hesabın var mı? giriş yap

  • google'dan mail hesabı alamaz.
    çünkü google "hesabınızı doğrulayabilmemiz için telefon numaranızı girmeniz gerekiyor." der, aklı sıra çaktırmadan telefonunu alıcak kızın.
    türk kızı bu tip şeyleri yemez, bunlar hep ayak.
    offff... google bna yzıyo yhaa :s :s

  • çocukken en büyük hayalinin fenerbahçe başkanı olmak olduğunu söyledi. bende çocukken hep fenerbahçe forması giymek isterdim ama hiç başkanlık hayalim olmadı. sanırım zengin-fakir farkı böyle bir şey.

    başkan olursa tribünleri birleştirir çünkü sevmeyeni yok gibi.

  • sevgiliye kapiyi kapatma sansi vermek istemiyor da olabilir. ben o kadar parayi sen kapiyi carpasin diye vermedim zalımın kızı.

  • ahahahahaha

    ya gençler hepimiz benzer hatalar yaptık, büyürken oluyor böyle. sen çok yaşa bilgiç kız.

  • fıkralara konu olan olay. fıkralara konu ama bize değil. bir türk genci olarak fıkrada bile olsa bir kızla aynı evde yaşayamamanın verdiği buruklukla fıkrayı arz ediyorum:

    "mehmet ile handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. bir gün handan ve mehmet, mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. mehmet'in annesi akşam yemeği süresince handan'ı uzun uzun süzer
    ve aslında handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup olmadığını merak eder. annesinin aklını okumuşcasına mehmet annesine der ki;
    "ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok."

    akşam yemeğinden sonra mehmet'in annesi evine döner. aradan bir iki gün sonra handan der ki:
    - "mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum."

    mehmet yanıtlar:
    - "annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım" der.
    oturur ve yazar: "anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum ama almadın da demiyorum. fakat konu şu ki; sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. sevgilerle, oğlun ahmet."

    bir hafta sonra ahmet'in annesinden mektup gelir: "sevgili oğlum; candan'la yatıyorsun demiyorum ama yatmıyorsun da demiyorum. konu şu ki; candan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. sevgilerle, annen."

  • pazarlama iletişimi stratejileri açısından içgörü / (insight): tüketici davranışları çerçevesinde daha önce ifade edilmemiş ya da fark edilmemiş bir durumu, arka plandaki bir neden-sonuç ilişkisini ya da bir eğilimi gözlemleyip açığa çıkararak, pazarlama faaliyetlerinin önünde yeni bir kapı açmaya yarayan saptamalara “içgörü” denir. tüketicinin ihtiyaçları arasında hiç ya da henüz yeterince karşılanmamış bir boş alan yakalayabilmek ve rakip markalardan önce bu fırsatı değerlendirecek yeni bir yaratıcı konsept geliştirmeye yarar bu içgörüler daha çok…

    pazardaki rekabet ortamında belirli bir markaya avantaj sağlayabilmek amacıyla, görünenden biraz daha derine inip insanların kalbine dokunmak ve belki kendilerine bile itiraf etmedikleri duygularına seslenerek onları şaşırtmak gerekir. gündelik hayat içerisinde üzerinde fazla düşünmeden veya net bir açıklama getirmeden yapa geldiğimiz bazı düzenli davranışların arka planında yer alan gerekçeleri ortaya çıkaran ve inandırıcı bir hikaye kurgusuyla anlatan bir markanın hedef kitlesiyle gönül bağı kurması da kuşkusuz daha kolay olur…

    zaten iletişim stratejileri kurgulanırken, öncelikle tekrarlanan davranış kalıplarına bakılır, bunlar uygun ortak konu başlıkları altında gruplanır ve “daha önce ifade edilmemiş” yeni cümleler kurarak pazarlama yöneticisinin / reklam ajansındaki yaratıcının önünde yeni ufuklar açabilecek içgörüler çıkartılır; ortak noktalar listelenirken de sürekli “neden böyle oluyor da oluyor?” diye sorulur. içgörü sayılacak saptamalar, insanlarda “aynı şeyi ben de hissetmiştim ama bir türlü kelimelere dökmemiştim” dedirtecek ince gözlemlere dayanır…

  • türkiye dünyada en fazla icu-ccu yatak/popülasyon oranına sahip ülke. bu sebeple ağır hasta sayısı boştaki ventilatör sayısından az kalıyor. fen lisesi mezunu olduğum için doktor arkadaşım çok, kendilerine sorduğumda yoğun bakımlardaki hasta sayısı mücadele edilebilir seviyede diyorlar.

    test sonuçları her zaman güvenilir olmayabilir ama entübe hasta sayısı saklanabilecek birşey değil. zaten entübe biri öldüğünde test negatif olsa bile kovid kabul ediyoruz diyorlar.

    edit: ayrıca türkiye tedavi konusunda daha cesur davranıyor. yani muhtemel yan etkileri sebebiyle diğer ülkelerin sadece yoğun bakıma gelenlere uyguladığı tedaviyi türkiye yoğun bakıma gelmeden uygulamaya başlıyor. avrupa ile türkiye arasında böyle bir fark var buda etik konulardaki bakış farkından kaynaklanıyor. helsinki üniversitesinde etik dersi alırken gördüğüm örnekler vardı, mesela terminal evre kansere sahip bir çocuğun ilacın muhtemel yan etkilerinden dolayı deneysel tedavi almasına izin verilmemesi örneği vardı. ssonunda çocuk kanserden ölmüştü ama çoğunluk bu hareketi doğru karşılıyordu.