• kentleşmenin hediyesi "dağılmış ailelerin" toplanma yeridir cenaze evleri...hepsi kentin başka bir köşesine kaçmış bireylerin birbirlerini hatırladıkları, eski acıları tazeledikleri, gidenin arkasından bakakaldıkları ev...eve her yeni giren ile artan gözyaşları, zılgıtlar...gasılhane 'ye taşınan beden arkasında kalan donmuş insan yüzleri...
  • yeteri kadar kalabalik oldugundan, kapi kunduracilarin kapisinin onunu silip supurdugu ev.
  • illa ki bağırarak ağlayan birileri bulunur.metin olabilen biri evden,bikaç noktaya uçaktan virüslü battaniye atar gibi bırakır ölüm haberini.en geç 1 saate kadar o eve giren çıkan belli olmaz.
    illa ki bağırarak ağlayan birileri bulunur ve illa ki bi köşede tanınmayacak durumda olan yakınlar.
    metin olabilen kimselerin sesi duyulur ara ara telefonda konuşurken."... 'yi kaybettik..." ve tekrar bağrışmalar başlar ölüm sessizliğini delen.
    bi köşede bağırarak ve söylenerek ağlar,kendini ölene en yakın hisseden,ya da kendi acısını en büyük acı zanneden kişi.
    "metanetli ol" "bunu veren allah sabır da verir" der birsürü yabancı,acısını en büyük sanana.belki de büyüktür acısı da o küçültüyodur bağırıp çağırarak,bilinmez.
    klişe lafları ceplerinde hazır gelen ve bunları evdeki tanıdıklarına dağıtıp duran ve acı çekmeyen ama gösterilmek istenmeyen göz yaşlarına da şahit olan ,çoğu kez cenaze evinde ilk kez görülen bissürü insan vardır orda ve soğuktur hava.
    buz gibidir cenaze evi.ölüm sessizliği nedir gayet iyi anlaşılır tanım falan gerekmez.
    illa ki bi köşede kafasını yukarı kaldıramadan sessizce ağlayan birileri olur.ellerinde ıslak ve buruşmuş kağıt mendiller.üşümüş ve aç olur onlar,yalnız olurlar.sonra da sessizce çeker giderler onlar zaten,gerçek acılarıyla.
  • cenaze töreni düzenleyen dükkan.
  • geleneklere göre, taziyeye gelenlere yemek hazırlayıp yedirmekle yükümlü olduklarını hisseden yakınını kaybeden insanların evine denir.
    gelenek, görenek, töre her neyse eyvallah da, böyle bir zamanda bu insanların diğer insanları yedirip içirme dertleri nedir, hangi mantığa sığar anlamak mümkün değil. ama en çok o eve gelenlerin nasıl tıkındıklarını anlamak namümkün. taziyeye geldin kardeşim, insanların yakını ölmüş aloo, adam gibi ziyaretini yap, sonra git evinde zıkkımlan.
  • ziyaretcilerin gelis amacından sasarak, acı paylaşma gorevlerini cogu zaman tam olarak yerine getiremedikleri ev. x kisinin defnedilmek üzere evden ayrılmasıyla birlikte bagrısmalar, aglamalar artar ve birden bir huzun coker. sessizlik hakim olmustur. acıyı ceken bilir ancak ama gelenler artık acıkmıstır, sıradan misafir gibi hurmet bekler, terlik sorar, yemek bekler, dedikodu yapar bir kosede. birbirini tanımayan ama bir sekilde bagı olan insanların en fazla toplandıgı dugunden sonraki ikinci yerdir. bu nedenle meraklı gozler dolasır etrafda. bu kimin kızı cıkaramadım? bu yeni gelin mi? v.b. sorular gelir kulaga uzakdan uzakdan fısıldamalarla. evsahibi yorgundur, uykusuzdur, tükenmiştir, kalbi acımaktadır ama ikram hazırlıklarıyla ugrasır. kimi zaman helva kavrulur, kimi zaman lokum dagıtılır. herkes eninde sonunda gider geride hüzün ve yalnızlık kalır.
  • cenaze evlerinde gözüm hep çocukların üzerindedir. ölümü kavrayamamış meraklı gözleriyle olan bitene bir anlam vermeye çalışırlar, veremezler. acılı bir yetişkin soru yağmuruna tutulur, ama hiç zamanı değildir. biri eksilmiştir ama nereye gitmiştir, tekrar gelecek midir, madem cennete götürülmüştür melekler tarafından niye herkes ağlamaktadır. ölmek ne demektir falan derken bir bakarsınız üç beşi bir araya toplanmış çoktan oyuna dalmış bile...
  • hayatta olmaktan utanç duyanların da bulunduğu evdir. ölünün yakın ya da uzak akrabası olmak farketmez: evdeki bir çok kişi, odalara yayılmış insanların huzurunda, yaşadığı için suçluluk duyar; elini, kolunu, gövdesini nasıl yok edebileceğini bilemez; silinmek, buharlaşmak ister.
    (bkz: cenaze evi merhabasi)
  • ilk günler acıyı paylaşma gelen insanlarla dolup taşan acı sahiplerinin isyanlarının duvarlarda yankılandığı, aradan zaman geçtikçe kalabalığın yerini sesizliğin aldığı,daimi kalacak bir hüznün ve asla doldurulamayak bir eksikliğin hüküm sürdüğü ev.
  • iki buçuk yil önce civardakilerin bizim evi tarif etmek için, bir kaç günlügüne kullanip , bir sonraki ihtiyaca kadar kullanmadiklari pis bir tanimlama sekli. kullanicilari bu ifadeyi bir süreligine ödünç alsa da, o evin içindekiler bunun agirligini hep tasirlar. *
hesabın var mı? giriş yap