hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • kendisiyle 2 yıl önce 2-3 kere aynı masada bulunmuştum. o zamanlarda kaç tane arabayı haşat ettiğiyle, istediğimi yaparım kimse birşey diyemez havasıyla konuşuyordu. sonradan sinan çetinin oğlu olduğunu öğrendim ki onu da kendi babasının çalışanların çoğunu minimum maaşla çalıştırdığını gururla anlatarak ve bunun şark kurnazlığı değil ticari zeka olarak gördüğünü söylüyordu.

    o zamanlar kendisiyle tanışma sebebim bir arkadaşımla olan muhabbetleriydi. daha sonra arkadaşımla aralarındaki şeyi bitirmişler. sebep ise rüzgar çetinin arabayı manyak gibi kullanması, arkadaşımın korkuyorum, düzgün kullan demesi üzerine kavga etmeleri ve en sonunda kendisine hakaret etmesi olmuş.

    haşat ettiği arabalarla, ve babasının insanları az maaşla çalışmaya zorlamasıyla övünen biri için hiç üzülmüyorum açıkçası. keşke hayatını kaybeden polis emniyet kemerini taksaydı da çocuklarını babasız bırakmasaydı. zira bazılarının babaları çok güçlü, onlara birşey olmuyor.

  • copa sudamericana finali ilk ayagi olmasindan dolayi o ucakta muhtemelen sadece futbolcularin degil, takimla iliskisi olan diger kisilerin de (yoneticiler, aileler, arkadaslar) bulundugunu dusunmek gerekir. neyse ama, demek istedigim bu degil.

    sabah ntvspor'u izlerken denk geldim. adamlar yari final macinin sonunda elenmenin esigine gelmisler ancak 2-3 mucizeyi bir arada yasamislar. cizgiden cikan sutlar ve inanilmaz kurtarislar sonrasinda finale yukselmeyi basarmislar ve muthis bir sevinc yasamislar.

    yari final macinda yasanan onca mucizenin son buldugu nokta ise maalesef elim bir ucak kazasi. bu bizim gordumuz hikaye. kim bilir bilmedigimiz ne mutluluklar, mucizeler bu kaza ile son buldu.

    bunlari dusunup uzulmekten, bos bos bakmaktan baska bir sey gelmiyor elden.

  • ne demiş fuzuli; mey biter saki kalır. her renk solar haki kalır. ilim insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır.

  • sanırım üniversitenin amacını henüz kavrayamamıştır. boşa derse girdiğini söyleme sebebi, profesörün yoklama almamasıydı.

    türkiye'nin gelişmeme sebebi işte ne yazık ki bu zihniyet. gençliğin derse boşuna geldiğini düşünmesi çok acı.

    not: derse asistan olarak katıldım. konuyu benim mesleğim olarak algılamayın. sadece örnek vermek için söyledim yukarıdakileri. sabahın köründe başlayan bir ders değildi. 11.30'da başladı. hoca prensip gereği yoklama almıyor, dersine katılımı da inanılmaz fazla. sınıfta 110 öğrenci varsa, 90'ı kesinlikle dersine geliyor. öyle yorgun, argın, yaşlı birisi de değil. 45 yaşında profesör olmayı becermiş, mesleğini seven, sevdirmeye çalışan birisi. konu akademisyen değil. zaten yoklama almasa o sınıfı dolduramayacak kapasitedeyse, kürsüyü bırakması gerekiyor her görevlinin.

    gelelim üniversite öğrencisine, son 4 yılda yaptığım bir gözlem var. yeni öğrencilerin hepsi çok zeki ama tembel. üniversite öğrencisinin başarısızlık nedenleri başlığına da yazmıştım. akademik istekten yoksunlar. bu istek olmayınca haliyle akademisyenler rahatlıyor.

    azerbaycanlı bir öğrencinin türkiye'deki üniversite ve akademisyenlerle ilgili acımasız bir eleştirisi vardı, "türk öğrencilerinin bilimden anladığı isim yapmış 3-4 üniversiteden birisine gidip hiçbir şey öğrenmeden, ancak dersleri geçmek uğruna konuları ezberlemektir."

    bu söylediğim öğrenci zihin olarak üniversiteyi kavrayamadıysa, sıraları eskitmekten başka ne iş yapıyor?

    mustafa inan'ın hayat hikayesi bir bilim adamının romanında bu durum çok güzel açıklanmış oğuz atay bu durumu.

    "...efendim, bir bahçıvanın oğlu olan gauss, daha ilkokulda okurken kendini göstermiş. birg ün öğretmenleri yaramazlık yapan sınıfa bir ceza vermiş: birden yüze kadar sayıları toplayıp getirin bana, demiş. herkes hesap yapmış, sayfalar doldurmuş. gauss bir kaç dakika düşündükten sonra defterine bir satır yazıp hocaya uzatmış. 'nasıl olur canım' demiş öğretmen, 'senden akıllısı yok mu?' herhalde yokmuş. öğretmen bile bu kadar akıllı değilmiş. 'çok kolay öğretmenim,' demiş gauss, birden yüze kadar sayıları düşündüm: ilk sayı bir, son sayı yüz. toplamları 101 ediyor. sonra, baştan ve sondan iki sayıyı düşündüm: 2 ve 99. onların toplamı 101. sonra 3 ve 98, sonra 4 ve 97... hepsinin toplamı 101. bu 101'lerden ne kadar var? yüzün yarısı kadar. öyleyse 100/2 ile 101'i çarparım. istediğiniz toplam 5050 olmalı'. öğretmen şaşırdı; çünkü bu metod matematik dünyasında bilinmiyordu henüz. küçük gauss'un bulduğu yeni bir formüldü. 100 rakamıyerine 'n' sayısı konulursa, 1'den 'n'e kadar sayıların toplam formülü çıkıyordu ortaya n(n+1)/2. öğretmen ertesi gün gauss'a, bulabildiği en iyi matematik kitabını satın alarak hediye etti..."

    bu hikayenin adı ülkemizde eksik olan sistem diye devam ediyor kitapta. sonra ekliyor oğuz atay,

    "sistemi anlamak için" dedi profesör, "daha doğrusu, sistemin gerisindeki matematik düzeni anlamak için, formüllerin gerisindeki matematikçiyi, onun nasıl düşündüğünü sezmek gerekiyor. bunu öğretmiyorlar size; belki liseden sonra da öğretmiyorlar, hiç öğretmiyorlar. matematikçinin neden ve nasıl düşündüğünü hiçbir zaman bilmiyorsunuz belki. matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. sayıların ve eski yunanca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın tek amacı sınıf geçmek olur"

  • annemin bana üç aylıkken hamileyken çektirdiği bir fotosu var, kadın alien sürüsü doğuracak gibi dostlarım. oburiks gibi göbek var. bıraksan 9 ayın dolmasını beklemeden oracıkta nijerya milli takımının ilk on birini doğuracak gibi. şimdi yıllar sonra yanıma sırayla utaka, etuhu, yakubu falan gelse "biz de senin kardeşiniz" dese, hiç ses çıkaramam, o göbekten beklerim çünkü. gerçi nihayertinde çıka çıka ben çıktım o da ayrı konu.

    bir de tv8'i ayakta tutan isimlerden biri olan ebru hanım'a bakıyorum, 6 aylık hamileymiş yanılmıyorsam, karın ip man karnı gibi, bruce lee karnı gibi, inanılmaz bir şey, nazar değmesin hey maşallah diyorum. peki benim annem niye öyleymiş lan? bu işte de bir tuhaflık var kardeşim. ya annemi inceleyin, ya ebru'yu...

  • kilise ve cemevleri imkanlarınca mekanlarını başından bu yana depremzedelere açtı ve insanlara yardım etmeye çalışıyorlar.

    video'da konuşan insanların şikayet ettiği ise, bunlar gelenlere insan gibi davranıyor, çevresini temiz tutuyorlar. nasıl bir kültürden geliyorlarsa, böylesi bir şeyi, ancak özel eğitimli insanların yapabilceğini düşünüyorlar. yok, biraz karşındaki insana saygılı davranmayı ögrenirsen yeter, insana insan gibi davranılması gerektiğini umarım ögrenirler.

    diyanetin başından itibaren, tüm personalini ve imkanlarını depremzedelerin hizmetine sunması gerekirdi. bir tek camiden depremzede çocuklara ali babanın bir çiftliği var şarkısını okuyan eski imama rastladım, onu bu eleştirilerden ayrı tutarım.

  • akp'nin tsk'sının yaptığı açıklama. adamlar ne durma gelmiş ki "gereği yapılacak" bile diyemiyorlar. aferin akp seçmeni türkiye'yi dört bir koldan çökertmeyi başardınız.

    ayrıca "sabrımız taşmak üzere" yazmayı unutmuşlar.

  • - kadın olduğu belirt checked
    - güzel olduğunu söyle checked
    - modellik yaptığını ekle checked
    - genç olduğunu unutma yaşını belirt checked
    - arayıştasın her yola gelirsin checked

    artık yeşili bekleyebiliriz.