• dünyanın en kalabalık şehri olması su’ya olan talebi de artırıyor haliyle. yeraltı sularının pompalayarak çıkarılmasından dolayı mexico city her sene 20 cm toprağa gömülüyor.
    yeraltı sularının 1 milyar yaşında olduğu düşünüldüğünde insanoğlunun doğaya verdiği zarar gözler önüne seriliyor.
  • 15 kasım 2018 itibariyle yeni evim, burada yaşayan yazarlar varsa iletişime geçmek isterim
  • meksika'nin baskenti ve en kalabalik sehri.

    5 gunluk bir gezi icin bu sehre gittik. daha ucakta bir kabin gorevlisi ile kanka olup epey sohbet ettik. bedava icki yolladi surekli bize. su an dunyadaki en iyi mahallelerden biri olarak kabul edilen roma'da airbnb'de kaldik. airbnb bence bu sehir icin en ideal konaklama yontemi. tabii yorumlara dikkat edilmesi gerekiyor. bizim ev sahibimiz inanilmaz iyi, tatli bir insandi. su, bira, meyve, kahve, kahvaltilik gibi bir suru sey getirdi. evin konumu da iyi olunca kalacak yer konusu 10 uzerinden 10 oldu bizim icin. eve girer girmez meksikada yasayan iki arkadasimizla bulusmak icin disari ciktik. saat aksam 9 gibiydi. bizi cok tatli bir resterona ve bara goturduler. meksika gezisi harika basladi yani.

    gezi suresince 10 uzerinden 10 alacak baska bir sey de kesinlikle yemekler. yani bu kadar mi lezzetli olur arkadaslar. surekli yemek yemek istiyorsunuz. turkiyedeki gibi ayni yemekler de degil, ya da yine turkiyedeki gibi tika basa doldurmuyor da sizi. tortillalar bile misir tortillasi oldugu icin cok iyi hissediyor mideniz. ya da taco yediginizde hemen hemen her restoraninki birbirinden farkli oluyor. bizdeki gibi adana her yerde adana degil yani. ozellikle orta sinif restoranlari cok basariliydi bence. ama burada dunyanin en iyi 100 restoranindan biri kabul edilen sud 777'de yedigimiz yemek cidden harikaydi. yani sadece yemek icin bile gidilir bu ulkeye.

    restoranlarin coguna oneri uzerine gittik, digerlerine de google yorumlari.

    yemekler ucuz, alkol cok daha ucuz. bira sudan biraz daha pahali. su sorun bu sehirde. kimse sebeke suyu icmiyor. hatta restoranlarda sebeke suyu ile yikandigini tahmin ettiginiz yesillikleri yemiyorsunuz. bu konuda gercekten kotu. o yuzden evde de sokakta da su aliyorsunuz.

    ulasim tamamen uberdi bizim icin. inanilmaz efektif, hizli ve guvenilir.

    sehirde dolasmak cok eglenceli. marketlerde cok eglenceli urunler var. muzeleri bence cok iyi degil, ama antropoloji muzesi gorulmeye deger. frida kahlo. diego rivera, ve trotsky muzeleri cok basarili olmasa da farkli bir tat veriyor. frida'nin yatagini gormek gercekten ilginc cunku.

    yine uberle sehre bir saatlik mesefade teotihuacan adinda eski bir mesoamerikan sehrinin kalintilari var. gercekten dunyadaki en buyuleyici kalintilardan biri bence. onun icin bile gidilir meksikaya.

    gece hayati da basarili. salsa bilseniz cok daha iyi olacak ama yine de harika. tequila zaten cok yaygin tabii, ama su siralar ozellikle genc kesimde mezcal adindaki icki yaygin. ben smokey tati sevmedigim icin pek alisamadim ama ozellikle kokteyllerde harika. hele paloma cidden mukemmel.

    buradan da cancun'a gectik. oradaki zamanimizdan sonra keske mexico city'de kalsaymisiz dedik.

    genel anlamda ziyaret edilmesi gereken bir yer bence. ama bence orada yasayan bir arkadas bulmak sart. cunku ulke gercekten gelismemis. her tarafta rusvet var deniliyor, polis guvenilir degil, her kosede koca koca silahli asker, polis, ozel guvenlik var. bizim basimiza gelmedi ama birinin cevirip rusvet istemesine sasirmayin diyorlar. yollar cok kotu. hic bir alanda denetim oldugunu dusunmuyorum. burada da birisi yazmis, cidden sanki 30 sene onceki turkiye. ve bence bizi onlardan ileri yapan tek sey avrupa birligi giris surecinde olmamiz. neyse bu baska bir konu.
  • yaklaşık 2 aydır buradayım. favela denen bölgeler dahil olmak üzere şehrin altını üstüne getirdim güvenlikle ilgili hiçbir problem yaşamadım. kötü insanlar yokmudur tabiki vardır ama genel olarak meksikalılar çok sıcak kanlı ve yardım sever insanlar.
  • aferin.
    ıngilizce mexico city,
    guatemala city,
    denilmesinden nefret eder, soyleyeni lanetlerim.
    bu parantez arasindan sonra, ciudad de mejico’ya gelelim.
    o donemde sevgilim bu sehirde konsolostu.
    biz de buyukelciydik.
    gittik gorduk.
    neyse razors edge yasadim anlatirim.
  • iş için yıllardır gittiğim ama hala thy'nin direk uçuş koymadığı yer. amerika üzerinden gitmek büyük eziyettir.
  • ilginç bir şekilde kendimi epey güvende hissettiğim ve trafik başta olmak üzere pek bir olumsuzluğa denk gelmeden ziyaret ettiğim meksika'nın başkenti olan şehir. biraz siyasi tarih ve popüler kültürle haşır neşir olunca insan ister istemez tedirgin oluyor, önyargılar oluşuyor zihinlerimizde. ama şikago'da kendimi daha tehlikede hissetmiştim ve bir an önce şehirden kaçmak için günleri saymıştım ama ciudad de mexico'da böyle bir şey hissetmedim, aksine oldukça güzel bir gezi oldu. hatta trafik bile pek sorun olmadı ama galiba bu biraz da benim günü kullanma biçimime bağlı olarak gelişti.

    şöyle ki: gündüz etraftaki önemli tarihi ve turistik mahalleler, antik kentler, kasabalar ve kazı alanlarını dolaştığım için trafiği görmedim. akşam kaldığım hostele gelince de hostelin kendi barı ve restoranı olduğu ve gayet güvenlikli bir bina olduğu için kimseyle yüz-göz olmadan ve şehrin kronik sorunlarına değmeden bir hafta geçirdim (gerçi bu benim üçüncü gelişim ve her seferinde aynı tarifeyi uyguluyorum. aslında gittiğim pekçok şehirde benzer programlar yaptığım için vaziyet genelde karışık olmuyor benim açımdan).

    şehir oldukça tarihi bir öneme sahip. sadece ispanyol istilacı/sömürgecilerin merkezi olması hasebiyle değil onlardan önce de gayet önemli bir yerleşimmiş burası. aztek imparatorluğu ve hatta daha genelde aztek medeniyeti için oldukça değerli bir yer ve zaten aztekler olanca hünerlerini bu şehri inşa ederken göstermişler. buraya gelince yapılacak ilk şeylerden biri tabii ki teotihuacan antik kentini ziyaret etmek oldu. buradaki güneş piramidi ve ay piramidi muhakkak görülmesi gereken yerler. oldukça geniş bir alana kurulu olan antik kenti gezmek saatler alabiliyor ve özellikle mevsime göre hemen her gün öğleden sonra yağmur yağdığı için hazırlıklı olmakta fayda var (ben aralık ayında gittiğimde bir hafta her gün istisnasız ıslandım). her iki piramide de çıkabiliyorsunuz. eğer bir sağlık probleminiz varsa yahut yaşınızı almışsanız dikkatli olmak gerek çünkü epey dik ve yüksek; öyle ha deyince çıkılmıyor.

    ilgili başlıklarda daha sonra anlatacağım için kısa kısa geçiyorum. daha sonra tenochtitlanyerleşkesine geçtim (ki şehrin diğer tarafında, aynı gün içerisinde ziyaret etmeyi düşünüyorsanız iyi planlama yapmanız lazım). burasının önemi kanal sistemi kurulmuş olması ve imparatorluğun başkentliğini yapması. aztek krallarının sarayları ve daha başka ilginç yapılar var burada. epey büyük bir yerleşim (hatta klasik dönem için amerika kıtasının en büyük şehri olduğunu söylemişlerdi). yine de bu yerler şehrin biraz dışında kalabiliyor.

    çeşitli nedenlerle (vakit darlığı gibi) daha şehir içinde kalan yerler isterseniz eğer, chapultepec tam sizlik. burası aztek elitlerinin (kral dahil) dinlenmek için inşa ettirdiği ve sık sık kafa dinlemek için geldiği bir yer. avrupalılar istila edip, sömürge durumuna düşünce, sömürgeciler bu tarafta bir kale yapmışlar ve hükümet sarayı olarak kullanmışlar bir süre. aynı adla (chapultepec kalesi) anılan yapı çeşitli amaçlarla kullanılmış daha sonradan. ziyarete açık. ayrıca burada moctezuma banyosu (banos de moctezuma) dedikleri bir su sistemi var (iyi planlama yapın zira pazartesi günleri kapalı oluyor). yine buraya yakın bir yerde hemen parkın köşesinde ulusal antropoloji müzesi (museo nacional de antropologia) var. ben gittiğimde ücretsizdi ama meksika'da müzeler pek pahalı değil. muhakkak girin, çok fazla şey var ve benim yarım günümü aldı hakkıyla gezmek.

    şehirde çok iyi müzeler var ve meksikalılar önyargılarınızı yıkacak kadar iyi müzeciler. şehrin merkezinde frida kahlo müzesi, arkeoloji müzesi, modern sanat müzesive çağdaş sanatlar müzesi var (daha bir sürü müze var ama hepsini burada sayamayacağım için kesiyorum). ilgi alanınıza göre seçip gidebilirsiniz (pazartesi kapalı olma durumu ülke genelinde var, hatırlatayım). ama benim en çok ilgimi çeken engizisyon müzesi (museo de la inquisicion) oldu. açıkçası engizisyon mahkemesinin yeni dünyaya da götürüldüğünü bilmiyordum. işkenceleri, katliamları, soykırımları tabii ki biliyordum ama engizisyonun varlığını atlamışım. hiç düşünmemiştim ve bütün bölgenin nasıl hristiyan olduğu ile ilgili kafam daha net şimdi.

    şehre ilk geldiğimde catedral metropolitana'nın dibinde bir hostelde kaldım (adı mundo joven, giden olursa tavsiye ederim. hem merkezi bir yerde, hem güvenli, hem de ucuz). hostelin terasından manzara harikaydı, katedral beni o kadar büyüledi ki defalarca ziyaret etmekten kendimi alamadım ama ne yazık ki katedral eski bir aztek tapınağının üzerinde yükseliyor. ilgili tapınağın yıkılıp temeli kullanılarak yapılmasıyla yükselmiş. maalesef meksika'da çokca görebileceğiniz bir durum. başka vesilelerle de aynı durumu gözlemledim (puebla şehrini anlatırken tekrar değineceğim). puebla demişken, bu kasaba yaklaşık bir saat mesafede ve inanılmaz tarihi yerleşimlere evsahipliği yapan bir şehir. fırsatınız varsa pas geçmeyin derim.

    ciudad de mexico, hakkında yazmakla bitecek bir şehir değil. yine de beni derinden etkileyen bir anekdotla bitireyim: şehri ilk ziyaret ettiğim zaman (2016'da) aztek yerleşkelerini gezmek için bir tur kiralamıştım ve tur ile gezerken çok tanıdık bir yere geldik. tarihi kalıntıları anlatıyordu mihmandarımız ama arkadaki üniversite binaları, meydan ve diğer cadde ve sokakları gözüm ısırıyordu. zaten az sonra mihmandarımız da kısaca burada gerçekleşen bir protestoyu ve hükümetin biraz sert müdahelesini anlatmaya başlayınca kafamda hemen ışık yandı: 1968 meksika olimpiyatlarını protesto eden öğrencilere hükümet güçlerinin ateş açmasıyla onlarca kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. roberto bolano'nun tılsım isimli kısa ama yoğun ve ateş gibi yakıcı romanında da gayet güzel ve duygusal bir şekilde işlenen katliamın olduğu meydandaydım (hemen sazı elime alıp, bu kadar çabuk geçiştirilemeyecek bir olay olduğunu söyleyip olayı detaylıca turistlere anlattım **). plaza de las tres culturas'da gerçekleşen katliam, tlatelolco katliamı diye bilinir. buradaki meydanda katliam anısına dikilmiş bir anıt vardır (ayrıca eski aztek yapılarının kalıntıları da var burada, ziyaret edilmesi gerekli yerlerden biri, zaten bu yüzden oraya götürmüştüler bizi).

    gezecek, görecek daha çok yer var. şimdilik bu kadarı kafi gelsin (yine de düşündüğümden uzun bir yazı oldu). gidiniz geziniz efenim, iyi yolculuklar...

    tema: (bkz: latin amerika tarihi)
  • soygun ve survive iner inmez başlar. şaka değil. önce e-vize yüzünden başlar, "rüşvet mi istiyor lan bunlar?" diye düşünürsünüz ülkeye girerken. sonra beleş shuttlelar ile bir alandan ötekisine gidebiliyorken alandaki görevli insanların hangisine iyi niyetle denk gelip sorma gafletinde bulunursanız bulunun 'oraya yürüyemezsiniz bilmemnekadar pesoya taksi var ister misiniz?' yapar. tecrübeyle çözülüyor anca bu durumlar.

    bu arada havadan bakınca dünyanın en büyük şehri gibidir. inişe geçersiniz hava aydınlıktan kararır daha şehir bitmez uçak alçalmaz. hakkaten diyorum. en son varadero kuba'dan uçtuydum buraya sanırım tatilimin en uzun deneyimi uçağın inişiydi. bitmedi şehir inerken.

    ama harbiden güzel şehirdir. antropoloji müzeleri, tapınakları ve kaleleri değil sadece; modern sanat ve gündelik hayat konusunda da iyi bir tecrübedir. misal sonoraların bazılarını gezmek elzemdir. gerçi guardalajara da daha güzel pazarlar ve yemek standları vardı. gastronominin bitmediğini hissettiğiniz nadir megapollerdendir ciudad. (istanbul da gastronomi 10 ise new york da gastronomi 5 misal... ne kadar ileri kapitalizm varsa yemek imkanları artar, lezzet düşer çünkü.)

    tüm zamanlarda favori müzelerimden olan -ki bir gittiğimde cevdet erek sergisi vardı- üniversitenin içindeki modern müzedir. öteki diego rivera'nın frida'nın işlerinin olduğu contemporary museum da güzeldir tabii. ki oranın eşek gibi güzel mimarisi var.
  • spotify istatistiklerinde progressive rock ve metal'de hep ilk 2'yi parselleyen garip şehir.

    bir diğer garip kısmı istanbul'un da genellikle ilk 5'de olması.

    lan madem türk insanı da biraz kaliteden anlıyor, biz niye hep canlı müzik yapan barlarda yarak kürek şeylere muhtaç kalıyoruz?
  • spotify'da grubun/sanatçının "en çok nerede dinleniyor" sekmesine ne zaman baksam karşıma çıkan şehir. insanlar oturup tüm gün müzik dinliyor sanırım burada.
hesabın var mı? giriş yap