lafu güzaftan sonra, güzel güzel somut tavsiyeler de vereceğiz gitar örnekleriyle beraber, sıkılmayın.
bana kalırsa ekonominin izin verdiği ölçüde 400-500 tl ederinde bir gitarla başlamak en iyisi.ancak gitara yeni başlıyorsanız ve ekonomik kısıtlamalar da mevcut ise bence limon kasası olarak tabir edilen gitarlardan da alabilirsiniz.ancak limon kasası derken en bok püsürlerini es geçin(60-70 liraya gitar aldım diyen var?).şöyle 150-180 tl aralığında bir gitar edinmeniz tavsiye olunur.niye?çünkü eşşeğin zikinden dolayı.hayır.çünkü bundan daha ucuz kötü gitarlar gerçekten kötü oluyorlar.aşağıda ağaç türleri, cila türleri vs. den bahsedince daha iyi anlayacaksınız.
neyse bu fiyat aralığında çin menşeili valencia markası öne çıkıyor.
cg170, cg180 ve meblağ olarak bunların çok çok az üstünde cg190 modeli bu sınıfa dahil edilebilir.iyi de bir ses teli takılırsa verimliliği artar.
bir miktar daha fazla paranız varsa eğer valencia'yı unutup, marka değeri yüksek olan ürünlerin alt seviye gitarlarına yönelebilirsiniz.fender esc80, cort ac10-ac12 gibi.içinize sinmesi açısından faydalı olabilir belki bunlar, onun dışında üstteki gitarlardan bence pek de farkları yok.
-fiyat aralığını biraz daha yukarı çekerek(300-350 civarları ki yapacağınız pazarlıkla orantılı olarak bu artabilir, azalabilir) nispeten daha iyi bir gitarla da başlamayı düşünüyorsanız eğer, yamaha markasına yönelebilirsiniz.bunun sebeplerinden biri de kolay ulaşılabilir olması.mahalle marangozuna sorsanız eminim kenarda köşede bulunduruyordur birer tane.birbirine çok benzer c30m, c40 ve c70 gibi modelleri var.
yamaha c30m, c40 modelinin mat olanı.yani arada sadece bir cila farkı var.c30m'de daha gür bir ses çıkıyor diyebiliriz.ancak daha kırılgan ve hassas.c70 bir üst model, ses farkı var biraz elbette ancak o fiyata değdiğini düşünmüyorum pek.c40 iyidir, c40'a yönelin.
şimdi bu fiyat aralığında epey marka ve model var.sözgelimi takamine g124, valencia cg195, walden n350 falan feşmekân.bu fiyat aralığındaki çoğu ürün çin üretimli ya da endonezya üretimli, ladin ses tahtasıyla birlikte arka ve yanlarda maun kullanılarak elde ediliyor.aralarında pek fark olduğunu düşünmüyorum.gitarları deneyip içinize sinen, hoşunuza giden ürüne yönelmenizde fayda var.benim tercihim sıkı bir pazarlıkla yamaha c40 olurdu(260 tl civarlarına indirebilirsiniz 340 civarlarındayken).
-gitar alırken hâliyle 2 kriter mevcut.biri ne istediğiniz, öteki ise bütçeniz.ne istediğinizi bilmiyor da olabilirsiniz, ona da değineceğim; ses, görünüş, kullanımdan bahsedeceğim biraz daha.şimdilik bütçeden yola çıkarak alternatif üretmeye devam ediyoruz.
fiyat aralığı 400-600 gibi düşünelim.ki bence fena değil bu gitar diyebileceğiniz gitarlar burada başlıyor genel itibariyle.hemen örneklendirelim; valencia cg80, cort ac15, valencia cg ltd5, walden cn550, walden cn630 concorda series, ibanez g850.bu fiyat aralığıyla birlikte taşşaklı varsaydığımız gitar markalarının da başlangıç gitarlarını dahil etmiş oluyoruz seçeneklerimize.antonio sanchez s10, s20, takamine g128 belki, falan filan.
bizim milletimiz fiyat/performans oranını çok sever o yüzden bunların arasından hemen neler öne çıkıyor bakıyoruz.cort ac15 güzel görünüyor ancak bulunabilirliği yok, sesini deneme fırsatınız olmaz pek.taksim tünele gidip de sorsanız, deneyemezsiniz, depodan getirtelim falan derler.valencia modellerini kadıköy moda müzikten temin edebilirsiniz diye umuyorum, tünelde de yok değildir.valencia cg80 iyidir, alınız.
-ekonomik bir engel yoksa zaten gidip gözünüz kapalı bir camps alın.olmadı almansa, alhambra ya da iyi bi antonio sanchez.
buraya kadar anlattıklarım kişisel tercihlerdir daha çok, seçim yine size kalıyor.kullanım rahatlığı, kullanım amacı, ses unsurları gibi etkenler önemlidir klasik gitar alımında yani ağaç türü ve cilası da.
engincan ural'ın pantolon ve ayakkabı kombini
kapalı alanda sigara içerken rte'ye yakalanmak
-
(bkz: sarayım var lan benim)
kemal sunal filmlerinde natuk baytan ekolü
-
70'lerde arzu film ile sayısız efsane filme imza atan kemal sunal'ın 1976 yılında natuk baytan'ın yönettiği sahte kabadayı'da oynaması ile başlayan ekoldür. daha önce cüneyt arkın'la tarihi filmler çeken natuk baytan birdenbire kemal sunal ile komedi filmleri işine girmiştir. bu filmler tam olarak şunlardır:
1976 sahte kabadayı
1977 sakar şakir
1978 avanak apti
1979 korkusuz korkak
1980 gerzek şaban
1981 üç kağıtçı
1982 yedi bela hüsnü
1983 tokatçı
1984 atla gel saban
1986 tarzan rıfkı
bu filmleri diğer kemal sunal filmlerinden ayıran özelliklerden bazıları:
- bir kere her filmde ilginç lakaplı bir kötü adam bulunur.
(bkz: gardrop fuat) (bkz: ayı abbas) (bkz: sansar selim) (bkz: gerzek hamdi) (bkz: malik) (bkz: dikiştutmaz sabri) (bkz: karbonat erol)
- akıl ve mantık sınırlarını zorlayan absürt sahneler bol bol vardır.
yedi bela hüsnü'de malik ve adamlarının armutları kaldırarak şerefe demeleri.
korkusuz korkak'ta yazı tura atarken paranın dik gelmesi.
sakar şakir'de şapkaya işeme sahnesi ve bakkalda çıkan yangının istanbulun yarısını kül etmesi.
atla gel şaban'da atın ters ters koşması.
- bu filmler ayrıca bir çok kült objeyi hayatımıza sokmuştur:
(bkz: bombalı armut)
(bkz: şiki şiki baba kasedi)
(bkz: papağan ziya)
- bu filmlerin hiçbirinde kemal sunal'ın en iyi rol arkadaşları şener şen ve halit akçatepe yoktur.
sıyrılıp gelen
-
bir rivayete göre bu şarkıyı hayat öykülerinin önemli bir yerinde barındıranlar, bu şarkıyla ilgili önemli yaşam deneyimleri olanlar, bir gözaltında ya da kalabalık bir otobüs yolculuğunda, demli çaylar, kahveler, şaraplar eşliğinde illa ki en az bir kere söylemiş olanlar, hayatlarını bu şarkıya göre kurgulamış olanlar, herşeyden vazgeçseler de seherin bir gün sıyrılıp geleceğine hem de yakında geleceğine umut etmekten ve bu umuda aşık olmaktan vazgeçmeyenler dünyanın en saf, en çocuk, en güzel insanlarıdır.
ısrarla aranası, bulununca asla bırakılmayası insanlarıdır. zira sessiz ve sakin bekleyen bekledikçe bileylenen yürekler en kadir kıymet bilen, en sevgi dolu insanlarıdır yeryüzünün.
bıçaklı saldırganı etkisiz hale getiren polis
-
uzun yıllardır ilk defa işini doğru düzgün yapan bir polis görmemize sebep olmuştur. elleriniz dert görmesin, umuyorum ki bu tip polislerimizin sayısı artar.
normalde 3 polisin bıçaklı saldırgana arabayı kaptırması olayında olduğu gibi bıçak gören kolluk kuvvetlerimiz far görmüş tavşan gibi kalakalırlardı. sanırım bu olaydan az da olsa ders çıkartılmış.
açıkça söylemeliyim ki ben hıncımı alamadım keşke yerde anırırken ağzını burnunu dümdüz etselerdi. yıllarca bu tiplere öylesine yüz verildi ki artık polise bile saldıracak cesarete eriştiler.
toplum zararlısı parazitin etkisiz hale getirilmeden önceki halleri;
https://www.youtube.com/watch?v=fe3tdysiwei
iki kişiye daha saldırdığını görebilirsiniz.
not: bugün polise bıçak çeken yarın sana bana ne yapmaz diyecektim ki herif suç makinesiymiş, sürüyle sabıkası varmış. bu tip insanların sağlıklı toplumlarda yeri yok, bunlar rehabilite olmaz. bunun gibi suçlular gençlikleri sönene kadar hapislerde çürütülmelidir, aldıkları nefes bile israf bunların.
bu arada 14. saniyedeki el hareketinin yarattığı hisse paha biçilemez, ne oldu lan telekinezi ile mermiyi durdurmaya mı çalışıyorsun? adamı böyle anırtırlar işte.
deri ceketimin 16. yaş günü
-
derisini çaldığın hayvan bile o kadar giymedi lan ayı, demek istediğim olaydır.
edit: başlık başa. yazarın biri yok bi deri ceket aldım, 16 senedir giyiyorum, şöyle eskimedi böyle süper diye yazmıştı.
tanju özcan'ın meclis toplantısında çay fırlatması
-
kahkahalara boğulmama sebep olan olaydır. bugünkü belediye meclis toplantısında yaşanmıştır.
bkz.
(bkz: 3 ağustos 2021 bolu belediye meclisi toplantısı)
bu ne hikmettir ki başlık gündemden çıkarılmış. aaa neden ola ki?
ek: güncel ihtiyaç listesi için; #126476690
tanju özcan kendi twitter hesabından da açıklama ile paylaşmış; bkz
20 yaşındaki veletlerin 500k'lık araçlara binmesi
-
1995 yılında çıkan cartel'in cartel adlı şarkısında geçen 25 yaşında 100 binlik araba sözünde bahsedilen 100 bin'in döviz cinsi marktır.
euro geçişinden sonra mark bir süre euro ile birlikte kullanılmış sonrasında 2002 yılında 1.95 alman markı=1 euro olarak sabitlenmiştir.
1 euro = 10.24 tl
1 mark = 10.24 / 1.95 = 5,25
100.000 mark = 525.000 tl
sonuç: 26 senedir konu aynı.