hesabın var mı? giriş yap

  • adam gibi ders çalışmak. insan sırf çalışmamak için türlü zırvalar icat edebiliyor. evet, nobel kazanmış icatların ders çalışmaktan kaytarmak için içine düşülen düşüncelerden çıktığını düşünüyorum.

  • asıl kendisi montaj olan rapordur; "abd'den jet bir rapor aldığı iddia edildi. ancak raporun hangi kurumdan alındığı konusunda isim verilmedi." şu an amerika'da yeni sabah oluyor. hangi arada o stüdyoda incelemişler falan. ilginç.

  • 80 desibelin altındaki seslere düzenli olarak maruz kalmak kulaklarımıza fiziksel olarak zarar vermez ancak beynimiz ve bedenimiz üzerinde uzun vadeli etkileri olabilir.

    trafik ve uçak gürültüsü, konsantrasyon eksikliği, öğrenme güçlüğü, hafızaya sorunlarına ek olarak kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. bir çalışma trafik gürültüsündeki her 10 desibellik artışın koroner kalp hastalığı riskini yüzde 8 arttığı sonucuna ulaşmıştır.

    komşunuzun çıkardığı gürültüler gibi gürültü türlerinin sağlığı nasıl etkilediği hakkında çok daha az şey bilinmektedir ancak çok katlı konutlarda yaşayan yaklaşık 4.000 danimarkalı yetişkin üzerinde yapılan 2019 tarihli bir araştırma, komşuların gürültüsünden rahatsız olduklarını bildiren kişilerde anksiyete, baş ağrısı, uykusuzluk, depresyon ve benzeri sorunların görülme olasılığının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır.

    (komşumuzun çıkardığı) gürültü bizi uyandıracak kadar yüksek olmasa bile uyku kalitemizi düşürebilir ve kalitesiz uyku sonucu ruh halimizi bozabilir, konsantrasyon problemlerine neden olabilir ve vücudumuzun strese karşı tepkilerini tetikleyerek uzun vadeli zararlara yol açabilir.

    bununla birlikte, hollanda'daki araştırmacılar, komşu kaynaklı gürültünün eklem ağrısı, yorgunluk ve kardiyovasküler hastalık insidansının artışı ile (insidans: bir hastaligin 100000 kisi içinde görülme olasılığı) ilişkili olduğunu gördüler.

    ezcümle; gürültücü bir komşunuz var ise imkanınız varsa taşının ya da komşunuzu uyarın.

    kaynak: science focus
    _
    konuya bir de kişisel yorum: komşunuzun gürültüsünden önce ses ayarı asla sağlık kuruluşları tavsiyesine, diyanet işleri başkanlığı ve belediye gürültü yönetmeliğine uygun olmayan hoparlör ile ezan okunması problemine de değinmek gerekiyor. (bkz: #119167375)

    ek olarak komşunuzu uyarırken öldürülme riskiniz olduğunu da maalesef belirtmek zorundayım. ülke enteresan bir süreç içerisindeyken önce kendinizi koruyacak şekilde davranın. komşunuzun laftan anlamayacak biri olduğunu düşünüyorsanız taşınmak için imkân yaratmaya çalışın.

  • toplanın, bütün sırrı çözüyorum.

    öncelikle tanım ile başlayayım; çok güzel anlamı olan bir atasözü.

    bu atasözünün anlamını öğrenmek için öncelikle tarihe bir bakış atmak gereklidir. bağdat, eskiden bir ilim ve bilim merkezidir. dünyanın en büyük kütüphanelerinden birine sahiptir. şehirde başka yerde görülmeyen bir bilim havası mevcuttur. hatta rivayetlere göre, sora sora bağdat bulunur atasözü de buradan gelmektedir. yani “sorular sorarak bilime ulaşırsın, bilim yaparsın” gibi bir anlam da çıkarılabilir.

    şimdi elimizde olan bu bilginin ışığından yola çıkarak, ane uçurumunun çok tehlikeli ve çetin bir uçurum olduğu, ancak sonunda bağdat gibi bir diyara varıldığını, yani bilgiye giden yolun çetin ve amansız zorluklarla dolu olduğunu, ama sonunda da eşsiz bir şeyi, bilgiyi elde ettiğimizi çıkartabiliriz.

    sevgili sunay akın da ane uçurumunu, hapse atılmak, dışlanmak, baskı görmek olarak tasavvur etmişti.

    işte bu yüzden ane gibi yar(uçurum), ama bağdat gibi de diyar olmaz.

  • fırsat vermiyosunuz ki sayın bakan, altın alıyoruz bozdurun diyorsunuz, dolar alıyoruz bozdurun diyorsunuz. şimdi son karar nedir? biriktiriyor muyuz?

  • birçok annenin cahil, çocuğunun neye değer verdiğinden haberi olmayacak kadar ilgisiz ve çocuğunu birey olarak görmeyen, sahip olduklarına saygı duymayan kişiler olduğunu gösteren eşyalar.
    kusura bakmayın ama bu böyle. bir kere bir eşyanın maddi değeri olup olmadığını anlayamayanlara yorum bile yapmıyorum zaten. onun dışında ilgili bir anne çocuğunu tanır, değer verdiği şeyleri bilir. hadi onu da geçtim, çocuğunun eşyalarını ona sormadan atmayacak kadar ona birey olarak saygı duyar.
    okuduğum entryleri görünce yazarlarının yerine ben sinirlendim.

  • bizim evin yan tarafında kafe işleten bir ablamız vardı, eşini kaybetti 3-4 yıl önce falan, bir de oğlu var. akşamları takılıyorduk ablanın yanına, kahvemizi içip laflıyorduk. gülay abla olsun adı, bir de arkadaşı var mehmet abi, muhabbet neşeli bir adam. neyse bizim bu gülay abla yoruluyor kafede, oğlanın okulu, ev, kafe derken yetişemedi, devretmeye karar verdi dükkanı. alıcısı çabuk çıktı, anlaştı bizim abla. o akşam müşteriler de gittikten sonra bi yorgunluk kahvesi yapmış kendine, muhabbet ediyorlar mehmet abiyle;

    -bitti mi gülay, hallettin mi işleri.
    +bitti şükür, devrettim artık, kurtuldum.
    -ee, kafe de yok artık, ne yapacaksın şimdi?
    +valla hiç bilmiyorum ki mehmet, işim gücüm kalmadı.
    -e o zaman evlensek ya biz gülay?
    +olur mehmet evlenelim.

    ve evlendiler. ne güzel di mi lan? madem yapacak işimiz yok, e o zaman neden evlenmiyoruz.

  • "başbakan %50 jokerini kullanacağına, keşke seyirciye sorma hakkını kullansaydı.."