hesabın var mı? giriş yap

  • tanım olarak batığımızda günümüzde; bireysel markaları temsil eden basit, ikonik görüntüler şeklinde bir cümle kurarsak garip kaçmaz.örnek kendim olarak çizimle ilgilendiğimden bu tanıma uyan birçok görsel çizmişimdir.

    günümüzde her nereye bakarsak bu tarz işleri yani logo tanımı görmekteyiz bir şeyin ismini bilmemize gerek yok ufak bir resim bize bütün bilmemiz gereken her şeyi anlatmakta.görsel

    bu konunun tarihçesine inersek bu simge ve çizimlerin ne kadar önemli olduğunu
    görebiliriz. insanlar yüzlerce, hatta binlerce yıldır amblem ve imza işaretleri kullanarak kendilerini tanımlayıp farklılaştırılıyor bu önermenin örneklerini belki eski mağara resimlerine koyabiliriz. belkide bu resimlerin amacı iyi bir avcı veya iz sürücü olduğunu ya da iyi bir kabile reisi olduğunu gösteren işaretlerdir.

    fakat gerçek logo diyebileceğimiz işaretler veya bildiğimiz logoların tarihi eski aile armalarına, hiyerogliflere ve sembolizme kadar uzanır. ama bildiğimiz yani logo tanımına uygun olan ve bu kategoriye soktuğumuz ilk görselleri ms 1300 civarında , mağazalar ve barlar için kullandıklarını biliyoruz.

    logonun nasıl geliştiği sorusuna şöyle bir yanıt verebiliriz; o tarihlerde yaşayan insanlar arasında okuma, yazmanın oranı yerlerde sürünmekteydi ve insanlar hanedanlık armalarına toplumsal anlam ve statü atama işlevi verdiler . bu sayede belirli bir renk ve şekil kümesi belirli bir soylu aileyi temsil eder. bu görüntü seti benzersiz bir arma oluşturmak için birleştirildi.

    orijinal amaç biraz farklı olsa da - savaş sırasında dost ve düşman ordusunu tanımlamak için kullanılırdı. bu sayede tasarım öğeleri anlam kazanmış bulundu ve insanların favori markalarını tanımlamalarına yardımcı oldu.

    ingiltere'de 1389'da, ingiltere kralı ıı. richard bir yasa koydu*yasaya göre bira yapan birahanelerin bira yaptıklarına dahi bir tabela asmaları mecburi kılınmıştı aksi halde yaptıkları biraya el konulacaktı. bu durum ingiltere'de işletmelerin işaretlerine hanedan tarzı görüntüler ekleyerek kendilerini farklılaştırmasına yol açtı. yeşil ejder gibi görüntülerin oluşmasına neden oldu. ve bu görüntüler isimlere döndü ve kullanıcıların en sevdikleri bira üreticilerine marka sadakati duygusu geliştirmelerine sebep oldu.

    kağıdın keşfinden ve yaygınlaşmasından sonra johannes gutenberg, 1440 yılında matbaayı icat etti, bu etki logoyu da bir ileri seviye taşıdı.basılı malzemelerin üretiminin çok daha yaygın hale gelmesini sağladı ve modern logo tasarımının çıkışına ön ayak oldu. sonrasında 15. yüzyılın sonlarına doğru, çeşitli matbaacılar eserlerini tanımlamak için logolar kullanıyorlardı. baskı ile daha fazla basılı eser geliyor. 1600'lerin ortalarında düzenli tirajlı ilk basılı gazeteyi gördük. bu durum reklam sektörü ve sanayileşmeyi arkasında arkasında getirdi.böyle bir getiri sanatı da bu kulvara davet etti ayrıca ekonominin insanlar üzerindeki arttı yani bir orta sınıf oluştu ve ilk kez toplumun üst kademelerinde olmayan insanların harcanabilir paraları vardı. bu iki durumda eklenince reklam sektörü parladı 123

    sonuçta firmalar doğal olarak farklılaşmaya itilmiş oldu ve görsel etkini insanlar içinde son derece etkili olduğunu gördüler ve kendi tarzlarını betimleyen simgeler, harfler, renkler ve yazılar kullanmaya başladılar. bu gün dünyadaki çoğu şey logolarla temsil ediliyor.

  • yakında kokusu çıkacak olan olay. müşteriler showroom'da araçların kapısını kapattıklarında bir düğme tetikleniyor ve tok_kapi_sesi.wav sesi hoparlörden veriliyormuş. türkiye'deki satışlarına emisyon hilesinden daha fazla zarar verecektir.

  • yıllar önce sevdiceğimle okulun kafetaryasında oturuyoruz.
    çok seviyoruz birbirimizi fakat bunu hiç söylememişiz birbirimize, o ilk benim söylememi bekliyor bende onun.

    ıvır zıvır muhabbet derken elini tuttum.

    bak dedim şimdi eline parmağımla bişey yazıcam bakalım bilebilecekmisin.

    - bilirim tabi ne varki bunda.

    + bence bilemezsin.

    - taam yaz bakalım görecez.

    avucunun içine parmağımla "seni seviyorum" yazdım.

    kim milyoner olmak ister'de son soruyu bilmiş gibi heyecanlandı sevdiceğim..

    - ahahaha biliyorum biliyorum ne yazdığını.

    + tamam söyle ne yazdım?

    - seni seviyorum!

    + neeey??

    - seni seviyorum.

    + aahhh canım benim yaaa bende seni seviyorum!

    - pisliksin biliyosun dimi..(utandı kıpkırmızı oldu)

    on yıldan fazla oldu, hala seviyoruz birbirimizi.

  • raf ömürlerinin kısa olması. şöyle ki,

    günlük süt güzel olur, taze olur, lakin çabuk bozulur. içinde lanet olası koruyucu maddeler, ıvır zıvırlar yoktur. kendisi iyi ama çevresi kötüdür. bundan mütevellit çarçabuk bozulur doğaya geri kavuşur. karton sütler ise uzun ömürlü, dayanıklı ama katkı maddeli, maskeli, sahte... filhakika uzun ömürlü, ikna ve piyasa gücü yüksektir.

    aynen böyle iyi insanların da koruma kalkanı yok, içi dışı bir, tehlikeye açık, kadri kıymeti bilinmez. herkes nerede çıkarcı, maskeli, sinsi, sahte gülücüklü insan var onların emrine amade. o iyi insanlar da işte napsın içine atıp atıp ülser olsun garibim...

    kendimden bahsediyorsam disko topu olayım...

  • adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir: 'ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim.' adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. kurbağa tekrar dile gelir. -' eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım' yeniden cebine koyar. kurbağa yalvarmaya başlar: -'eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım' adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar. sonunda kurbağa dayanamaz--
    'senin neyin var? sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı soyledim. neden beni öpmüyorsun?'
    sonunda adam konuşur- 'bak, ben bir mühendisim. kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor.'

  • imamoğlu mansur başkana diss atıyor.

    anıtkabir'de yapılan temizlik haberine karşı imamoğlu'nun karşılık vermesi.
    türkiye böyle kapışma görmedi.

    olması gerekenlerin zamanla olacağının göstergesi.
    yıllardır kul hakkı diye yırtınıp dünyanın sayılı zenginleri haline gelen ''büyüklerimizin'' muslukları küçük küçük olsa da kapanıyor.

  • gates - ne sıklıkta güncelleniyor bu sözlük?
    ssg - her saniye
    gates- wow! kaç kişi çalışıyor?
    ssg - 30.000'den fazla.
    gates - (öhh!) ne kadar ödüyorsun onlara?
    ssg - hiç.
    gates - ulan üçüncü dünya ülkelerinde sömürü nereye varmış be höh bee!

  • izlerken utandım.

    bazen sana kızıyorum ama beni utandırdın ekrem abi.

    helal olsun sana. sesin ve konuşman hâlâ aynı. daha çok güvendim şimdi sana.