hesabın var mı? giriş yap

  • abd'de durum çok farklı. evler betonarme değil, ahşap konstrüksiyon olarak inşa ediliyor ve çoğu eski. 100 yaşından yüksek ahşap evlere çok sık rastlanıyor. hatta iç savaş döneminden kalma evler bile restorasyonla kullanılmaya devam ediliyor. odalar alçıpanla bölünüyor. yumruk atarak elinizi duvarın içine sokabilirsiniz. veya ahşap/alüminyum profile denk getirip kırabilirsiniz. *

    buradaki püf nokta ahşap konstrüksiyonun betonarmeye göre çok daha uzun ömürlü olması. betonarme bir evin ortalama ömrü 60 yıl iken ahşapta bu süre 400 yıla kadar çıkabiliyor. evler çoğu zaman anne babadan kalıyor ve yeni mirasçı ufak tadilatlarla oturmaya devam ediyor. ihtiyaca göre ev büyütülebiliyor veya garaj gibi eklentiler yapılabiliyor. inşa etmesi de daha kolay.

    yani türkiye eğer şehirleşmeyi banliyo gibi müstakil evlerle yapacaksa betonarmeyi bırakıp ahşap inşaya geçmesi gerekiyor. ancak kişi başı yıllık geliri 10 bin dolar olan ülkede insanlar 250 metrekare, çift katlı müstakil evlerde oturamaz. sürdürülebilir değil. en basitinden ısıtması, soğutması çok zor olacak. bu evlerin bakımı daha maliyetli olacak. alana yayıldığı için şehir de büyüyecek ve otomobil kullanmak neredeyse zorunlu olacak. bunun da ülke üstüne getireceği ek enerji maliyeti var.

    en mantıklısı 2 katlı, 150 metrekare 4 daireli bloklar şeklinde şehirleşmek. ingiltere'de tercih edilen bu. amaç ısı kaybını düşürüp enerji verimliliği sağlamak ve şehiri daha küçük alana sığdırmak.

    terraced house

  • yazın iyiden iyiye kendini hissettirdiği şu günlerde sağlıklı bir alternatifini ararsaniz benim güzel bir tarifim var.

    malzemeler:

    - 5-6 su bardağı su
    - 5 tatlı kaşığı çay (ya da iki poşet cay)
    - 1 şeftali
    - isteğe göre 4- 5 tane çilek
    - 1 dilim limon
    - 1 tatlı kaşığı bal ya da şeker( bu kısım damak zevkinize kalmış, miktarı daha da arttırabilir ya da hiç eklemeyebilirsiniz)

    çayı 2.5 su bardağı su ile demliyoruz. yaklaşık 10 dakika beklettikten sonra sürahiye aktarıyoruz. bu arada şeftali ve çilekleri püre haline getirip kalan su ile birlikte kısık ateşte kaynayana kadar pisiriyoruz. ince bir tulbentten geçirerek posasini alıyoruz . (tülbent yoksa ya da ben meyveli severim derseniz meyveleri dilim dilim kesip püre haline getirmeden suyunu çıkartın, meyvelerle birlikte çaya ilave edin) bal ya da şeker ekleyecekseniz bu aşamada ekleyip iyice karıştırıyoruz. meyveli suyu da sürahiye ekledikten sonra bir dilim limonu 4 parcaya ayırıp içine atıyoruz.

    karışımın bir kısmını buz kalıplarına koyup buzluğa atıyoruz. sürahideki çayı 10 dakika oda sıcaklığında beklettikten sonra birkaç saat buzdolabında bekletiyoruz. icecegimiz zaman cayli buzları da içine ekliyoruz. isterseniz limon ya da şeftali dilimi de ekleyebilirsiniz.

    hem sağlıklı hem ferah hem de lezzetli bir icecegimiz oluyor. deneyen herkese şimdiden afiyet olsun efendim .

  • 2002'de türkiye krizin etkisinden yeni yeni çıkmışken erken seçim lafını ortaya atıp bunalmış halkı "yeni umut" akp'nin kucağına atan,

    2007'de cumhurbaşkanlığında akp'ye destek çıkan,

    2015'te daha seçim akşamı akp'nin 13 yıldır ilk defa iktidardan düşürülebileceği gün çıkıp yine erken seçim isteyip halkın, "bunlar bi bok yapamayacak biz yine akp'ye verelim" diye düşünmesini sağlayıp kasımda akp'yi tek başına iktidara taşıyan,

    ve nihayet ortada uzun zamandır lafı bile dolanmayan başkanlığı durduk yere gündeme getiren devlet bahçeli'nin atacağı düşünülen kazık :)

  • tam üstümde oturan komsumun spor salonu var. o yuzden cok erken kalkiyor. kendisi de masallah vucut yapmis iri kiyim.sabahin korunde gurultulu bicimde uyaniyor. sanki yataktan cikmiyor, dusuyor. adamin sabah rutinini ezberledim.ve seslerden anladigim kadariyla şöyle bir sey kabaca; yataktan düşme, bu dusme sonucu agriyan basina buz almak icin mutfaga depar atma, buzu kafaya dan dan dan diye vurarak aciyi azaltma, buz kafada kirilinca sangir sungur sesler esliginde biraz da ovarak devam etme, banyoya gidip suyu dibine kadar acip tazyigini kontrol etmek, yeterince tazyikli degil diye sinirlenip konkordotttooooo diye kukremek, kosarak yine odaya gelip laps lups diye zırh giyinmek (pamuk ses cikarmiyor cunku) sinirle dolap kapilarini carpmak ve en son kilicini kalkanini kapip celik kapiyi da vurup saniyorum tazyik sikayetini belediyeye iletmek uzere evden cikmak. uyku sersemi hep boyle hayal ediyorum. o lambur lumbur yuvarlanirken merdivenlerden ben tekrar uykuya daliyorum. evet benim komsum yuvarlanarak iniyor, herhalde badicilere ozgu bir stil bu bilemiyorum. normal inmeyle o ses çıkmaz.
    edit.

  • - hede: iyi günler efendim ben hede, hödö beyle görüşecektim.
    - sekreter: hı hı, bi saaniyeeeaa bekletceeem... (müzik çalmaya başlar)

    (30 saniye sonra müzik kesilir)

    - s: hede bey, hödö beyin telefonu meşgul. 10 dakika sonra tekrar arar mısınız?
    - h: benim telefonum kendisinde var, beni arattırabilirseniz memnun olurum.
    - s: siz ararsanız daha iyi olur efendim.
    - h: neden?
    - s: ben söylemeyi unutuyorum çünkü...
    - h: tıssss...*

  • bazen giriyorum bir tane su alıp çıkıyorum ona bile bağımsızlık bildirgesi gibi fiş veriyor kasalar. bence de kağıt israfı

  • yer: budapeşte
    mekan: iş sonrası gidilen bar
    sene: 1990
    dramatis personae: cs, irlandalı adam, ingiliz adam

    ingiliz: ne işiniz var kıbrıs'ta?
    cs: sizin irlanda'da ne işiniz varsa bizim de o işimiz var (bkz: hedef saptirma)
    irlandalı: hop hop, bazılarımız istiyor ingilizleri
    ingiliz: bak, gördün mü? sizi isteyen var mı kıbrıs'ta?
    cs: nüfusun yaklaşık %30'u türk orada
    irlandalı: ya aslında bu ingilizler irlanda'da olmasa daha iyi
    ingiliz: niye? ne zararımız var size?

    cs birasına geri döner... görev tamamlanmıştır...

  • "çabuk ve sıcak getirirseniz memnun oluruz" yazdım.
    adam çabuk ve sıcak getirip "memnun oldunuz mu?" diye sordu.

    dumur oldum.