• 1998 yılında tarsus' ta kurulmuş olan, tarsus'un ilk profesyonel tiyatrosu.

    faaliyetlerini sanat yönetmeni nihat çapar önderliğinde tarsus 75 inci yıl kültür merkezi'nde sürdürmektedir. tiyatro, 1. , 2. , .3 ve 5. uluslararası erzurum tiyatro festivali, 2. silifke dans ve tiyatro festivali, odtü festivali'nde sırasıyla: şenlik 09 - şenlik 11 - şenlik 12 - şenlik 13 etkinliklerinde ve gaziantep üniversitesi 6. tiyatro festivali'nde sahne almıştır.

    çağrışım tiyatrosu, 2008-2009 sezonunda, mersin de bulunan w. shakespeare cafe-bar & theatre isimli barda anton çehov un bir evlenme teklifi isimli oyununu sahneleyerek bar tiyatrosu formunu, zamanı arayan fotoğraf isimli oyununu sahneleyerek de mask tiyatrosu formunu ilk kez hayata geçirerek bölgede bir ilke imza atmıştır.

    sahnelenen oyunlardan bazıları şunlardır:

    salkımsöğüt
    azizname
    ezop - aisopos
    bir evlenme teklifi
    gözlerimi kaparım vazifemi yaparım
    barut fıçısı
    oyun sonu - fin de partie
    bildirim - insan aygıtı
    ada - antigone'nin yargılanması
    zamanı arayan fotoğraf
    ruhi bey senfonisi
    bir garip orhan veli

    ilgilileri için:

    http://www.cagrisimtiyatrosu.com/
    http://www.facebook.com/….php?gid=8828731202&ref=ts
    https://twitter.com/cagrisimtiyatro
  • tiyatronun sanat yönetmeni nihat çapar'ın birgün gazetesi ile olan söyleşisi:

    http://www.birgun.net/…06&day=14&month=03&year=2011
  • cumhuriyet gazetesi muhabiri uğur pişmalık'ın, tiyatronun sanat yönetmeni nihat çapar ile yaptığı 25.03.2011 tarihli söyleşi:

    ''tarsus'tan anadolu'ya ''çağrişim tiyatrosu''

    çağrışım tiyatrosunun geçmişinden söz eder misiniz?

    çağrışım tiyatrosu, yargıtay başsavcısı vural savaş tarafından açılan davada anayasa mahkemesi tarafından refah partisi’nin kapatılması ve cumhuriyet’in ilanının 75. yılı kutlamalarının gölgesinde, tutkulu birkaç küçük adamın hatırı sayılır çabalarıyla kuruldu.

    tiyatromuz, 1998 yılının son aylarında faaliyet göstermeye başlayıp, 12 eylül sonrası tarsus’unda ‘hayata sanatla tutunmaya çalışan’ ekipler arasında yerini alarak bu sayede, sahne sanatlarına yeni bir boyut kazandırma temelinde, perdelerini açtı. bu gün, akdeniz bölgesi’nin sayılı profesyonel ve köklü ekiplerinden birisi olan ekibimiz, geçmişten bu güne; bir kentin değişen çehresinin, ekonomisinin, sosyal yaşamının ve değişmeyen/yenilenmeyen siyasi iktidarının açmazında var olma mücadelesi vermektedir.

    bugüne kadar sahnelediğiniz oyunlar nelerdir?

    ekibin 2005 öncesi tutumunda ağırlıklı olarak sert politik metinlerin eleştirel gerçekçi bir yapıyla sahnelendiğini görüyoruz. çağrışım tiyatrosu dahilinde sahnelenen oyunlara baktığımızda, sürecin başı itibariyle tümel önermelerle devam eden, ancak kumpanya tarihinin ikinci yarısından itibaren (2005-) daha çok tikel önermeleri benimseyen bir anlayış sürdürmüş olduğunu görürüz. bu yaklaşımın, diyalektik materyalizmin ‘nicel birikimlerin nitel değişimlere yol açma prensibi’ ile doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz. temel nitel değişimlerin, yavaş yavaş oluşan nicel birikimlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkması görü’sü, sahnede anlatılanla paralellik göstererek, süreç dahilinde benimsenen temel görü halini almıştır. bu yapı ve anlayış dahilinde, akrep, ezop, barut fiçisi, gözlerimi kaparim vazifemi yaparim, salkimsöğüt, azizname, bir evlenme teklifi, oyun sonu ve daha birçok metin ve yazar çalışılmış, sahnelenmiştir. bu oyunlarla odtü festivali, 1. ve 2. uluslararası erzurum festivali’nde sahne aldık.

    çağrışım tiyatrosu olarak kendinizi amatör-profesyonel, nasıl adlandırıyorsunuz?

    çok çarpıcı bir tabloyu; bir kentte yapılanan, ivme kazanan, bir şeyler söylemek için kürsü edinen sanat inisiyatiflerine vurulan zincirlerin ne denli kalın olduğunun anlaşılması adına paylaşmak istiyorum. 2000 yılı itibariyle tarsus’ta sahne alan, bizim de içerisinde olduğumuz amatör tiyatro sayısı 17… bu rakamın, 1998 yılında faaliyet göstermeye başlayan tarsus 75. yıl kültür merkezi’nin ‘’kullanılmaya başlanması’’ ile olan direkt artışı küçümsenemez elbette. ancak tam 11 yıl sonrasına ilerlediğimizde bu 17 amatör tiyatro kumpanyası arasında ayakta kalmayı ‘becerebilen’ tek tiyatro olduğumuzu görürüz. bu ‘kötü’ ve iç acıtan tablonun nedenleri arasında; ‘amatör tiyatrolara dahi’ vergi levhası ile oyun sahnelemesi, vergi levhası dahilinde bir ofis-atölye kiralama zorunluluğu, temizlik ve güvenlik şirketlerinin ‘birden’ artmasıyla bu gibi kurumlarla çaresiz çalışma zorunluluğunun getirilmesi ve her geçen sezon artırılan salon tahsis ücretleri… izleyicisinden başka hiçbir şeyi olmayan bir amatör tiyatro ve yılda astronomik rakamlar kazanan bir şirketin aynı safta işlem görmesi anlamına gelen, bu günün türkiyesi’nde ismi artık ‘’profesyonellik’’ olan sıfatı zaruri olarak üstlenmiş olduk.

    amatörlük, usta-çırak disiplinine dönüşmediği veya gelişim sürecinin başlamadığı takdirde yalnızca, bilgisizliğin hevesle devinim kazanması anlamına geliyor bana göre. cazip metinlerin sahnelenmesi, akla gelenlerin toparlanıp sahneye taşınması, yapılabilirliğine inanılan düşünceleri aniden pratiğe dökme çabası, takdir edersiniz ki bir müddet sonra işlevini yitirecek ve kişileri/oluşumları başka arayışlara sevk edecektir. ancak tam da bu noktada belirli bir bilinci hayata geçirme; bunu yaparken ekibin veya ekip kurmaylarının sanatsal, edebi, politik ve teorik bilgi edinerek ilerleme çabalarını sürdürmesi de, ‘’amatörlük’’ kavramının olabildiğince pozitif savunuculuğunu yapmamı sağlıyor. panaromik bir değerlendirme bize, tiyatroda ‘’işlerliğin’’ boyutunu gösterebilir; birkaç sezon öncesine kadar oyun dekorlarımızı kendi gayretlerimizle sahneye taşırken bu gün, ismail demirel tasarımlarını hayata geçirerek sahne kompozisyonuna bambaşka bir yorum getirebiliyoruz. toparlamam gerekirse, her iki süreci de yaşamış, profesyonel bir ekibe sanat yönetmenliği yapıyorum. ve her iki sürecin de muhakkak yaşanması gerektiğini düşünüyoru

    tiyatrolara gerek yerel, yönetim ve devlet gerekse toplum ya da stk desteğine anlamında ne söyleyebilirsiniz?

    yerel yönetimlerin tiyatrolara verdiği destek, yönetim yapılanması ve siyasi-ekonomik çalışma anlayışına göre büyük farklılıklar gösteriyor. örnek vermem gerekirse; eskişehir büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları, belediyesinin büyük desteğiyle harikalar yaratırken, tarsus belediyesi şehir tiyatrosu ulusal ve uluslararası herhangi bir festival arenasında kendisini gösterecek yeterlilikte olamıyor bir türlü. buna belediyeler dışında gelişen, sanat ekiplerinin kendilerini geliştirme yoksunlukları ya da becerileri de büyük etken tabii, ancak yerel yönetimlerin öncelikle kendi/kurum tiyatrolarına verdiği destek, tartışılması gereken ciddi bir sorun. diğer yandan yerel yönetimlerin kentteki özel tiyatrolara verdiği desteği anımsayanlar ‘belki’ çıkabilir. fakat ülkenin en büyük il ve ilçelerinden birisi konumunda olan tarsus’ta, 13 sezonda yerel yönetim desteği almış bir tiyatro olarak sahne almadığımız aşikar. 2009–2010 tiyatro sezonunda ise kültür ve turizm bakanlığı’nın özel tiyatrolara verdiği maddi destekten yararlanmaya hak kazanan tiyatrolardan birisi olma şansı yakaladık. maddi destek miktarı her ne kadar pastadan en çok payı alan tiyatro tarafından bile eleştirilse de, verilen destek; özel tiyatroların herhangi bir açmazını aralayan, gerekli ve önemli olduğunu düşündüğüm bir destekleme metodudur. stk’lar ise, belediyeler için söylediğim minvalde, anlayış ve siyasi öncelikler hususunda belirli bir tavırla yaklaşıyor konuya. bana göre doğru sanat, toplumun; her yönüyle desteklemesi gereken sanattır. dolayısıyla bir kurum, çıkarlarıyla örtüşmediği noktada doğru sanatı reddederse, bu durum sanatçıyı değil, kurum bireylerini köreltecektir.

    bugün türk tiyatrosu sizce ne durumda ve nereye doğru gidiyor?

    türk tiyatrosu, dünya ülkelerine göre henüz çok genç. henüz kendi yazar ve yönetmenlerini, sanatçı ve anlayışını beslemekten oldukça uzak bir görüntüye sahip. buna rağmen ender oyun yazarı, yönetmeni ve oyuncularını kendi çabalarıyla kabuklarından sıyrılır biçimde görmemiz mümkün. yani bu ilk etapta uranüs’ten bağırıp, sesinizi denizli’de duyurmanız kadar zor olsa da giderek bağışıklık kazanmanıza neden oluyor ve bu durum olabildiğince sıradanlaşıp bu zorlukla sanat yapmanızı bir lükse dönüştürüyor. yine de ülkenin çeşitli yerlerinde avangart öğretiyi benimsemiş tiyatro anlayışlarını tatmanız mümkün. 2008-2009 tiyatro sezonunda mersin’de bir barda anton çehov’un bir evlenme teklifi’ni sahneleyerek, taşrada bar tiyatrosu anlayışını yerleştirme ve geliştirme başarısı gösterdik. bu çabamızı aynı oyunla odtü festivali’ne kabul edilerek taçlandırdık. bu en basitinden ‘’türk tiyatrosu ne durumda’’ sorusunu karşılayacak bir cevap mı bilemiyorum, çünkü öte yandan, ülkenin en büyük oluşumu olan devlet tiyatroları repertuarları çarpık yapılanmayla genişletilerek karşımızda duruyor. her olumsuz koşula ve dayatmaya rağmen, ülkede; cesur ve ne istediğini bilen sanatçıların olduğunu düşünüyorum. o nedenle de türk tiyatrosu’nun gideceği yerden öte, gelişim süreci meraklandırıyor beni.

    tiyatro amacını ve işlevini yitirdi mi?

    tiyatro sanatının insan üzerindeki direkt etkisi yadsınamaz. yüzyıllardır süren bu gelenek yalnızca bir amaç doğrultusunda icra edilseydi, belki de bu günden çok daha önce misyonunu tamamlamış ve yok olup gitmiş olurdu. teknolojik ve siyasi-ekonomik hamleler her ne kadar düne göre bambaşka bir hal alsa da, insanlığın temel sorunları bitmediği ve asıl olan, olmazsa olmazların; yaşama, düşünme, ifade edebilme haklarının birer ‘’sorun’’ olduğu sürece tiyatro sanatının kendisini tüketebileceğine ya da tüketilebileceğine inanmıyorum.

    çukurova'nın üç büyük kenti adana, tarsus ve mersin'de beklediğiniz ilgi ve desteği bulabiliyor musunuz?

    doğru sanatın takipçisi, dünyanın neresinde olursanız olun sizi buluyor. tarsus’tan, bir izleyici olarak adana devlet tiyatrosu yapımlarını izlemek için, birçok tarsuslu sanatsever gibi, yıllarca adana’ya gittim. bu gün; istanbul, antalya, eskişehir, gaziantep, aksaray ve ankara’dan oyunlarımızı izlemeye gelen misafirlerimiz var. oysa 7 sezon önce yoktu… bu, nitel gelişimin doğal sonucu. mersin ve adana’dan davetlilerimiz, en az 6 oyundur bizlerle birlikteler. tarsus’ta yaşayan bilinçli izleyici her koşulda-her projede yanımızda yer alarak desteğini esirgemiyor bizden. bu durum da daha fazla denemeye, daha fazla öğrenmeye, daha fazla paylaşmaya zorluyor bizi.

    yerel kültürün tiyatronuz üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri konusunda ne söyleyebilirsiniz?

    yerel kültürün, sanatın her kulvarında olduğu gibi tiyatro üzerinde de derin izleri var. en başta, gözlerinizi açtığınız ve görmeye başladığınız andan itibaren yaşadığınız yerden bakmış oluyorsunuz dünyaya. yaşadığım şehir, 12 eylül sonrası; öncesinde yakaladığı politik, sosyal ve ekonomik gelişimi yitirmiş ve kendi kabuğuna çekilmiş bir şehir. bu noktadan, yani sıfır noktasından itibaren yapabileceklerinizin yükü hiç olmadığı kadar derin çizgiler çiziyor alnınıza. burada yaşayan insanlardaki yerleşmiş algıyı yıkmak, daktilo başındaki bir maymunun shakespeare’nin ünlü oyunu macbeth’i yazmasından daha zor. insanların korkuları, eylemsizlikleri, dış dünyada olup bitene kayıtsız oluşları; var olan ‘’kültürü’’ anında bir ‘’kültürsüzlüğe’’ dönüştürüveriyor. tabii bu madalyonun ilk yüzü. eğer siz, bu kültürsüzlüğe yeni bir soluk kazandırabiliyorsanız da, yerel kültüre yeni bir söylem getirme çağrınıza kulak kesiliyor ve tepki veriyor insanlar. bu da maskenin altındaki, aranılan, istenilen, arzulanan yüz olup çıkıveriyor.''
  • 5 mayıs perşembe günü saat 16.30'da, odtü tiyatro şenliği'nde (şenlik 11) samuel beckett'in fin de partie (oyun sonu) isimli oyununu sahneleyecek olan tiyatrodur.
  • 04.05.2011 itibariyle tv8'de yayınlanan erkan tan'la başkentten programına konuk olmuşlardır.
  • koca koca yurekli insanlarin, toplumumuza dayatilan yoz eglence anlayisina isyandir.

    sikindirik yetenek yarismalari/dibe vurmus sabah programlari/insanlari aptallastiran magazin programlari/agizlarindan salyalar akitarak kisiliklerini ortaya koyarak maymunlasan magazin eskilerinin bu kadar ragbet gordugu, bu kadar el ustunde tutuldugu bir ulkede kendi cabalari ile sanat yapan adamlarin isidir.

    gonul isidir, yurek isidir, omurga gerektirir, boyle isler ile ugrasmak. her turlu yoz ve yobaz dayatmaya inat kucuk bir tiyatro sahnesini ayakta tutmak, her baba yigidin harci degildir.

    bu guzel abi ve ablalar sezonun son oyununu, tarsus'da sahneleyecekler.
    mizahimiza, sanata, internete, bakisimiza, sevdigimiz ile sarilmamiza, yarinlarimiza sansur koyanlara inat.

    çağrışım tiyatrosu;

    3 festivalde gösterilen oyunumuz son kez; 16 haziran perşembe günü saat 20.00'de tarsus'ta sahne alıyor!

    oyun sonu

    yazan: samuel beckett
    yöneten: nihat çapar

    reji asistanı: nil gül
    sahne amiri: yahya okat
    dekor tasarım: ismail demirel
    grafik tasarım: şevki zor
    müzik: zbigniew preisner

    sanat danışmanı: kazım güçlü

    oynayanlar:

    özmen güvençli
    atilla yaprak
    emre akçiçek
    nil gül
    murat deveci

    iletişim:

    tiyatro: 0536 889 58 00
    gişe: 0324 614 10 44
    web: http://www.cagrisimtiyatrosu.com/
    e-posta: cagrisimtiyatrosu@hotmail.com

    http://www.facebook.com/…nt.php?eid=169947063066477
  • twitter hesabını hayata geçirmiş tiyatrodur:

    http://twitter.com/#!/cagrisimtiyatro
  • 2011-'12 sezonunun 3. projesi olarak vaclav havel'in bildirim isimli oyununu sahneleyecek olan tiyatro.

    oyunu nihat çapar sahnelerken, oyunda; özmen güvençli, atilla yaprak, nil gül, emre akçiçek, neslihan arısoy, yahya okat, ozan karabulut, özlem özen, onurcan özer ve sena elgün rol alıyor.
  • sezonun yeni oyunu bildirim in prömiyerini yapmamışken, katılımcılarını başvuruyla kabul eden -biri uluslar arası- iki festivalden davet alan tiyatrodur..
  • bildirim prömiyerini, 5 mart 2012 pazartesi günü tarsus 75. yıl kültür merkezi'nde yapacak olan tiyatrodur.
hesabın var mı? giriş yap