hesabın var mı? giriş yap

  • herkes bu kitapta aşk bulmuş da bu kitap aşkı değil, 1800 lerin başı ingiltere' sinde evlenebilmek için gerek ve yeter koşulları, sınıf ayrımını ve hatta kadının toplumdaki yerini anlatır ve alaya alır usul usul.

    bu kitapta anlatılan dönemde yirmilerinin ortasına gelen kadınlar evde kalmış sayılır. genç kızların iyi bir evlilik yapmaları ailelerinin kendilerine bırakacağı yıllık paraya bağlıdır. bir kadının kendinden alt veya üst sınıftan bir erkekle evlenmesinin uygun görülmediğini, bunun erkek için de aynen geçerli olduğunu ekleyelim. zaten öyle saçma bir zaman ki erkekler evlenirken kadının ne kadar para getireceğine azami dikkat ediyor. kendi geliri az ise, çok sevdiği kadın yerine kolaylıkla belki sevmediği ama geliri fazla bir kadını eş olarak tercih ediyor falan.

    bir de çalışarak para kazanmak kibar çevrelerde ayıp sayıldığı için gelir erkeğin topraklarının kira gelirleri ya da kendileri adına çalışanlar tarafından ekilip biçilmesi ile elde ediliyor tabii. kitapta lizzy' nin dayılarının avukat ve tüccar olduğu için küçümsendiğini okuyorsunuz mesela.

    tüm bunları öğrenerek büyümüş bir erkek, baloda karşılaştığı kadını kendine layık görmüyor. ailesini kendisinden aşağı buluyor. bakın şu allah'ın işine ki bir müddet sonra derin bir tutkuyla sevmeye başlıyor aynı kadını. sonrasında aşkını bir lütufmuş gibi göstererek kadına açılıyor ve reddediliyor hak ettiği şekilde.

    ve olaylar gelişiyor.

    kitabın sonu titanik filminin sonunda geminin batması kadar sürprizsiz. yanlış anlaşılmalar ortadan kalkıyor, kadın karakter erkek karaktere önce minnet duyuyor, akabinde sevmeye başladığını fark ediyor ve mutlu son.

    zaten regency döneminde 20 yaşına gelmiş bir kadın evlenmeyip de ne yapacak? tüm hayat düzeni ailelerin kızlarını iyi bir evlilik yapmak üzere yetiştirmesi, erkeklerin de iyi bir yıllık gelir miras kalacak bir kadınla evlenmeleri üzerine kurulu. aşırı zengin ve çok aşık olup evlendiği kadının parasız olmasını önemsemeyenler de vardır ama onlar bile sosyal statüyü önemsiyor, çünkü o dönemde statü her şey demek. düşünün ki kadın karakterin babası bir beyefendi olmasına rağmen annesinin kardeşleri avukat ve tüccar olduğu için küçümsenmişti ve erkek karaktere layık görülmemişti.

    bu arada yıllar önce orta okul öğrencisiyken ilk kez okuduğumda gurur kısmının romanın kadın karakterini, önyargının ise erkek karakteri temsil ettiğini düşünmüştüm.
    şimdi tekrar düşündüğümde her iki karakterin de aynı anda hem gurur hem de önyargıyı temsil ettiğini görüyorum.

    erkek karakter * konumuyla, kökeniyle, aile ismiyle gurur duyuyor ve bu kolaylıkla kibir olarak adlandırılabilecek şekilde davranışlarına yansıyor. aynı erkek karakter kadın karaktere bazı aile üyelerinin kabalığı nedeniyle önyargılı. bu önyargı ile kadın karakterin kız kardeşini de gold digger olarak görüyor ve bu kız kardeşin gönül ilişkisini baltalıyor mesela başlarda.

    kadın karakter * idrak ve muhakeme yeteceğiyle gurur duyuyor ama ilk karşılaşmalarında kendisini küçümsemesi nedeniyle erkek karakter hakkında ön yargılarına yenik düşüyor. o önyargı ki övündüğü idrak ve muhakeme yeteneğini işlevsiz kılıyor, wickham denen subayın erkek karakter hakkındaki yalanlarına kolayca kanmasına sebep oluyor.

  • twitter'da gördüğüm videodur. bu görüntüyü ve bilgiyi ilk kez görüyorum. şöyle denmiş: türk askerinin tatbikat esnasında hedefleri tam isabet vurduğunu görünce böyle seviniyor. sevinmesine kurban olduğum!

    o ilk anda yüzündeki gülümseme eliyle sevinmesi hani erkekler ağlamazdı

    link edit

    işte o tweet

  • çok rahat, çok profesyonel.

    herkes özgür değil mi? niye adama saldırıyorsunuz amk.

    edit: nasıl eksiliyorsunuz lan böyle ekşici piçler.(kahkaha amk)

    zorunlu edit : eksilendiğimi gösteren bildirim ya da sayı göstergesi yok arkadaşlar sakin olun lütfen

  • her seferinde oluyor.

    - ne okuyon yeğen
    - bilgisayar mühendisliği abi
    - bizim oğlanın makineye bi format atıversene ağır çalışıyomuş çok

    edit: bunu diyen adam buradaymış lan sırayla bütün entrylerimi kötülemiş taşakkürler.

  • hırsız iktidar olamasın diye teröriste oy vermek başlığında yapılmıştır.

    ''terörist teröristliği bırakacağını söylerken, hırsız hırsızlıktan gurur duyuyor.
    ve benim hırsızı cebimden uzak tutabilmemin tek yolu, hdp'nin barajı geçmesi.

    bu yüzden, oyum hdp'ye''

    şöyle açma sapan bir entry dünün en beğenilenlerine girmiş. tek özelliği hdp propagandası yapması.

    başlığı şükela modunda inceleyelim. beğenilme sırasına göre debe'ye giren entry beşinci sıradadır. birinci sırada ise bu entrye cevap olarak yazılan ''türkiye'de bazı tatlı su solcularının içine düştüğü durum. akp'nin iktidar olmaması için pkk yandaşı bir partiye oy vermeyi düşünüyorlar. peki onlara vereceğiniz oy türkiye'ye daha büyük zarar verecek desem? oyunun arttığı her yerde kuzey kürdistan'ın haritasını çiziyoruz diyen bir zihniyete oy vermek nasıl bir etik ürünüdür? bende solcuları etik sahibi insanlar sanırdım, bir düşünceye inanmaya inanmaya oy vermek etik midir? bunu kendinize sorun.'' entrydir. favori olarak da oldukça fazladır.

    haksızlığa karşı durmak isteyen insanların bu kadar küçük bir olayda bile haksızlık yapması iki yüzlülüktür.

    edit: başardık rohan süvarileri! atlarımızı karanlığın ve haksızlığın en dibine sürdük ve galip geldik. dün başlığı açtıktan sonra ssg sözlük yönetiminden ayrıldı ve ülkeyi terk etti! bu bizim zaferimizdir.

    şaka bir yana; sözlük ben dahil binlerce kişinin hayatında değişimlere neden olmuştur. teşekkürler ssg.

  • hala bu adamı savunanlar katıldığı programları izlemiyor herhalde, adamın salladığı/bilmediği ama kesin konuştuğu konulara doğru cevaplar gelince olayı nasıl saptırdığı programlardaki gerçek diyolaglardan örnekleyelim (video olarak burada):

    oytun: virüs dediğin şey küçücüktür, corona virüs her türlü maskeden geçer, hepa filtreden ve n95'ten bile geçiyor, yani ben maskenin hiçbir koruyuculuğu olmadığını biliyorum.
    prof ateş kara: oytun... korona virüs virüsler arasındaki en büyük virüslerden bir tanesi, hepa filtreden geçmesi imkansız, maskelerin koruyucu özelliği vardır.
    oytun: hepaların boyutu değişebilir hocam tabii. bir de eliyle maskeleri oynuyor insanlar, ondan geçirebiliyo bazen

    oytun: deniz suyu ya da tuzlu su corona'ya iyi gelir, virüsü öldürür.
    prof mehmet ceyhan: tuzlu suyun corona'ya hiçbir etkisi yok, öyle bir yayın da yok (who da önermiyor ek bilgi)
    oytun: hocam zaten corona için demiyorum, burnu açar temizler rahatlatır... di mi?

    oytun: ...hepatit a'da bu çok sıktır, yüzde 5-10'lardadır.
    prof ateş kara: oytun, aksine hepatit a'da bu çok nadirdir, rakam 1000'de birin altında.
    oytun: tamam hocam, sözlüde sorsanız kalırdık ehehe.

    kaan yılancıoğlu: dediklerin akademik değil
    oytun: akademik tartışmaya gerek yok, halkımız ciddiye almaz, dinlemez.

    mehmet ceyhan: türkiye ile iran'ın genetik faktörler farklı dediniz ama türkiye'deki insanların yüzde kaçının dna'sının iran'la büyük benzerlikler gösterdiğini biliyor musunuz?
    oytun: hocam şöyle zaten öyle bir çalışma yok zaten, öyle bir çalışma yok.
    mehmet ceyhan: nasıl yok? var öyle bir çalışma yok demeyin, benim kızım (kızı genetikçi ve ödüllü bir çalışma) yaptı, var.

    ender saraç: demir eksikliği varsa kişinin demir takviyesi yapması lazım, şunları yemesini tavsiye ederim...
    oytun: yok buna katılmıyorum demir fazlalığında 'şöyle şöyle' olur!
    ender: evet de zaten demir eksikliği olanlar için dedim en başta
    ateş kara: evet demir eksikliği olanlar için uygulanabilir takviyeler
    oytun: demir tamamlanmalı evet eksik olan için

    oytun: ben eve gidince hep çeşme suyuyla beş kere ağzımı çalkalıyorum, mekanik önlem.
    mehmet ceyhan: onun hiçbir faydası yok, virüs öyle gitmez, temizlenmez.
    oytun: hocam ağız sağlığı için faydalı en azından!! (konuyla alakasız bir manevra gene)

    dara düşen bonus oytun: hocammm bilimde doğru yanlış yoktur !!! yorum vardır yorum!! bir kere de olumlu bakın!

  • 1836'da jean françois paujot isimli bir jamaikalı tarafından üretilmiştir.

    aslında, kendisi kırmızı ve mavi muz (sadece pişirilerek yenilebilir) üretimi yaparken, bahçesindeki ağaçlardan birinde bulunan muzun sarı rekli olduğunu ve pişirmeden yenilebildiğini farketmiş. muz türleri arasında daha kaliteli bir muz üretebilmek için çaprazlama yaparken, bugün bildiğimiz muzu üretmeyi başarmış.

    asıl ilginç olan ise, paujot'ın daha iyi bir muz üretme çalışmaları sırasında bu sarı muzun doğal bir mutasyon sonucu kendiliğinden oluşması. yani bu muz onun çalışmalarının ürünü değil. bugün bildiğimiz tüm muz tarlaları o tek ağaçtan ortaya çıkmıştır. tabi sonrasında çok zengin olduğunu söylemeye gerek görmüyorum.

    ayrıca bugün bildiğimiz muzun meyvesi kısırdır. doğal yollarla çoğalamaz.