hesabın var mı? giriş yap

  • mehmet şimşek de kapı kapı para dilensin bu ülkeye yatırımcı sittin sene gelmez ... özgür özelin ilk sınavı olabilir yargıtayın önünde bütün milletvekilleriyle birlikte gitmeli bu kararı protesto etmeliler gerçek bir muhalefet yapılacaksa eğer bu şekilde olmalı

  • ayıp denen bi şeydir.
    galaksiler arası ya da ege-akdeniz kıyıları arası bir otostop macerası ise çıkılan yol hele, kızan yerleriniz taş olur taş; o sabah sabah yapıverdiği ve zorla çantanızın kenarına torbasıyla astığı gözlemeleri yer iken, ilk atladığınız kamyonetin arka kasasında.

  • anlatılmaz bir his, ama deneyeceğim.

    mezarına girdiğimde, kefenini ellerimle toprağa bıraktığımda doğmasına çok az kalan oğlumun da beni o toprağa bırakacağı anı düşündüm. 67 sinde öldü dedem. 65 inde babam. içimden 63 ümde ölür müyüm acaba diye geçirdim. 33 yaşındayım. oğlumun 30 unu görür müyüm dedim. dedem beni görmüştü. babam torununu göremedi. sağlığında en çok torun sevmek istediğini söylerdi. kısmet değilmiş. en çok ona üzülüyor insan. 2 ay daha dayansaydın be baba.

    bir arkadaşımın fikri rahatlattı sonra, belki de hepinizden önce gördü oğlunu, belki şimdi birlikteler dedi bana. umarım öyledir be sözlük. umarım.

  • bu hafta rusya’nın; abd ile kıbrıs'a üs pazarlıkları yapan rum yönetimini sert bir dille uyarması ve "böyle bir durumda karşı tedbirler alırız" açıklamasının ardından şimdilik rafa kalkmış gibi görünen istektir. zira rusya’nın açıklamasının ardından rum hükümeti, "kıbrıs'ın askeri yoğunluklu bir yer olmasını biz de istemeyiz" diyerek, bir anlamda geri adım attı. peki akdeniz’deki bu küçük adayı bu kadar önemli kılan nedir? sıkılmayacak olan varsa bunun nedenlerinin tarihsel ve güncel yansımalarına ilişkin fikriyatım şu şekilde:

    tarih içinde akdeniz’in önemi
    dünya tarihinin üç büyük imparatorluğu olan roma, bizans ve osmanlı imparatorluklarnın merkezi olan akdeniz, sadece bu imparatorluklara ev sahipliği yapmakla kalmamış, bölgedeki coğrafyalar arasında ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal etkileşim için bir köprü olmuştur adeta.

    16. yüzyılda ege adalarıyla rodos, kıbrıs ve girit adalarını ele geçiren osmanlı imparatorluğu; suriye, mısır, cezayir, tunus ve trablus’taki askeri üslenmeleriyle akdeniz’i adeta bir iç denizi haline getirmiştir. böylece asya, afrika, avrupa kıtaları arasındaki dönemin en önemli ticaret yollarını da kontrol etmeyi başarmıştır. ne var ki ilerleyen dönemlerdeki coğrafi keşiflerle beraber yeni bölgelerin ve ticaret yollarının bulunmasıyla akdeniz ticareti azalmış; bu ise bölgeyi elinde bulunduran osmanlı imparatorluğu’nun ekonomisine ve gücüne büyük darbe vurmuştur..

    18. yüzyılda rusya imparatorluğu’nun akdeniz’e inme ve bu bölgeyi ele geçirme yönelimi, akdeniz’in sahip olduğu stratejik önemin fark edilmesini sağladı. özellikle ingiltere ve fransa, rusya’nın bu yönelimini kendilerinin akdeniz politikaları için bir tehdit olarak gördüler ve 19. yüzyıla girerken bu bölgedeki etkinliklerini arttırdılar.

    özellikle fransız devrimi’nin ortaya çıkardığı fikirler ve siyasi gelişmeler, akdeniz coğrafyasındaki dengeleri ciddi anlamda değiştirdi. bu dönemlerde ingiltere’nin hindistan yolunu kontrol altına almak isteyen napolyon, mısır’a saldırdı. bu durum akdeniz’de ingiltere ve fransa’nın karşı karşı gelmesine yol açtı. rusya ise boğazların kendisine açılmasını sağlayarak, akdeniz’deki etkin aktörlerden birisi olmayı başardı.

    fransız devrimi’nin yansımalarından birisi olan milliyetçilik akımları, akdeniz’e kıyışı olan coğrafyaları da etkisi altına aldı. 1827 yılında navarin’de osmanlı’yı yenen ingiltere, fransa ve rusya, artık akdenize hâkim olmuşlardı; bunu yunanistan’ın bağımsızlığı takip etti ve akdeniz bambaşka bir “denge!” üzerine oturdu. bu dönemlerde fransa’nın afrika’da giriştiği sömürgeleştirme hamleleri ve mısır’da patlak veren mehmet ali paşa isyanı, güney akdeniz üzerindeki osmanlı hakimiyetini ortadan kaldırdı.

    bu yüzyılda; düzenli ulaşımı sağlayan büyük tonajlı buharlı gemilerin ortaya çıkması, italya’nın birliğini sağlaması ve süveyş kanalı’nın açılması; akdeniz’in avrupa-uzakdoğu yolu üzerinde tekrar önemli bir rol oynamaya başlamasını sağladı. akdeniz üzerinden yürütülen ticari faaliyetler birkaç yıl içinde hızla arttı. bu durum akdeniz’e ilişkin başka aktörlerin de iştahlarını kabarttı ve almanya da bu alan üzerindeki rekabet için sahaya indi.

    19. yüzyıl sonunda sömürgecilik mücadelesi şiddetlendi. fransa’nın 1881 yılında tunus’u işgal edip sömürgeleştirmesine karşılık, 1882 yılında ingiltere de mısır’ı işgal ederek yerleşti. 1800’lü yılların sonları ile 1900’lü yılların ilk çeyreği, akdeniz’in paylaşılması yolunda yapılan çok sayıda anlaşmaya sahne oldu:

    1887 yılında ingiltere, italya, avusturya, ispanya arasında,

    1900 ve 1902 yıllarında fransa ile italya arasında,

    1904 yılında fransa ile ingiltere ve fransa ile ispanya arasında bu doğrultuda çeşitli antlaşmalar yapıldı.

    bu paylaşım sürecinden eli boş çıkan italya, osmanlı devleti’nden trablusgarp ve bingazi ile rodos ve oniki adayı aldı. balkan savaşları ise, osmanlı’nın avrupa’dan neredeyse tamamen uzaklaşmasıyla sonuçlandı ve osmanlı imparatorluğu tamamen asya sınırlarına çekildi. bu dönemde avrupa’yı altüst edecek olan birinci dünya savaşı patlak verdi. savaşın sonunda osmanlı, rusya ve avusturya-macaristan; akdeniz’den çekilmek zorunda kaldı. böylece akdeniz’de, yollara hâkim üsleri olan iki büyük devlet kalmıştı: 1920’de, suriye ve lübnan’ı “manda” idaresiyle kendine bağlayan fransa; filistin, ürdün ve ırak’ta manda idareleri kuran, böylelikle de musul petrollerine el koyan ingiltere. artık sıra ortadoğu petrolleri macerasına gelmişti.

    balford beyannamesi ile ortadoğu’da baş gösteren siyonist hareket, işgal altındaki mısır, fas, libya ve suriye’de başlayan ayaklanmalar, milliyetçiliğin tırmanışı ve bütün dünyayı vuran ekonomik kiriz akdeniz’in parçalanmak üzere olduğunu haber veriyordu. italya’nın 1938 yılında arnavutluk’u ilhak etmesini izleyen ikinci dünya savaşı sonrasında akdeniz, petrol ve sömürgecilik savaşının ve bu sömürgeleştirme savaşlarına karşı verilen mücadelelerin ortasında buldu. ingiltere ve fransa doğu’da ve kuzey afrika’daki sömürgelerinden çekilmek zorunda kalmıştı. bu yeni durum, akdeniz kıyılarında yeni karışıklılıkları beraberinde getirdi. israil’in yapay bir devlet olarak oluşturulması (1947); cezayir ayaklanması (1954-1962), albay nâsır’ın süveyş kanalı’nı millîleştirmesi (1956) gibi. bu olaylar batı avrupa için akdeniz’in, enerji nakli konusundaki hayati önemini gözler önüne serdi. ingiltere’nin kıbrıs’tan çekilmesi ve akabinde gelişen olaylar ise günümüze kadar gelen sorunların zeminini yarattı adeta. ve bütün bu gelişmeler, binlerce yıl boyunca medeniyetin beşiği olarak anılan akdeniz’in, petro-ticaret ve stratejik konumu nedeniyle çatışmalar üssüne dönüşmesi sürecinin birer parçası oldu.

    günümüzde akdeniz’in önemi
    son yıllarda yapılan enerji kaynaklarına ilişkin araştırmalar, akdeniz’in enerji bakımından önemini gözler önüne sermiştir. bp’nin 2017 yılında yayınladığı istatistiklere göre, 2016 itibarıyla dünya doğal gaz rezervlerinin %42.5’i ortadoğu’da bulunmaktadır ve bunun önemli bir kısmı da doğu akdeniz’de yer almaktadır. bölgenin, enerji rekabeti sahası olmasına kapı aralayan en önemli gelişme, israil’in 2009 yılında tamar bölgesinde doğal gaz yatakları bulması olmuştur. daha sonra sırasıyla yine israil kıyılarına yakın levant (leviathan) bölgesi, kıbrıs adası güneyinde afrodit bölgesi ve mısır açıklarında zohr bölgesinde zengin hidrokarbon ve doğalgaz yatakları olduğu tespit edilmiş ve bölgenin önemi daha da artmıştır. birleşik devletler jeolojik araştırmalar (u.s. geological survey – usgs) 2010 yılındaki bir raporunda levant havzasında 3.5 trilyon metre küpe yakın keşfedilmemiş doğal gaz rezervi ile yaklaşık 1.7 milyar varillik petrol rezervi olduğunu belirtmiştir. levant havzasından çıkartılması beklenen doğalgazın %39.66’sına sahip olan noble enerji, bölgedeki rezervin son 10 yılda dünyada bulunan en büyüğü olduğunu belirterek, bunun israil’i doğalgaz ihracatçısı bir ülke konumuna geçirme potansiyeline olduğunu ifade etmiştir.

    doğu akdeniz’deki enerji kaynakları henüz tamamen tespit edilebilmiş değil örneğin türkiye ve lübnan kendi alanlarında henüz dişe dokunur bir araştırma yapmış değiller. dahası şu an devam eden bir dış destekli işgal/sömürgeleştirme savaşının pençesinde olan suriye de, suların durulması halinde rus enerji şirketleri ile bölgede petrol ve doğalgaz araştırmalarına devam edeceğini açıklamıştı. hal böyle olunca petrol sahalarının haklarına ilişkin bölge ülkeleri arasında sık sık anlaşmazlıklar oluşuyor.

    kktc’nin onayını almadan ve 1959 zürih ve londra antlaşmaları ile 1960 lefkoşa anlaşmalarına aykırı hareket eden güney kıbrıs rum kesimi, bölge devletlerle enerji bölgelerinin belirlenmesine ilişkin çeşitli anlaşmalara imza atmakta, bu enerji alanlarını ihalelere açmaktadır. bu gerçekliğe ve uluslararası geçersizliğe karşın güney kıbrıs rum kesimi, 26 ocak 2007’de kabul ettiği bir yasa ile adanın güneyinde 13 petrol arama ruhsat sahası tespit ve ilân etmiş, aynı yıl amerikan noble enerji şirketi’ne güneydeki 12. bölgede araştırma yapma ruhsatı vermiştir. ancak 1, 4, 5, 6 ve 7 no’lu sahalar türkiye’nin 2 mart 2004 tarih ve 2004/turkuno dt4739 sayılı notası ile haklarını saklı tuttuğu kıta sahanlığı alanı ile çatışmaktadır. türkiye, bm genel sekreterine 2007’de bir mektupla itirazlarını bildirmiş, rum yönetimi’nin doğu akdeniz’deki sınırlandırma ve araştırma faaliyetlerinin türkiye’nin meşru haklarını ve uluslararası hukuku ihlâl ettiğini bildirmiştir.

    doğu akdeniz’de lisanslandırma faaliyetleri geçen zaman içinde artmış ve amerikan exxon mobil, fransız total, italyan eni, rus novatek firmaları (ve dolaylı olarak bunların arkasındaki devletler) güney kıbrıs rum kesimi, israil, mısır ve lübnan ile vardıkları anlaşmalar ile bölgedeki ihtilâflara dâhil olmuşlardır.

    israil ve lübnan arasında da sınırlandırmaya ilişkin süregelen bir ihtilâf mevcuttur ve ilân edilmiş alanlarda bir çatışma vardır. lübnan’ın ihtilaflı alana ilişkin arama ruhsatı vermesi ise taraflar arasındaki gerilimi tırmandırmıştır. yine israil, filistin’in gazze şeridinin doğu akdeniz’in kaynaklarına erişimini engellemekte ve bu konudaki hak taleplerinin önünü almaktadır.

    elbette işin tek belirleyeni bölgedeki enerji kaynakları değil, aynı zamanda ortadoğu ve hazar bölgesindeki doğalgaz ve petrol kaynaklarının enerji nakil hatlarının denetimidir de. gerek ırak ve suriye’de süren savaş, gerek akdeniz’deki çatışmalar, bölgedeki stratejik konumlara üslenmek kadar bu enerji nakil hatları üzerinden de patlak vermektedir.

    stratejik konumu, sahip olduğu enerji kaynakları, yer altı maden zenginliği, enerji nakil hatları için ideal bir rota olması, bölgenin kontrolü için uygun bir stratejik konum olması, bölge ülkelerinin sahip oldukları büyük pazar ve iş gücü… bu faktörler, akdeniz ve ona kıyısı olan ülkelerde bugünlerde süregiden savaş, çatışma, ekonomik istikrarsızlaştır, iç çatışmaların başlatılması gibi olayların temel nedeni olarak önümüzde duruyor. zaten bölgenin bu öneminin farkında olan abd, yıllar öncesinden bölgedeki etkinliğini arttırmak için çeşitli askeri işgaller ve saldırılar gerçekleştirmişti. baba ve oğul bush dönemlerinde bu politika zirve noktaya taşındı. abd’nin eski dış işleri bakanı condoleezza rice, 7 ağustos 2003 yılında the washington post gazetesi için kaleme aldığı makalede, “ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek, buna türkiye de dahil” derken tam da bu önemden yola çıkarak ortadoğu ve yakın asya bölgelerinin abd’nin menfaatlerine uygun şekilde dizayn edileceğine işaret ediyordu. nitekim bu ülkelerin birçoğunda sözü edilen değişiklikler oldu. ilk etapta büyük ortadoğu projesi denilen, sonradan kapsamı genişletilerek genişletilmiş ortadoğu ve avrasya projesi olarak adlandırılan abd projesinin temelinde, akdeniz bölgesinin ve ortadoğu’nun kontrolü yatıyor.

    rusya’nın suriye için kalkan olması, abd’nin ortadoğu’da “demokrasi havarisi” kesilmesi, israil’e bölgede verilen geniş destek, arap ülkelerinde baş gösteren yeniden dizayn süreçleri, suriye’de patlak veren savaş, ırak’ın durumu, türkiye’de devlet eliyle atılan bir dizi adım… bunların tamamı küresel aktörlerin bölge üzerindeki dolaylı savaşlarının birer hamlesi ve yansıması. bu nedenle her ne kadar ingiltere’nin üssü olması hasebiyle abd kıbrıs’taki üs talebinden uzak durmaya razı olur gibi görünse de, kıbrıs’taki olası bir üs abd için bölgede kilit bir rol oynayabilir. bunu sadece ortadoğu için değil, ilerleyen dönemlerde türkiye’ye ilişkin olası senaryoları için de istemektedir. ancak tarihin cilvesine bakın ki, abd’nin akdeniz/ortadoğu ve avrasya politikaları bizi ruslarla aynı saflara itiyor.

    bakalım bu ülkeyi yönetenler, akdeniz ve ortadoğu’da ateşlenen bu bombanın farkına vararak milli menfaatlerimiz için doğru pozisyon alabilecekler mi? şahsen ege adalarının gün be gün yunanistan’a terk edilmesini, “ben bop eşbaşkanıyım” sözlerini, suriye politikasını, gürcistan ve ukrayna ile ilişkileri, ırak politikasını düşündükçe buna pek de kanaat getiremiyorum. ancak elbette bu ülkenin selameti ve bekası için herkes gibi benim de temennim, “yurtta sulh, cihanda sulh” prensibiyle ülke güvenliğinin sağlanması adına bölge ülkelerinde abd eliyle yaratılan çatışmalardan uzak kalınması, komşu ülkelerin egemenliklerine saygı duyulması, milli politikalar geliştirilmesi, ülke içerisindeki bölünmüşlüğün yeni bir birliktelik ruhuna evriltilmesi, milli bir ekonominin ve gelişmiş bir üretim ve eğitim sisteminin tesis edilmesi, devletin tüm kurumlarının liyakat ve devamlılık esası üzerinden güçlendirilmesidir. aksi halde ortadoğu denilen kurtlar sofrasında, savunmasız bir kuzu olmak kaderimiz olacak.

    edit: imla

  • ya pişman olursam diye hayatı erteleyeceğinize pişman olun daha iyi. pişmanlıklarınızdan ders çıkarabiliyorsanız sıkıntı yok.

    "yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."

    demeyin sonra.

  • buraya yazılan parfümlerin hepsi zamanı geçmiş, demode parfümler. sanırım 10 yıl önce mağazada bir parfüm beğendiniz ve sürekli onu kullanıyorsunuz. çok az sayıda parfüm "zamansız" sayılabilecek bir klasik halini alır. ayrıca maalesef başarılı parfümler bir süre sonra reformüle olur ve eski performansını/koku kalitesini kaybeder. bu sebeple trendleri takip etmekte fayda var.

    o zaman yüzlerce parfüm denemiş, yüzlerce kritik ve kullanıcı deneyimi okumuş, insanların tepkilerini ölçmüş ve hangi parfümlerin tutacağını az çok bilen biri olarak size bazı tavsiyelerde bulunayım. bu tavsiyeleri yalnızca koku değil aynı zamanda performans ve kullanım kolaylığı gibi etmenleri de göz önünde bulundurarak hazırladım, yani verdiğiniz paraya değecek parfümler var burada.

    ha bir de baştan söyleyeyim, bu listedeki parfümler kişisel beğenimden bağımsız olarak size en fazla övgü aldıracak parfümlerdir, genel beğeniye hitap ederler. eğer fark edilmek ve övgü almak istiyorsanız, ancak ele ayağa düşmüş piyasa parfümlerinden farklı bir arayış içerisindeyseniz bu liste sizin için. bana sonra teşekkür edersiniz:

    1. creed green ırish tweed: kişisel favorimdir. bu parfüm irlanda kırsalında bir doğa yürüyüşünü anımsatmayı amaçlamaktadır, adı da buna çağrışım yapıyor zaten. yeşillik temalı, oldukça ferah ve modunuzu yükselten bir parfüm. 25 yaş üstü, kendine güvenen, başarılı bir kariyer insanı ile örtüşüyor bu koku benim için. (bkz: don draper) gerçek olsaydı tercihi bu olurdu. hit parfümlerin bile en fazla 10 yıl dayanabildiği günümüz piyasasında bu parfüm 1985'ten beri kullanılıyor, çünkü zamansız bir klasik, asla demode olmayacak bir koku.

    koku güzelliği: 10/10
    kalıcılık: 7/10
    fark edilirlik: 7/10
    fiyat/performans: 5/10 (pahalı)
    kullanım kolaylığı: 10/10 (her mevsime ve ortama gidecek bir parfüm)

    2. creed aventus: tamam bu biraz bilindik ama herkesçe ulaşılabilir olmadığı için birileriyle aynı kokmak gibi bir probleminiz olmayacak. sahteleri yanına yaklaşamaz merak etmeyin. bu parfüm boş yere konuşulmuyor. en fazla klonu yapılan parfümlerden bir tanesi, çünkü oldukça başarılı. ancak iyi bir batch yakalamanız lazım, güncel üretimlerin çoğu turunçgil ağırlıklı olsa da bu parfümün asıl karakteri dumansı misk kokusunda saklıdır. genel beğeniye oldukça uygun, dikkat çekici ve övgü toplayıcı bir parfüm. eğer bu parfümü teninize sıkar ve hemen bir bayana koklatırsanız muhtemelen sevmeyecektir, bu parfümün olayı havada yayılırken bıraktığı ilgi çekici kokudur.

    buna yakın daha ucuz bir şeyler arıyorsanız iki tavsiyem var:

    - armaf club de nuit intense: ilk 20 dakikası berbat, ancak sonrasında ayırt etmesi zor.
    - mont blanc explorer: armaf'tan daha hoş bir açılışı var ancak aventus'tan biraz sapıyor, kendine has bir yanı da var yani, tam olarak bir klon sayılmaz.

    koku güzelliği: 10/10
    kalıcılık: 7/10
    fark edilirlik: 7/10
    fiyat/performans: 3/10 (fiyatı abartı)
    kullanım kolaylığı: 10/10 (her yaşa ve her ortama uygun, imza parfümü niteliğinde)

    3. amouage reflection man: çok kaliteli bir sabun gibi kokan, centilmen erkek parfümü. temizlik hissini çağrıştırıyor. oldukça özgün bir koku. aventus'un sert maskülen havası ile kıyaslandığında bu parfüm biraz daha feminen bir temaya sahip, çünkü içerisinde beyaz çiçeksi notalar var. efendi adam kokusu olarak tasvir edebiliriz.

    aventus: bad boy, reflection man: good boy.

    bu listedeki muhtemelen en güvenli parfüm budur, beğenmeyen birinin çıkmasına pek ihtimal vermiyorum.

    koku güzelliği: 10/10
    kalıcılık: 7/10
    fark edilirlik: 7/10
    fiyat/performans: 5/10
    kullanım kolaylığı: 9/10 (kış aylarında teninizde pek tutunmayabilir)

    4. parfums de marly layton: birçok parfümün karışımı gibi kokan, son yılların hit parfümü. açılışında elma, kardamom ve vanilya var. açılışı oldukça tatlı, yemek isteyeceğiniz türde bir koku ile açılıyor. ancak 1 saat sonra dumansı ve odunsu bir hal alıyor, yanmış çıra kokusuna benzetiyorum ben bu kokunun teninizde kalmış halini.

    kalıcılığı ve fark edilirliği çok iyi olan parfümlerin kokusunun genel beğeniye uygun olması pek rastlanır bir durum değildir, ancak bu parfüm bir istisna. bu parfüm ile fark edileceksiniz ve övgü toplayacaksınız.

    koku güzelliği: 8/10 (herkes beğenmeyebilir, tatlı parfüm sevmeniz lazım)
    kalıcılık: 9.5/10 (bütün bir günü çıkartacak bir parfüm)
    fark edilirlik: 9.5/10 (en fazla 3 sprey öneririm, aksi halde insanları boğabilirsiniz)
    fiyat/performans: 6/10 (diğer niş parfümlerden bir tık daha ucuz ve 125 ml olarak geliyor)
    kullanım kolaylığı: 8/10 (sıcak havalara uygun değil, kapalı ortamlarda ise az miktarda kullanılmalı)

    5. parfums de marly pegasus: pdm firması tatlı ve güçlü parfümlerle başarıyı yakalayan bir firma, bu da onlardan biri. bu parfümün kokusunu şöyle tarif edeyim; süt, vanilya ve bademi birleştirdiğinizi düşünün. çok maskülen bir koku değil, biraz reflection man'i andırıyor ancak onun çok daha güçlü hali. performans açısından bu listedeki en başarılı parfüm. bayanların bayıldığı tarzda bir koku, ancak açılışındaki feminenlik sizi biraz rahatsız edebilir. sonrasında daha maskülen bir hal alıyor elbette.

    koku güzelliği: 8/10 (bayanlar bayılıyor, bitiyor bu kokuya, ancak beğenmeyen erkekler çıkabilir, koku güzelliği olarak ise listede daha özgün ve farklı işler mevcut, bu biraz lineer bir parfüm, nasıl başlarsa öyle devam ediyor)
    kalıcılık: 10/10 (sabah sıkarsınız, akşam eve döner ve duş alırsınız, sonrasında hala bu parfümün kokusu burnunuza gelir)
    fark edilirlik: 9.5/10 (yine bununla sprey konusunda dikkatli olmak lazım, less is more)
    fiyat/performans: 6/10
    kullanım kolaylığı: 7/10 (sadece kış ve sonbahar aylarında kullanmanızı tavsiye ederim)

    6. mefisto gentiluomo: ferah, sabunsu, hafif pudramsı, neşe verici bir kokusu var. berber dükkanı gibi kokuyor. bu listedeki en iyi performansa sahip ferah parfüm. yeni piyasaya sürülen parfümlerden bir tanesi ve çok özgün bir iş.

    koku güzelliği: 9/10
    kalıcılık: 9/10
    fark edilirlik: 8.5/10
    fiyat/performans: 6/10
    kullanım kolaylığı: 9/10

    7. prada l'homme: reflection man'in designer versiyonu, bütçeniz için daha uygun bir alternatifi. bu parfüm temizlik kokuyor. yeni yıkanmış kıyafet kokusu, çok kaliteli bir sabun kokusu veya 5 yıldızlı bir otelin lobi kokusu gibi. designer piyasasında bulabileceğiniz özgün işlerden bir tanesi. erkekler genelde sauvage, acqua di gio, bleu de chanel gibi piyasa kokularına yönelir, bu parfüm farklı bir klasmanda.

    koku güzelliği: 9.5/10
    kalıcılık: 7/10
    fark edilirlik: 6/10 (tene yakın, insanları rahatsız etmeden kendini belli eden bir parfüm)
    fiyat/performans: 8/10
    kullanım kolaylığı: 9/10 (kış hariç her mevsim kullanıma uygun)

    8. allure homme sport eau extreme: pek bilinmez, bleu de chanel'in gölgesinde kalsa da chanel parfümleri arasında övgü anlamında en başarılı parfümlerden bir tanesi. nane, portakal ve vanilya birleşimi ile ferah, kremsi bir turunçgil hissiyatı veriyor. yine bu parfüm de yakından koklandığında biraz sert gelebilir ancak atmosferde yayılırken bıraktığı koku bulutu özellikle kadınları çılgına çevirecek. tek dezavantajı çok fazla özgün olmayışı, yani bu kokuyu bir yerlerden hatırlıyor gibi olabilirsiniz, biraz tipik erkek parfümü gibi kokuyor.

    koku güzelliği: 8.5/10
    kalıcılık: 7/10
    fark edilirlik: 7/10
    fiyat/performans: 8/10
    kullanım kolaylığı: 10/10

    9. bleu de chanel: pure parfum konsantrasyonu kişisel favorim. anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz :). ferah, duj jelini andıran parfümler arasında en kalitelisi. oldukça güvenli, beğenmeyeni çıkmayacak bir parfüm. listedeki diğer parfümlere göre nispeten daha ucuz. ancak bilindik bir parfüm, mağazaya giden insanlara ilk önerilen parfümlerden bir tanesi bu.

    koku güzelliği: 8.5/10
    kalıcılık: 7/10
    fark edilirlik: 7/10
    fiyat/performans: 8/10
    kullanım kolaylığı: 10/10

    10. dior sauvage: listeye yazmak istemesem de bu parfüm olmadan bu liste olamazdı. daha önce bu parfümün kokusunu tarif ederken "meyveli rakı" ifadesi kullanmıştım, aslında tam olarak öyle kokuyor. rakının keskin uçlarını törpülediğinizi ve onu turunçgiller ile birleştirdiğinizi düşünün. bu parfümün başarısının sırrı yapaylığından geliyor. dünyada kendiliğinden böyle kokan bir nesne yok. bazı parfümler size çeşitli meyveleri, tatlıları veya ağaçları anımsatır ancak bu parfüm laboratuvar ortamında oluşturulmuş, bu dünyadan olmayan bir şey gibi kokuyor. böylece girdiğiniz ortamın parfüm koktuğu belli oluyor. ben niş parfüm dünyasına girdikten sonra bu parfümden nefret etmeye başladım çünkü oldukça yapay ve basit geliyor bana artık. ancak parfüm hobimin başlarındayken bu parfümün güzelliği başımı döndürmüştü, daha iyi bir koku yapılamayacağını düşünüyordum. insanların %99'u da bu parfümde benzer bir deneyim yaşayacaktır. tek bir parfüm ile idare etmek istiyorsanız, hem övgü aldıracak hem de performans olarak üzmeyecek bir parfümdür. edt versiyonunu tavsiye ederim.

    koku güzelliği: 8/10 (bana göre 5/10 :) ama parfüm koleksiyoneri olmayan insanlar bayılacaktır bu kokuya)
    kalıcılık: 9/10 (ferah bir parfüm için oldukça iyi)
    fark edilirlik: 9/10 (ferah bir parfüm için oldukça iyi)
    fiyat/performans: 9/10
    kullanım kolaylığı: 10/10

    11. terre d'hermes: bana kalırsa gelmiş geçmiş en başarılı, en özgün designer erkek parfümü. yağmur sonrası ıslak toprak kokusudur terre d'hermes. "klas" lığın şişe içerisine doldurulmuş halidir. bu da reformüle kurbanı, ancak yine de bu listede olmayı hak ediyor. yaş isteyen bir parfüm, 30 yaş ve üzeri erkeklere tavsiye ederim. giyiminizin iyi olması gerekiyor, t-shirt ile gitmez bu parfüm.

    içerisinde vetiver olduğu için herkese hitap etmeyecek bir kokudur. bu listedeki diğer bütün parfümlerin kokusunun herkesçe sevileceğini garanti edebilirim ama bu parfümde olay farklı. bu parfümde "parfümün güzel kokuyor" gibi bir geri bildirim almazsınız, "parfümün yakışmış" geri bildirimi alırsınız. yani stilinizi tamamlayacak bir parfümdür.

    koku güzelliği: 9/10
    kalıcılık: 7.5/10
    fark edilirlik: 7.5/10
    fiyat/performans: 8/10
    kullanım kolaylığı: 8/10 (herkese göre değil)

    12. acqua di gio profumo: tuzlu deniz suyu gibi kokan, ferah ve genel beğeni parfümü. bana biraz sıradan geliyor ancak övgü topladığı da bir gerçek. ferah bir parfüm için oldukça iyi bir performansa sahip. tabi bu da oldukça yaygın kullanılıyor, bilginiz olsun. bir parfümüm olsun, her ortamda düşünmeden kullanayım diyorsanız aradığınız parfüm bu olabilir.

    koku güzelliği: 8/10
    kalıcılık: 9/10
    fark edilirlik: 8/10
    fiyat/performans: 9/10
    kullanım kolaylığı: 10/10

    13. jpg ultra male: biraz genç işi bir parfüm. kokusu yaşını başını almış bireyler için çocuksu gelebilir. ancak bayanlar bayılıyor bu parfüme. eğer dışa dönük, eğlence ve parti adamıysanız bu parfüm size göre. performansı da oldukça iyi.

    koku güzelliği: 8/10
    kalıcılık: 9/10
    fark edilirlik: 9/10
    fiyat/performans: 9/10
    kullanım kolaylığı: 7/10 (yaz aylarında kullanılmamalı, ofis veya kapalı ortam kokusu değil)

  • yil 2005, sahne soyle:

    gunlerdir acik bulunan winamp, azimle playlistin assagilarina ulasmis ve tarkan calmaya baslamistir. uzun zamandir tarkan dinlenmedigi farkedilir ve sevince bogulunur, bu bir sevgi olayidir, ercandir. o sirada sessiz sedasiz yemegini pisiren meksikali ev arkadasi mirildanmaya baslar. ben tam "ulan ese, ilk defa duydugun sarkiyi ne diye mirildanirsin" diye kontra-mirildanirken, binlerce kisinin saskin bakislari arasinda bagira cagira sarkiyi soylemeye baslar. bir taneyle de kalmamis namussuz, degistirdikce soyluyor. korku filmi gibi, donup "birader sen de yemek istiyon mu" demesine ramak kalmis. meger tarkan zamaninda meksikada meshur olmus, pek cok kisi bilirmis, o kadar cok calmis ki adamin yillar sonra bile aklinda kalmis.

    yil 2006, takriben iki saat once:
    los angelesin ciks mekani sunset strip'te geziniyoruz. geziniyoruz derken ortamlara akmiyoruz, hasta yatagindan kalkmisiz, gece yuruyusu yapiyoruz pijamayla terlikle filan. diger herkes bildigin britney spears modunda, rukusluk had safhada. trafik de sikisik, neredeyse hepsi luks olan arabalardan yoldakilere ve civar mekanlardakilere laf atiliyor, iki adimda bir polisler birini kelepcelemis goturuyor, boyle cilgin bir ortam var. iste bu sirada, gananin gsmhsine esit degerde oldugunu tahmin ettigim bir arabanin butun camlari ayni anda iniyor; artik hiyaragasi nasil bir ses sistemi kurmussa butun o hengameyi bastiran bir dimtistak'la sarkiya giriyor. butun kafalar bunlara cevrilmis, icerde 4-5 tane ayi gibi zenci var, bildigin hiphopcu takimi. unlu filan da olabilirler bilmiyorum, hiphopcularin hepsi birbirine benziyor zaten. ilk soku atlattiktan sonra bir baktik, yakalarsam muck muck caliyor. seni gidi findikkiraaan dedigi yerlerde de zenciler avazlari ciktigi kadar nananananaaaaa diye bagiriyorlar.

    iki dakika kadar devam etti olay, polisler filan geldi, abartmayin dediler. bildigin lapd memurunun, bildigin hiphopcuya, tarkanin sesini kis demesi ve o sirada arkadaki ayilarin hep bir agizdan tum mahalleye opucuk yollamasi paradigm shift denilen hadisenin tanimi olsa gerek.

    benzer olaylar ibrahim tatlisesle de cok yasaniyor, ama onun pazari iranlilar, ermeniler filan, tarkan kadar evrensel olamadi daha.

  • oyundan sıkılanlara şöyle bir tavsiyede bulunmak istediğim simülasyon.

    aracın ön konsolunda bulunan dahili navigasyonu kapatıyoruz. sol alt taraftaki harici navigasyonu da kapatıyoruz.

    yükümüzü aldıktan sonra haritaya bakıyoruz. varacağımız yere gidene kadar geçeceğimiz şehirleri bi kağıda not edip haritayı kapatıyoruz. sonra da yoldaki şehir tabelalarına bakıp varacağımız yere gitmeye çalışıyoruz :)

    edit: sağ alt taraftaki harici navigasyon olacaktı.