hesabın var mı? giriş yap

  • 16 yaşında lise öğrencisi. kurban eti dağıtıyordu. 16 yaşındaydı, oğlumun yaşında. içim ezildi. nasıl bir nefret sizinkisi. çocuktu lan o. çocuk. kurban eti dağıtıyordu. kurban olduğum...

  • deprem dalgalarının bir yayılma hızı var. ilk dalgaların hızı yaklaşık saniyede 5-6 km. ardından gelen yıkıcı dalgaların hızı saniyede 1-3 km. bunlar yayıldıkları ortamın sıkılığına göre değişir. yani fay hattından ne kadar uzaksanız o kadar erken uyarı süremiz oluyor. bu da fay hattı üzerindeyseniz, herhangi bir erken uyarı şansınız yok demek oluyor.

    japonya gibi okyanus tabanında devasa depremlerin olduğu yerlerde merkez üstü ile şehirler arasıda 100 km üzerinde mesafe olduğu için bayağı vakit oluyor. ama mesela gölcük depreminde herhangi bir erken uyarı şansı olmayacaktı. ülkemize şehirlerin içindeki sığ depremler yıkım yarattığı için en iyi durumda 1-2 saniye kazanmış olacağız. bu depremler sığ olduğu için de genelde sadece yakın çevresinde hasar yaratıyor.

    yine gölcük depreminde avcılar'da yaşanan etki gibi durumlar olabiliyor, bu koşullar için belli bir süre kazandıracaktır. ya da izmir depremi gibi, aslında yunan adasında, çok uzakta olan bir deprem izmir'de statik yükler altında bile yıkılabilecek kadar kötü binaları yıkabiliyor. ya da kaçmaya yetmese de eşyalarını sabitlememiş insanlara sığınma fırsatı olabilir bu uygulama. aslında ne binaların çökmesini, ne de eşya düşmesini artık konuşmuyor olmamız lazım ama hala hangi bina çürük hangisi değil bilmiyoruz. doğal olarak insanlar bu tarz uyarılara muhtaç kalıyor.

    benim en büyük korkum, ölmeyeceği depremde camdan atlayıp ya da dışarı kaçıp başına kiremit düştüğü için ölebilecek insanlar. umarım bu uyarı sistemini sakince değerlendirir insanlar.

  • bununla yüklü ortamlarda gezinip de çarpılmaktan bıkanlar için tavsiyelerle geliyorum, yaz arkadaşım:

    öncelikle, ortamdaki elektrikli aletlerden, bilgisayardan vs kurtulamayacağımıza eminsek, ofis vs gibi bi ortamsa yani, iyonize klima almamız gerekir. bu klimalar ortama negatif iyonlar saçıp sonra bunları geri toplama özelliğine sahip. bu şekilde hem havayı temizleyip nemlendiriyor, hem de odaların elektriksel dengesini düzenliyor. klimayı satın alacağınız yerde size daha afilli cümlelerle bunları anlatırlar.

    üzerinizde mümkün olduğu kadar az statik elektrik birikmesi için, mümkün olduğunca pamuklu giysi giyin. laylonlu donlar sütyenler giymeyin. elbiseleriniz de yine mümkün olduğu kadar sentetik karışımı az kumaşlardan olsun.

    ortamda bitki bulundurun. kaktüs, devetabanı filan.

    evcil hayvanlarla daha çok temas edin. kedi ve köpekler, sizin üzerinizde biriken statik elektriği atmanıza yardımcı olurlar.

    toprakta yürümek ve sık duş almak da bir çözümdür. su ve toprak, üzerinizde biriken elektriği atmada size yardımcı olur.

    ama en önemlisi, özellikle ofislerde sürekli çarpılanlar için söylüyorum, klima ve bitki. bu ikisini ihmal etmeyin.

  • ingiliz zırhlısı malaya gemisine 20 bin altın ile binip kaçan bir vatan hainidir.

    paşa'nın da dediği gibi “gaflet,dalalet, hıyanet” içindeydi. bağımsızlık isteyen yürekli subaylar için idam fermanı çıkarttı.
    yurdu işgal edilirken beşinci karısı ile zevk-ü sefada idi

    en sonunda papa'nın da heykelini diktirip gitti.

  • benim küçük bir kedim var. onu izliyorum bazen;

    mama koyuyorum bayıla bayıla yiyor, sonra kendim için bi yiyecek hazırlıyorum hemen kafayı döndürüyor, koşa koşa yanıma geliyor, o yemeği de tadayım diye gözümün içine bakıyor, deliriyor resmen. maması falan tamamen yalan oluyor. aklı fikri benim yediğimde. daha mı güzel acaba diye merak mi ediyor nedir.
    veya yerde peluş ayıcığı ile oynuyor, sonra bi top atıyorum halıya, o ayıcığı anında satıp topla oynamaya gidiyor, bazen karar veremiyor manyak oluyor, iki oyuncakla birden aynı anda oynuyor. bi süre sonra iki oyuncaktan birini tercih edip gerçekten istediğinin yanına gidiyor. daha çok sevdiği oyuncağı önünden aldığımda ise, diğerine; daha az istediğine geri dönüyor, ama o neşeli halinden eser yok.. oynuyor ama sanki mecbur, sanki zorunlu. ne kendini oynadığı oyuncağa verebiliyor ne de aklını benim önünden aldığım oyuncaktan kurtarabiliyor. ama o kedi, mutsuz olmuyor, düşünemiyor çünkü.

    düşünüyorum da bazen küçücük bir kediden bizi farklı kılan ne var? hiçbir şey sanki..
    mutsuzluk kader mi tercih mi? alternatifler azalmayacak bu belli, o zaman telkin şart.

  • videoya saçma sapan bir icat çıkacak diye tıkladım. ama son derece basit, kullanışlı ve ekstra maliyet getirmeyen bir çözüm olmuş. tebrik ettim.

  • "beni, 15 sene önceki depremde, enkazdan mahallede sarhoş diye kimsenin yüzüne bakmadığı tahsin abi çıkarmıştı. namazlı abiler yoktu piyasada."

  • sabah servise binmek için durakta bekliyorsunuz, sizinle aynı servise binecek hanım kız yanınıza geldi, durdu.

    eğer kız ankara'lı ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - ??

    eğer kız istanbul'lu ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın.

    eğer kız izmir'li ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın, naber?

  • akıl sağlığı yerinde olan insanların ilerleyen yaşlarda katarakt, makula dejenerasyonu gibi sebepler sonucunda zayıflayan görme yetileri ya da bunun dışında herhangi bir nedenden dolayı ortaya çıkan ani görme kaybı sonucu gerçek olmadığını bildikleri şeyleri görmeye başlamaları durumunu ifade etmek için kullanılan bir terim. (bkz: charles bonnet)

    kesin olarak nedenleri bilinmemekle birlikte, popüler teori, görsel uyaran eksikliğini telafi etmenin bir yolu olarak bu halüsinasyonları beynin devreye soktuğunu savunuyor. kimileri ise rüyaları yaratan mekanizmanın, bonnet halüsinasyonlarını yaratan mekanizma olduğunu iddia ediyor. nsan beyninin, kısmi körlüğü telafi etmek için sahip olduğu yetenek oldukça dikkate değer (bkz: kör nokta).

    bir de bilime top atmakla filan uğraşmayan bir grup var ki, onlara soracak olursanız; bonnet halüsinasyonları diye açıklanan bu durumun halüsinasyon, sendrom vs gibi konularla uzaktan yakından bir alakası yok. onlar bu görüntülerin, bizim gerçekliğimize paralel bir başka gerçekliğe ait reel imgeler olduğunu ve günlük hayatta görsel veriler içinde boğulduğumuzdan dolayı paralel gerçekliklere ait bu imgeleri göremediğimizi iddia ediyorlar.

    detaylı bilgi için: http://www.hafif.org/…t-sendromu-ve-halusinasyonlar