• bazı adamların varolması sanki o fikri daha güçlü kılıyor ve o fikir daha da bir kalıcılık kazanıyor diye düşünürüm. strauss un yapısallık alanları farklı idi ve bu yapısal alanlar benim derdimi her seferinde anlatmak için kullandıgım argümanların birçogunu oluşturmuştur uzunca bir süre hala da öyledir. ancak derim ki üstadım, değilmi ki yaş ilerlemiş malum hastalık var ayakların tutmazdı, birazcık daha bastonuna dayasaydın kendini. varoldugunu bilirdik.
  • modern zamanlarda, antropoloji, etnoloji, etnososyoloji falan denilince hep bu fakirin aklına gelen, ismiyle de bir yandan bendenize her seferinde levi strauss’u hatırlatan claude lévi-strauss, ekim 2009’da vefat ettiğidean beri academie francaise’deki üyeliği boş duruyordu. bundan böyle bu boş üyeliğe lübnan âsıllı fransız yazar amin maalouf kabûl edilmiş…
  • ingilizce'de "culturel ya da psychological antropology"; fransızca'da "ethnologie" denilen alanın uzmanı olmakla beraber bu alanla ilintili tarih, tarih felsefesi, sosyoloji, bilim tarihi, bilim felsefesi, toplumsal psikoloji gibi birçok alana hakim olan bu dahi insanın ve hakikat erinin en önemli özelliği tarafsız(objektif) ve ideolojik prangalardan kurtulmuş olmasıdır. avrupa-merkezci kokuşmuşluk karşısında tarihsiz-kültürsüz olarak nitelenen toplumları inceleyen-araştıran strauss bilim dünyasında kabul gören dogmatik ve gerçekdışı verilerin tersine doğruların savunucusu olmuştur.

    bir örnek vermek gerekirse-çarpıcı bir tespittir ve benzeri feyerabend'te mevcuttur- "bilim" denilen faaliyetin ilk defa thales ile antik yunan'da başladığı oradan da batı'ya aktarıldığı söylenir. mısır'ın sahip olduğu yüksek geometri-matematik, tıp, mimari gibi alanların, sümer'deki, çin'deki astromi bilgisinin pratik amaçlarla kullanıldığının, oysa ki bilimin amacının meraktan kaynaklanan ve sırf bilmek için bilme, bilim yapma isteğinden kaynaklandığını ve bunu ilk defa yapanların grekler olduğunu yazar bilim tarihinde ve her alanda batılılar ve onların yardakçıları. kendileri dışında kalan tüm kavimlerin, medeniyetlerin bilgi birikiminin pratik amaçlı ve fayda için kullanıldığını ve bilim sıfatını almaya mazhar olmadıklarını yinelerler. levi strauss yaptığı çalışmalarda - mesela "ırk, tarih ve kültür" ile "yaban düşünce" adlı kitapları- bazı kabilelerin bitkiler ve hayvanlar; yani canlılar alemini en ince ayrıntısına kadar sınıflandırdıklarını, binlerle ifade edilen bu bitkibilim, farmoloji, zooloji bilgisinin bir kısmının fayda için pratik ihtiyaçlarla kullanıldığını fakat hiç kullanılmayan kısımların bulunduğunu ortaya koyar. buna verdiği örneklerden birisi adını hatırlayamadığım bir topluluğun -filipinler'de olabilir- yılanları yememelerine ve herhangi bir amaçla kullanmamalarına rağmen yılan türlerini en ince ayrıntısına kadar sınıflandırdıklarını, özelliklerini, yaşamlarını ayrımlarla bildiklerini hatırlatır. bu pratik bir amaç güdülmeyen ve nesilden nesile aktarılan bilginin, bilmekten başka bir amacı olmadığını göstermektedir. daha başka birçok çarpıcı açıklamayı burada bulmanız mümkündür. feyerabend, alexandre koyre gibi bilimadamlarının aktardıkları ile paralel bir duruşu vardır strauss'un çalışmalarının.

    bu konularla ilintili olarak bizdeki en önemli çalışmalardan birisi ise hüsamettin arslan'ın epistemik cemaat çalışmasıdır. bilim ve bilim tarihi hakkında gerçekçi bilgiler almak isterseniz bu tip eserler öncelikli eserlerdir. ayrıca amerikalı dünyaca ünlü anarşist john zerzan da benzer konuları işlemektedir. ki kendisi gerçek bir anarşisttir, öyle sokakları yakıp yıkmak, terör saçmak, taraftar grubu olarak kaos yaratmak kamu ve halk düzenini bozmaktır, ahlâksızlıktır, anarşizm değildir.

    (bkz: gelecekteki ilkel) john zerzan
    (bkz: yönteme hayır) paul feyerabend
    (bkz: bilim tarihi yazıları) alexandre koyre
  • college de france'ın eski yöneticilerinden.
    yönetici oldugu sıralar kendisine, orada çok fazla ders anlatmak isteyen lacan'ı sormuşlar ve eklemişler, lacan sizden çok fazla alıntı yaptıgı halde siz yalnızca bir kere kendisinden bahsetmişsiniz çalışmalarınızda, sebebi nedir ? diye.
    iş başka arkadaşlık başka diye cevap vermiş.
  • levi-strauss, yapısalcı yaklaşımı kültür alanına uygulamıştır. marksizim'deki yapısalcı yaklaşım ile freud'un çalışmalarını birleştirerek kültürün yapısal analizini yapar. kültürü anlamak için gelenek, görenek, mit ve ritüellerin yapısal analizini gerçekleştirir. mitleri ve mitsel düşünceleri oluşturan yapısal bir mantık vardır. mitler, toplumun bilinç altını ortaya çıkarmaya yarar. levi-strauss
    , dilbilim yöntemini kültüre uygulayarak kültürel sistemlerin yapısını ortaya koymaya çalışır. tıpkı dilde olduğu gibi kültürün de altında yatan bir yapı vardır. bu yapının analizi toplumun kolektif bilincinin açığa çıkarılmasını sağlar. her dil ve kültür ikili karşıtlıklarla varolur. kültür özerktir. kendisini destekler ve sürdürür. çünkü kültürün bir yapısı ve işleyiş mantığı vardır. bu anlayışlarında levi-strauss iktidar nosyonuna yer vermez. yaklaşımı işlevselcidir. toplumsal çatışma görmez. kültürü insan pratiğinden soyutlar. kültüre belirleyicilik atfederek idealist bir konuma düşer.
  • dil olmadan dünyayı anlamlandırmanın mümkün olmadığını söylemiş, ee dil var, ama yine de anlamlandıramıyoruz? tüm anlamlar bi tarafımızda patlıyo afedersin, nolcak? hayır bir de dil olmasa napıcaktık düşünmek bile istemiyor ve kendisine bir wittgenstein vecizesiyle selam ediyorum; "dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır".
    ama dünyam çok boktan*, dilim de bir şeyi dile getirmeye yetmiyor. sonra kimse beni gevezelikle suçlamasın, *anlamı yakalayamayan biçareyim sadece, öhühüm bişey diyip gitcektim ben;

    neydi son moda: ışıklar içinde uyu*
  • "vay be adam 100 yaşına geldi şaka maka" diye düşünmemden iki gün sonra ölen antropolog. vicdanım sızlar ne zaman görsem. maaşallah dediğim üç gün yaşamıyor resmen, affet beni strauss.
  • insanı canlılar dünyasının merkezi, batı'yı da insanlığın merkezi olarak gören anlayışa ölümcül darbeyi indirmiştir.
hesabın var mı? giriş yap