• ne zaman bunlara "gorev" gozu ile bakmaz da, icinizden geldigi icin yapacaginiz kafaya ulasirsiniz, sadece evliliginiz / iliskiniz icin degil; toplum icin de faydali bir insan olursunuz.
  • bu olaya neden kadın-erkek şeklinde bakılıyor? çalışmayan erkeğin, çalışan eşine kahvaltı hazırlaması da muhtemel bir durumdur.

    babam emekli olduktan sonra annem çalışmaya başladı ve her sabah 6.30’da kalkıp anneme kahvaltı hazırlar. yaklaşık 10 yıldır durum böyle. böyle bir düzen benimsemiş olmasının nedeni de içinden gelmesi. başka hiçbir sebebi yok. görev olarak görmüyor bu durumu. eğer kendini kötü hissediyorsa ve yapayamayacak durumdaysa annemi kaldırır ve kendisi uyumaya devam eder, annem de buna gönül koymaz. annemin çalışmayıp babamın çalıştığı dönemde de bundan farklı değildi; annem kalkar kahvaltıyı hazırlardı.

    21.yüzyıldayız hala bunu tartışıyoruz. birisi rus veya ukraynalı kadınlarla evlenin, koşa koşa eve gelmek istersiniz demiş. bir kere sen zaten evlendiğin kişiye karşı böyle boktan bir şey yüzünden sadakat yükümlülüğünü yerine getiremiyorsan o senin karakterinde yoktur. hiç millet ayrımı yapmayın bana.

    birisi de demiş ki mecburdur. bir başkası resmen yan gelip yatmayacak demiş. arkadaşlar eğer eşiniz istemiyorsa o yediğiniz yemekten tat alabilecek misiniz? her gün asık suratla kahvaltı yapmak yerine bırakın 1 öğünü de siz kendinize hazırlayın. illa görev olacak diye bir şey yok. ne kadar korkunç entryler bunlar ya!

    edit: imla
  • cevabı empati yoluyla çözülebilecek basit bir sorudur. şöyle ki:

    çalışmayan erkek eşine kahvaltı hazırlamalı mı sorusuna "evet" diyorsanız, çalışmayan eşiniz(kadın) de size kahvaltı hazırlamalıdır. çünkü bunu hak ediyorsunuz.

    çalışmayan erkek eşine kahvaltı hazırlamalı mı sorusuna "hayır" diyorsanız, çalışmayan eşiniz(kadın) de size kahvaltı hazırlamamalıdır. çünkü hak etmiyorsunuz.
  • bugün evden çalışıyorum, erken kalkmak zorunda değilim normalde ama erkenden kalktım, 4 yaşındaki kızıma tuvalet, el yüz yıkamada yardımcı oldum, okula gidecek, kıyafetlerini giydirdim, saçını taradım. servisi geldi, servisine bıraktım. sonra eşim banyoda hazırlanırken güzel bir kahvaltı hazırladım. kahvaltıdan sonra eşim çıktı ben de kendime bir kahve yapıp bilgisayar başına geçtim çalışmaya başladım. bunları yaparken de ne yapıyorum ben, hangisi benim görevim hangisi değil vs diye de düşünmedim.

    not: erkeğim.
  • ben çalışmayacağım, ev hanımı olmak istiyorum diye yola çıktıysa tabi ki hazırlamalı. sadece kahvaltı hazırlamak değil tüm ev işlerini de yapmalıdır. mantık basit arkadaşlar. kadın çalışıyorsa tüm ev işleri ortak; çalışmıyorsa dışarı işleri erkeğin, ev işleri kadının. bunu idrak etmek bu kadar zor olmamalı.

    ancak izin, iş arama, ders çalışma, geçici süreliğine evde olma gibi durumlarda kırk yılda bir geç kalkıp dinlenme şansı bulan kadından erken kalkıp kahvaltı hazırlamasını beklemek de vicdansızlıktır.
  • benim eşim çalışmasına rağmen eğer mümkünse kahvaltısız evden göndermiyor. hiç bir şey yapmasa geceden yulaf ezmesini, sütü, tahıllı ekmeği ve tereyağ-bal’ ı masanın üzerine bırakıyor ki sabah uğraşmayayım. çalışan ya da çalışmayan kadın eşine kahvaltı hazırlar ya da hazırlamaz bunu eşler kendi arasında çözebilirler fakat erkek kadına, kadında erkeğe hayatın her anında yardım etmeli ve destek olmalıdır. ben bunu bilirim.
    hayat bu belli olmaz karı koca çalışan bir aile de erkekte işsiz kalabilir ve kadının evi geçindirebileceği zaman da gelebilir. kimsenin bu duruma düşmesini istemem tabi ki fakat olmaz olmaz. o zaman da erkekler “ çalışmayan erkekler eşine kahvaltı hazırlar mı” şeklinde sorabilecekler mi acaba ?

    edit: şu yazdığıma bile hakaret içerikli mesaj atacak kadar ne yaşadığınız şu hayatta gerçekten merak ediyorum.

    edit2: kadın çalışıp, erkek evine çocuğuna da bakabilir, eğer taraflar anlaşmışsa bunu da belirtmek istedim. başıma bir şey gelmeyecekse ben tercih etmem tabi.

    edit3: eşinizin kahvaltı hazırlamaması benim suçum mu arkadaş, gidin eşinize söylenin bana değil.
  • yoo hazırlamak zorunda değil. tıpkı adamın da karısına bakmak, evi geçindirmek zorunda olmadığı gibi.

    edit: yani şuradaki ironiyi anlamayıp bana ciddi ciddi argüman paslayanlar var. anlamıyorum kaşıkla falan nasıl ağzınıza yemek falan götürüyorsunuz veya merdivenden falan inmeden nasıl yaşıyorsunuz?
  • doğumdan sonra evde kaldım 4 5 ay.

    evin her bir detayiyla ilgilenen bir kafa yapısına bürünüyorsun. kafa sürekli masa altındaki tozda kalıyor kalkıp siliyorsun.

    çocuk yemek derken gerçekten de kendine ait bir alan kalmıyor. eşlerin evdeki kadına daha özenli davranması gerek çünkü çalışan kadin olmak çok daha kolay gerçekten.

    evlendiginiz kişiler sizin kuşunuz değil evcil hayvanınız hiç değil. eşiniz yoldaşınız.
  • 15 yıllık evliliğimizin 6 senesinde çalışmadım. hatta ilk evlendiğimizde de çalışmıyordum. evde olduğum dönemlerde ilk senelerde kalkıp kahvaltı hazırlamıyordum, çok erken gidiyordu eşim. ikimizde uyanamıyorduk. o işe zor yetişiyordu.

    daha sonraki çalışmadığım 6 yıllık dönemde ise çoğu zaman kahvaltısını yaptırıp gönderdim eşimi. hatta bazen gece yarısı kalkıp sabah ona sürpriz olsun diye hamur mayalayıp kahvaltıya sıcak poğaça yetiştirdiğim falan çok olmuştur. çocukları da erkenden kaldırır, kahvaltı sofrasına hep beraber oturmak için çaba sarf ederdim.

    daha sonra tekrar çalışma hayatına döndüğüm dönemde de yine evimizde kahvaltımızı yapar, öyle çıkardık evden. o dönemlerde kahvaltı ortaklaşa hazırlanırdı. şöyle ki, ben çayın suyunu koyar, masayı hazırlardım. o sırada eski eşim duşunu alır hazırlanırdı. sonra o mutfağa girer çayı demler, yumurta, tost falan pişirilecekse onu pişirirdi. o sırada da ben hazırlanırdım. muhakkak sofraya birlikte oturulur, birlikte kalkılırdı.

    hafta sonları genelde kahvaltı hazırlama olayı bendeydi. çünkü o erken kalkar, hastalarını vizite giderdi. ben de o gelmeye kahvaltıyı hazır ederdim. uzun uzadıya keyifli hafta sonu kahvaltılarımız olurdu. hiç bir zaman hep ben hazırlıyorum, vay niye ben yapıyorum diye bir şikayetim olmadı. aklıma dahi gelmedi böyle bir şey. aksine her zaman keyifle yaptım.

    evleri ayırıp boşanana kadar sofrada birlik devam etti. geçenlerde, geçenlerde dediysem sanırım geçen sene falandı. çocuklarla birlikte benim evde yemek yiyoruz. o akşam eski eşim de var sofrada. ( evet hala dönem dönem birlikte yemek yiyoruz, bazen evde bazen dışarıda. çocuklarla ilgili bir karar alınacağı zaman ya da konuşulması gereken bir durumda oluyor bu.) neyse çocuklar yemeklerini bitirip kalktılar. biz kaldık. kahvelerimizi içerken laf açıldı konu evliliğe geldi. ikimiz de birbirine isterse tekrar evleneceğini, çocukları dert etmemesini falan söylüyordu (eved, bu kadar da medeniyiz). her neyse, oradan buradan derken; "tekrar evlenirsem bu sefer akıllandım ama. sabahları o işe yetişecek, hazırlanması eksik kalmasın diye ben kahvaltı hazırlamayacağım!". söylerken heyecanlanmış, biraz agresifleşmiş hatta sesini yükseltmişti. çok şaşırdım. olaya bakışımız bu kadar farklıydı işte. benim hayatı paylaşma olarak gördüğüm, kahvaltı hazırlamaya yardım olayını adam sanki tamamen bana kahvaltı hazırlıyor olarak algılamış yıllarca. hiçbir şey demedim, güldüm sadece. " allah gönlüne göre versin" dedim. o saatten sonra geçmişi tekrar ortaya döküp şöyleydi böyleydi diye tartışmak anlamsızdı benim için. haklı ya da haksız olmak hiçbir şey ifade etmiyordu çünkü.

    buradan sözlük suserlerine diyeceğim o ki, kahvaltıyı kimin hazırladığı ya da hazırlayıp hazırlamadığı çok da önemli değil. eşinizin sizin için yaptığı şeyleri ufak da olsa, değersiz de olsa farkedebiliyor musunuz, algılayabiliyor musunuz önemli olan bu.
  • entryleri okuduğum kadarıyla kadınlar evlenmiyor, koca adı altında evlatlık çocuk alıyorlarmış.
hesabın var mı? giriş yap