hesabın var mı? giriş yap

  • insanlarin barut ficisi seklinde dolanmalari. herkesin para yok,ekonomi kotu derken her evde 2011 2 adet arabaya sahip olmasi. hersey daha pahali olmasina ragmen herkesten once herseye sahip olmaya calisan bir suru insan gormek.
    kimsenin sira bekleme huyunun olmamasi, aptala yatip onunuze gecmeye calisanlar. 2 seritlik yolun aslinda 3 araba icin yapildigi, 27-28 yasin evde kalma yasi oldugu, finansal ozgurluk daha yokken 50bin liraya dugun yapma hevesi. asiri derecede ve acik irkcilik. acik acik baska kultur ve kokenden gelen hakkinda tanimadan konusmak. sifir tolerans.

    ama bunun disinda hizmet sektorunde paraniz oldugunda dunyanin hicbir yerinde alamayacaginiz seviyede hizmet verilmesi, is gucunun inanilmaz ucuza satilmasi, baska ulkelerde yilda yuzbin dolar kazanilan islerin burda asgari ucretin biraz ustunde degerlendirilmesi.

  • türkiye'de insanların ekonomi algısı döviz kurları ile özellikle de dolar/tl kuru ile son derece güçlü etkileşim halinde. birkaç gündür burada dolar kurunun yeniden 1,15 tl'e nasıl dönebileceğini tartışılıyor ama tartışılan şey dolar kuru değil, türkiye'nin nasıl yeniden ekonomik olarak rahat bir döneme gireceğiydi yani insanlar dolar kurunun iyileşmesi ile refah arasında çok ciddi bir bağ kuruyorlar fakat gerçekte bu böyle değil. rakamlara takılmadan türkiye'de ekonomik durum iyileşirse beklenmesi gereken veya optimum faydayı sağlayacak olan gelişme türk lirasının sürekli olarak değerlenmesi midir? kişisel fikrim bu sorunun cevabı da hayırdır.

    bu olayın bir para politikası kısmı var: ali ağaoğlu'nun (ekonomist olan) bu konuda şöyle bir açıklaması var ki ben de katılıyorum; cümle tam olarak böyle miydi bilemiyorum ama kendisi: ''bana yeni bir pasaport ve hayatımı idame ettirecek para verin dolar kurunu birkaç ayda 1 liraya indireyim gibi bir cümle kurmuştu.'' daha net ifade edeyim; türkiye'de dolar kuru tabii ki hızla düşürülebilir ama bunun bedeli önemlidir; yarın merkez bankası piyasadaki tl likiditesini boğup 10 doları 1 tl'e de eşitler ama bunun bedeli olarak türkiye ekonomisi akıl almaz bir daralma yaşarsa bunun ekonomik olarak bir faydasından söz edemeyiz. ben en uç noktayı ifade ettim, daha uygun şartlarda para politikası yapıcılarının türk lirasını değerlendirmek için türk lirası likiditesini olması gereken seviyenin altında tutmadığı müddetçe türk lirasının güçlenebilmesi için ülkemizde katma değerin artması veya daha fazla üretim gerçekleştirmemiz gerekir.

    türk lirasına değer kaybettiren ana olgu enflasyondur yani ülkedeki para ülkedeki arza göre ne kadar fazla ise bu iki kavram bir birine eşleneceği için para değer kaybetmektedir; türkiye'de ürettiğimiz ürünlere daha fazla değer katmamız veya daha fazla üretebilmemiz ülkedeki arzı artırır fakat böyle bir senaryoda bence optimum fayda için arz artışı ile birlikte paranın da artmasıdır böylelikle türk lirasının değerlenmesi değil, insanlarda gelir artışı ortaya çıkar ki sonuç olarak alım gücü açısından arada fark yoktur fakat türk lirasının aşırı güçlenmesi deflasyonist bir senaryodur ki deflasyon ekonomiler için sağlıklı bir gelişme değildir; biz de fazlalığı sorun çıkarıyor olsa da enflasyon ortamı ekonomiler için daha sağlıklı bir ortamdır. daha somut ifade etmek gerekirse gelirlerin sabit kalması koşuluyla dolar/tl'nin 1,5 liraya geri dönmesinin faydası ile dolar/tl'nin 8 lira olması ama ortama gelirin yaklaşık 3 bin liradan 15 bin liraya(+ortaya çıkacak enflasyon) çıkması senaryosunda daha faydalı olabilecek olan senaryo ikincisi olabilir yani türk lirasına değer kazandırmak ile kurda istikrar sağlayıp gelirleri artırmak arasında tercih yapılırsa ikincisi daha olumlu olabilir ki aslında bize 1,5 lira seviyesini cazip gösteren dönemde olan da aslında buydu.

    somut ifade etmek gerekirse dolar/tl'nin 1,5 lira olması ve ortalama gelirin 3 bin lira olması ile dolar/tl'nin 20 lira olması ve ortalama gelirin 40 bin lira olması arasında alım gücü açısından bir fark yoktur. fark daha çok geçmiş zamanın etkileri ile alakalıdır. örneğin geçmiş dönemde alınan borçların etkisi ilk akla gelebilecek olan dinamiktir.

    türkiye'de türk lirası çok fazla değerlenirse son zamanlarda alınan yerel para cinsi kredilerin ciddi olumsuz etkilerine maruz kalırız, türk lirasının değer kaybetmesi ile diğer senaryoya zaten şahitlik ediyoruz. bu konuda da en uygun senaryo en azından kısa vadede gelirlerin artması, kurda ise istikrarın sağlanmasıdır. konu dışı olsa da şunu eklemek lazım, türkiye'de borçluluk yapısı politika yapıcıların kozlarını azaltan bir faktördür örneğin döviz borçluluğumuz daha makul seviyelerde olsaydı, yüksek enflasyonun yükümlülerin borçlarını ödemesinde büyük fayda sağlayacaktı. güncel durumda döviz kurları ile mücadele etmek isteniyorsa başta faiz olmak üzere türk lirasını güçlendirecek adımların atılması gerekir fakat yerel para cinsi yükümlülükler bunu daha zor hale getiriyor; bizde döviz ve türk lirası cinsi borçlulukların dağılımı neredeyse yarı yarıyadır.

    ihracatla yerel para birimi arasında güçlü bir bağ kurulmaktadır ama ben bunun doğruluğunu verilerde göremiyorum. örneğin dünyanın normalleştiğini var sayıyorum, türk lirasının 10 lira olması mı ihracata daha fazla katkı yapar yoksa avrupa'nın beklenenin çok üzerinde büyümesi mi diye sorulursa bence avrupa'daki olumlu gelişmeler ihracata daha fazla katkı sağlar ve türkiye'de döviz kurunun ihracata sağlayabileceği katkının hiçbir seviyede döviz kurunun yan etkilerini karşılayacağını sanmıyorum.

    son soru da şudur; tl'nin değeri ne kadar olmalıdır? bu konuda da kişisel fikrim kıstasın dolar olmaması gerektiğidir; biz doları sabit bir değer olarak görüyoruz fakat bu doğru değil dolar da(dxy nedir) son bir yılda yaklaşık %10 civarında oynaklık sergiledi. türk lirasının olması gereken değeri takip edebileceğimiz en doğru veri reel efektif döviz kurudur; mesela yazının başında türk insanının dolar kurunun 1,5 seviyelerinde olduğu dönemde çok mutlu olduğunu ifade etmiştim ama o dönem türk lirasını reel efektif döviz kuruna göre sürekli olarak olması gereken değere göre daha değerliydi bu da sorun biriktiren bir durum çünkü türk lirasının olması gerekenden fazla güçlü olması yerli üreticilerin, ihracatçıların aleyhinedir. ithalatı ve döviz borçlanması teşvik eder ki dolar/tl 1,5 lira seviyesindeyken biriktirilen sorunların bedelini bugün ödüyoruz.

  • başlık: ntvsporu arayıp bi dilara gönder

    1. desem ne olur lan acaba.

    2. güntekin onaylar

    offf.

  • televizyonu parcalamaya giderken fakir olduğunu hatırlayıp yari yolda vazgeçen abi yarmistir.*

  • -ahmet nasılsın?
    *sence?
    -haahahah üzüldün mü ayyy kıyamam yıaa
    *lan!
    -çok mu seviyomuş beni? çok mu inanmış benim kabul edeceğime? çok mu kendini bi bok zannetmiş? hahahaahahahahahahahahahahahhahahaha.
    *seni var ya!
    -ahahahaahahaha. tamam tamam şaka yaptım. teklifini düşündüm. ciddi ciddi hem de.
    *hadi len
    -gerçekten bak
    *allah allah. ee?
    -hahahaahah. ulan gene umutlandı yaa hahaahah.

  • evrimsel psikolojinin herhalde memleketimizde en çok konuşulan tarafı kadınların alfa erkek tercihi oldu. insanımız genellikle bu konudaki niyetine göre evrimsel psikolojiye yaklaşıyor. eğer kadın düşmanlığı yapmak istiyorsa evrimsel psikolojinin yılmaz bir savunucusu kesiliyor, eğer erkek düşmanlığı yapmak istiyorsa evrimsel psikolojinin bilim falan olmadığını, saçmalık olduğunu iddia ediyor. tabii konuya daha derin bir noktadan yaklaşanlar da vardır, onların da hakkını yememek lazım. ama genelde evrimsel psikolojiye bakış, hangi cinsiyete düşmanlık edeceğinize göre değişiyor.

    peki, evrimsel psikolojiyle ilgili olduğu söylenen bu alfa erkek meselesinin hakikaten bilimsel bir kökeni var mı? bu konudaki iddialar tamamen uydurma mı yoksa bir temele dayanıyor mu? cevabı, evet dayanıyor. ama abartılıyor.

    dayandığı nokta literatürde ebeveyn yatırımı teorisi (parental investment theory) diye geçiyor. bakın, teori olarak geçiyor. hipotez falan değil. çünkü bu modern biyolojinin en temel kabullerinden bir tanesi. bu teoriyi ortaya atan robert trivers adlı zat-ı muhtereme göre durum şöyle:

    1. bir hayvan türünde, cinsiyetlerden hangisi çocuk için daha fazla yatırım yapıyorsa o seçici, diğeri seçilen olur.
    2. çocuk için daha az yatırım yapan cinsiyet, daha fazla yatırım yapan için kendi arasında rekabet eder.

    teorinin bel kemiği bu kadar. daha fazlası değil. bunu değişik hayvan türlerinde örneklendirmek mümkün. tabii örneklendirmeden önce, bir iki kavramı açıklayayım.

    ilk olarak gamet kavramından bahsetmek lazım. gamet, dişi yahut erkek olsun fark etmeden herkesin üreme hücresine verilen ortak isim. dişinin yumurtası da gamet oluyor, erkeğin spermi de gamet oluyor. gametlerin birleşmesiyle de zigot, yani çocuk oluşuyor. hayvanlar âleminde erkek ile dişiyi birbirinden ayıran, aslında gametin niteliği ve niceliği. gamet eğer üretimi zor ve büyükse, cinsiyet dişi; üretimi kolay ve küçükse cinsiyet erkek oluyor. insandaki yumurta ve sperm için durum böyle. ancak bunun tersi durumlar da görülebiliyor.

    mormon cırcır böceği diye bir böcek türü var (eğer joseph smith böcekler âleminde reenkarne olup orada da mormonluğu yaymadıysa joseph smith'le hiçbir alakası yok). bunların erkeklerinin gametinin üretimi zor ve büyük. spermatofor denen bir kütle içerisinde bulunuyor gametler ve mormon böceğinin dişileri gelip buna yumurtasını bırakıyor.

    şimdi ebeveyn yatırımı teorisi ne diyordu, yukarıdaki örnek üzerinden anlatalım:

    1. böceğin erkeğinin gametinin yatırım değeri fazla, dişinin gametinin yatırım değeri düşük. bu durumda erkeğin seçici, dişinin seçilen olması lazım.

    2. dişilerin kendi aralarında erkekler için mücadele etmesi lazım.

    bakıyoruz bu mormon cırcırlarına, hakikaten de dişiler erkekler için mücadele ediyor. erkekler, kendileri için rekabet eden dişiler arasından birini seçiyor.

    trivers'ın teorisini insanlara uygulayalım. bizde kadınların çocuk için yaptığı yatırımın üç ayağı var. 1) yumurta, 2) hamilelik, 3) emzirme. erkeğin ise elinde yatırım yapabileceği tek şeyi var: sperm. kadının yumurtasının değeriyle erkeğin sperminin değeri karşılaştırıldığında da aradaki farkın dağlar kadar olduğunu görüyoruz. erkek bir gün içinde milyonlarca sperm üretebilirken, kadın hayatı boyunca taş çatlasın 500 tane yumurta üretebiliyor. kadının gameti adeta bir zümrüt değerindeyken, erkeğin spermi bakkalın bozuk para olmayınca verdiği sakızdan hallice. üstüne üstlük kadın zümrüt değerindeki yumurtanın yanında çocuk için 9 ay hamilelik çekiyor. çocuğun yaşayabilmesi için de onu emzirmesi lazım. yani insanda erkek ile kadının çocuk için yaptığı yatırım arasında dünya'dan plüton'a kadar mesafe var. git git bitmez.

    durum böyle olunca doğal olarak insanlar âleminde de kadın, kendisi için rekabet eden erkekler arasından birini seçiyor. erkekler de kendi aralarında kadınlar için mücadele ediyor. peki kadınlar kimi seçiyor?

    evrimsel psikoloji burada devreye giriyor. evrimsel psikoloji somut bir gerçek olan ebeveyn yatırımı teorisinin yorumlanmasından ibaret. deniyor ki erkeğin kadının yatırımına karşılık ona bir yatırım sunması lazım ki insanlığın nesli sürsün. yoksa erkek kadının bunca değerli yatırımına karşılık bir şey sunmazsa, kadınlar niye üreme ihtiyacı hissetsin? mazallah soyumuz kurur.

    erkeğin kadına yatırım olarak sunabileceği şeyler arasında da şunlar var: vahşi hayatta aslandan kaplandan, yan mağaradaki hanzodan kadını koruyacağının güvencesini veren atletik fiziki yapı, her durumda işe yarayacak zeka ve bunun belirtisi olan espri anlayışı, ortamların kralı olmasını sağlayacak sosyal beceriler, ileride kadına zulmetmeyeceğinin garantisini veren ruhsal denge, kadına iyi davranacağını belgeleyen empati vs.

    işte alfa erkek meselesi diye gündemimizi meşgul olan hadisenin özü budur. kadın ve erkeğin çocuğa yaptığı yatırımın dengesiz olması ve erkeğin dengeyi sağlamak için kadına başka yatırımlar yapmasıdır.

    denilebilir ki artık taş devrinde yaşamıyoruz. bunlar geçerliliğini yitirdi. o zaman kadının hala çocuk için yaptığı üç temel yatırımın (yumurta, hamilelik, emzirme) hâlâ yerli yerinde durduğunu hatırlatmakta fayda var. bunlar ortadan kalkmadıkça kadınların eş seçimini belirleyen temel motivasyonun da yok olmayacağı açık. ama derseniz ki biz mormon cırcırı mıyız arkadaş, insan ilişkileri çok daha karmaşık, tamam temel doğru ama her zaman bu şekilde işlemez mekanizma. ben de derim ki o zaman haklısınız. elbette, kadının erkekten hem zeki, hem güçlü, hem becerikli olmasını beklemediği ve erkeğin aradaki yatırım uçurumunu farklı şekillerde kapattığı değişik senaryolar vardır. zaten zeka, sosyal beceri, fiziki güç, empati, ruhsal denge gibi unsurların hepsine aynı anda sahip olmak imkansız. kimi kadın aradaki yatırım dengesini kurmak için empatiyi ön planda tutuyordur, kimisi ruhsal dengeyi, kimisi zekayı.

    son olarak, evrimsel psikolojinin eş seçim stratejileri (mate selection strategies) üzerine çıkarımlarını mutlak gerçekler olarak görmemek lazım, bunları hep somut bir gerçek olan ebeveyn yatırımı teorisinin değişik yorumları saymak gerek diyerek noktayı koyayım.

  • biz vatandaş olarak o 239 milyarı ödeseydik, bu ödenmeyen para merkez bankasında basılmasaydı daha az zararımız olurdu.

    vergi gelirinden vazgeçtiniz de nasıl sübvanse ettiniz durumu? para basarak.

    enflasyon bir de bu sebepten patladı.