hesabın var mı? giriş yap

  • - evet arkadaşlar bu maçta da turan taktiği ile oynayacağız. orta saha ve forvet, baskıdan bunalmış gibi yapıp defansa gelecek, adamları üstümüze çekip sonra hep beraber saldıracağız.

    - reis her maç turan taktiği uyguluyoruz, artık rakipler bizi çözdü. 4-4-2 oynasak olmaz mı?

    - olmaz lan... turan taktiği ile kazanacağız maçları. bolca ver kala girmenizi istiyorum sizden.

    - ver kaç olmasın o reis?

    - kaçmak yakışmaz ülkücüye, verip yerinizde kalacaksınız. o yüzden ver kal diyorum bu taktiğe.

    - reis sen teknik direktörlük lisansını nerden almıştın?

    - başkoymuşuuuum türkiye'min yoluuuna... ırmağının akışınaaaa ölürüm türkiyem ölürüüüm türkiyeemm...

    - ne zaman bu soruyu sorsam böyle yapıyorsun reis ya...

    - sus lan!!! sen de söyle, siz de söyleyin lan, maç öncesi motivasyon şeysi olsun... mavi boncuuuk takışınaaa ölürüüüm türkiyeem, ölürüm türkiyeemmm..

    --- spoiler ---

    fanatik: "fındık mideye oturdu: türkgücü ülküspor: 0 - fındıklı idman yurdu: 9." teknik direktör baybars: "futbolcularım maalesef taktik anlayıştan uzak bir oyun sergilediler. yenilgi kaçınılmaz oldu. türkgücü olarak iyi yerlere geleceğimize inancım tam. teşkilattaki arkadaşlara çok selamlar sevgiler.."

    --- spoiler ---

  • bunlardan biri bana uçakta denk gelmişti. hem de 10-11 yaşındayım; ilk defa uçağa biniyorum, annemlerden ayrı oturcam, gökyüzünü seyredicem falan hepsinin heyecanıyla girmişim uçağa. geliyorum koltuğa, yerimde yaşlıca bi emmi oturuyo. hostese söyledik geldi uyarmaya, amca kulağım duymuyor ayağına yattı, anlamazdan geldi, kem küm etti kalkmadı ya la. hostes de ezikledi beni "kalkmıyor napym" falan diye uğraşmadı. tarrak gibi koltuğa kalmıştım. ulan aynı sıra bile değil, nasıl bi yüzsüzlükle oturdun anlamadım. uçakta dolmuşçuluk yapmanı geçtim ufacık çocuğun hayalleriyle oynamak nedir amk. travma resmen. bütün yol ağlamamak için zor tuttum kendimi. belki pilot olacaktım şimdi, uçaklara küstürdün beni. belki insan sevecektim biraz, soğuttun amk. o zaman da emindim duyduğundan, hala da eminim dayı. sen gençsin daha çok oturursun cam kenarına diye mi düşündün bilmiyom ama yakışmadı bro, hiç yakışmadı.

  • annenin yakın arkadaşlarından oluşan bir whatsapp grubuna katılmasıyla asıl etkilerini hissedersiniz. her gün kadim dostlar whatsapp grubunda neden onun da özlü sözler içeren görseller paylaşamadığı, o görselleri bulanların nasıl bulduğu (- "kızları buluyor tabi onların sen bana hiç bulmuyorsun") ama kendisinin bulamadığı, ayşe hanım'ın son gönderdiğine nasıl bir cevap yazması gerektiği ayrı bir olay oluyor. ama grubu okuması çok zevkli ehehe:

    - günaydın hanımlar bugün hava yağmurlu
    - günaydın neclacığım, evet hava yağmurlu
    - kızlar günaydın (her arkadaş grubundaki gönlü genç teyze) burada yağmur var (2 ilçe öteden bahsediyor asdf)
    - günaydın, nasılsınız, yağmur berekettir
    - günaydın gülerciğim, haklısın. şemsiyenizi almayı unutmayın.

    anne: acaba ben ne yazsam, bir şey söylesene.
    ben: hepiniz yazınca bugün havanın yağmurlu olduğunu nihayet anladım, saolun kızlar yaz ahahsd.
    anne: git.

  • bakın bu öyle alelade bir sorun değil ve hiç kimse bu konuda hiçbir şey yapmıyor.
    bu konuda ne bir haber okudum, ne de bir gündem çalışmasına şahit oldum.

    geçtiğimiz günlerde dayımın oğlunun bir bahis sitesinde hesabının olduğu ve dayımın kredi kartlarını kullanarak burada kumar oynadığını öğrendik.
    bahsettiğim çocuk 17 yaşında bile değil. babasının kimlik bilgileri ile üyelik almış ve binlerce lira kaybetmiş.

    eğer bu konuda bir istatistik çalışması yapılırsa, gençler arasında kumarın korkunç seviyelere ulaştığını göreceksiniz. rastladığım bazı instagram paylaşımlarında gördüğüm yorumlar ve illegal bahis sitelerinin takipçi kitlesi tamamen 15-25 yaş grubu gençlerden oluşuyor. araştırmalarıma göre gençler arasında gates of olympus ve sweet bonanza adlı oyunlar çok popüler.

    illegal bahis siteleri, gençlerdeki işsizlik ve parasızlıkla besleniyor.

    ortalık anne babasının kredi kartlarını patlatan, cebindeki parayı son kuruşuna kadar bunlara kaptıran mutsuz ve umutsuz gençlerle dolu.
    neticede bu insanlar henüz genç ve tecrübesiz, böyle şeylerden medet ummaları ve hatalar yapmaları kaçınılmaz.

    benim dahi telefonuma hiç alakasız numaralardan spam mesajlar geliyor. ben artık bu sitelere el altından imkan verildiğine ikna olmuş durumdayım.
    ekşi sözlük'ü bile dakikasında sansürleyen bir siyasi rejim, isterse bunların fişini anında çekebilir, ama kılını dahi kıpırdatmıyor.

    toplumu, anne babaları da bu konuda bilinçlendirmek gerek. aksi halde çok geç olabilir!

    edit: bir takım sığırlar reklam yaptığımı ileri sürmüş. olum siz ne art niyetli boktan insanlarsınız lan. örnekledim ki farkındalık yaratayım, sorunun odağında bulunan öğelere dikkat çekeyim. bok yeme diyince bokun reklamını mı yapmış oluyorum? sizin ben aklınızı...

    ayrıca daha şimdiden gelen onlarca mesaj, yardım çığlığı... durum sandığımızdan da korkunç. gençler ihmale gelmez, ilgi ve sevgiye muhtaçtırlar. bize düşen onları korumak, sorunu gündemde tutmak ve yetkilileri bu konu hakkında aksiyon almaya zorlamak. türk genci sahipsiz değildir. bu işin peşini bırakmayalım.

    mesajların sadece bir kısmı;

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    ek: arkadaşlar hepinize dönüş yapabilmem ve yaşadıklarınızı paylaşabilmem imkansız. bizler bu konuda daha fazla ne yapabilir, hangi önlemleri alabiliriz? lütfen sorunun çözümüne yönelik geribildirimlerde bulunun ve enerjimizi oraya yönlendirelim.

  • hayattaki en büyük arzularımdan birisi şudur: bir gün tek başıma bir anket yapmak istiyorum. türkiye'yi il il gezip çocuklarla konuşacağım. bakalım en sevdikleri şarkıcı yonca evcimik mi... yeter lan. bu yonca evcimik'in yıllardan beri "beni en çok çocuklar seviyor, çocuklar bayılıyor bana, yoncimik'im ben zaten, bebeğim de çıktı, alıp oynuyorlar, fankulübümün çatısı çocuklar, çocuklar beni dinlemeden yemek yemiyormuş, kasetimi alan çocuklar erken konuşuyormuş, çocuklar beni çok seviyor, çocuklar bana bayılıyor, zaten beni çok seviyorlar, en çok beni seviyorlarmış, yonca abla diyorlar bana, çocuklar şöyle, çocuklar böyle..." demesinden fenalık geldi. gidip konuşacağım yarınımızın teminatları çocuklarımızla... diyeceğim ki böyle böyle diyor bu, hakikaten böyle böyle mi?

    yoncimik'in bu iddiasını araştırmaktır benim arzum, evet. bu araştırmanın hemen ardından bir başka araştırmaya girişmek istiyorum: jean claude van damme'ın alnındaki şişliğin nedeni ne? ilk filmlerinde "herhalde filmi çekerken darbe aldı van dam" diye düşünüyordum. ama adam toruna torbaya karıştı, alnındaki o pinpon topu büyüklüğündeki şişkinlik aynen duruyor. sebebi ne acaba? gerçekten merak ediyorum.

    üçüncü araştırma konum da şu olacak: izel 'i her görüşlerinde ya da izel'in herhangi bir parçasını her duyduklarında "izel yıllardır bir çare bulamadı şu cildine, aslında sesi de kendi de çok güzel, parası da var belli, ama çare bulamadı bir türlü kızcağız... demek ki bu kızın cildinin tedavisi zor" şeklinde geyik çevirenlerin ruhsal dünyalarını çözümlemek.

    son araştırma konum ise başlığımızda gizli. annemiz neden elektronik eşyaları dinlendirmek istiyor? sebep ekonomik gerekçelerse bunu neden açıkça söylemiyor bize? neden aşağıdaki diyaloğu yaşıyoruz?

    - oğlum kapat hadi şu bilgisayarını biraz...

    - bi' dakka bi' işim var.

    - oğlum kapat hadi, kaç saatir açık dinlensin biraz...

    - ya dur anne bi' dakka

    - kapat dinlensin... senin de gözün dinlenir...

    bilgisayar dinlense ne olur, dinlenmese ne olur? illa bir dinlendirme tutkusu. bilgisayar... o olmadı, gözümüz. illa dinlendirecekler. ha keza televizyonda da aynı şey. "kapat da biraz dinlensin televizyon"... şimdi bu nedir allahaşkına? televizyona duyulan bu şefkat, bu merhamet nedir? gerçekten anlaşılmaz bir tutku. ha şimdi bazılarınız çıkıp elektronik eşyaları dinlendirmek annelere özgü bir durum değil... bazı tv kumandalarında sleep tuşu var, yani mantık aslında aynı baboli derse; onlara da derim ki o televizyonu o kumandayı yapanların da bir annesi olduğunu unutmayın.

    unutmayalım ki bir soni'nin, bir toşiba'nın, bir elci'nin, bir filips'in, bir simens'in de annesi vardı ve bugün kumandamızda sleep tuşu varsa, bu büyük ihtimalle, bu televizyonu-kumandayı üretenlerin annesi yüzünden olmuştur. e sen adama iki de bir "toşiba oğlum kapat şu televizyonu da dinlensin biraz" dersen o da televizyon yaptığında, kumanda yaptığında oraya o sleep tuşunu koyar... haklı mı? bence haklı. delirttiniz çünkü...