hesabın var mı? giriş yap

  • 1850den başlayan, 5 kuşağın olduğu benim 37.sırada olduğum tabloda ben de dahil 35 kişinin nüfusu bizim köye kayıtlı. premium gold köylüyüm.

  • ilk 2 bayramda kimse kapımı çalıp şeker istememişti. bu duruma istanbul’da geçirdiğim 4 yılın sonunda alışmak zorunda kalmıştım ama yeni taşındığım bu semtte diğer semtlere göre ‘eski bayramlar’ geleneğinin çok daha az olduğunu bilmek içimdeki heyecanın sönmesine yetmiyordu. tüm bayramı evde geçirdiğim halde kapıma kimse gelmemişti. gerçi önceki 8 bayramdan acı bir biçimde tecrübe edinmiştim alınan şekerlerin kullanılamayacağını. benim de şekerle aram pek yoktu. bu yüzden artık şeker almayı da bırakmıştım.

    sonraki bayram da aynı şekilde yalnız geçmişti. ist.da komşuluk ilişkisi gibi bir kavram yok. hele bekarları/öğrencileri kimse komşu olarak bile görmüyor. bu çok umrumda değildi aslında benim için önemli olan çocukluğumdaki bayramları hatırlatan ve bayramı bayram yapan şeker toplama ritüeliydi.

    bir sonraki bayram(oturduğum semtteki 3. bayram) kapı çalındı. diafonda “kim o?” soruma verilen “bayramınız kutlu olsun” cevabıyla içime neşe dolmuş ve tek basışta sorunsuz açılıyor olmasına rağmen garantiye almak için defalarca otomatiğin düğmesine basmış ve kapıya dikilmiştim. çocuk kapıya gelip “bayramınız kutlu olsun” deyince evde artık şeker almayı bıraktığım için şeker olmadığını hatırlamış ama bu fırsatı kaçırmamak için çocuğa para vermiştim. sanırım bu ikimize de mutlu etmeye yetmişti.
    bir sonraki bayram yine ve sadece o çocuk geldi. bu defa tedbirliydim, şeker almıştım. ondan başka kimsenin şeker toplamaya gelmeyeceğini bildiğim için tüm şekerleri ona verdim. çocuk 3. yıl yanında 6 yaşlarında (sanırım) kardeşini de getirmişti. bu, mutluluğumun iki katına çıkmasını sağlamıştı.

    şimdi oturduğum semtteki 7. yılıma giriyorum. bugün geleceğinden hiç şüphem yok. dün gece marketten şekerlerini aldım ve bekliyorum çocuk. bu defa adını da öğrenmek istiyorum. artık senden “çocuk” diye bahsetmek istemiyorum!

    edit: çocuk tekrar geldi mi diye soranlar oldu. evet! çocuk geldi. ama büyünün bozulmasından korktuğum için adını sormadım. sonraki yılda da yurtdışına taşındım. benim için o hep "çocuk" olarak kalacak.

  • anıl; 1,5 ay yatıp totoyu büyütürken, sadece tipinle kazandığın sms'ler, yaptığın dedikodular... meğer ne çirkin bi adammışsın, 110 tane balık tutmuş bir de sanki tek başına tuttun, adam saatlerce denize dalıp 15 tane balık tuttuğunda balıkların boyunu konuştun yattığın yerden, ya valla erkeklik sizin sandığınız gibi bişey değil oğlum.. hiçbirşey yapmadan şampiyon olursan survivorım diye dolaşacak mısın ortalarda, hiç utanacak mısın acaba? müsvette...

  • debe editi : gercek sayilar aciklansin.

    yani resmen gizledik sayilari...

    kelime oyunu yaparak salginla mucadele eden bakan beyanidir...
    ulan murat emir ve fox da olmasa gercekleri ogrenemeyecegiz...
    haber
    haberde gecen gunluk vaka sayisini yalanlamadi bakan, yani gunluk 30bin sayisi dogru.
    inanilmaz...

    insallah her ölü ölüdür...

    edit: ulan be tecavuz ettiniz mesaj kutuma...

    simdi birine anlatir gibi anlatacagim;
    neymis 28 temmuzdan sonra vaka sayisi degil hasta sayisi yazmislar.
    diyelim okay. hasta yazmaya basladiniz.

    e simdi 1500 civari hasta varken asimptimitik sayi 30bin ise;
    28 temmuzda 963 vaka belirtmisseniz 29 temmuzda hasta sayiniz 20 de 1 olmali...
    hadi 20 de 1 degil, 10 da 1 olsun, hadi lan ayaginiz alissin 5 te 1 olsun.
    kac olmali?
    200 hasta olmali minimum...
    peki kac hasta var 942.
    görsel

    yani onemli bir veri degisikligi yapiyorsaniz dramatik bir dusus olur. verilerde sapma
    olur.
    burada yok.
    yani kan di ri yor su nuz.

    yani kandirildik.

  • bir yazarın yeterince kişi tarafından troll olarak gösterilmesi halinde otomatik olarak çaylağa düşürmesini, bu kişilerin de ancak moderasyon tarafından incelendikten sonra da ya uçurulması, ya da çaylaklıktan çıkarılmasını dilediğim yeni sözlük fasilitesi.

  • istanbul’da 9.56’da metroda olup işe gecikme kaygısı yaşamak enteresan.

    kaldı ki yazarın bahsettiği arıza süresi 12 dakika.

    istanbul’da bir yerden bir yere gitmek için yolda 12 dakika kaybetmek öyle aman aman bir sorun da değil.

    evet teknik bir arıza olmuş, geçmiş olsun.
    her boka ibb’nin zammını yapıştıracağınıza brent petrol 100 doların altına inmesine rağmen akaryakıta indirim yapmayanlara yüklenin azıcık.

  • milattan önce 3300'lu yıllara ait, mezopotamya uygarlıklarındaki işcilerin yevmiyelerinin bira karşlığında ödendiğini ortaya çıkaran tablettir.
    ırak civarlarında bulunan bu tablet, yazının icadından hemen ardından gelen dönemlere ışık tutabilecek en erken tarihli örneklerden bir tanesini teşkil ediyormuş. tabletteki şekiller bir kaseden yemek yiyen insan kafasını sembolize ediyor. buradaki kaseler ve diğer kaplar öğün ve birayı temsil ediyormuş. yani kısacası, bu tablet bir işçinin emeği karşısında alacağı bira miktarını gösteriyor. tabletteki kayıtlar sayesinde mezopotamya uygarlıkları kimin ödenip kimin ödenmediğini karmaşısını ortadan kaldıracak çözümü bulmuşlar.

    5000 yıl önce maaş bordrosunun kayıtlarını tutmayı akıl etmekten daha ilginç ve daha mükemmel olan başka bir durum daha mevcut; o da ekonominin henüz ilk gelişme dönemlerinde olduğu, herhangi bir para ve buna bağlı bir kurun olmadığı zamanlarda ödeme işinin herhangi bir likidite problemini ortaya çıkarmayacak türden yapılabilmesi.

    şu basit tablet bile mezopotamya uygarlıkları'nın zamanının ne kadar ötesinde uygarlıklar olduğunu kendi başına kanıtlıyor. kısacası;

    1- mezopotamya uygarlıklarının birinde (buradaki örnek muhtemelen sümerlilere ait, babillilerin de benzeri uygulamaları olduğuna dair kanıtlar mevcut) işçiyseniz emeğinizin karşılığınızı alamama gibi bir probleminiz olmaz. çünkü bira üzerinden alacağınız maaş kilden yapılmış bir tabletle belgelenir.
    2- emeğinin karşılığını alabilme gibi bir takıntısı olmayan işçiler daha düzgün işleyen uygarlıkların oluşmasına sebebiyet verir. işçilerin maaş alamama gibi bir derdi olmaz; dolayısıyla devlet yetkilileri işçi isyanları gibi problemlerle daha az uğraşır.
    3- bira üzerinden ödenilen maaş sürekli olarak değerini koruyan bir varlıktır. para birimleri gibi piyasaya fazlaca sürüldüğünde değerini yitirme veya alım gücünü kaybetme gibi özelliği yoktur. 5000 yıl önce yaşamış insanlar için bira her zaman arzulanan bir tüketim aracıydı. kontamine olmuş sulara nazaran bulaşıcı hastalık yayma ihtimali daha azdı biranın.
    4- maaşlar, karşılığı olan bir ödeme yöntemiyle yapılıyor; dolayısıyla ortaya herhangi bir enflasyon problemi çıkmıyor. maaşların ödenebilmesi için üretim sürekli olarak teşvik edilmek zorunda. bu da tarım devrimi demek, insanların beslenme sorunlarının yavaş yavaş çözülmesi demek, daha çok insanın beraberce yaşayıp daha sağlam uygarlıkları ortaya çıkarabilmesi demek.

    tablet british museum'da sergileniyor.

    debe editi: kampanya mesajı gelmedi. ben de salda gölü manzarası paylaşayım o zaman.

  • kompleksli bir kadın. programlarına kültür, eğitim ve yaşam olarak kendinden aşağıda olan insanlar çıktığı için, bunların arasında kendini entelektüel ve bilge sanıyor. insanlara tepeden bakıyor, narsisizm belirtileri taşıyor.

  • tam akp tarzı olmamış mı? gazetecileri içerip tıkıp sonrasında onlar gazetecilikten değil başka terör faaliyetlerinden içerideler ya da gezi zamanında gezicilere yardım eden işletmeleri kapatan belediyelerin kapatma sebebi olarak uygun yangın tüpü olmaması ya da faaliyet kolunda yanlışlık olması açıklaması yapmak gibi olmuş. bu örnekler çoğaltılabilir. yazık valla.