ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
trafik kazasında ölen palamut
-
10 saniye önce denizde özgürce dolaşan palamutun, talihsiz bir şekilde tekerin altında kaldığı absürt olay.
olay anı
teşekkürler editi: bir çok arkadaş , video kendilerini gülümsettiği için teşekkür etti sağolsunlar. evet palamutun bu şekilde hayatını kaybetmesi hepimizi derinden üzdü ama olayın saçmalığı da gülünmeyecek gibi değil. maalesef başlıklar hep insan ölümü, hayatın zorluklarıyla doluydu biraz olsun gülelim diye attım o yüzden bazı arkadaşlar, bu kadar kasmayın salın kendinizi biraz. ben de bizi gülümseten mancınıkbaşı ibrahim abiye ve hay maşallah dediği 3 gün yaşayan video sahibine teşekkür ediyorum.
çaycı olarak 7000 tl vs mühendis olarak 2000 tl
-
çaycılığı seçerim, stres yok en azından. likit gıdanın dağıtımından sorumlu çalışan olarak devam ederim hayatıma.
karga
-
çöpden bulduğu et ve kemik parçalarını, yanan sokak lambasının ampulünün üst kısmına gelen metal yerinde, arkalı önlü çevirmek suretiyle ısıtıp yediğine bizzat şahit olduğum, aşiret şeklinde yaşayan, süper zeki, en az 100 yıllık ömürleri olan kuş.
murat özdemir'in kuşa işkence yapması
-
acun'nun kullanıp kullanıp çöpe attığı bir zavallının gündeme gelme çabası.
acun sahip çık piçlerine.
et döneri yan çevirince cağ kebap olma saçmalığı
-
debe editi: #115674846 afiyet olsun.
cag kebabi %100 kuzu eti veya oglaktan yapilir.
doner cogunlukla dana + kuzudan yapilir dana eti baskindir.
cagda kiyma olmaz.
bazi yorelerde donere kiyma konur bazilarinda direkt kiymadan yapilir.
cag kebabinda reyhan olur.
donerde olmaz.
doner tam pismis olarak servis edilir.
bu yuzden dik olarak takilir ve yagini daha az kaybeder.
kuzu eti zaten cok yagli oldugundan yagini kaybetse de lezzetinde eksilme olmaz.
birinin dik birinin yatay olmasinin sebebi budur. eskiden doner de yatay yapilirdi ancak eti kuru oldugu icin sonradan dik yapilmaya baslanmistir.
hatta bu konu hacivat karagöz neden öldürüldü filminin ufak bir sahnesinde irdelenmistir.
ayrica;
cag kebabinin pisirmesinin bir kismi siste donerek bir kismi ise cag ya da bico adi verilen porsiyonluk sislerde yapilir.
cag cok yedirtir.
doner bir yerde tikar.
ikisinin tadi size ayni geliyorsa kotu bir haberim var;
muhtemelen tat alma duyunuzu kaybettiniz, korona oldunuz.
türk ve arabın kardeş olduğu gerçeği
-
arab’ın amcaoğlu israil nasıl oldukları ortada.
filistin’li müslüman arab’ın kardeşi suudi arap şu an festivalde.
bi zahmet bu toksik aileden uzak kalalım.
ne şam’ın şekeri ne arab’ın yüzü diyenler boşuna dememiş
29 mart 2021 sokağa çıkma kısıtlamalarının gelmesi
-
miting serbest, cumartesi nefes almak yasaktır.
her erkek aldatır
-
doğrusu: her insan aldatabilir. aradaki fark ise, aldatan kadın olduğunda haberinizin olmamasıdır.
alex de souza
-
kendisinin kel kafasını öptüğümü söylemiş miydim?
fenerbahçe'den kovulduktan sonra, türkiye'den ayrılmadan 2 gün önce acarkent'te yer alan evine gittim. zar zor ulaşabildiğim aslanlı ev tariflerinden yola çıkarak evini buldum. kapıda nakliye için bir kamyon, 3-4 tane taraftar, bedri baykam ve asistanı vardı. benim boynumda boyunluk, 10 gün önce talihsiz bir kaza ile boynumu kırmıştım. sağa sola robocop gibi bakınıyorum. sonra kamyona eşya taşıyan alex de souza geldi kapıya, ayağında terliklerle.
tanıştım. alex de souza ile tanıştım. ben adımı söyledim. merhaba ben alex dedi. mütevazı kelimesinin içini dolduran bir adam. kendisine dert yandım, başkan aziz yıldırım ve aykut kocaman hakkında serzenişte bulundum. problem yok dedi. sanki kovulan benmişim gibi, o kadar sakin ve vefalıydı. o kadar fenerbahçeliydi. ve bir o kadar mutsuz ve üzgündü.
ben aslında ingilizce konuşuruz diye düşünüyordum ama başından itibaren bütün sohbet türkçe gelişti. çocukları, eşini falan sordum. alex de souza'ya bildiğin halini, hatırını sordum yani. kendisi için hazırladığım ufak bir hediye verdim. sonunda nasıl oldu bilmiyorum, bir anda eğil kafandan öpücem dedim. güldü ve kafasını eğdi. ben alex'in kafasından öperken, bedri baykam'ın asistanı fotoğrafımızı çekiyordu. sanki iki eski arkadaşmış gibi tokalaştık, beraber atkı açtık, sarıldık ve vedalaştık.
o anlar hayatımın unutulmaz anları arasında yerini aldı. gecenin bir vakti fitbol dergi'de samet güzel'in yazısını okurken geldi aklıma ve yazmak istedim. bu adam kesinlikle bir futbolcudan fazlası. ciddi anlamda duygusal ve iyi bir insan. saha içi ve saha dışında kesinlikle aynı yapıda olan, hayatımda arkadaşım olarak temasta kalmasını isteyebileceğim bir insan. yolu hep açık olsun.
yağmurda gezintiye çıkan sümüklüböcek ahalisi
-
ezilerek can verdiklerinden bu gezinti alışkanlıkları içime dert olan yumuşakçalar ahalisidir.
bu onları sevmemle ilgili olsa gerek.
bi kere harika bir kabuğa sahipler. ün yapmış onca deniz-okyanus kabuklusundan farkları yok. ne olmuş sanki karada yaşıyorlar...biz de karada yaşıyoruz.
böylesine hor görülmeleri, göz ardı edilmeleri, popüler olmayışları senelerdir beni düşündürür. sevilmeleri, değerli olmaları için illa nadiren rastlamak, zor ulaşmak mı lazım, neslinin tükenmesi mi lazım.neyse...
gelelim gezinti mevzusuna.
bu hayvancıklar, kupkuru bi kaldırımda nasıl sürünsün de gitsin, sümük mü yetişir kupkuru yollara. ha olmaz değil tabii olur da, bedava baldan tatlı demişler, anladığım kadarıyla, zeminin ıslak olması, onlar için bir nevi bedava yakıt yani gazlayıp çıkma nedenleri ortalığa...bu nedenle yağmurlu havalarda, bir sürü sümüklüböceği, bağını bahçesini toprağını bırakmış, kaldırımlarda giderken görüyoruz.
ben bu sevgili böcüklere basmamaya çalışanlardanım, ezilme ihtimali yüksek olanları alıp kenara koyuyorum lakin onlar yine çıkıyorlar kaldırıma, illa gel beni ez.
üstelik topla topla bitmiyor.
bu duruma sinir oluyorum, bana kalırsa yaptıkları yanlış, yağmurda insanların arasına fırlayıp romantizm olmaz, macera ve adrenalin için de fazla riskli.
belki ben bile görmeyip eziyorum bir kaçını ve haberim bile olmuyor…
acaba onların ezildiklerinden haberleri oluyor mu? umarım hemen ölüyorlardır.
çılgın yaratıklar.