hesabın var mı? giriş yap

  • sinemadan dizilere, edebiyattan müziğe kadar kalitenin hızla düştüğü ülkemizde mabel matiz kendine özgü ve başarılı çalışmalarıyla öne çıkan nadir isimlerden birisi. şarkılarının yanı sıra kliplerine de fazlaca emek harcıyor ve ortaya çıkardığı işler adeta ödüllü bir kısa film tadında. obur bir seyirci olarak ben de kliplerini keyifle izliyorum. mendilimde kırmızım var klibindeki tasavvufi ögeleri ve color çalışmasını, aşk yok olmaktır klibindeki sanat yönetimini ve öyle kolaysa klibinde gizem aksu’nun çağdaş dansı ile nostaljik kostümleri birleştirmelerini de hayli başarılı bulmuştum.

    bugün ise a canımşarkısına çekilen klibi incelemeye karar verdim. çünkü bu klip mabel matiz'in tarzı ve duruşu hakkında çok şey söylüyor. şimdi dört buçuk dakikalık bu klibimiz içerisinde hangi ögeleri barındırıyor, bunları nasıl bir araya getiriyor bir bakalım.

    klibimiz retro bir kasetçalara maya kasetinin konulmasıyla başlıyor. genelde kliplerde aşırı kısa planlar kullanılır. burada da aynı yöntem ile bize hızlıca mekan tanıtılıyor. mekan tanıtımı sırasında ufak ancak çok özenli şekilde hazırlanmış detaylar var. kasetçaların üzerinde hafifçe sallanan dantel, kasetçaların altına serilmiş ve üçgen şekilde sarkıtılmış örtü, kitaplıkta görülen heykelli saat, mobilyalardaki işleme, yeşilçam sevgisini gösteren türkan şoray işlemesi, kristal avize gibi detaylar bize geleneksel bir evde olduğumuzu işaret ediyor. ancak bunlar ufak detaylar, bu fikrin altını çizen asıl nokta ise mabel’in ilk görüldüğü planda arkasında bulunan dev vitrin ve sandalyeler oluyor.

    daha sonra isteme ve kına sürecini yönetecek olan teyzeleri şipidik terlikleri giyerken görüyoruz. burada görüntünün doğal olması için ellerinden gelen her şeyi yapmış klip ekibi. çünkü teyzelerin kapının önünde hafif topuklu arkasından bağla tutturulan ayakkabıları bırakıp her evde olduğu gibi farklı farklı, kullanılmaktan formunu kaybetmiş terliklere geçiş yaptığını izliyoruz. buradan mabel’i kınadığımı da belirtmek isterim. çünkü kendisi belli ki evinde misafir terliği bulundurmuyor ve gelen kafile kalabalık olunca balkondaki terlikleri de mecburen devreye alıyor.

    bu durum böyle detaylara benden 128 kat daha hakim olan teyzelerin de tabi ki gözünden kaçmıyor ve eve girişlerinde çok da memnun olmadıklarını bakışları ve duruşlarıyla hissettiriyorlar. teyzelerin etrafa attığı inceleyici bakışlar bize klibin ana çatışmasını da anlatıyor. bu klipte post-modern ile gelenek karşı karşıya geliyor. gelenek teyzeler üzerinden işleniyor. bu kadınlar dünya hakkında çok bir bilgiye sahip değiller. ne çocukluklarında ne evliliklerinde kendi çevrelerinden uzaklaşmalarına çok izin verilmemiş. birçok insan da bu gelenekçi bakış açısını “mahalle baskısı” ya da başka bir slogan altında sert şekilde eleştirir. toplumun geneline baktığınızda bu eleştirilerin haklılık payı olduğunu da söyleyebiliriz. ancak mabel’in derdi kavga etmek değil, gelenekle bir araya gelip bir sentez oluşturmak, kendisine nefes alacağı bir alan yaratmak ve mabel matiz olarak var olabilmek. bu yüzden zaten geleneğin temsilcisi olarak sevimli teyzeleri seçmişler klipte.

    mabel misafirlerini karşılamaya geldiğinde bu uyumsuzluk da bize hissettiriliyor. burada kadınlar kendi aralarında konuşuyorlar ama mabel ile aralarında bir diyalog gelişmiyor. hatta teyzelerden bir tanesi başını olmaz anlamında geriye atıyor. ancak mabel terliklerden yediği golü burada devam ettirmiyor ve teyzeler “hararet”lerini alsın diye onlara kolonya ikram ediyor. teyzeler bir an rahatladıktan sonra da mabel’in aşırı geleneksel hazırlanmış bir kahve tepsisiyle geldiğini görüyoruz. burada kahve fincanlarının motiflerinden güllü lokumların servis edildiği kasenin ayaklı ve kulplu olmasına kadar hiçbir detay es geçilmemiş. böylece post-modern duruşlu mabel’in aslında gelenekten kopmadığı, gelenekseli temsil edilen kişiler tarafından anlaşılmış oluyor.

    kahveler belli ki beğeniliyor. daha sonra gelen kahve falı ise buz kırıcı işlevi görüyor. fal bittiğinde mabel’in mutlu ve rahat bir şekilde çektiği “amin” de aradaki bağın kurulduğunun bir işareti. zaten daha öncesinde teyzeler adeta bir duvar gibi tek sıra halinde oturuyordu. bu noktadan sonra ise mabel daha ortaya geliyor ve teyzeler ile bir çember oluşturup konuşmaya başlıyorlar. muhabbet ise teyzelerin ve mabel’in gülen yüzlerinden anlaşılacağı üzere iyice koyulaşıyor. hatta samimiyet bıçağa takılan elma diliminin ikram edilmesine kadar geliyor.

    kına sahnesi mabel’in geleneği ne kadar iyi özümsediğini bize tekrar gösteriyor. kına yakılmadan önce altın gelsin diye avucunu açmaması bu tür geleneksel kodları bilmeyen bir insanın atlayacağı detaylar hep. klibin son kısmında da gelenek ve post-modern bir araya geliyor. teyzeler kaşıklarla oynarken mabel onların tam ortasında kültürü yenilikle sentezleyebilen birisi olarak, hem onlar gibi hem de kendine özgü bir şekilde dans ediyor. klip de mabel’in teyzelerin elini öpmesiyle son buluyor.

    mabel matiz, yaptığı işlerde post-modern dokunuşları olan ancak gelenekten asla kopmayan bir insan. bu klipte de görüleceği üzere bir yanı sezen aksu evet ama bir yanı da david bowie'ye bakıyor. mabel matiz'in tarzını anlatmak için bu klibi seçme nedenim de tam olarak bu. öyle bir sanat yönetimi ve akış belirlemişler ki klipte "bir sanatçı olarak mabel matiz kimdir?" diye sorduğunuzda tek bir video size cevap olabiliyor.

  • "bak yavrum; insanlari degistiremezsin. benim bahcem var disarida; ekiyorum, biciyorum, istedigim gibi sekillendiriyorum. emek veriyorum, karsilik aliyorum. ama senin malzemen insan, insanlari istedigin gibi sekillendiremezsin. emek versen de bekledigin karsiligi alamayabilirsin."

  • hırsızlık, cinayet, tecavüz mahkumu adi suçluların bulunduğu hapishane koğuşlarında pek bulunmazlar.
    ancak siyasi suçluların koğuşlarında bol miktarda bulunurlar diye tahmin ediyorum.

  • hadi üçünden birini tutmasını anlarım, "şirin buluyordur" diyip geçerim...
    başka vasıfları üstün çıkıyorsa kişinin iki tanesini bile tutmasını kabul edebilirim.

    ama hem coyote varken road runner'ı,
    hem tom varken jerry'i,
    bir de sylvester varken tweety'i tutuyorsa bir insan, orda sınırımı çizerim.

    "tamam kardeşim," diye düşünürüm, "pratik zekaya, azme, yeteneğe, doğallığa prim vermiyormuşsun sen." diye de eklerim.

    zira tom da, sylvester da, coyote de yemek için istemektedir karşı tarafı. bu kadar normal, bu kadar doğaları gereğidir yani.

    anında uzaklaşırım sonra oradan;
    hollywood tarafından eziyet üstüne eziyet gören tüm kıvrak zekalı çizgi karakterler adına sigaramı yakar, dalarım uzaklara...
    tom'un jerryi doyasıya yediği, coyote'nin her dahiyane kapanının çalıştığı bir dünya düşlerim.

  • gerizekalı gibi videonun tamamını izlemeden gelip yorum yapmayın. kadın kürtçe konuşan kadını stüdyodaki kızlara kürtçe hakaret ediyor diye yayından aldı. lafın sonunu başıyla birleştirip algı kasmaya çalışmayın.

  • sistemi rahatsız etmiştir.
    neden içinde bulunduğu durumu paraya çevirmiyor?
    voleyi vurup köşeyi dönmüyor?
    evlenme programlarına çıkıp sirk hayvanı rolü üstlenmiyor?
    fırında çalışıp bize dürüst mütevazi rolü mü oynuyorsun?
    al işte cezanı bul, çalıştığın yeri deşifre eder, seni yine sistemin içine çekeriz. oraya gelip sana laf atanlar olsa, kavga etsen, aksiyon yaşansa ne güzel ne güzel.

    bu ülkede biri azıcık da olsa doğruları yapsa, herkes rahatsız oluyor. çünkü dürüst, namuslu biri, böyle olamayan herkesin seçimlerini sorgulatıp, kötü hissettiriyor. o yüzden yaşama şansı yok. mutlaka tüketilmeli. yok edilmeli.

  • hayatının sikilmesi saniyeler alır, daha fazlası değil.

    şu an senin için problem olan şeyleri bir kağıda sırayla yaz. hayatını zindana çeviren, seni deli eden sorunları yaz. yaşamını çekilmez kılan dertlerini. hayattan soğutan şeylerin tümünü alt alta sırala...

    --- spoiler ---

    trafikte seyrediyorsun, sadece bir kaç saniye gözünü yoldan ayırdın. telefona ya da radyoya baktın. gözünü alan bir tabelaya takıldın. iş yerinde yaşadığın tartışmayı düşünüyorsun.

    dikkat et !!! frene bassss !!!

    az evvel bir çocuğa çarptın ve çocuk çarptığın an öldü.

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    gürültü yapan üst komşunu uyarmak için üst kata çıktın.

    neden sana bağırıyor ki ? o da ne sana vuracak mı yoksa ?

    bu adam kendini ne sanıyor !

    attığın tek bir yumruk adamın kafasını merdivene çarpmasına sebep oldu. az evvel üst komşunu öldürdün.

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    telefonun nasıl da ısrarla çalıyor. ısrarla, ısrarla ve ısrarla.

    o da ne 4 cevapsız çağrı. ablan aramış. abin de aramış.

    az evvel annen ve baban trafik kazası yapmışlar. araçtan sağ çıkan olmamış.

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    kaç gündür omzun ağrıyor ve sen doktora yeni mi gidiyorsun !

    metastaz mı ? o da ne demek ?

    akciğerindeki kanser kemiğe mi sıçramış. oysa sadece basit bir omuz ağrısıydı.

    son evre mi ?

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    hayatının sikilmesi saniyeler alır, daha fazlası değil.

    elindekilerin keyfini çıkar. çevrendekilerle mutlu ol. sevdiğin insanların bunu hissetmelerini sağla. yaşamaya bak. hiçbir şey sandığın kadar uzun sürmeyecek.

    edit : (bkz: sma hastası gökalp’in kahramanı ol kampanyası)

  • görevde olmadığı hâlde bunu alan memur kardeşimize bir ikramiyeyi de çok görmesin bu devlet.

    helal olsun.

  • üniversiteden yeni mezun olmuştum. babamın bir arkadaşı vardı ve adamın marketler zinciri vardı. askere gitmeden boşta kalmayayım diye babam gidip görüşmemi istedi. her neyse şirket sahibi "tabi gelsin insan kaynakları müdürümüzle görüşsün açıkta bir pozisyon vardı ama ne olduğunu bilmiyorum konuşsunlar başlasın hemen" gibisinden bir şeyler söylemiş. şirketin genel müdürlük binasına gittim insan kaynakları müdürüyle görüştüm. adam özgeçmişime baktı bana baktı "ya açık konuşucam, biz raporlamaya eleman alıyoruz ama sen bizi aşarsın. burda fatura falan girecek birini arıyoruz ayıp olur sana. illa çalışmak istiyorsan çalış ama ben şahsen lise mezunuyum sen hesap et" dedi. egom tavan yapmıştı ve umursamazsa "ehh tamam ben bi düşüneyim dönerim size yeaa" deyip eve dönmüştüm. babama "ya baba adamlara ben çok fazlaymışım. eğitim ve birikimlerimle ezermişim, ondan reddettim" deyip odama geçtim ve ultima online oynamaya devam ettim.