• elinizde değildir. en yakın dediğiniz arkadaşlarınızın hatta aile fertlerinizin (belki sevgili de girer bu kategoriye, bilemiyorum.) bile gözlerine bakamazsınız çoğu zaman. refleksif bir hareketle o gözler kaçar, başka yerlere -ve genellikle yere- odaklanır. konuşurken de yere - göğe - elinizdeki kağıt parçasına baka baka konuşmak zorunda kalırsınız ki bunun karşı tarafı zaman zaman rahatsız edebileceğini bilmenize rağmen elinizden birşey gelmez. üstesinden gelmeye çalışmak da kötü sonunçlar doğurur zira bu teması kurmaya çalışmak beyninizi sandığınızdan daha çok meşgul eder, ya karşı tarafı dinleyemezsiniz ya da konuşurken ne anlattığınızı unutursunuz. acayip bir şeydir. düşmanımın başına vermesin.
  • zavallı benin yıllardır müzdarip olduğu eksiklik. ne sokaktaki bir yabancı, ne bakkal amca, ne hoca ne de sevgili vs... anne babayla bile konuşurkan göz teması kuramaz bu zavallı kulunuz. yanlışlıkla göz göze geldiğinde, suç işlemiş gibi gözlerini kaçırmak, konuştuğun kişinin gözleri hariç yüzündeki her noktaya odaklanmak. garip olan ise; konuşma esnasında göz teması kurmam gerektiğini hatırlamam ile, göz teması kurmaya çalışmam fakat bunu da becerememem, sadece kaçamak bakışlar atmak, karşıdaki kişinin yalan söylediğimi düşündüğünü düşünmek, madem göz teması kuramadım bari başka bir yere bakayım derken gözleri iyice uzaklaştırmak, beyin tüm bunlarla haşır neşir olurken konuşacağın şeyi unutmak ve eziş büzüş ortamdan ayrılmak. (bkz: ezik)
  • insanın bir de hoşlandığı kişiyle bu durumu yaşaması sözkonusudur ki en kötü olanı bence.tanışmıyorsunuzdur tek yolu onun gözlerinin içine bakıp kendinizi farkettirmenizdir ama yapamazsınız.bakmiyim ama beni farketsin dersiniz içinizden tabiki elinize birşey geçmez bu şekilde hatta çok beklersiniz.gün gelir onu kolunda sevgilisiyle görürsünüz ve rahatlarsınız..oohh be dersiniz kurtulursunuz bu bakmalıyım yok farkeder rezil olurum çelişkisinden *
  • kendimi dışarıda hatta genel olarak diğer insanların arasında bulduğum her ama her an bana kendi ucubeliğimi hatırlatan durum. bir saniye bence yine iyimser bir üst sınır olmuş. çoğu zaman kafamı dahi çeviremiyorum doğru düzgün tanımadığım insan(lar) yakınımda duruyorsa. hele bir de o öteki insan karşı cinsse (straight bir erkeğim), bu durum daha da kötüleşiyor, hem de bir erkek olarak varoluş amacıma ters düştüğümü ister istemez düşünüverdiğim için bu eziyet aynı zamanda varoluşsal bir boyut da kazanıyor. anlayacağınız, evlere şenlik bir senaryo.

    diyelim ki göz teması bir şekilde oldu. evet, o zaman da maksimum sınır 1 saniye, çünkü göz teması yaptığım an kafamda alarmlar çalmaya başlıyor. siz telepatiye inanır mısınız? ben ister istemez inanıyorum (bkz: paranoya). göz teması kurmamı takip eden anda iki düşünce birden oluşuyor zihnimde: 1) "karşı taraf düşüncelerimi okuyabiliyor. kaçmalıyım!" 2) "ne kadar anlamsız bir eylem lan bu." ama bu absürditenin bir tür silver liningi de var. hayatta tamamen güvenebildiğim bir kaç insanla göz teması yapabiliyorum çünkü onların düşüncelerimi okumasında beis görmüyorum. o zaman keyif verici bir hale bile gelebiliyor bu siktiğimin cümbüşü.

    nereden aklıma geldi hakkında entry yazmak şimdi bilmiyorum. harbi şu hayatımı sikeyim. gerçi öyle diyorum da benim yine durumum iyi galiba. en azından eşşek gibi gülebime yeteneğim de var hala. o da bir şey.
  • (bkz: yenilmek)
  • karşıdaki kişinin ''beni dinliyor musun?'' diye sormasına sebep olan davranış. benim de muzdarip olduğum bu sorun, babamın bir zamanlar ders anlatırken ''tavana değil bana bak!'' demesine, arkadaşlarımın önemli birşey anlatırken, onları dinlemiyor oluşumdan şikayet etmelerine yol açardı çoğu zaman. onlar zamanla alıştırlar, ben hala alışamadım..

    ayrıca bu sorundan muzdarip olanlar için en kötüsü birebir görüşme yapmaktır, düşüncesi bile işkencedir, zira karşıdaki kişi size bakıp konuşurken sizin dağa taşa, yere, tavana bakmanız hoş olmayacaktır.
  • fi tarihinde görüştüğüm bir psikoloğun bana "insanlara güvenmediğinin işareti" diye yorumladığı durum. insanın annesiyle dahi göz teması kurmayı sevmemesinin garip birşey olması gerektiğini düşünmeye başlayana kadar da bu duruma çok takmıyordum aslında, ama sonra üzerine gittim (buraya edit: bir müddet diyalogdan kopmak pahasına karşımdaki insanların gözlerine zorla odaklandım ve bir süre sonra eskisi kadar zor gelmemeye başladı) ve şimdi insanlarla (tanımadıklarım dahil) 5-10 saniye rahatsız olmadan göz teması kurabiliyorum. daha da uzatırım muhtemelen.

    işin garip tarafı kendimi bildim bileli böyleydim ben, ama ailem de dahil kimse de bana "yahu sen niye konuşurken gözlerime bakmıyorsun, rahatsız edici birşey bu" demedi. insanlarla iletişimi onca sene böyle sürdürebildim yani, arkadaşlar, dostlar falan edindim (sevgili edinemedim ama hehe). demek ki bu aslında sosyal olarak kabullenilebilir birşey; çekinmemek, üzülmemek lazım.

    bir diğer edit: "göz için en iyi terapi aynada gözlerinin içine bakmak sonraki aşama sevdiğin ve daima gördüğün insanların gözlerine bakmak" şeklinde bir duyum da aldım, zamanında bu durumda bulunmuş bir suserdan. not olarak düşeyim.
  • piç adamlarda olmayan özelliktir.
  • şakirtlerde görülmeyen rahatsızlıktır, çünkü nasıl öğretilmişse böyle gözünüzün içine baka baka yalan söylerler.
hesabın var mı? giriş yap