• tatarlar kaffer kalesini kuşattıkları esnada, askerler arasında bir veba salgını yayılmış.. tatar komutanının aklına da veba'dan ölenleri mancınıkla kalenin içinine fırlatmak gelmiş ve bu düşüncesini pratiğe dökmüş.. netekim, kale içerisinde veba salgını yayıldıkça yayılmış ve sonunda kaleyi tatarlara teslim etmişler, iş bu vukuat ilk biyolojik silah kullanımı sayılsa da bu olaydan önceleri de şehirlerin su kaynaklarına hayvan leşleri bırakmak gibi piçlikler, sansarlıklar de yapılmıyor değilmiş.
  • fakirin atom bombasidir.
  • tarihteki bir kac ornegi : mancinik yardimi ile kalenin icine hayvan lesi atan asurlular, su kaynaklarina ceset atan romalilar ve kizilderililere cicek mikrobu bulasmis battaniye temin eden ingilizler tarafindan verilmis silah.
  • aklıma gelen iki hipotetik versiyonu mevcut:

    1. micro-rna görevi görecek bir biyolojik materyal taşıyan ve solunum yolu ile taşınan virus. bu micro-rna tabii ki insan için hayati bir geni hedef alacak.. örneği asetil kolin reseptröleri ile ilgili geni hedef alacak, ya da hemoglobin sentezi ile ilgili geni hedef alacak. bu öldürmek yerine insan kapasitesini düşüren "soft biyolojik silah" olarak kullanılabilir.

    2. prion sentezlettirecek bir virus. normalde cjd gibi hastalıklar için deforme prion proteinini dışarıdan almanız gerekli. ancak elbette bu protein bir retro-virus ile hedefin iç organlarında sentezlettirilebilir.

    bu durumda hemen olmasa bile yıllar içinde insanları yavaş yavaş öldüren ve tedavisi imkansız olan bir hastalık üretebilirsiniz.

    biyolojik silahlar günümüz teknolojisi ile bireysel olarak üretilebilir hale geliyor; bu gibi fikirler benim gibi mikrobiyolog olmayanların aklına geliyorsa azıcık ilgili ve elinde donanımı olan kötü niyetli kişilerin de aklına geliyordur. bu yüzden 21.yy da biosilahlar ciddi bir global katastrofik potansiyel taşıyan sorundur.
  • nukleer silahlardan bile sonra kullanilmasi dusunulen, kontrol edilip edilemeyecegi bilinemedigi icin olsa gerek, uretilip uretilip bir kosede patlayacagi gunu bekleyen silahlar.
    bir kere dunya yuzeyine ciktiklarinda goodbye blue sky diyebilecek vaktimiz anca olacak.
  • biyolojik silah, daha çok askerî amaçlarla diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler yaratmak maksadıyla kullanılan bakteri, virüs gibi bulaşıcılar ile toksin ve zehirlere verilen genel isimdir. biyolojik maddeler, kokusuz ve tatsız gaz bulutu halinde atıldığı zaman, mikron boyutunda son derece küçük parçalardan oluştuğundan, insan gözüyle gorulemez.
    hava, su ve mekanik taşıyıcılar (böcek vs.) da biyolojik silahları yaymak için kullanılabilir. biyolojik organizmaların çok küçük bir parçası bile kimyasal silahlardan daha ölümcül olabilmektedir. antrax olarak bilinen şarbon virüsünün biyolojik silah versiyonları solunum yoluyla havadan alındıktan sonra ciğerlerde kuluçka dönemi geçirip kısa sürede öldürücü hale dönebilir. bu yüzden biyolojik silahlar, uygun ortamlarda kendilerini çoğaltabilme, genetik müdahale, mutasyona uğrama (hayvandan insana, insandan hayvana geçme gibi) özellikleri nedeniyle yeryüzündeki en etkin ve acımasız silahlar arasında yer alır. biyolojik silah ajanı olarak adlandırılan botulinum toksini, kimyasal sinir gazı, sarinden üç milyon kat daha güçlü ve öldürücüdür.
    dünyada, bu silahların kullanım ve üretimini engellemek amacıyla 1925'te cenevre protokolü, 1972'de biyolojik silahlar komisyonu (bwc) imzalandı. dünyayı korkutan şey ise insanların bu tür silahların yapımını düşünmesinin ürkütücülüğü kadar, bu protokollere rağmen bazı ülkelerde bu silahların hala yüksek miktarda depolanmasıdır.
  • çok çeşitli örnekleri bulunan, tarihi bin yıllar öncesine kadar dayanan kitle imha silahlarıdır.

    antik çağlarda da biyolojik silahlara rastlamak mümkün. isa'dan 500 yıl önce, içme sularını kontamine etmek basit lakin etkili bir fikir olmuştur. verilebilecek güzel örneklerden biri asurlulardır. asurlular, claviceps cinsinden bir grup olan ergot mantarlarını düşmanlarının kuyularını kontamine etmek için kullanırlardı. problemi yaratan claviceps purpurea idi, yani çavdardaki parazit bir mantar. etkileri halüsinatif, merkezi sinir sistemine tesir ediyor. etkisinden ötürü ergot mantarının doğrudan lsd içerdiği zannedilir fakat ergot mantarı lsd'den ziyade ergotamin ve liserjik asit içerir, liserjik asit de lsd sentezi için gerekli olan öncü maddedir. aslında "zehir" ilân ettiğimiz lsd'nin mikrodozlarda psikiyatrik hastalıklarda iyileştirici etki yaratabildiği tartışmaya açık olan, nöropsikofarmakoloji gündeminden düşmeyen bir konudur. günümüz tıp camiası bu konuda bir paradigma değişimi geçirmektedir, (örnek) lakin yine de the doors of perception okuyup da kontrolsüz bir şekilde psikedelik kullanmaya yönelmenin akıl kârı bir tutum olmadığını not edelim.

    biyo-silahlara dönersek, iskit okçularının attıkları oklar da bilinen eski biyo-silah örnekleridir. iskit okçuları, oklarını dekompoze cesetlere, gübre ile karıştırılmış kanlara soktuktan sonra atarlarmış. kronolojik olarak günümüze biraz daha yaklaşırsak, 18. yüzyılda amerikan yerlilerine verilen çiçek hastalığı mağdurlarının battaniyelerini de hatırlayabiliriz.

    felaket tellallığı yapmak her ne kadar hoş olmasa da, 21. yüzyılda, biyolojik silahlardaki potansiyelin tüm bunlardan çok daha tehlikeli boyutlara erişebilecek kadar yüksek olduğunu söylemeliyiz. artık asıl tehdit, herhangi bir enfeksiyon değildir. genetik olarak modifiye edilmiş, özel enfeksiyonlardır.

    böyle bir şey nasıl yapılabilir?

    crispr sistemi oldukça realist bir seçenektir. (#86083897) basitçe açıklamak gerekirse crispr-cas9 sistemi istediğimiz bir genomda istediğimiz bir diziyi hedeflememize olanak tanıyan, bakterilerin virüslere karşı kullandıkları doğal bir sistemdir.

    sistemin biyo-silah üretimi için kullanılma riskinin başlıca nedenleri:

    1) düşük maliyet.
    2) ırkçılığın dünya genelinde yükselişte olması.
    3) belirli genlere sahip olan spesifik bir insan grubunun kolaylıkla hedeflenebilmesi. bu bir etnik grup olabilir, başka bir grup da olabilir.

    crispr-cas9 sistemi elbette öcü değildir, ne kadar felaket getireceği ve ne kadar mucize yaratacağı insanların onu hangi amaç için modifiye ederek kullanacaklarına bağlıdır. tüm gruplar oldukça benzer olduğu için asla çok seçici olan bir vektörün elde edilemeyeceğini söyleyen, david goldstein gibi popülasyon genetikçileri vardır lakin bu hedeflenmiş bir kitlenin üçte birinin mevcut genetik bilgisi ile bile yok edilebileceği olasılığını yok etmemektedir, kaldı ki genetik hızla ilerleyen bir branştır.

    seçici olmak ile ilgilenmeyen bir saldırgan ise rna interferaz ile hayati önemi olan genleri rahatlıkla devre dışı bırakabilir.
  • şehir efsanesi midir bilinmez; israil tarafından arap ülkelerine karşı kullanmak amacıyla geliştirme çalışmaları yapılmış, ancak kullanılması durumunda israil vatandaşları için de %70 oranında kayıp ihtimali ortaya çıkması nedeniyle proje rafa kaldırılmıştır.
  • (bkz: kus gribi)
  • (bkz: bakteri)
    (bkz: virüs)
    (bkz: riketsiya)
    (bkz: klamidya)
    (bkz: fungus)
    (bkz: toksin)
    (bkz: arakonaklar)
    (bkz: bitki öldürücüler)
    (bkz: zararlı haşerat)
hesabın var mı? giriş yap