• diğer günler gibi sıradan bir gündü. kendimle bir premses gibi ilgilenmiş, nefis bi kahvaltı yapmıştım. ortalığı toplamamın ardından bir elimde haparlö, öteki elimde telefon, öbür elimde ise çayla mutfağı terkedip diğer odalara süzülecekken bir şey beni durdurdu. içimdeki aşırı huzur bana huzursuzluk vermişti. acaba vaktim varken biraz mutfak temizlesem de şu huzuru biraz törpülesem mi dedim. kendimi tebrik edip işe koyuldum.

    dolaplar düzenlendi, halılar silindi, böceklenmiş bakliyatlar böcekleriyle birlikte çöpe gitti. ev temizlendikçe coşuyor, çostukca daha çok temizliyordum. evet iş bitti. mis gibi oldu mutfak. kahve demledim. çıkmadan önce şu makineyi neden coşturmuyorum diyerek deterjan, sirke, karbonat ekleyip boş çalıştırdım. gaza gelindi artık 70 derecede olsun dedim.

    mutfağa döndüğümde gördüklerime inanamadım. seri numarasını verip kendisini rencide etmek istemediğim bulaşık makinem bu temizlik hissini kaldıramamış, ağzından köpükler çıkara çıkara komaya girmiş. kendimi kendine getirdim. hemen adamlarımı çağırdım. alıp gittiler. 3 gündür bekliyorum bugün gelecek diye.

    en son konuştuğumuzda "ithal mal" dedi, "elimizde yok" dedi, "siparişi geçtik" dedi, "ne zaman gelir belli değil, 20-25 gün..." derken bayılmışım.

    fazla huzur varsa ben alırım. bende kalmadı çünkü.
    aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz aforizmaları sıralama eşiğindeyim.
  • anlatacağım garipliği o kadar çok yerde gördüm ki, türkiye'de bulaşık makinesini doğru şekilde kullanan olduğundan bile şüpheliyim.

    şimdiye dek çalıştığım işyerlerinin üçünde bulaşık makinesi vardı. üçünü de kullananlarda şu dikkatimi çekti: önce sudan geçirmek filan da değil, bulaşıkları tertemiz yıkıyorlar, sonra makineye koyuyorlar. içlerinden ikisi bulaşıkları makineye bir kez daha yıkatıyordu, üçüncüsüyse bulaşık makinesini sadece tabak çanağı kurutmak, suyunu süzdürmek için kullanıyordu. bu davranışa birçok evde de rastlıyorum.

    bu tuhaflık bize mi özgü yoksa başka ülkelerde de mi yapanlar var bilmiyorum ama şimdiye kadar bulaşık makinesine bulaşıkları yıkamadan ya da sudan geçirmeden yerleştiren kimseyi görmedim. yedi senedir aynı bulaşık makinesini kullanıyoruz, bir kere olsun bulaşıkları sudan geçirip koymuşluğum yok. kabasını çatal kaşıkla sıyırıp çöpe atarım, katran gibi yağla kaplı olsa bile her türlü bulaşığı makineye koyarım. ne iddia edildiği gibi koku yapıyor, ne yetersiz yıkıyor ne de makineye bir zararı oluyor. eğer bulaşık makinelerinin kullanma kılavuzlarını okursanız çoğunda şuna benzer bir şey yazıyor zaten: "bu cihaz aynı zamanda su tasarrufu amacıyla üretilmiştir, bulaşıkları makineye koymadan önce ayrıca sudan geçirmenize gerek yoktur." elde yıkayacaksanız makineyi neden alasınız? makine bu iş için üretilmişse neden suyu israf edesiniz?

    ama sucuk pişirilen tava 35 derecelik programda yıkanıp da kirli çıkıyorsa suçu makineye atmamalı (bunu yapan şaşkınlar var, biliyorum). böyle şeyler için makinenin diğer programları var. doğru deterjanla 65 ya da 70 derecelik programdan sağ çıkabilen çelik tencere lekesi görmedim şimdiye kadar. hatta bazı deterjanlar biraz daha pahalı olsa da 50 derecede 70'liğin sonucunu verebiliyor. böylece tablet başına birkaç kuruş fazla gitse de düşük programı seçtiğiniz için sudan ve elektrikten tasarruf edersiniz, dengelenir.

    bir de filtreli her alette olduğu gibi arada bir filtresinin temizlenmesi gerekir. gerçekten koku oluyorsa, nedeni çok büyük ihtimalle makinenin tabanındaki filtreyi temizlememiş olmanızdır. temizlemeyi geçtim, orada bir filtre olduğunu bilen bile çok az. filtreyi iki üç haftada bir mutlaka temizliyorum. buna ek olarak bir iki ayda bir makine temizleme deterjanı koyup boş çalıştırıyorum. bu sonuncusunun gerekliliği konusunda bir bilgim yok ama en azından makinenin içi mis gibi kokuyor.

    son olarak, doldururken sistemli çalışırsanız boşaltması çok kolaylaşır ve kısa sürer. şahsen bulaşıkları belli bir düzende diziyorum: çatallar bir arada, kaşıklar bir arada, bıçaklar bir arada. bir grubun arasına asla farklı türden bir şey sokmuyorum. bulaşıkları yıkandıktan sonra nasıl diziyorsak makineye o şekilde koyuyorum. sonuçta şu oluyor, yıkanmış altı tabağı birden tutup aldığım gibi yerine koyuyorum. bütün kaşıkları tek hamlede avuçladığım gibi çekmecedeki yerine yerleştiriyorum. diğer her şeyi de öyle. bu sayede tam dolu makineyi boşaltıp her şeyi yerine yerleştirmem en fazla bir dakikamı alıyor.

    not: peki ben neden böyle bir bulaşık makinesi delisiyim? kesinlikle sevdiğimden - ilgi duyduğumdan filan değil. benim dışımda kimsenin makineyi doğru kullanmadığını görmemden. mesela tencereleri aşağı kata ama yukarı bakacak şekilde koyan, yıkama bittikten sonra içlerinin yıkanmamış ve suyla dolu olduğunu görüp suçu bulaşık makinesine atan fantastik insanlar tanıyorum. bu kişilerin yukarı rafa suya tam ters yönde tabak dizip tabağın yıkanmamasından şikayetçi olduğunu da gördüm. hataları yüzünden makine fazladan gereksiz yere çalışıyor ya da onca elektrik ve su harcanmış şeyler bir de elde yıkanıyor. o parayı kazanmak için kıçımı yırtıyorum, nasıl karışmam? gördüğünüz üzere geleceğin cimri babası yetişiyor.
  • bulaşık makinesini boşaltıp doldurmaya üşenen tembeller için naçizane tavsiyem iki tane makine almaları ve birinden çıkarttıkları temizleri kullandıktan sonra diğerine direkt koymalarıdır. böylecene yok tabakları raflara diz sonra kullan sonra geri makineye koy derdi ortadan kalkar. makineler değişmeli kullanılabilir, bozulursa da yedeği olur.
  • bulaşık makinesine asla ve asla deterjanmış, yumuşatıcıymış, küçük sihirli topmuş koymam. deterjan haznesine karbonat, sıvı konulacak yere de sirke, bitti gitti. bugüne kadar bu şekilde yıkadığım bulaşıkların üzerinde tek bir kalıntı zerresi görmüş değilim. deneyin, hem pişman olmazsınız hem de eşinize dostunuza ve opsiyonel olarak çocuğunuza kimyasal kalıntılı tabaklarda yemek yedirmemiş olursunuz. sirke olarak elma sirkesi öneriyorum. kühne'ninkiler iyi iş görüyor. tariş'i de deneyebilirsiniz.

    bir üst paragrafta böyle yazdık ama tabi ki siz bulaşıkları makineye koymadan önce şöyle bir sudan geçiriniz.
  • uzun zamandir ozlemini cektigim teknolojik ve kullanisli oldugunu dusundugum bir makine. cok gelismis diye dusunulen londra'da ve ingilterenin genelinde bulasik makinesi kullanimi cok cok az. bundan dolayi televizyonda turkiye'de surekli bulasik makinesi detarjan reklami donerken bu ulkede elde yikama detarjan reklamlari doner. ve reklamda kadin bulasigi yikarken tipik amerikan filmi misali erkek elinde bez kurular. bazi ingilizler hatta durulamaz direk kurular boylede bir huylari var. nedeni genelde evlerin cok eski olmasi, icme suyu borulari ile bulasik makinesi icin olan borunun farkli olmasi veya bu sistemin olmamasi, yapilmasinin cok pahaliya mal olmasi, ya da mumkun olsa bile elektrigin fazla gitmemesi icin insanlar tarafindan tercih edilmemesi. genellikle yeni yapilan flat yani bizim daire tarzi apartmanlarda ise artik ankastre olarak bulunan bir faydali alet. ingilizlerin bazilarindan sahsen duydugum bulasik makinesi cok gereksiz bir alet ve cok su tuketiyor. yani ben bu gelismis ulkeler dedigimiz ulkeleri bazen cozemiyorum ya neyse..

    edit: eklemessem eksik olur.burada yemeklerin nerdeyse hepsi hazir sadece pisirmek lazim kendi kabinda. dusununce genel topluma baktigimizda bizdeki gibi tencereler dolusu yemek yapilmiyor. musakka bile hazir en alasindan. ama olsun yinede benim fikrim bulasik makinesi cok yararli bisi..
  • seninle başım dertte ne yapsam bilmiyorum. hayatımdan bir parçasın söküp atamıyorum.

    yıllar yıllar önce develer tellal pireler berberken biz minicik kızlar bir leğene sıcak su koyup önce bardakları ,sonra tabakları,sonra kaşıkları,sonra tencere ve tavaları örgü elbezleri ile yıkarken duyardık ki bir makina varmış bulaşık yıkarmış. bulaşıkları nasıl böyle ovalaya ovalaya yıkayacak diye merak ederdik. çok geçmedi merakımızı giderdik. aldık koyduk bir makina. önceleri çok güzel bir ilişkimiz vardı onunla. ben diziyordum o yıkıyordu. ben eksik malzemeleri ekliyordum o pırıl pırıl yapıyordu. yıllar geçti o yaşlandı.bu arada bulaşık makinası ile ilgili kentsel mitler ortaya çıktı. yazım bundan sonrasını dreamfactory'nin şu entrisindeki uslupla anlatacağım.#16361897
    - parlatıcı kanserojenmiş. parlatıcı koyma.
    -parlatıcı koymayınca su lekesi oluyormuş,parlatıcı koy
    -parlatıcı kötüymüş bir daha yıkamak gerekirmiş ,parlatıcı koyma sirke koy.
    -sirke makinaya zarar veririmiş sirke koyma
    -tuz makina için gerekliymiş tuz koy.
    -tuz bardakların çizilmesine neden oluyormuş-allah belasını versin onun. heç ettiği bardakların haddi hesabı yok- tuz koyma.
    -tuz konulmayınca suyun kireci kırılmıyor,bardaklar flu kalıyormuş. ne yapayım şimdi
    - deterjanı tablet koy ölçülü mölçülü
    -deterjanı tablet koyma çözünmesi,tabaklarda tortu olarak kalma ihtimali var.çizedebilir.
    - tabakları peçeteyle sil koy sudan geçirme-yetkili servis tavsiyesi- içerdeki konsantrasyonu bozuyor. tamam
    --bu tabaklar temiz olmamış yıka da koy-genel geçer titiz tüm hanımların tavsiyesi- tamam yıkayım. hay ebesini elimi bu leğene sokacaksam başlarım makinesine.
    -o zaman suyun altında tut. su sarfiyatım böyle olacaksa başlarım makinesine.
    -yıkamadan koy. eee. bu bardaklar çay lekesi. başlarım makinasına
    -bardakta kapta kacakta bir koku var. koku as.
    -ıyyk ne kokuyor böyle kokuyu çıkar
    - bunlar kokuyor. makinayı ozonla çalıştır. dibini köşesini kireç çözücü ile temizle. makineden sular taşıyor. bir daha yapma.
    - makinaya limon koy kokuyu gideriyor. tabaklardaki bu şey ne "aa. limonun iç kısmı.limonu çıkar.
    - cam tabaklarda ki bu fluluk ne . detarjan ayarlarını,parlatıcı ayarlarını yetkili servise değiştirt. çizikler tekrar oluştu.
    - yaa bu bardaklar çok iğrenç at bunları yenisi al.
    -- yaldızlı,yulduzlu şeyleri makinaya koyma,teflonu koyma, tahta eşyayı koyma,plastiği koyma. hay sanada .......dıtdıt.. kayış bende de boşa sarıyor.

    itiraf ediyorum ortalığı boş görmem için en güvendiğim aletsin sen neden benimle anlaşmıyorsun. neden pırıl pırıl yıkamıyor,güzel kokmuyorsun. bardakları çanakları çizip atıyor, tortu bırakıyor.yemeğimize zehir katıyorsun. illa yıkayıp koyacaksam su tasarrufu filan nerde kalıyor. bir de duyuyorum. buharla filan yıkama yapılanları varmış da bekler piyasaya sürmezlermiş. gel etme bu eziyeti allahın belası bulaşık makinası.deli ettin ulan beni.

    tamam. tamam şimdi sakinim. iyiyim. bırakın beni.

    aa. bu arada makinam ile sizleri tanıştırmayı unuttum. makinam bosch .merhaba de oğlum. aferin.
  • ev aletleri içinde en sevmediğimdir. hatta bir çok ev aleti ile aynı kefeye konulmasına da şiddetle karşıyım.

    eğer bulaşık makinesi bulaşığı birlikte yıkayacağınız bir insan olsaydı, muhtemelen şöyle şeyler duyabilirdiniz kendisinden;

    - kanka beraber yıkayalım yıkamasına da ben bulaşık yıkamasını hiç sevmiyorum ya. önden sen bi sudan geçir. bide ağır yağlı şeyleri yıkayamam midem bulanıyor benim, sen onları önce güzelce bi temizle öyle ver bana. ayrıca teflon tava da yıkamam bozulur mozulur uğraşamam hiç. bide sen düzenli bi şekilde kaşık çatalı, tabağı, bardağı falan ayır kafam karışıyor benim. yıkadıktan sonra da yerlerine sen yerleştireceksin. benim şartlarım bunlar kanka, tamam diyorsan sen başla ben bi ara gelir devam ederim. aman diyim kirli falan bırakma hiç birşeyi sonra kenarında köşesinde leke kalırsa bi daha yıkarsın valla ben karşımam. hadi görüşürüz.

    - bsg.

    böyle bi cihazdır kendisi. ama çamaşır makinesi öyle mi mesela; tam bir görev adamı. ne zaman ihtiyacınız olsa bilirsiniz ki oradadır. gerçek bir emekçi.
  • daha az su sarfiyatıyla, daha çok bulaşığı yıkayan ekonomik ev cihazıdır.

    su haznesine alınan suyun kanallarla pervanelere iletilip, tazyikli bir şekilde bulaşıkların üzerine püskürtülmesi mantığıyla çalışır. kullanıcıyı yormaz. çeşitli modelleri ve bu modellere bağlı olarak çeşitli program alternatifleri mevcuttur.

    kullanıcıların buşalık makinesi ile ilgili akıllarına en çok takılan şey, bulaşık makinesi tuzu'nun niye kullanıldığıdır. bir çok kişi bunun gereksiz olduğunu düşünür ve kullanmaz. bir zaman sonra yıkanan bardakların aşınıp, buzlu cam gibi bir hale geldiğini görünce de kendilerini değil, bulaşık makinesini suçlarlar. hatta bu nedenle servisleri arayıp arıza duyurusunda bulunurlar. oysa hakikat şudur:

    şehir su şebekesinden temin edilen suyun içeriğinde kireç mikro kristaller halindedir. bu kristal haldeki kireç tanecikleri, bulaşık makinesinin yıkaması esnasında tabaklara, bardaklara vb. bulaşıklara sürekli çarparak aşınmalarına sebebiyet verir. bu kireç kristallerinin bulaşıklarla temasını önlemek için makine tuzunun konulduğu tuz kutusu'nun ara bölmesine yerleştirilmiş levatit diye bilinen reçinemsi bir malzeme bulunur. bu malzeme kireç kristallerini tutarak yıkama suyuna karışmasına engel olur. yıkama bittikten sonra tahliye esnasında, en son durulama suyu tuz kutusuna gelerek bulaşık makinesi tuzu ile karışır ve levatit haznesinden geçerek tahliye olur. makine tuzuyla karışan su, bu esnada levatite yapışan kireç tanelerini de çözerek tahliye pompasına gelir ve buradan tahliye olur. bu işleme rejenerasyon denir.

    eğer bulaşık makinesi tuzunuz bittiyse ya da hiç kullanmıyorsanız, kireçleri bünyesinde tutup, yıkama suyuna karışmasını önleyen levatit, bir zaman sonra aşırı kireç ile yoğunlaşır ve görevini yapamaz hale gelir. artık bu noktadan sonra kireç kristalleri yıkama suyuna karışır ve pervaneden püskürtülen yüksek basınçlı tazyik ile bardaklara, tabaklara çarpmaya başlar. bir süre sonra da bardaklarınız bembeyaz ve pütürlü bir hale gelir.

    eh burada şu mantık devreye girer:
    ''arkadaşım, benim kullandığım zaten iki paralık bardak. tuza para verene kadar, gider yeni bardak alırım o parayla.'' diyorsanız, haklısınız.

    ''aman kardeşim, 3 milyarlık çatal-bıçak setimizden olmayalım. iyi oldu bunu söylediğin.'' diyorsanız, yine haklısınız. bilmem anlatabildim mi?
  • eve 20 kişi gelip bütün çanak çömleği kirlettikleri gün bozulan kancık alet, iyi gün dostu.
    ulan iki kişilik bulaşığı ben de yıkarım noolcak.
  • yuzyilin icadi.. bir de utu makinasi ve yemek pisirme makinasi yapsalar super olcak..
hesabın var mı? giriş yap