• güzel şehir. yani en azından uzun bir aradan sonra uzun uzun bir şeyler yazdırabilme gücüne sahip olduğuna göre bir esprisi olmalı…

    havalimanına inmenize az kala verilen formları iyi doldurunuz; kimlik bilgisi, nerede kalacaksınız gibi bilgilerin yanı sıra yanınızda değeri 300 usd’yi geçmeyen herhangi bir eşyayı arjantin’e sokmadığınızı beyan edeceksiniz çünkü. “laptop’um var, cep telefonum var..” falan diye düşünmeden “yok öyle bir eşya yanımda” demek en mantıklısı çünkü yanınızda ambalajında 127 ekran bir lcd televizyon sokmadığınız sürece bakmıyorlar..

    havaalanına inilir, pasaport kontrolünden de geçilir, vize yok, bir de turista 3 meses diye kapı gibi damgayı da pasaporta bastıktan sonra pasaport polisi; keyfi yerine geliyormuş insanın bu şehirde 13 saatlik uçak yolculuğundan sonra.. vizesiz girebilme duygusu (kendini gelişmiş ülke vatandaşı gibi hissetme duygusu) belki de insanın keyfini yerine getiren. çıkıştan biraz da arjantin pesosu bozdurduktan sonra (para bozdurmak için mantıklı bir nokta çünkü şehir içindeki döviz büfelerinde sağlam kuyruk var.) şehre ilk defa ayak basan bir insan olarak havaalanından merkeze nasıl gidilebilir diye aranılıyor haliye.

    havaalanından merkeze gidebilmek için iki tane popüler şirket göze çarpıyor havaalanı çıkışında. birisi transfer express, diğeri ise manuel tienda leon. manuel tienda leon’un tıpkı havaş gibi toplu taşıma vasıtaları da var ve de ucuz bir fiyata şehrin tren garının bulunduğu merkezi bir konumda bulunan retiro’ya atıyor. bunun dışında remise adını verdikleri (sesli sözlük’teki anlamı kiralık at arabası, hadi bakalım.) ücreti önceden ödenen arabalarla da şehre gitmek mümkün. ikinci seçenek her ne kadar biraz kazık olsa da, kalacak yer retiro’ya yakın olmadığı ve de şehri pek bilmediğiniz takdirde doğal olarak tek seçenek oluyor ve de yaklaşık 120 peso civarı bir parayı bayılıp (kredi kartı kabul ediyorlar) remise ile koyuluyorsunuz yola.

    otobandan şehre yol alırken görülen manzara ilk defa bir güney amerika şehrine gelmiş bir insan için filmlerden, fotoğraflardan oluşmuş kafadaki güney amerika görüntüsünü bir hayli doğruluyor. henüz daha şehrin ekonomik olarak kötü durumdaki bölgelerinden geçiliyor, etraftaki ev, apartman görüntüleri ilginç ama pek de iç açıcı değil ama gayet de güney amerika. daha sonra şehre giriliyor ve de taksi şöföründen de yolculuğun son dakikalarında neden arjantin’de olunduğuna dair soru geliyor. arjantin ispanyolcası zor anlaşılır değil, oldukça tane tane konuşuluyor. sadece kelimelerin sonundaki s’leri yutmaları (buenos aires için: buen aire gibi bir şeyler deniyor, iyi günler direkman buen dia oluyor), iki ll içeren kelimeleri y olarak değil de ş olarak okumalarına alışıtıktan sonra gayet de anlaşılabilen bir ispanyolca. taksi şöförüne turistik amaçlı gelindiği söylendikten sonra la boca semti hakkında bilgi alınıyor çünkü tehlikeli bölgeleri olan bir semt olduğuna dair duyumlar var la boca hakkında. taksi şöförü caminito’da dolan, geri kalan bölgelerine gitme bir şey olmaz diyor ve de boca juniors taraftarı olduğunua da ekleyerek la bomboñera’nın da gezilmesinin mühim olduğunu söyledikten sonra arjantin’i tanımlarken kulağa bir hayli fantastik gelen “futbolistico” sıfatını kullanmadan da bitirmiyor konuşmasını.

    gezinti :

    buenos aires’teki caddeler şaka değil; her biri şehrin merkezini bir uçtan diğer uca bölüyor ve de bu caddelerin cetvelle bölünmüş gibi çok muntazam bir oturumu var. caddelerin uzunluğundan ötürü, iki mekanın aynı cadde üzerinde bulunmasından yakın olduğu gibi bir kanıya kapılmamak gerek.

    elde bir harita ile el obelisco civarlanında bulunuluyorsa, ilk olarak avenida de mayo üzerinden plaza de mayo istikametine doğru akmak mantıklı bir seçim olabilir. avenida de mayo, bir ucu plaza del congreso’ya diğer ucu plaza de mayo’ya çıkan buenos aires standartları göz önünde bulundurulduğu vakit kısa sayılabilecek bir cadde. buenos aires’in en ünlü mekanlarından cafe tortoni’yi barındırıyor. cafe tortoni her vakit kapalı gişe iş yapan bir mekan ve önünde turistler boyuna kuyruk oluşturuyor. sıcak çikolatası inanılmaz övülen bir mekan bu cafe tortoni’nin ve de resmen nefis bir çikolatalı suflenin eriyik hali gibi. yanında da bu yoğunluğu azaltmak için bir cezve süt ve de öyle bir şeyi yedikten sonra eğer hörgüçleriniz yoksa susamama ihtimaliniz sıfıra yakın olduğu için bir sürahi de su ikram ediliyor. cafe tortoni’yi az biraz geçtikten sonra plaza de mayo’ya varmadan diğer bir durak da buenos aires’in istiklal caddesi olarak nitelendirilebilecek calle florida. calle florida, alışılmış yaya caddelerine kıyasla biraz dar bir cadde olmasının yanı sıra, orta kısmını işportacıların işgal etmiş olduğu bir cadde. bu caddeden buenos aires ile ilgili edinilebilecek en enteresan izlenimlerden biri buenos aires’te ciddi bir pasaj kültürü olması. birkaç sene öncesinin ün yapmış arjantin filmlerinden el abrazo partido’da anlatılan hikayenin büyük bir kısmının bir pasajda geçiyor olması da buradaki pasaj kültürünü gördükten sonra daha bir anlamlı geliyor insana.

    buenos aires’in külüstür ama işlevsel, bir o kadar da ucuz bir metrosu var subte adını vermiş oldukları. aslında yürümeyi seven bir insan için plaza de mayo’nun bulunduğu bölgeden şehir merkezindeki bir çok atraksiyona bu upuzun ve muntazamca bölünmüş caddelerde yapılacak yürüyüşlerle ulaşabilmek de mümkün. sözgelimi şehrin en az paris’teki pere lachaise kadar turistik olan mezarlığı recoleta mezarlığına ismini veren sosyetik semt recoleta’ya da, yeme, içme, yürüyüş, piyasa ortamı (ve aynı zamanda uruguay’a akmak için gerekli feribotların kalktığı buquebus’ün bulunduğu) puerto madero'ya da, entel, dantel, bohem, antika koleksiyoncusu mekanı san telmo’ya da, işbu upuzun caddeler aşarak yaklaşık 30 dakika sürecek yürüyüşlerle varılabiliyor. örnek olarak avenida callao’dan başlayıp, 30 dakikalık bir yürüyüşle işbu caddenin sonlarına doğru recoleta'ya ulaşabilmek, şehrin hafiften eminönü, sirkeci kıvamındaki bir noktasından recoleta’ya girdiğiniz anda birden bire nasıl nişantaşı kıvamında bir ortama dönüştüğüne aynı cadde üzerinden şahit olabilmek mümkün. aslında buenos aires’in merkezine ilk varıldığında el obelisco ve çevresine şöyle bir bakıp şehrin eskimiş ve bakımsız bir avrupa şehrine benzediği yorumu yapılabilir. her ne kadar el obelisco’dan san telmo’ya kadar bu görünüm doğru olsa da, recoleta, palermo ve belgrano gibi daha lüks semtlere gidildiği vakit, eskimiş avrupa, güney amerika karışımı (kötü anlamda değil kesinlikle, şehrin bu eskimiş havasının güzel bir hali var) görüntü ansızın yerini, içerdiği insanlar da dahil olmak üzere gayet bakımlı ve avrupai bir görüntüye bırakır bu şehirde.

    bu kadar gezi yazısı içinde şehrin turistik açıdan en önemli semti la boca’dan ve iki mühim stadyum la bomboñera ve el monumental’ den bahsetmeden olmaz. la boca hakkındaki hemen hemen her yazı, istisnasız bu semtin tehlikeli oluğundan bahseder. bu sebeple maceracı ruhu bir kenara bırakıp 150 peso civarına la boca'ya götüren, orada bekleyip daha sonra da geri getiren bir taksi ayarlamak mantıklı bir seçim olabilir. el obelisco’dan araba ile 15 dakikadan fazla sürmeyen la boca’nın turistlerin akın ettiği bölgesi caminito’da akşam 5ten sonra dükkanlar kapandığı ve ortam tekinliğini yitirdiği için buranın ziyaret edilmesi için sabah saatleri bir hayli uygun. caminito bir hayli güvenli bir mekan. dünya kadar turistin yanı sıra birkaç tane de polis muhitin geri kalanının sakatlığından olacak ortalıkta dolanmakta. caminito, her ne kadar rengarenk boyalı evleri, ana teması tango olan cafe’leri ve dükkanları, republica de la boca yazan sarı lacivert boyalı duvarları ile hoş bir görüntüsü olan bir yer olsa da, doğallığını yitirip bir turist mekanına çoktan dönüşmüş bile. la boca’nın gerçek ve daha doğal yüzünü görebilmek için birkaç mahalle öteye gitmeye değer mi, tehlike oranı yükselir mi bunlar cevabı bilinmeyen sorular, fakat belki de bilen birileriyle diğer bölgelerine de emniyetli ve genel turistik arayışlardan sıyrılmış bir sehayat yapabilmek mümkündür. caminito’ya arabayla 2 dakika uzaklıktaki la bomboñera ise, resmi çekip facebook’a konsa ve de altına “şükrü saracoğlu’nun 20 sene önceki hali” yazılsa bir çok kişinin inandırılabileceği bir stadyum. içinde mütevazi bir boca juniors müzesi de barındıran bu 60.000 kişilik stadyumda, cüzi sayılabilecek bir ücret karşılığı boca’nın yıldızları ile montaj bi fotoda yer almak ve stadyumun içini gezmek mümkün.

    şehrin diğer mühim stadyumu olan river plate’in el monumental isimli stadyumu ise, buenos aires’in lüks sayılabilecek diğer bir muhiti belgrano’da yer alıyor. el monumental'in hemen karşısındaki sokakta lüks villalar ve river plate taraftarlarının sprey boyalarla kirletilmiş olduğu duvarlar iç içe geçmiş durumda. belgrano şehir merkezine çok yakın bir semt değil, subte’nin d hattının en son durağı olan congreso de tucuman’da inildiği zaman ulaşılabiliniyor. el monumental ise bu durağın şöyle 9-10 sokak paralelinde 15-20 dakikalık yürüme mesafesinde, avenida del libertador ’un paralelinde yer alıyor. bu avenida del libertador da şehri boydan boya bölen bir cadde; puerto madero’nun oralarda d hattının ilk durağına yakın bir yerde başlıyor, d hattının son durağında inildiğinde halen devam ettiğine şahit olunuyor. el monumental’e yürürken bir an tüfek, tabanca sesleri duyuluyor . hayır, boca’lılarla river’lılar birbirine girmedi; stadyumunun hemen karşısında bir atış poligonu var. river plate’in arjantin’in milyonerler takımı olduğu doğrulanırcasına, stadyumun içinde o kadar güzel bir müze var ki, içinde river plate’in kuruluşundan bugüne kadar tarihçesi 10 yıllık dilimlere bölünerek çeşitli odalarda anlatılıyor. özellikle 70li yılların anlatıldığı bölümde 78 dünya kupası ile ilgili olarak arjantin’in dünya kupasını aldığı günün bir gün sonrasına ait bir gazete bayisinin dekor olarak sunumu pek hoş. el monumental’in içini de tıpkı la bomboñera gibi gezebilmek mümkün, hatta burası daha sosyetik bir kulüp olduğu için stadyumu tanıtması için bir de rehber eşliğinde.

    yeme içme:

    buenos aires sizi mutlu ve doymuş bir şekilde memleketinize geri gönderecektir, bundan emin olabilirsiniz. ana faaliyet konusu parrilla olan restoranlar ve pizzacılar şehrin dört bir yanındadır. parrilla’yı hem hakkıyla, hem hesaplı, hem de turist tuzağı olmadan puerto madero’daki mekanlarda denemek mümkün bu şehirde. puerto madero’daki bazı yerler içki hariç yaklaşık 60 peso civarında fiyatlara sınırsız açık büfe mangal keyfini yaşatıyor. bu yerlerin ünlü olanlarından birisi, gerek şehir hakkındaki bilimum yazılarda gerekse oradaki bir taksiciden alınmış olan referans doğrultusunda puerto madero’daki siga la vaca isimli sadece puerto madero’da değil, şehrin diğer bölgelerinde de bilimum şubeleri olan bir zincir. arjantin’de kırmızı şarap da, (bilhassa memleketin gurur kaynağı olan malbec), italyan chianti’leri, fransız cabernet’leri ile kıyaslandığı zaman oldukça hesaplı olduğu için açık büfe mangal keyfine abuk masraflara sokmadan eşlik edebiliyor.

    şehrin el obelisco ve plaza de mayo taraflarına yakın bölgelerinde (mesela avenida corrientes) ise pizzacılar gövde gösterisi yapıyor. avenida corrientes’teki pizzeria güerrin ve yine aynı caddede birkaç sokak ilerisindeki banchero bir çok yazıda en iyi pizzacı olarak bahsedilen mekanlardan. arjantin pizzası zamanının italyan göçünün etkisinden dolayı hem çok leziz hem de kendi tarzında. pizza tipleri burada çok çeşitli: odun ateşinde pişen pizza (a la piedra) dışında buradaki pizza işine giren arkadaşlar işi abartmışlar ve a la parrilla adını verdikleri mangalda pişen pizza gibi çıtır hamurlu hoş bir pizza türü daha icat etmişler. buenos aires’in uyumayan şehir olduğunu saatler gecenin 12sine varırken hala dolu olan pizzacılarından anlayabilmek mümkün. pizzanın yanında bir de bira içilecekse garson “chopp?” diye sorduğunda afallamayınız çünkü arjantin’de fıçı biraya arjantin bira(!) değil chopp deniyor.

    dulce de leche seven bünyeler ise direkman kahvaltı veren ortalama bir otelde kalmalı. bu takdirde kahvaltıda dilendiği kadar dulce de leche yiyebilmek mümkün. tatlı menüsünde yazan flam bildiğiniz krem karamel (görüntüsünün yaş pastaya benziyor olması enteresan), tarta de ricota ise bildiğiniz cheese cake’in hafiften arjantin’e uyarlanmış halinden başka bir şey değil.

    diğer:

    notorious, çok sağlam bir caz kulübü ve avenida callao’nun recoleta’ya yakın olan lüks bölgesinde kalmakta. ön tarafı müzik dükkanı, arka tarafı caz kulübü olan bu güzide mekanda arjantin’in malum konumundan ötürü latin tarzı müzik yapan brezilyalı gruplar sıkça yer alıyor.

    confiteria ideal ise tangonun buenos aires’teki en mühim adreslerinde başı çekiyor. burası turist tuzağı olmayan bir tango mekanı oluşu, sabah 4e kadar açık olması, sadece 1 günlük bile (hem de günde ikişer saatten iki kez) tango dersleri vermesi gibi mühim özellikleri olan nostaljik görünümlü bir mekan ki zaten buenos aires, bilhassa şehir merkezinde nereye girilirse girilsin hep nostaljik dekorun (türkiye örneği: baylan pastanesi) ağır bastığı mekanlardan oluşan bir şehir.

    el ateneo bir kitap, dvd v.b.. dükkanı. peki bunun nesi enteresan ki? buranın avenida santa fe üzerinde (caddesnin avenida callao çıkışına yakın bir bölgesinde) bir şubesi var ve bu şube herhalde bir yurt dışı seyahatinde görebileceğiniz en fantastik dekorasyona sahip kitapçı dükkanı. burası (tahminen) eskiden bir tiyatro iken sonradan kitapçıya dönüştürülmüş, tiyatro dekoru ise tüm ihtişamıyla kendisini korumuş.

    bu topraklarda rock ve metal ciddi ölçüde dinleniyor. hatta, calle florida’daki işportacı kitlenin önemli bir bölümü geçimini bu tarz kıyafetlerin satışından sağlamakta. buna paralel olarak, buenos aires rock ve metal konserleri için bir resmi geçit niteliğinde; bu konuda türkiye’yi açık ara solluyor. misal bu şehir ingiliz progressive rock’ın babası yes’in kasım 2010 içinde iki gece konser verdiği bir şehir..

    buenos aires’in kilit yerlerinin ziyareti için üzülerek belirtilmesi gereken bir husus ise ingilizce’nin yetersiz, ispanyolca’nın ise mühim oluşu. fakat arjantinliler genelde turistlere karşı ortalamanın üzerinde yardımsever ve kibar. dallama fransızlar ve benzeri avrupa örnekleri burada çok şükür yok; bu sebeple iki kur ispanyolca bile bir çok işi fazlasıyla görür.

    sonsöz:

    diğer her şehirde olduğu gibi buenos aires’in de ne kadar turistik bir şehir olduğu beklentiler ile alakalı. eğer turistik şehirden kasıt, eiffel kulesi, mısır piramitleri görmek ise buenos aires bu tarz beklentilere sahip bir turistin asla uğramaması gereken bir yer. buenos aires, halkın arasına karışıp futbol izlemek, tango öğrenmek, tıka basa yiyip içmek, upuzun caddelerde yürümek, akşam çıkıp uyumayan bir şehirde birkaç ortama uğramak isteyen bir turisti fazlasıyla tatmin edebilecek bir şehir, avrupa ve asya’dan sonra değişik bir deneyim; hakkında uzun uzun yazı bile yazdırıyor..
  • yediğim içtiğim benim olsun gördüklerimi anlatayım:
    -büyük ve daha büyük caddelerden oluşmakta ve hatta dünyanın en geniş caddesi avenida 9 de julio'yu bünyesinde barındırıyor.
    -italya ve ispanya göçmeni atlarının mirasını kanıt göstererek avrupalı olduğunu iddia etmekte kendileri (hangimiz değiliz ki içine sıçayım). ha ama vatandaşları ispanya'da serbest dolaşım, tüm avrupa'da vize muhafiyetine sahip bir ülkenin başkenti olduğunu hatırladığımda müzakere kelimesinin bünyeme yaptığı negatif etki katlanarak artmıyor degil hani.
    -arzu ettiği (ve muhtemelen hakkı olan) noktada olmadığının farkında olan bütün toplumların olmazsa olmazı kontenjanından yer bulan milliyeçilik huyu münasebetiyle, bayrak asılabilecek ve aslımayabilecek her köşede, yer yer devasa boyutlara varabilen bayraklar görülebilir. (görülmektedir, görülür. parantezin içine de noktalama işareti konmazmış aslı var mı? aha bi dene daha koyduk iyi mi? dur lan!)
    -trafik ışıkları külliyen işlevsiz. vakit dar koşmak lazım!
    -yerba mate(kişisel olarak bir fincan kahveyi tercih etmekteyim)
    -kırmızı etin makarna ve muhtelif yeşillikten ucuz olduğu tek diyar. inekler olabilecek her şekilde ve inanılmaz bir hazla yeniyor. tavuk ha keza. (chorizo'ya özel itina lütfen)
    -soyaya tedbirli yaklaşmak lazım (vejeteryan değilseniz yaklaşmayın zaten ne işiniz var) genetiğiyle oynuyorlar, tehlikeli olabilecek boyutta.
    -avenida santa fe, milano/montenapoleone misali bir alışveriş ortamı. evi özleyenler için "palermo viejo" kısmındaki alışveriş merkezindeki arap restoranı özlem gidermeye yetecek lezzette dolma, döner vs. ve fason türk kahvesi sunuyor.
    -boca, palermo,recoleta (eva'ya selam edin) ve san telmo illaki görülmesi gereken en bir turistik muhitler. palermo ve san telmo konaklama için de uygun. san telmo'nun son dönemlerde gay turizmin yeni adresi olarak lanse edilmesine binayen nacizane tavsiyem konuyla ilgili değilseniz ve an itibari ile yanınızda bir hemcinsiniz varsa, üçüncü bir şahısa "bizde işte san telmo'da kalıyoruz" demeyin. "aman da ne güzel arabik gözlerin varmış" diyen bir yöre yiğidinden nasıl kaçtığımı bir allah bir ben bilirim. "havuza gidelim" dedi bide herif, pis gibi.
    -dedik ama yineleyelim eva peron recoleta mezarlığında, che ve maradona her yerde.
    -néstor kirchner yönetimindeki hükümet plaza de mayo'daki la casa roja'da oturuyor. lakin nasıl çalışmaya muvaffak olduğunu anlamak mümkün değil zira allah'ın günü meydanda birşey protesto ediliyor.çöpçüler greve gider; haydi şehrin bütün çöplerini dök başkanın kapısına, 20 aralık olaylarının yıldönümü; koy anfileri bağır başkana, diskotek yandı; koş kapıya içişleri bakanının istifasını iste (kafir oldukalarından mıdır nedir kimse "allah'ın hikmeti biz ne yapalım" diye açıklama yapmıyor hayret*). bizim burda dene bakalım birini de bak ba alnının çatısının patlatmıyorlar mı adamın.
    -muhtelif parkların en büyüğü 400 hektar. gördüklerinizi göztepe parkında denemeyin.
    -gece hayatı en erken 02.00'da başlıyor 08.00 ila 11.00 arası bir saatte bitiyor. bar sahibini "kapatmam lazım, gelin benim evde içmeye devam edin" demesi veya balta balta eve dönerken taksicilerin "nada chica?" (türkçe'ye tam tercümesi: bir kız bulamadın mı behey hayvan ne hıyarmışın sende) repliğini sarf etmesi olağan.
    -ispanyolca'da "y" okunan her harf mevzu bahis diyarda "ş"ye tekabül ediyor (sevilla=seviya=sevişa). ispanyolların sizi vosotros yerine bir nevi 3.çoğul şahıs olan ustedes kullanımda. sen mealine gelen tu ise vos. ser* fiilinin "tu eres" olan çekimli hali ise "vos sos" oluyor.
    -3 peso=1 dolar. bu aynı zamanda bir paket sigaranın da fiyatı. günde 50 pesonun üzerinde harcayabilene "kop da gel turist ömer" plaketinin yanında şehrin altın anahtarı veriliyor. (kaplama)
    -1.ligde 9 temsilcisi var. hepsini hatırlamamakla birlikte aklıma gelenler: boca juniors, river plate, velez sarsfield, independiente, newell's old boys, estudiantes
    -dünyanın önemli limanlarından biri, yerlilerine porteno (n üzerinde çizgi var portenio oluyor dolayısıyla. ukalalık olsun diye doğrudan yazmadım) deniyor
    -güney ameika'nın ilk metrosuna sahip.
    -tango
    -bsas ve ba olarak kısaltılıyor yazılırken "buenozzerr" diyen fransızların ise katli vacip.
    -carlos menem vatan hainidir.
    -netice: gidilesi, görülesi, sevilesi.
  • döneli 2 ay oldu ama hala etkisinden çıkamadığım güney amerika şehri. gidecek olanlara ya da gitmeyi düşünenlere ben de bir kaç tavsiye vereyim.

    öncelikle, peanutbutter'ın #48189167 entry'si çok işimize yaradı, sağ olsun mesajlarıma da verdiği uzun cevaplarla buenos aires'in altını üstüne getirebildik.

    havaalanına indiniz, gümrük polisinin karşısına geldiniz ve sürpriz! gümrük polisinin ingilizcesi yok. ne anlıyor ne de anlatabiliyor. türkiye'ye vize olmadığı için çok rahatça geçiyorsunuz ama bir webcam aracılığıyla fotonuzu çekiyorlar, benim gibi gözlük takan birisiyseniz polis sizden ispanyolca gözlüğünüzü çıkartmanızı isteyecek. ne diyor lan bu diye heyecan yapmayın.

    daha ilk adımınızda yaşadığınız bu ingilizcesizlik sizi buenos aires'teki günleriniz boyunca takip edecek. ülkedeki genel ingilizce seviyesi şunun altında, siz düşünün.

    https://www.youtube.com/watch?v=xq4avt8xauk

    hemen çıkıştaki taxi exeiza ile şehir merkezine 49 abd dolarına gidebiliyorsunuz. oteliniz de büyük ihtimal şehir merkezinde olacağı için sizi bu fiyata otelinize kadar götürecekler. ödemeyi yapıp bir numara alıyorsunuz, bekliyorsunuz ve sıranız gelince sizi alıyorlar. taxi bankosundakiler ingilizce bildiği için burada çok sorun yok ama sizi taksiye götürmek için gelen kişiler valizlerinizi taksiye attıktan sonra sizden para istiyorlar. 49 dolardan artan 1 doları verebilirsiniz.

    buenos aires'teki ilk gününüz pazar ise yapacağınız tek şey san telmo bit pazarına gitmek. daha doğrusu, buenos aires'te pazar günleri tek bir şey yapılır. san telmo bit pazarı baştan aşağı gezilir. aklınıza hayalinize gelmeyecek zenginlikte bir pazar. 1996 yılında oynanan juventus fenerbahçe maçına ait flama buldum ben burada. gerçekten. aha da bu hatta.

    http://i.hizliresim.com/rrjvkn.jpg

    pazarda bir de türk satıcı var. ismi mahir, bize çok yardımcı oldu. para bozdurmamız ve gezilecek yerler konusunda kendisinden güzel tavsiyeler aldık, hatta 1 gün de buluşup birlikte bir şeyler yaptık. pazarda yürürken yaprak sarma ya da eşarp görürseniz merhaba diyerek muhabbete girebilirsiniz.

    http://i.hizliresim.com/qwplqy.jpg

    eğer ilk gününüz cumartesi ise yapmanız gereken palermo soho'ya gitmek (metro'yla plaza italia durağında inin) ve palermo sokaklarını keşfe çıkın. cumartesi günleri de burada ufak bir pazar var ve her sokak bir birinden güzel. bira içmek isteyenler için de gorriti sokağı 4389'da nola buenos aires sadece palermo'nun değil, tüm buenos aires'in en iyi mekanı, biline. palermo taraflarında yemek yemek için cabrera sokağında bulunan la cabrera ne çok ucuz ne de çok pahalı olan ama muhteşem biftekler yapan bir parilla. gitmelisiniz.

    eğer ilk gününüz cumartesi ya da pazar değilse ve şehir merkezine yakın kalıyorsanız benim tavsiyem avenida 9 de julio'ya çıkıp bu caddeyi biraz keşfetmek arka sokaklarına dalıp çıkmak ve teatro colon'u aradan çıkartmak olur. ayrıca avenida 9 de julio'yu kesen çok uzun bir sokak daha var: avenida santa fe! burası bana göre her şeyin olduğu ve hiçbir şeyin olmadığı bir cadde. burada el ataneo isimli kitapçı kesinlikle gezilesi. buenos aires grill isimli parilla da oldukça güzel. santa fe'yi kesen ara sokaklarda da nostaljik cafelere ve pizzacılara rastlamak mümkün, kafanıza göre canınızın çektiği bir tanesine dinlenmek için girin derim ben.

    san telmo benim en beğendiğim yeri oldu buenos aires'in. biz buenos aires'te olduğumuz her geceyi burada sonlandırıp otele geçtik. otelimiz şehir merkezindeydi. avenida 9'un bir paraleli olan suipacha'daydık. otel adı el conquistador. wi-fi hariç fena değildi. ama çok tavsiye etmiyorum, fiyat performans oranı daha iyi bir yer bulunabilir. neyse, san telmo'ya dönelim. burası bizim cihangir'in kat kat daha güzeli ve büyüğü. her pasaj ve dükkan sizi zamanda yolculuğa çıkartıyor. . cafe dorrego da buenos aires'e gitmişken zaman yolculuğu yapmak için ideal bir mekan. sizi şöyle bir 100 sene öncesine götürebilir. buranın hemen karşısında yer alan plaza dorrego ise hem gündüzleri hem de geceleri san telmo'nun merkezi. özellikle de geceleri oturup bir bira içmek güzel oluyor. gündüzleri ise kahve molası için ideal. pazar günleri saat 13:30'dan itibaren tango gösterileri yapılıyor, izlenesi.

    san telmo'daki defensa caddesi çok uzun ve genelde her şeyin olduğu cadde. buradaki el desnivel isimli mekan fiyat ve lezzet kalitesinin en yüksek olduğu yerdi. hatta en güzel biefe de chorizo'yu da burada yedim. 380 gramlık dev biftek sadece 130 peso, yani 26 tl. bu restoranta ait küçük bir detay, içeride girişte hemen solda bir masada türk bayrağı ve bir çini göreceksiniz. türk konsolosu zamanında burada yemek yemiş ve jest olsun diye bu hediyeyi vermiş. şahsen her gün yerden yere vurduğum türkiye'ye ait bir detayı görünce çok hoşuma gitti. gurbet sen nelere kadirsin.

    şimdi fiyat vermişken bu kambiyo olayından da bahsedeyim. yukarıda yazılanlardan çok farklı bir şey söylemeyeceğim. bizim orada olduğumuz dönem resmi kur 1 dolara 9.25 pesoydu. otelimiz 14 pesodan bozuyordu, gazete satan kiosklar ise 14.80-15.20 arasında. sokaklarda kambiyo kambiyo diye bağıran elemanlar ise 15-15.30 arasında. benim tavsiyem ilk günlerde otelde bozdurup daha sonra samimiyet kurabildiğiniz bir kiosk varsa orada daha iyi bir kurdan bozdurmak. arjantin ucuz bir ülke ama ne kadar ucuz olduğu sizin dolarınızı kaçtan bozdurduğunuza bağlı diye bir laf var ki çok doğru. 1000 dolarınız 9250 pesoya da denk gelebilir, 1530 pesoya da! unutmayın. ama asla resmi yerden bozdurmayın, havalanına inince taksi ödemesini dolarla yapın ve otele geçince paranızı bozdurun.

    gelelim en önemli detaya. şimdi buenos aires'te bir türk olarak rahat etmenizi sağlayacak anahtar iki kelimeyi söylüyorum. 1-) onur, 2-) şehrazade. bu ne amk dediğinizi duyar gibiyim. ben de ilk duyduğumda ne diyor lan bunlar dedim ama daha sonrasında o kadar normalleşti ki bu iki kelime. olay şu, bizim türk dizileri güney amerika'yı ve özellikle de arjantin'i kasıp kavuruyor. son bir senedir en popüler olan dizi ise "bin bir gece" onur da halit ergenç'in bu dizideki adı. şehrazat (onlar için şehrazade) ise bergüzar korel'in dizideki adı. buenos aires'teki ilk günümüzde bir kiosktan magnet filan alıyorduk, kendi aramızda türkçe konuşurken kiosk sahibi abi sordu, de donde eres? biz de dedik ki ne diyon amk, sorry? where are you from amk dedi abi. haaa, turkey turkey dedik. anlamadı. o yuzden direkt turquia demek gerekiyor. yoksa anlamazlar. ingilizce sevilerinden bahsetmiştim değil mi? adam turquia'yı duyar duymaz coştu ve onur onur demeye başladı. lan diyoruz ne diyor bu adam? onur da kim ola? aklıma rtl'deki ünlü kaya yanar benzeri bir adam geliyor ama bir türlü konduramıyorum, he onur amk he onur dedik ama adam suratımızdaki salak ifadeyi anladı ve siz anlamadınız mallar diyerek bize dergiyi gösterdi. ula o da ne? koskoca derginin üzerinde halit ve bergüzar kapak olmuş, el finale filan yazıyor. ulan onur onur dedin de süleyman değil miydi o yav filan derken hanım hemen kontrolü eline aldı ve aaa bin bir gece, onur şehrazade, si si diye değişik bir dialoga girdik. adam diyor lindo lindo biz diyoruz si si. böyle böyle anlaştık ve adamla samimi olduk. en son giderken bize bir kart verdi üzerinde dolares = 14.80 yazıyordu, ertesi gün onur'un hatrına 15.15'ten bozdurduk, halit ergenç'in gücü adına!!! bu onur ve şehrazat olayı bizi her geçen gün bir lanet gibi takip ediyor. ama hakkını vermem lazım o kadar işimize yaradı ki anlatamam. avrupa'da türk'üm dediğinizde "ha olsun, sorun değil" diyorlar ya, arjantin'de vay amk harbi mi filan diyor insanlar ve çok seviniyorlar. biz halit ve bergüzar sayesinde doları yüksek kurdan da bozdurduuuuuk, indirim de aldık, baya yardım da gördük. siz de çekinemden türküm ben diyebilirsiniz. bu arada, cafe ve restorantlarda bizim diziler deli gibi izleniyor, en son bir yerde fatmagül'ün suçu ne'ye bakan 20 insan filan gördüğümde vay amk dedim.

    gezilecek yerlere geri dönelim. recoleta mezarlığı buenos aires'e gelmişken görülmesi gereken önemli yerlerden bir tanesi. bizdeki mezarlık kültürübe göre bariz farklar var. mezarda yatan kişilere ait bir oda gibi bir yer var ve içerisinde resimler ya da ölmüş kişinin sevdiği eşyalar var. aslında biraz şaman kültüründeki eşyalarla gömülmeyi andırıyor. mezarlıkların mimari yapısı ise gerçekten güzel. insan bir mezarlığı vay vay ne kadar da güzel diye gezer mi? evet geziyor. eva peron'un mezarı en popüler mezar ama bulması biraz zor, oraya giden birilerinin peşine takılıp gitmek en mantıklısı. recoleta buenos aires'in zengin yerlerinden bir tanesi. mezarlık çıkışındaki kendi birasını yapan buller brewery'de bir bira molası verip recoleta sokakları gezilebilir. köşebaşı bir cafe'de kahve içmeyi tavsiye ederim. buller brewery nasıl bir yer derseniz:

    http://i.hizliresim.com/wegzd8.jpg

    gelelim la boca'ya! taksiyle el caminito'nun orada inip la boca'yı keşfe başlayabilirsiniz. aslında gezeceğiniz bölge küçük ama pasajlara girip çıkarak, tango gösterileri yapanları izleyerek burada 4-5 saati geçirebilirsiniz. evler rengarenk ve gecekondu gibi ama çok sevimli. la boca bir liman semti ve zamanında buradaki gemilerde çalışan insanlar bu evlerde kalıyorlarmış ve gemilerde arta kalan boyayı alıp herkes kendi evini boyuyormuş. bu yüzden de birinin evi yeşil, diğerininki sarı, öbürününki ise kırmızı. şimdi bu evler genelde dükkan ya da restorant. buenos aires'in proleter kesiminin yaşadığı semt burası ve güvenlik açısından en sakat olan muhit. sizin gezeceğiniz turistik alanda pek bir şey yok. sadece biraz tetikte olun yeter, ama arka sokaklar gerçekten de tekin değil ve gündüz bile çok ıssız. buraya kadar gelmişken boca juniors'ın stadı olan la bombonera'ya da yürüyüp gezmenizi tavsiye ederim.

    buenos aires'e gelmişken gidilmesi gereken iki yer var bence. birisi tigre, diğeri ise uruguay'a bağlı olan colonia del sacremento. tigre trenle 1 saat civarında sürüyor ve bilet 6 peso! yani 1.20tl, eğer akbil benzeri kartınız varsa 3 peso! inanılmaz ucuz yani. trenler oldukça yeni ve güvenilir. tigre'de delta kenarında yürüyüş yapabilirsiniz. eğer seviyorsanız kano kiralayabilirsiniz. bir de delta kenarında çok efsane bir dondurmacı var. orada mutlaka dondurma yiyin. denizcilik müzesi ve mate müzesi pek de ilgi çekici yerler değil ama siz bilirsiniz. bir de meyve marketi var buranın. gelmişken vakit geçirmek için ideal. akşam yapacak pek bir şey yok, hava karardığında buenos aires'e dönmek en mantıklı hareket olur. sabah gelip delta kenarını ve tekne turuyla delta'nın içerisini gezip akşama doğru kaçmak en güzeli. colonia del sacremento'ya ise kendi başlığında değinmek ister bu deli gönül.

    gelelim önemli konulardan bir başkasına. şehir güvenli mi? ben oradan buradan okuduklarımın etkisinde kalıp biraz paranoyak gittim ve gezerken de paranoyaktım ama başımıza hiçbir şey gelmedi. hatta en ufak tedirgin edici bir olay dahi yaşamadık ama ben fotoğraf makinesi ve cüzdan filan var diye genelde hep tetikteydim. fotoğraf makinesini genelde çantada gezdirip turistik yerlerde ve foto çekeceğim zamanlarda çıkarttım, bir defa da san telmo'da bir esnaf abi aman dikkat et diye uyardı. sahte para olayına da denk gelmedik. en büyük para olan 100 peso bizim 20 tl'ye denk geldiği için millet pek zahmet etmiyor sanki. taksilerin tamamı güvenilir ve dürüst tiplerdi. bir kere dahi ters bir durum yaşamadık.

    gidin, görün, yaşayın ve buenos aires'e aşık olun.
  • psikopat sehir. uyumuyor kardesim, uyumuyor. gece 12.30'da aksam yemegini yiyip vuruluyor sokaklara. 02.00'dan erken baslamayan eglence sabahin 09.00'undan erken bitmiyor. delirmisler. acikca soyluyorum deli olmus, eglence arsizi olmus, alkol kovasinda bogulmus hepsi.
  • birgün muhakkak benim de gidecegim büyülü şehir.
    şöyle der birisi*
    telefon rehberindeki adları görünce, italya da oldugunuzu zannedersiniz. yüzyıl sonu mimarisinin zerafetine bakınca, paris te oldugunuza yemin edebilirsiniz. futbolda kıyasıya rekabeti izlediginizde ingiltere ye geldiginizi sanırsınız. yumuşak,enfes bonfileyi tadınca cennete, akşam beş civarı taksiye binince cehenneme adım atıverirsiniz. aslında hiçbiri tam dogru degil ve belki de hepsi dogru. buenos aires,tangonun başkenti, yeryüzünde benzeri bulunmayan gecelerin kenti.
  • ispanyolca konusan, italyanlar gibi yiyen, siyaset yapan, futbol oynayan, fransizlar, daha dogrusu parisliler gibi yasayan insanlardan musemma sahane kent. gunduz sakin sakin takilamaya sayisiz parki, sokagi, mahallesi, aksam uzeri icin milyon tane tiyatro ve muzikal salonunu -ve tabii ki tango- gece dagitmak icin bir o kadar kulubu barindiran, eglenceye doymayan, doyamayan sehir. ''gittim. cok baydim abi yaaa'' diyenlerin dili lal olur, o kadar diyorum.

    ayrica israil ve filistin iki cadde olarak bu sehirde kesisir baris icinde.

    ote yandan tel aviv ve new york'tan sonra en kalabalik yahudi nufusunun bu sehirde oldugu soylenir. ermeni cemaati de bir hayli kalabaliktir. peru mahallesi yemek sevdalilari icin cennetten bir bahcedir.

    te oraya kadar gitmisken nacha guevara dunya gozuyle izlenmelidir. nasil izleyecegim demeyin. illa ki bir turnesi, bir sovu ya da konseri vardir.

    graffiti hadisesinde de yardiran bu enfes sehirde bira litrelik sisede getirilir ve bir litre bira ortalama 4 ila 6 tl arasinda degisen fiyatlara icilebilir. futbol, sarap filan anlatmiyorum artik onlari...

    ozetle gidin, tadini cikartamayanlar uzulsun.

    edit: imla
    edit 2: imla
  • 10 gunumu gecirdigim bu 10 gun icinde her yerini karis karis gezdigim, asik oldugum, yasanacak sehir. arjantin'in baskenti ve en buyuk sehridir. su zamana kadar bircok ulke gormuslugum vardir fakat bu sehrin palermo bolgesindeki ( bir diger adiyla soho) stylish magazalari hicbir yerde gormedim, magaza sahipleri bu ise gonul koyuyor efendim, yan magazadaki dekoru vitrin susunu asla ve asla bir diger magazada goremezsiniz. kendinizi bsas'de turkiye'de sanabilirsiniz, sonradan gormesi, dogustan zengini, kibari, kabasi, yere tukureni,barzosu, kontesi ile tam bir turk mixdir sehir. komik ama turkiye, avrupa'dan cok guney amerika ulkesi gibidir diyor insan gidip gorunce. sanki amores perros filminin icine dusuvermis gibisinizdir, her yer sahipli sahipsiz kopeklerle doludur. kent eva peron asigidir, cogu sokakda eva peron posterleri, muzeleri ve cizimleriyle doludur, peron'un mezarinda hep birileri vardir. grafiti cok meshurdur duvarlarda ozellikle palermo'da yapmis olmak icin degilde bir sanat olarak mucizevi grafitiler vardir. 60-70 yasindaki insanlar dahi sokaklarda tango yapar, muzik sizi sarhos eder, asiksaniz bir kere daha asik eder, tango ogrenmeye sevkeder. bife de chorizo denen 400 gr olarak servis edilen sahane bir biftekleri vardir. gece yarasindan sonra acilan clublari sabaha kadar aciktir.
    gormeye deger yerleri, yapmaya deger seyleri ozetlersek
    botanik bahcesi, eva peron muzesi, carlos gardel muzesi, la cabrera restaurant, caminito, boca jr stadi, palermo, san telmo, la boca, tigre, cementerio de la recoleta, el ateneo, empanadas yemek, cafe tortoni.. su an icin aklima gelenler bunlar. bir de unutursam diye bazi yeme icme yerleri icin 4square listesi hazirlamistim https://foursquare.com/hiudivu/list/buenos-aires
  • avrupa'nın mimarisi ve elitliği ile latin amerika'nın sıcaklığı ve tutkusunun buluştuğu, gezdiğim en güzel şehirlerden biri. boca juniors'ın mahallesi la boca'sı, sevimli sokaklarında her köşebaşında tango yapan çiftleri görebileceğiniz san telmo'su, şehir merkezinde italyan mimarlar tarafından yapılmış zarif binaları, gözalıcı opera binası teatro colon'u, ucuz ve muhteşem bifteklerin sunulduğu restaurantları, birbirinden güzel malbec şarapları, pallermo'su ve görkemli recoleta mezarlığı ile mutlaka en az bir kere gidilmesi gereken şehir.

    gidecek olanlara bir takım tavsiyeler:

    - öncelikle havaalanı çıkışı dışında taksi konusunda hiç sorun yaşamadık. şehirde neredeyse taksi dışında hiç ulaşım kullanmadık, gayet uygun ve kimse de bizi kazıklamaya çalışmadı. sadece havaalanında gelen yolcuları kazıklama eğilimi her metropol gibi burada da var; ancak bunun da çok kolay bir çözümü var: havalanında bavulunuzu alıp gümrükten geçtikten sonra karşınıza çıkan "taksi booth"lardan pre-paid taksi veya özel transfer ayarlayabiliyorsunuz. kalacağınız otele böyle bir hizmet veriyorlar mı sorabilirsiniz, özellikle büyük bir otel ise mutlaka havaalanı transfer hizmeti vardır.

    - pallermo ya da san telmo yerine şehir merkezinde kalmak daha güvenli olabilir. ancak genel olarak söylenenin aksine şehirde güvenlik adına hiçbir problem yaşamadık. sadece la boca ve san telmo çevresini 2 kişi için 125 dolar ödeyerek yarım günlük bir private tur alarak gezdik; kesinlikle bu paraya değdiğini söyleyebilirim zira rehberimiz sadece bu bölgeleri gezdirmekle kalmadı aynı zamanda bize şehirdeki güzel restaurantlar, mekanlar vs. gibi birçok konuda tiyo verdi. ilgilenirseniz bu linkden bakabilirsiniz.

    - kur konusunda yazılanların hepsi doğru, mümkün mertebe iş günlerinde açık olan şehir içindeki exchange bürolarından *para bozdurun. biz sokakta bağıran elemanlara sahte para verebilecekleri riskiyle pek güvenmedik, zira bu konuda uyarılmıştık zaten. bu konuda çok önemli bir nokta: arjantin'e mutlaka tüm harcamalarınızı nakit yapacak şekilde gidin; çünkü kredi kartı ile ödediğiniz her şey yasal kurdan işlem görüyor. mesela; 100 pesoluk bir alışveriş yaptığınızda kartla öderseniz 100 peso/8,5 = 11,76 dolar ödüyorken eğer nakit peso olarak öderseniz doları 1/13 kurla bozdurabileceğinizden 7,69 dolar ödemiş oluyorsunuz. yani tutar %30-35 fark ediyor ki göz ardı edilemeyecek bir tutar.

    - teatro colon'un içini bilet alarak 40 dakikalık bir turla gezdik; ancak tavsiyem eğer fırsatınız olursa ve denk gelirse bir opera ya da baleye bilet almanız olur. bizim orda bulunduğumuz tarihlerde denk gelen bir gösteri yoktu malesef.

    - mutlaka önereceğim başka bir aktivite ise free walks: sabah ve öğlen olmak üzere günde iki kere şehirde belli noktalardan başlayan ve lokal gençlerin rehberliğinde yürüyerek 3 saat kadar süreyle şehri gezdirdikleri ve tarihi bina/mekanları ve olayları anlattıkları ücretsiz bir tur; tur sonunda istediğiniz kadar bahşiş veriyorsunuz sadece. linki: http://buenosairesfreewalks.com/…vyzfqnsaavfy8p8haq

    - tango şovarın biraz pahalı ve ticari olduğu gerçek; biz daha küçük butik bir şov olsun diye ve tripadvisor'da da çok iyi yorum aldığı için "we are tango" adında bir şov seçmiştik ancak çok memnun kaldığımızı söyleyemeyeceğim. ille de tango şova gitmem şart değil ama bir tango havası koklamak istiyorum aynı zamanda da lokal olsun diyorsanız kesinlikle bir milongaya gitmenizi öneririm; zira son derece lokal ve giriş ücretleri de oldukça ucuz.

    - şehirde herangi bir et restaurantında bile istanbuldaki ciks et mekanlarından çol daha lezzetli etleri çok ucuza yiyebilirsiniz, kesinlikle ete doyacağınız bir tatil olacak - o yüzden gitmeden önce bir hafta falan fazla et yemeyin, iyice özleyin :). yediğimiz en iyi et ise sadece restaurant değil aynı zamanda bir aktivite olan "the argentine experience" adlı mekandaydı; bütçeniz el veriyorsa önceden ayarlayıp gitmenizi öneririm; zira çat kapı gidip girme şansınız yok. buryrun bu da linki: http://theargentineexperience.com/index/

    - buenos aires'e gitmişken günübirlik ve sadece 1 saat süren bir feribot yolculuğu ile bir koloni şehri olan uruguay'daki colonia del sacremento'ya gidebilirsiniz.

    - son olarak o taraflara gitmişken mutlaka bir uçak bileti alıp iguazu şelalelerine gitmeniz gerekir. yaşayan her canlının mutlaka bir kez görmesi gereken bir cennet. bir de bunun üzerine eğer bütçe varsa ya da bütçeyi zorlarız bi daha mı gelicez dünyaya diyorsanız el calafate'deki buzulları görmek tadından yenmez.

    listeyi daha da fazla uzatmak istemedim, ilgilenenler veya gidecek olan arkadaşlar mesaj atabilir.
  • bir kere cok guzel bir sehir. herhalde guney amerika'da bundan daha guzel sehir yoktur. dunya capinda da yukarilara oynar.

    genis caddeler, sehrin her yerine serpilmis parklar, bahceler insana huzur veriyor. ferah caddeler mimariyi daha da iyi gosteriyor. yurumek burada cok normal, blok kavrami var. yer tarif ederlerken iki blok sonra saga don bir blok sonra solda filan diyorlar. sahiden de alinizle koymus gibi buluyorsunuz. adres olayi oturmus.

    sehirde trafik isiklari hic fasilaliya donmuyor. 24 saat normal sekilde isliyor isiklar, zaten gecenin bir koru bile her yerde trafik devam ediyor. uyumayan sehir geyigine girmek istemem ama gercekten oyle.

    kizlari guzel. ama genel anlamda guney amerika insaninin sicakligini bulamadim pek. biraz avrupalilik hepsine bulasmis. biraz sogukluk katmis bu insanlara. tabi genellemeye gitmem yaniltici olabilir.

    sehirde beles bisiklet kiralama noktalari var. ana arterlerde, turistik yerlerde biraz cevrenize bakarsaniz farkedebilirsiniz. merkezi bir yerde herhangi yone uc blok yururseniz mutlaka gorursunuz bir tane oyle soyleyeyim. hafta sonu kapali. ben hafta ici calistigimdan alamadim. dokuman istiyorlarmis. alin pasaportunuzu gidin, doya doya binin butun gun. benim icimde kaldi.

    enteresan bir durum otoban giselerinde. odeme kuyrugu belli bir metreyi gecince giseler bedava gecise donuyor sirayi eritmek icin. yani bazen odemeden gectigimiz oluyor giseleri.

    cok guzel bir sehir oldugunu soylemis miydim? yakinda thy sao paolo aktarmali ucmaya baslayacakmis sanirim. biraz pahali bir sehir ama siddetle tavsiye ederim.
  • brezilya'ya tasinmistir.

    http://i44.tinypic.com/30bdxcl.jpg
hesabın var mı? giriş yap