hesabın var mı? giriş yap

  • her akşam 123 (a/p) otobüslerinde yaşanan kopru yolcusu binmesin olayı yine yaşanır. yaşlı bi amca köprüde inmek ister şöför durmaz, durağı geçip amcayı indirir. herkes adama kızar adam bağara çağıra iner. indikten sonra otobüsteki biri
    - bunlar yüzünden uzaya gidemiyoruz

  • sebebi sinüsün daha bizden olması değildir. bilakis sinüs karşı mahallenin güzel kızıdır. daha uzaktır, ulaşılmazdır. kosinüs işe komşu kızıdır. yakındır, tanıdıktır. sen küçükken kosinüs büyük görünür, dünyada ondan güzeli yoktur. ama sen büyüdükçe kosinüs gözden düşer, sinüs de gözünde büyümeye başlar. ama hiçbir zaman sinüs seninle bir olamaz çünkü bu aşk üçgeninin kurallarını ihlal eder.

    (bkz: iç açının günlüğü)

  • rezillikte daha ne kadar ileri gidebilirler bilemiyorum. yarin bir universite sitesinde rektorumuz umumi helada ibrik bulamadi, kiniyoruz diyebilirler. adamin ve karisinin otel odasi bulamamasinin universiteyle zerre kadar ilgisi olmayacaginın idrak duygusundan yoksun kisiler bu gorevlere gelebilmis. cok yazik, cok...

  • evde eski bir kitabın arasından düşen mektuptur. gece gece efsane yarmıştır hakkaten. okuma yazmayı söktüğüm yıllar çalışan anne-babanın çocuğu olarak onlara notlar mektuplar yazardım. neden yazdım bunu, olay ne, nolmuş hatırlamıyorum ama çocukluğumu sevesim geldi yeminle sözlük.

    http://i.hizliresim.com/vvddmj.jpg

  • globofobi, balon korkusudur. korku seviyesi kişiden kişiye değişir ve balonların yakınında olmaktan kaçınmaktan, balon bulunan alandan tamamen uzak durmaya kadar değişir. bazı insanlarda korku o kadar büyüktür ki televizyonda balon görmek bile yoğun kaygıyı tetikler. çocukların doğum günü partilerinde genellikle balonlar bulunduğundan, bu nadir korku özellikle küçük çocuklar için zor olabilir.

    globofobi, genellikle çocukken yaşanan balonla alakalı (patlayan bir balonun sesinden korkmak gibi) travmatik bir deneyime bağlı olarak çıkar. palyaço bulunan ortamlar genelde balonlara da ev sahipliği yaptığı için palyaço korkusu (koulrofobi) ile de bağlantılı olabilir.

  • kaliteli türk yazılımcılar yurtdışına göçünce türkiye'de yazılımcı kalmayacak zannediliyor. 80 milyonluk memlekette mutlaka yazılımcı bulursunuz ama verilen işi kaliteli yapamazlar, kısa sürede yapamazlar, yapsalar bile maintain edilemez bir iş çıkarırlar.

    "7-8 kişiyi çağırdım, istediğim kodu yazamadılar. o kadar gaza gelmeyin yazılımcılar" diye entry girilmiş. bu başlığın ana mesajı da bu zaten... daha sen konuyu anlamamışsın ki güzel kardeşim

    ben şu an yurtdışında yaşayan, daha önce türk savunma sanayisinde çalışmış deneyimli bir yazılımcıyım. gelin size bir yazılımevi nasıl çalışır anlatayım. türkiyedeki yazılım ekiplerinde genelde 1-2 tane 10 senelik deneyimli yazılımcı, 2-3 tane 4 senelik uzman yazılımcı, 4-5 tane de yeni mezun yazılımcı bulunur. yeni mezun yazılımcılara, genelde en basit işler verilir. yeni mezun yazılımcılar, deneyimli ve uzman yazılımcılar tarafından düzenli olarak gözden geçirilir, yaptıkları hatalar kendilerine anlatılır ve nasıl yapmaları gerektiği kendilerine gösterilir. iş öyle bir raddeye varır ki, gözden geçirme bittiğinde kod baştan yazılmış gibi olur. uzman arkadaşlar genelde kendi kendilerine iş yapacak noktaya gelmişlerdir ama deneyimli yazılımcılardan gene destek alırlar. deneyimli yazılımcılar ise projenin asıl sorumlularıdır. işler kötüye giderse deneyimli yazılımcılara hesap sorulur. yıllar içinde deneyimli yazılımcıların tecrübesi uzmanlara, uzmanların tecrübesi yeni mezunlara geçer ve türk yazılım sektöründeki insan kalitesi giderek artar.

    şimdi bu zincirden deneyimli yazılımcıların büyük çoğunluğunu ve uzman yazılımcıların en kalitelilerini çıkarırsanız ne olur? afedersiniz b.k olur. yılların deneyimi gittiği için yeni mezun yazılımcılara ve uzman yazılımcılara yol gösterecek kişi kalmaz. profesyonel projeler, üniversite dönem ödevi gibi yazılmaya başlanır. deneyimli yazılımcıların yol göstermesinden faydalanamayan yeni mezunlar, 10 yıl iş tecrübesi kazanınca eski deneyimli yazılımcılar kadar kaliteli iş çıkaramaz.

    şimdi bu cümleyi bir çok kişi anlamayacak. "10 yıl çalışınca ikisi de aynı miktarda tecrübe kazanır" diye düşüneceklerdir. bu nedenle bu konuyu biraz daha irdeleyeceğim. yazılımevlerinin çalışma biçimleri vardır. buna kimi yerlerde süreç, kimi yerlerde process denir, kimi yerlerde way of working denir. bu çalışma biçimi insanların mabatlarından uydurdukları şeyler değildir. yıllar önce bir projede büyük ve muhtemelen şirkete maliyeti yüksek bir hata yapılmıştır ve şirket bu hatanın kök sebebini araştırıp, tekrarlanmaması için bir çalışma yöntemi geliştirmiştir. bu nedenle deneyimli yazılımcıların yol göstericiliği altında 10 yıl çalışan bir yazılımcı aslında 10 yıl kendi tecrübesi ve kendinden önceki 30-40 sene boyunca çalışan onlarca deneyimli yazılımcının tecrübelerine sahip olur. bu nedenle çok sayıda deneyimli ve uzman yazılımcı zincirden çıkınca, yeni mezun yazılımcı bir nevi amerikayı yeni baştan keşfetmek zorunda kalır ve daha önce yapılmış hataları tekrar eder durur.

    bakın mesela işe alımlarda bile çalışanın daha önce nerelerde çalıştığına çok dikkat edilir. yozgatta ne olduğu belli olmayan bir şirkette çalışan birisini mi işe almak istersiniz, amazon'da çalışan birisini mi işe almak istersiniz? amazon'da çalışmış olan yazılımcı yanında amazon'un know-how'ını da getiriyor. bu çok değerli...

    neyse bu konular zaten (bkz: aselsan sagem ve tai'den mühendis göçü) başlığında 2018 civarında tartışıldı, hatta chp'li milletvekilleri bu konuyu meclise taşıyıp "yazılımcılar neden gidiyor, türkiyede kalmalarını nasıl sağlarız, gelin bir konuşalım" demişti ve akp+mhp oyları ile reddedilmişti. sonra akp bir milyon yazılımcı yetiştireceğiz diye yola çıkıp k.çının üstüne oturdu. yani 2022 yazılımcı krizi 2013'lü yıllarda başladı aslında.

    bu problemi bu zihin yapısı ile çözmemiz imkansız. eğer sloganınız 1 milyon yazılımcı ise yol planına bakmadan başarısız olacağınızı çok rahat bir şekilde söyleyebilirim. abd'de bile 3.8 milyon yazılımcı çalışıyor. türkiyenin eni ne, boyu ne ki 1 milyon yazılımcı çalışsın? işte bunlar hep avrupanın en büyük adalet sarayını yapalım, en uzun gökdelenini dikelim, en uzağa işeyelim zihniyetinden geliyor. tam bir arap mentalitesi. altın varaklı makam odalarında bu sloganı geliştirdikleri o kadar belli ki...

    bakın türkiye bu mentaliteyle bir arpa boyu yol katedemez. bu vasatlıktan çıkışın tek bir yolu var. ekrem imamoğlu gibi yüzü avrupaya dönük, medeni bir siyasetçinin cb seçilmesi ve eğitimsiz kesimin ülke yönetiminden uzak tutulması. 1900'lerde yaşadığını zanneden, komplo teorisi bağımlısı, köylü kurnazı, vasat insanlar ülkeyi yönettiği müddetçe türkiye en iyi yetiştirdiği evlatlarını yurtdışına kaptırmaya devam edecek ve krizlerden hiç bir zaman kurtulamayacak.

  • ilginç ayrıntılar barından bir video olmakla beraber dikkatimi çeken konu, videonun büyük bir kısmında bir elinde şemsiye olan kişinin odaya girişi esnasında elinde şemsiye olmaması ve söz konusu şemsiyeye benzeyen bir şemsiyenin önlerinde yürüyen kadının elinde olmasıdır.

    kamera kaydında iki kişinin 12.20.23 de ellerinde şemsiye ile görüntüden çıkmış olmalarının devamında benzer yada aynı şemsiye ile 12.22.22 de iki kadının birinin elinde şemsiye ile görüntüye girdiği görülmektedir.

    dikkatli incelendiğinde kadının elindeki şemsiye ile odayı işaret ettiği de görülmektedir. odayı işaret eden kadının yanında katip yada memur olduğu anlaşılan birisinin de bulunmuş olması söz konusu cinayetin devlet eliyle işlendiği kuşkusunu güçlendirmektedir. soruşturma esnasında iki kişinin önünde ilerleyen kadınların da kim olduğunun tespiti umarım ihmal edilmez.