• hakkındaki entryleri okurken adamı ağlamaklı yapan film seyrederken nasıl ağlatır takdir edersiniz herhalde. "serdar ortaç'ı yoran hayat bizim ağzımıza sıçar" bunu da takdir edersiniz pek tabii. ve hayat ali'yi koşturur, ali'yi ağlatır öğretmenin karşısında. alinin annesi hasta anasını satayım, ayakkabıları yırtık. ali mahalle maçına gidemiyor yahu. daha ne olsun. alinin kardeşi üzgün be. ama yok hayatın öbür yüzü var bir de. on numara babası var. güzeller güzeli kardeşi var, yüreği var. hele zehra "ya üçüncü olamazsan" dediğinde "olacağım, üçüncü olacağım" demiyor mu kereta. o nasıl bir delikanlılıktır ulan? o nasıl koşuştur? bu nasıl bir entrydir? bilmiyorum ama... allahına kurban mecid mecidi
  • hikayesinin güzelliği bir yana çocukların oyunculuğu da baya iyidir. ilerde çocuklarıma zorla izleteceğim filmler arasındadır. (manyağım ben böyle bi liste yapıyorum...)
  • bir çift ayakkabının öyküsüdür özette, evet. bununla beraber aslında, hem toplumsal bir yara olarak hem de psikolojik bir vaka olarak fakirliğin, sömürü öğelerine hiç de başvurmadan, çünkü buna gerek duymayacak kadar aşinadır yönetmen gündelik yaşama, anlatıldığı majid majidi filmi. aynı zamanda iki çocuğun yüzlerindeki ifadelerle mükemmele yakın derecede başarılı olarak yansıttığı bir yaşam parçasıdır. eğlence değil sanattır, dramdır ve de saygı duyulası bir şaheserdir.

    güzel bir ahlak dersi de vardır filmin mühtevasında bir ayrıntı tadında ama sanırım artık modern-kapitalist dünyada bu tarz kurallar çok abes kaçıyorlar. yine de hatırlatmak isterim, hoştur çünkü...

    --- spoiler ---
    kız babasına bir bardak çay getirir. baba şeker de ister. (o sırada adamın önünde büyük bir şeker kayası vardır ve elindeki spatulayla onları küp haline getirmek için kırmaktadır.) kız "baba önünde bir sürü şeker var ya" der. bunun üzerine baba
    "bu şekerler kırmam için camiden gönderildi, bizim değiller. sen bizim şekerlerden getir" der.
    --- spoiler ---

    hamiş: yine annemle birlikte seyredebildiğim bir filmdir. bu bakımdan ayrı yeri vardır benim için.
  • izlemek için beklediğim bir filmdi. görsel anlamda beklentimin altında diyebilirim fakat oldukça can yakan bir yoksunluk hikayesi. sade, basit, apaçık.
    fakirlik zaten bizzat toplumsal birçok gidişata işaret eden bir şey olduğundan, fazlasıyla insanların gozune sokulan mesajları yok bile sayılır. gundelik hayat içinde açığa çıkan ayrıntılar gozunuze batmıyorsa yönetmenin vereceği fazla bir şey kalmaz sanırım.
    kardeş sevgisi ve dayanışması, iyilik arzusu ve içten gelen duygularla iyilik açığa çıkarmak gibi bazı doğal sonuçları olan bir hikâye. çocukların gözlerinin dolduğu her sahnede gerçek bir cennet ideali içine girmemek imkansız. bir çocuğu uzen her ne ise, o şeyin değişmesi için bizzat çocuğun çırpınması çok acı bir bedel bence. yoksunluğun bedeli.

    --- spoiler ---

    babasıyla ilk defa şehre giden ali'nin (9) zengin malikanelerinin ziline iş aramak için basıp beklerken megafondan gelen sesi ilk duyduğunda yuzunun aldığı korku ve şaşkınlık ifadesi fakirlere sadece fakirlere ait bir yüz ifadesiydi.

    --- spoiler ---
  • majid majidi nin oscar adayi filmi.
    kardesi zehra nin ayakkabilarini tamirciden alan ali, eve donecegi sirada ayakkabilari kaybeder.babasi olayi ogrendigi takidirde 2 kardeside dovecektir.dolayisiyla ilkokul cagindaki bu iki sirin ufaklik ali nin spor ayakkabilarini donusumlu olarak kullanmaya baslar.
    ayakkabisizlik gittikce daha buyuk sorunlar acmaya baslasada,parasizlik ve caresizlik bu iki kardes arasindaki dayanismayi bozmaz.
    ozellikle zehra nin diger arkadaslarinin sahip olduklari karisisindaki psikolojisi cok hos islenmis.
    zaman zaman tebessum ettiren zaman zaman ic burkan bu iran filmi montreal den odulle donmesinin sasirtici olmadigini kanitliyor.
  • --- spoiler ---
    ali'nin, katılacağı koşu yarışında yarışacak olan diğer çocuklara takılır gözleri. birçoğunun gıcır gıcır spor ayakkabıları, giysileri vardır, hatta ailelerinin fotoğraf makineleri bile vardır. bu çocukların o yarışma ödüllerine ihtiyacı yoktur, ama yine de yarışmaya katılırlar. ali anlamadan bakar onlara. kendisi yarışmaya bir çift ayakkabı için katılırken, bu çocuklar acaba ne için katılıyordur bu yarışmaya? anlayamaz. muhtemelen büyüyünce de anlayamayacaktır.
    --- spoiler ---
  • bir çift ayakkabı ve iki kardeşin öyküsünü anlatan "en iyi yabancı film oscar" adayı olmuş, keyifli ama bir o kadar hüzünlü, izleme süresince bir adres olsa da bir kamyon ayakkabı göndersek deyip durduğum film. leziz bir şey.
  • --- spoiler ---

    yarış esnasında arkasındaki şerefsiz ali'yi çektikten sonra ali ilk 3'e giremeseydi intihar ederdim :(

    --- spoiler ---
  • kalabalık ortamda izlemeyin abicim bu filmi. valla izlemeyin. öyle de adama koyan, öyle de göz yaşlarını her an akmaya niyetlendiren sahneleri var anasını satayım.

    iki adet mini mini kardeşin ve giyilemeyecek derecede olan bi ayakkabının öyküsü bu.

    sabah küçük kızın okula giderken giydiği, okul zili çaldı mı koşa koşa abisine ayakkabıyı yetiştirmesinin hikayesi. ahan da konu bu. başka hiç bir konu yok. yok ama var işte. satır aralarında bi dünya konu var bu filmin. adamı dağlayan, adamın ağzının ortasına sıçıp bırakan sahneleri var...

    ama en önemlisi de ufacık iki çocuğun yaşama ait dileklerinin basitliği bence.

    hatta adamı ağlama krizlerine gark eden onca sahnenin içinde belki de en iyisi;

    okulda 5 km'lik koşu düzenlendiği an ali'nin ilk 3'e girene verilecek olan hediyeler içinde 3. olana spor ayakkabı hediyesini gördüğü anki sahnesidir. kaldı ki, okula geç kalmamak için kardeşininin getireceği ayakkabıyı bekleyen, kardeşi geldi mi ayağına o yırtık ayakkabıları geçirip deli dana gibi koşarak okula yetişen bu çocuk performans açısından zaten süperdir. güvenir kendine.

    kayıtları bitmiş olan koşuya girmek için öğretmenine yalvardığı sahnede dağılırsınız. peşisıra ateş eder çocuğun her bi damla gözyaşı sizin kalbe. tarar, yıkılırsınız.

    koşar da ali... deli gibi koşar hemde. 5 km'lik yolu 3. olmak için koşar ali. yarışın sonlarına doğru kız kardeşiyle aralarında geçen konuşmaları kardeşine getireceği spor ayakkabıyı hatırlayıp koşar. işte zaman durur o sahnelerde, sizin bacaklar ağrır , kasılır ali'nin bacaklarının yerine.

    ve 1.ci olur ali. gazeteci resim çekerken, ali kafasını yerden kaldıramadan kız kardeşiyle dönüşümlü giydikleri ve koşuda hepten parçalanmış ayakkabılara bakıp ağlar 3.cü olamadım diye.

    parçalanır sizin tüm kareler. sizin iç acır. hayattan tek beklentisi kız kardeşine sadece bi ayakkabı almak olan bu çocuk ağlarken, sizin kalp de oracıkta dağılır.

    o sıra kadraja babası girer ali'nin. bisikletinin arkasındaki seleye hem zehra'ya hem ali'ye aldığı yeni ayakkabıları koyup evine yol alır ve film burda biter.

    anne sorar sonra "ne oluyo sana be?" diye.

    "hiççç" dersiniz. koskoca bi boşluk hissiyle!

    unutulur sonra. ertesi gün iş çıkışında yeni ayakkabı almaya yola koyulursunuz.

    hayat da hep böyle adil zaten kimilerine.

    (bkz: cennetin çocukları)
  • film ve dizilerdeki karakterleri gerçek sanıp, yolda rastaldıkları oyunculara rollerine göre muamele eden teyzeleri daha iyi anladım bu filmden sonra. yani ki, zehra yı görsem bağrıma basar, ali yi görsem o ağlarken titrettiği çenesini severim.

    (bkz: cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil)
hesabın var mı? giriş yap