• çağımızın önemli düşünce insanlarıyla söyleşiler altbaşlığı ile aylak kitaptan çıkmış bir kitap. yazarı constantin von barloewen.

    tanıtıcı yazı:
    andré gide'le, henry james'le, marcel proust'la, walt whitman'la, ralph waldo emerson ya da henry d. thoreau'yla esaslı söyleşiler bugün elimizde olsaydı ne kadar mutlu olurduk! iii. bin yılın eşiğindeki çağımızın büyük düşünce insanlarının sözlerini gelecek kuşaklar için kaydeden görsel bir "kültürlerarası kütüphane" fikri böyle doğdu. geçen yüzyıla her biri kendi alanında derinden damga vurmuş olan önde gelen kişileri seçtik. ama bakışımızı daima yirmi birinci yüzyıla yönelttik. sanat, edebiyat, dinsel ve kültürel bilimler, antropoloji, doğa bilimleri, müzik alanlarında, disiplinlerin sınırlarını aşan bu şahsiyetler bilginin sınırlarına dek uzanmalıydılar. önceki on yıllarda büyük etkide bulunmuş olan ve hâlâ da etkide bulunmaya devam eden, entelektüel dünyaya damgasını vurmuş figürleri bir araya getirmeliydik. bu erkek ve kadınlar dünya uygarlığının merkezi sorunlarına, çağlarının "entelektüel durum"unun temel sorunlarına açık olmalıydılar. yirminci yüzyılın kurucu figürleri, kendi eserleri konusunda, şimdiki zamanın ve gelecek zamanın meydan okuması konusunda somut tavır almalıydılar. dünyanın farklı kültürleri temsil edilmeliydi; yirmi birinci yüzyıl dünya uygarlığının karakteristiği olan "çoklu-evren" kendini göstermeliydi. constantin von barloewen adonis, boutros boutros-ghali, erwin chargaff, regis debray, carlos fuentes, nadine gordimer, stephen jay gould, samuel huntington, philip johnson, leszek kolakowski, julia kristeva, claude levi-strauss, federico mayor, yehudi menuhin, czeslaw milosz, oscar niemeyer, amos oz, raimon panikkar, cardinal paul poupard, ilya prigogine, arthur schlesinger, michel serres, wole soyinka, edward teller, tu wei-ming, paul virilio, elie wiesel.
  • bilgiler kitabı’ndan:

    aşkınlık:

    yaşamın ve bilincin karmaşıklığına giderek daha derinden nüfuz ettiğimiz ölçüde, şaşkınlığımız bizi aşkınlık düşüncesine yöneltir. yine de geriye, bu düşüncenin nereye bağlanabileceğini bulmak kalır; doğaya mı, tanrıya mı?

    günümüz insanının öncelikle “içkin aşkınlık”la yani giderek ayrıntılanan biçim ve yapıların doğduğu kendiliğinden süreçlerle ilgilendiği kanısındayım. dünya acımasızdır; dünyada yaşanan ıstırap, yaşamın trajik yanını aklımızda tutmamızı ve yersiz idealleştirmelerden kaçınmamızı sağlar. (ilya prigogine)

    inanç:

    inancı şu şekilde tanımlayabiliriz. 0 ile 1 arasındaki mesafeyi ele alalım; 0 noktası tanrının var olmadığının kesinliğini, 1 noktası ise var olduğunun kesinliğini belirtsin. inanç, bu iki kesinlik arasında gidip gelen insanlığın psikolojik durumudur. bir başka ifadeyle, sürekli olarak tereddüt durumundayız.

    hepimiz arkaiğiz. şunu hatırlamamız bile yeter: kanımızdaki tuz oranı denizlerdeki tuz oranı kadardır; bizim atalarımız olan deniz hayvanlarının ortamıdır bu. aynı düşünce, uygarlığımız için de geçerlidir. bir yandan bilime saygı gösterir, diğer yandan arkaik düşüncenin içine sıkı sıkıya kök salarız. (michel serres)

    din:

    bir dine, ancak o dinin insana saygısı varsa saygı gösterebiliriz. saygıyı hak eden bir din, kendini güç yoluyla dayatmaz, başkalarının inanç ya da kanaatlerine saygı gösterir. dinselliğin hudutları böyle olmalıdır. (carlos fuentes)

    demokrasi:

    günümüzde demokrasi tehlikede; birkaç diktatörden ziyade -bunlar hep oldu, hep olacak- tekniğin kendisi yüzünden tehlikede. beni umutsuzluğa düşüren şey işte bununla ilgili: insanların zihnini felç eden apati (kayıtsızlık, duyarsızlık) halinden bahsediyorum. apati hali, tek tip insanlığa işaret ediyor; enformatik bombardımanın sonucu oluşan bir apati hali bu. einstein üç tür bombadan bahsederdi: demografik bomba, atom bombası ve enformasyon bombası. (paul virilio)

    sapere aude!

    oxford’un girişinde yazar: “sapere aude!” (bilmeye cüret et!) insan, aktarmaya değer kimi kavrayış ve argümanlara sahip olduğunu düşünüyorsa, cüretkar olmalıdır. öncelikle fazla sessiz olan bilim insanları cemaatine bunu hatırlatmak gerekir. unutmayalım, yarın her zaman çok geçtir, kararlar bugün alınır. (federico mayor)

    (constantin von barloewen, “bilgiler kitabı)
  • constantin von barloewen'in yönetiminde
    gala naoumova, anne dufourmantelle
    ve jochen winter'in katkılarıyla çağımızın önemli düşünce insanlarıyla söyleşilerden oluşan bir eserdir.

    bu söyleşiler bir nevi içsel açılımı ortaya koyan, diyalog çağrısı yapan, ufuk açmaya elverişli karşılıklı söyleşilerden oluşmakta. bu söyleşilerde derinlemesine kök salmış değerler, duygu, bellek işleyişi, geleneksel kültür mitlerinin önemi, aynı zamanda da diyaloğun kendiliğindenliğinin tek garantisi olan an deneyimi paylaşılmış. bu söyleşiler, kendiyle ve aynı dünyayı paylaştığımız yakınımız olan ötekiyle ilişkilerde, varsayım ve bilgilerde yeni bir düzenin deneyimlenme alanı olarak düşünülmüş.

    ulusların düşmanca karşı karşıya geldiği ve ekonomik uzamların yeri yurdu belirsiz bloklara benzediği, dinlerin birbiriyle konuşmadığı, değerler sisteminin politik çatışma içinde bulunduğu, temelde karşıt egoların güçlerini sınadığı ve bütün bunların da iyi bir düzen kurma çabalarına rağmen yaşandığı bir dünyaya kaçınılmaz olarak vardığını anlamak için uygarlığın ve politik yaşamın bütününü gözlemlemek yeterlidir, diyen yazar söyleşilerinde bu yönde değerli kişilerle görüşmüş.

    bu kitabın niyeti, bu diyalog sürecini, ortak bir bilinç geliştirmek ve düşünme kapasitesini yeniden bulmak –ve özellikle, birlikte hareket etmek- amacıyla bütün bir politik uygarlık düzlemi üzerinde ilerleten bir harekete katkıda bulunmak olarak belirtilebilir.

    yazarın kendi ifadeleriyle ifade edersek “günümüzde, hızın, etkili ve verimli olmanın büyük önem taşıdığı dijital bir dünyada yaşıyoruz. ama elektronik postaları ve acil sanal hizmetleriyle birlikte fakslar, uydular ya da bilgisayarlar da olsa, bunların tek etkisi ezici bir yoğunluğu güçlendirmek oldu; kelimenin gerçek anlamıyla dilsizlik egemen oldu ve varoluş metafizik ölçütlerini yitirdi. sanal iletişim geliştikçe, insanlar arası diyalog bastırıldı ya da durdu. günümüzde diyalog kültürünü güçlendirme olanakları bulmak acil bir hal aldı. gerçek bir diyalog geliştirmek istiyorsak eğer, düşüncenin yeniden daha derin ve daha görünür olması gerekiyorsa, bu düşünceyi yavaşlatmayı ve derinliğini ölçmeye yatkın iskandillerle donatmayı başarmak gerekir. bu yavaşlama süreci olmazsa, insan varlığının derin anlamını doğrulamaktan ve onu uygarlığa dahil edebilmekten giderek uzaklaşacağız. özellikle bugün, daha bağımsız bir argümantasyon bulmak, kitle iletişim araçlarına ve buyruklarına boyun eğmemek ve örneğin kutsallık yitimi, yaşanan metafizik yokluğu ve ölümle ilişki gibi "nihai sorular"ı geri atmamak son derece arzulanır bir durumdur. tam da j. krishnamurti'nin ifade ettiği gibi: "kim olduğunu öğrenmeye başlarsan, değişmeye çalışmasan bile, dönüşüm çoktan başlamış demektir.”
hesabın var mı? giriş yap