• kahve içmeye gelen komşunun anahtarını alıp, başrolde anahtarın olduğu bir oyun kurmak,
    oyun gereği onu buzdolabına koymak,
    sonra bunu unutmak,
    kadıncağız evine gidecekken anahtarı bulamayan anne ve komşuyu izlemek,
    durumu hiç üstüne alınmamak,
    uzunca bir süre sonra birden hatırlamak,
    çaktırmadan anahtarı buzdolabından çıkarmak,
    komşu teyze tarafından kahraman müamelesi görmek,
    anne tarafından azarlanmaktır.
  • misafirliğe gidilen evlerden at çalmak, satranç taşı olanı. bu sayede evdeki satranç tahtasını sadece atlarla doldurmak. annenin bunu farketmesiyle tüm atları sahiplerine anne zoruyla geri vermek, üstüne bir de özür dilemek.
  • küçükken biz 6 yaşında felan olur da bir arkadaşla yanlışlıkla ya da bilerek, kafalarımız bir kez tokuşursa bir kez daha tokuştururduk. mazoşist olduğumuz için değil bilakis masumane bi düşünceyle bunu yapardık, annelerimizin cicik leri tek kalmasın diye. evet senin suçun yok diyelim, geldi mal arkadaşının kafası çarptı sana yine farketmez, gerekirse peşinden koşup yakalayacaksın onu ve kafalarınızı tokuşturacaksınız.

    öyle yani sert çocuk lar idik biz. katı kurallarımız vardı bizim.

    sonraları baktık koca koca adamlar da böyle selamlaşıp tokuşturuyor kafalarını filan, o zaman daha da pekişmiş idi bu inancımız.
  • asansör kabininin tavanındaki kapağın çıkabilen bir şey olduğunu keşfettikten sonra,oraya komşu terlik ve ayakkabılarını saklamak
  • anneyle baba sevişirken odalarına ; ben geldiiiiiiiiiiiiiiimm!!! diye dalmak.
  • anaokuluna baslayana kadar emzik sevdasından vazgeçememek beslenme çantasının içine koyup aralarda gizli gizli emmek , ilkokula baslayınca da sıranın altına girip emiceğini iddia etmek
  • annenin "git mutfaktan 4-5 catal getir" demesi sonucu mutfaktan 4 le 5 i toplayarak 9 tane catalla donmek. annenin afallamasi.
  • daha cok sapsalliktan ve safliktan kaynaklanan abukluklardir.

    kullanildikdan sonra kenara dik bi sekilde beklemeye alinan utunun soguyup sogumadigini kontrol etmek amaciylan butun avcu utunun metal kismina basmak. hemen akabininde butun elin ic kisminin yanmasi.

    elektrikler kesik oldugu bi gunduz vakti cisin gelmesiye tuvalet karanlik diye, bi parca tuvalet kagidini mum niyetine kullanmaya yeltenmek. tuvalet kagidinin daha "nooluyo lan" diyemeden elimle tuttugum kismina kadar birdenbire alev almasi ve yanan tuvalet kagidini yere ativermem. babamin, nerden gorduyse, aninda ustune basip atesi sondurmesi. korkup/utanip kapinin arkasina saklanmam(!)
  • anneme kizip, cok sevdigim maket ucagimi balkondan atmam. annem sanki uzulecekmis gibi.. neden yaptigimi hala anlamiyorum, galiba ben oyle uzulecektim ki annem kendini sorumlu hissedip benden cok uzulecekti. tarihi bir hata, hala uzuluyorum o ucaga...
  • güneşli bir köln sabahı annemle kahvaltı ederken, dışarda oynayan arkadaşlarımı kesiyorum.
    elemanlar irice bir taşı tel örgünün arkasına atmaya çalışıyorlar.ama kimsenin gücü yetmiyor.yaş orlatamamız en fazla beş.

    bunu neden yaptıkları hakkında hiç bir fikrim yok.anlaşılan; malın biri bu dahice fikri ortaya atmış diğerleri de feci şekilde gaza gelmiş.
    birden masadan fırlayıp "ben atarım" diyorum.lan oturup kahvaltını etsene adam gibi.sanki spiderman'sin amına koyim. (yazar burada çocukluğuna serzenişte bulunuyor)

    bahçeye indiğimde arkadaşlar ne yapmaya çalıştıklarını uzun uzun anlatıyorlar.
    kenara çekilin gibisiden ellerimle bir şık hareket yapıp taşa davranıyorum tüm gücümle yükleniyorum ve, o da ne başardım.
    kafam kadar taşı, küçücük ellerimle havaya kaldırdım.halletmem gereken küçük bir iş kaldı, taşı tel örgünün üstünden arka bahçeye atmak.

    var gücümle fırlatıyorum, ama olmuyor.
    tel örgüye çarpan taş, aynı hızla geri gelerek kafamda ceviz kadar bir delik açıyor.

    mahelledeki bütün veletler "salak coolier" diye gülüyorlar, bense alnımdan süzülen kanlarla deli danalar gibi dolanıp, alayına gün yüzü görmedik küfürler sallıyorum.
    sike sürülecek akıl yok bu çocuk milletinde.arkadaşınızın kafası yarılmış, bir mendil, bir bez bir şey getirin amına koyim! hiç bilemediniz haber salın dört bir yana, ama yok "salaak salaak" diye bağırmak daha eğlenceli.abuksunuz olm hepiniz!

    neyse ki anneciğim sesime koşup geliyor.beni kucakladığı gibi hastaneye.bilanço çok ağır değil; dört dikişle yırtıyorum.

    ertesi gün annem çıkmamı yasaklıyor.mahsun mahsun dışarıyı seyrediyorum.o ibne taş hala orada.
    gözlerimi kısıp korkunç bir bakış fırlatarak, kafamı yaran taşı feci şekilde tehdit ediyorum;
    " dikişlerimin alındığı gün seni tel örgünün arkasına atmazsam ne olayım"
hesabın var mı? giriş yap