• köprüdeki kızlar adlı tablosunun amatör bir kopyasını yaptığım ressam.
  • (1840-1926)

    resim alanındaki izlenimci görüş biçimini en saf olarak temsil eden ressam. tek bir resimle yetinmez, aynı konunun çeşitlemelerinden diziler oluşturur; ama bunların hepsinde de değişken gün ışığını yakalamaya ve resme geçirmeye çalışır. resimleri büyülü bir tüle sarılı gibidir, ışığın pırıltısı eşsiz bir güzellik yaratır. la granouillere monet'in ışıkla resim yapmanın doruğuna ulaştığı yapıtıdır. resimdeki mekan derinliği, ışık oyunlarıyla saf güneş renklerinin içinde eritilir. yapıtın çeşitli uygulamaları, new york'da metropolitan museum of art'ta, stockholm ulusal müze'de ve moskova'da puşkin müzesi'nde bulunmaktadır.

    yıllar geçtikçe giderek daha saydam, daha zarif yapıtlar ortaya koyar; çok sayıdaki nilüfer resimlerinde, çizimler ışık altında sanki madde olmaktan çıkmış gibi durur.
  • bircok tablo arasında hangisinin ona ait oldugu kolayca belli olan, pek guzel resimler yapan ki$i. musee dorsay'daki resimleriyle gonullerde taht kurmaya aday ressamlardandır.
  • claude monet, fransiz ressam, empresyonizmin en önemli savunucularindan. hatta o derece önemli savunucularindan ki, "izlenim - güneşin doğuşu" isimli tablosu bu akima ismini veren tablo olmuştur. bunlardan başla mösyö monet en sevdiğim iki ressamdan biri olmak onuruna da erişmiştir. çok abartmayayim, en azindan empresyonistler içinde... ulan empresyonizmin kaç baba ressami var ki? derseniz, empresyonizme öyle böyle bulaşmişlar içinde diyeyim, skala genişlesin...
    1840'ta doğan monet amca, le havre civarinda geçirdiği çocukluğunda adam olacağini daha o yaşlardan belli etmiş, kariktatürler çizerekten sanat hayatina atilmiştir... daha sonra o zamanlardaki master'i boudin tarafindan "birak evladim bu işleri, gel dişari çikalim iki hava aliriz hem de iki resim çizeriz" diyerek dağ taş manzara resimleri yapmaya yöneltilmiştir... iyi de olmuştur...
    daha sonra 1859 civarlarinda parise göçen claude kardeşim, atelier suisse'te çalişmiş, hatta burada pisarro ile karşilaşmiştir... daha sonra ise, ressam olmak kurtarmamiş monet'yi, her delikanli empresyonist türk genci gibi gidip askerliğini yapmiş. askerlikten sonra ise tekar parise dönmüş, burada renoir, sisley*, bazille'le karşilaşmiş ve izlenimciliğin çekirdek kadrosunu oluşturmuşlardir.
    daha sonra savaş çiktiğinda pisarro ile ingiltereye uzayan monet, burada kendisinden beklendiği üzere thames nehrini ve londra'nin çiceklerini böceklerini çizmiştir. savaş bittikten sonra 1871 yilinda nihayet argenteuil'e yerleşen monet, burayi bir nevi empresyonizmin merkezi yapmiştir. zira hem kendi resimler çizmektedir, hem de onu ziyarete gelen kankalari renoir, sisley ve manet de burada üretken üretken takilmaktadirlar... argenteuil'den sonra oraya buraya giden mösyö monet'nin cebi,kati fakirlik yillarinin ardindan nihayet para görmeye başlar, o da giverny'ye yerleşir, karisinin ölümünden üç sene öncesinden beri metresi olan hanimla evlenir ve evinin ressami olur... 1890'dan sonra monet'nin işikla oynama dönemi başlar, -benim en sevdiğim serilerden biri olan - rouen katedrali serisi onun bu dönemde verdiği bir eserdir... şöyle ki, sayin monet almiştir bu katerali {mecazi olarak elbette} ve onun günün beş farkli saatinde resmini çizmiştir, değişik işiklar altinda çok güzel resimler çikmiştir böylece ortaya... sanirim bu resimler musee dorsay'de, sallamiyorumdur umarim... kisaca ben gördüm :)
    cebi para gören cher monet yerinde durmaz, ingiltere senin norveç benim gezer, ama akli giverny'deki bahçesinde kalmiş olan nilüferlerindedir... bu ukte monet'nin içini öyle bir doldurur ki, herbiri yaklaşik bir futbol kalesi * büyüklüğünde olan "nilüferler" serisini yapar.. bu eserden sonra, monet'nin, gözlerindeki hastalik iyice ilerler, ama monet çizmeye devam eder... takdir ediyoruz kendisini buradan...
    kisaca, mösyö monet empresyonizmin en temel taşlarindan biri olup, çok bakilasi çok güzel eserler birakmiştir bizlere, bunun için ona minnettar olmaliyiz... (bkz: les coquelicots)
  • monet'nin zamanla gelişimine bakarsak, gençliğinde küçük ölçekte yani büyük manzaralari çizen monet - mesela venedik, londra gibi şehirlerin uzaktan görüntüsü gibi büyük yerleri çizen monet, yaşi ilerledikçe daha ufak kadrajlara yönelmiştir, mesela nergisler gibi... buna benzer bir değişim renoir'da da vardir, onun için (bkz: pierre auguste renoir)
  • soyadının okunuşu konusunda bir descartes tadı veren ressam.
    -monet
    - öyle okunamaz mone diye okunur
    - öyle olsun, muhim olan insanlık
  • tablolarına konu olmuş bahçe tamamen monet'nin eseridir, içinde küçük bir göl ve hatta köprü olan bahçesine yıllarını vermiştir.*
  • (bkz: vanilla sky)
  • ntv'de reklam aralarında;
    " sizce bu resim hangi ressama ait? " diyerek, cevabı genellikle monet olan resimler gösterirlerdi. niluferleri gorunce akla direkt monet gelir.
    ayrica (bkz: empresyonizm)
hesabın var mı? giriş yap