ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
aşk-ı memnu
-
--- spoiler ---
nihal: senin hep deniz hanımla evleneceğini düşünürdüm baba.
adnan: olur mu öyle şey?
nihal: neden olmasın?
adnan: o matmazel.
--- spoiler ---
--- spoiler ---
behlül: şimdi de karanlıkta beni izliyor.
--- spoiler ---
hem adnan bey'in hem behlül'ün matmazel'i alien yerine koyduğu bir bölüm izledik. *
17 kasım 2021 cahit özkan kur yorumu
-
(bkz: cahil özkan)
beyin yakan boşanma planı
-
işinin ehli dürüst bir avukata danışsa, beklediği “sen merak etme, donuna kadar alırız” cümlesini duyamayacağından daha da çirkefleşecek, benzerlerine sık rastlanan bir kadının pervasızca planıdır.
1.mümkün değil.
2.kanıtlarsa alır.
3.hiç çalışmamış olmak maddî tazminatı gerektirmez.
4.bu da mümkün değil.
5.edinilmiş mal olmayıp kişisel mal olduğu, (kocanın ailesinin maddî destek sağlaması suretiyle satın alınmış olduğu) kanıtlanırsa arabanın yarısını alamaz.
edit:başlığa konu sorunun gerçek olup olmadığının bir önemi yok. bu tip taleplerle -ve daha fazlasıyla- her an kaç kadın, avukatların yolunu aşındırıyor, bilen bilir. önemli olan, hakimlerin hakkaniyetli kararlar verebilmesi ve tarafların mağduriyetlerini en aza indirmesi. burada herkese abes gelen talepleri değerlendirirken evlilikte yaşananları bilmediğimiz için objektif olmakta yarar var.
ramazan'da sokakta yemek yiyen dayak yer
-
sonra islam hoşgörü dini diye methiyeler düzersiniz. kim bilecek de mi hocam?
trainspotting
-
kitap-film uyarlamalarına yapılan eleştirilerde hep film yetersiz bulunur, kitap daha güzeldir, karakterler derindir, anlatım içtendir vsvsvs. kitabı okuyan kesim her zaman haklıdır elbette *.
bu film ve kitap birbirini tamamlıyor ama. filmi izlemeseydim kitap hakkındaki düşüncelerim eksik kalırdı. kitap+film'den sonra kafamdaki trainspotting imgesi tamamlanmış yapboz gibi oldu. kitabın kasveti ve filmin başıboşluğu, kitaptaki trajedi ve filmdeki ironi birbirini çok güzel dengeliyor. başka hiçbir uyarlama bana aynı hissi vermedi şimdiye dek.
ve danny boyle'un yaptığı en iyi filmdir. bunu kimseyle tartışmam.
paranın bir insanı elit yapıp yapmayacağı
-
bu düşünceler tipik marksist düşüncelerdir. marx'ın teorisi her şeyi sınıflar üzerinden açıklardı. yani kapital belli sınıfın elindedir, bu sınıf da burjuvalardır ve artı değer dediğimiz (işçi emeğini sömürmek) parayı kendi zenginlikleri için kullanırlar derdi. yani parası olan bir sınıf içerisindendir ve elittir.
ilerleyen dönemlerde oldukça sevdiğim birkaç sosyologdan biri olan max weber, tokat gibi yeni bir kuram ortaya koydu ve sınıf-statü ayrımını yaptı. statü sahibi insanlar burjuva sınıfa ait olmak zorunda değildir dedi. basit bir anlatımla siz prestij sahibi bir meslek grubunda üye olabilirsiniz fakat gelir sahibi olmak zorunda değilsiniz dedi. yani bunların her zaman eşleşmesine gerek olmadığını anlattı. ortaçağda da buna benzer durumlar görüyoruz. örneğin her aristokrat zengin değildi. günümüzde de yeni-beyaz sınıfın ve hizmet sektörünün ağır sanayinin önüne geçmesiyle bu durumu görüyoruz. yine patronlar var fakat ezici güce sahip değiller, tam tersi üst seviye beyaz yaka bir çalışanı yanlarında çalıştırmak için ellerinden geleni yapar ki bu kapitalizmin de temel mottolarından biridir. örnek vereyim: aziz sancar türkiye'de bir üniversitede çalışacağım dese, koç'dan tut, sabancı'a, bilkent'e kadar hepsi bütün imkanlarını sunar.
bunların üzerine bourdieu yeni bir teori ortaya koydu ve bunlar yalan-dolan kardeşim, mesela "habitustur" dedi. yani nerede yetiştiğiniz çevreniz sizi şekillendirir, sonradan para kazanmanız beğenilerinizi değiştirmez dedi. buna en güzel örnek ibrahim tatlısestir. siz fakir doğup, amelelik yaptıysanız asla aristokrat bir ailede yetişmiş bir zenginin zevkine sahip olamazsınız. bir diğer ifadeyle amelelik sonrası çok kazansanız da yine lahmacun ve adana yemeye devam edersiniz. parayı orjinal zevkler için değil daha çok gösteriş amacıyla kullanırsınız. bourdieu büyük adamdı. kısaca istediğin kadar kazan elitlik böyle olmaz derdi.
baktığımızda weber ve bourdieu marx ile çoğunlukla çelişir ve bir anda para kazanmanın ve hatta fabrikatör olarak işçileri sömürecek düzeye gelmenin zevkleri etkilemeyeceğini, yani sizi elit biri yapmayacağını gösterir.
ev almanın mantıksız olması
-
mantıksız bir hesaplama.
300bin tl karşılığında 30 yıl konaklama hizmeti almakla, 300bin tl karşılığında mal sahibi olmak nasıl karşılaştırılıyor anlayamadım. ev senin oluyor, istediğin zaman satarsın birikimin boşa gitmez. hele ki ev sahibine hiç gitmez.
ev almak ancak şu şekilde mantıksız olabilir. eve vereceğiniz nakit paranız vardır, fakat bu parayı eve yatırmak istemezsiniz. parayı kullanırsınız. paranızla para kazanırsınız. yani ticari zeka işlerine girersiniz. o zaman anlarım.
lakin; memursan, maaşlı çalışansan ev almak her türlü mantıklıdır efendim. en kötü; al başkan evi kiraya ver, kendi borcunu ödesin.
karizmatik cevaplar
-
metrobüs-zincirlikuyu
-ablacım sıraya geçsen ayıp etmesen.
+ne sırası yaa?
-medeniyet sırası...
nitekim kadın utandı ve kalabalığa karıştı bu laftan sonra cuk diye ses getirdim.
izmir'in içler acısı hali
-
sana bi istanbul fotoğrafı koyarım. burası dünya mı dersin.
amlarına koyayım onların çok ayıp ediyorlar
-
itü sözlük ssg'si wondrous'un zamanında yaran deyişlerinden biri.
şöylede bir müze görseli mevcut: *
ilk duyumsamada çok etkili olmasa da zamanla dile yapışıp olur olmaz yerde akla gelerek söylenme isteği uyandırıyor.
sen diyen doktora sen demek
-
silahların eşitliği, kesinlikle doğru olan ve yapılması gereken eylem, bir insan size saygı göstermiyorsa siz de saygı göstermeyin, ister ağa olsun ister paşa.
dünyanın gelmiş geçmiş en güzel gözlü kadını
-
tabiki afgan kızı'nın gözleridir. gerisi fotoşoplu, makyajlı ekran barbisidir.
bir asosyalin günlüğü
-
12:00 uyandım.
12:01 bilgisayarı açtım.
18:00 kahvaltımı yaptım.
03:00 uykum geldi, bilgisayarı kapadım, yatıyorum.
(bkz: umutsuz vaka)