• jodie foster'ın giderlerini finanse eden bir adam vardı. o adam kesin yahudiydi.
  • başlangıcında(bir nevi intro/başlangıç jeneriği) kamera dünyadan evrenin derinliklerine doğru geri geri gitmeye başlar ve geri gittikçe duyulan sesler günümüzün seslerinden, geçmişin seslerine, şarkılarına, radyo yayınlarına doğru değişir. bu ise daha ilk baştan verilmiş bir spoilerımsıdır. hayran kalmamak mümkün değil...
  • izlememiş olduğum robert zemeckis filmlerini tamamlamak için seyrettiğim, pek de tatmin edici bulmadığım bunu da yapım yılına bağlayıverdiğim film. ne jodie foster ne de matthew mcconaugheyi bir bilim-kurgu filmine konduramadım açıkcası ki bence film kendi içinde inandırıcılığını çokca kaybediyor. kitabını okumak daha iyi bir tercih olur bana göre.

    --- spoiler ---
    filmin başında ellienin babasının ilaçlarını almak için koştuğu sahne, ve bizim bunları dolap aynasından seyrediyor oluşumuz ise gerçekten çok etkileyiciydi.

    --- spoiler ---
  • as cities burn'ün genel tarzına istisna bir örnek oluşturan slowumsu, kekremsi, fısıltı gibi bi şarkı.

    hearts aren't really our guides.
    we are truly alone.
    'cause god ain't up in the sky,
    holding together our bones.

    remember we used to speak.
    now i'm starting to think,
    your voice was really my own,
    bouncing off the ceiling back to me.

    god, this can't be.
    god, this can't be,
    god, could it be that all we see is it?

    come down, heaven.
    won't you come down?
    won't you cut through the clouds?
    won't you come down?

    oh, my heaven, why do you have doors to close?
    do you have clouds to stop his voice on the way down?

    god, this can't be.
    god, this can't be,
    god, could it be that all we see is it?
    is this it?

    god, does grace reach to this side of madness?
    'cause i know this can't be,
    the great peace we all seek.

    come down, heaven.
    won't you come down?
    won't you cut through the clouds?
    won't you come down?

    did your clouds stop his voice?

    and brother have you found the great peace that we all seek?
    you say take a look around.
    if there's a god, then he must be asleep.
    god, must be asleep
    god, must be asleep
    god, must be asleep
    god, must be asleep
  • bunca zaman bekledim belki filmin fanatiklerinden biri farkeder de yazar diye, ama ı-ıh. filmin, hayatın, onun bunun şunun en iyi tanımını aşağıdaki ağır spoiler içinde okuyabilirsiniz.

    -------------------01:50:56-----------------------------

    eleanor ann arroway - oh god!!!!

    -------------------01:50:59-----------------------------
  • 2007 yılında çıkmış thirteen senses albümü.

    1 - contact
    2 - all the love in your hands
    3 - animal
    4 - call someone
    5 - follow me
    6 - a lot of silence here
    7 - spirals
    8 - talking to sirens
    9 - under the sun
    10 - spark
    11 - ones and zeros-you and i

    the invitation ile karşılaştırıldığında hayal kırıklığıdır.
  • bu muhteşem filmden muhteşem birkaç ayrıntı da şöyledir:

    -----kitabını okuduktan sonra gelen edit aşağılarda-----

    - filmin başlarındaki küçük ellie'nin ilacı almaya koşma sahnesi ve ayna sahnesi tekrar tekrar izlenecek derecede güzeldir. babanın ölüm sahnesinin gösterilmemesi ve sadece ellie'nin yüzüne odaklanılması, duygulara çekilen önemi gösterir. "güzeeel" hanesine bir puan daha koyar.

    - filmde ellie'nin iş arkadaşlarından gözlüklü abi sinyali bilgisayarda görünce ekrana "hello" der ve uzaylı abilerle ilk temas kurulur. yine güzel bir sahnedir.

    - görüntülü mesajın alınmasından sonra ekrana hitler'in gelmesi ile hükümetten görevli kitz'in biraz önce dışarı çıkarılan askerleri odaya geri çağırması "ordu olaya el koydu, dağılın lan!" mesajı verir. bunun hemen güvenliğe tehdit olarak algılanması toplumun ne derece paranoyak olduğunu gösterir.

    - kitabı okumadım ama filmden görülebileceği kadarıyla en ilginç karakterlerden birisi hükümet görevlisi kitz. kendisi her şartta kötü bir senaryo yazar. örneğin yazılı metinlere ulaşıldığında bunun vegalıların koloni projesinin bir kopyası olduğunu veya ulaşım aracının vega ordusunu getirecek bir araç olduğunu söyler. bürokrasinin o sıkıcı çarklarının ve sabit yapısının çok canlı bir göstergesidir bu karakter. nasıl ellie bilimin, palmer tanrı inancının, drumlin puştluğun simgesiyse bu filmde kitz de devlet faaliyetinin simgesidir. ama film boyunca aman vermediği bu sabit yapısı, filmin sonundaki "that is interesting, isn't it?" sözüyle yerle bir olur. bir "oh be abi" çektirir. neticede drumlin'den daha sempatik gelen bir karakter kendisi.

    - filmde bill clinton'ın konuşmaları nasa'nın bir projesi ile ilgilidir ancak robert zemeckis'in "lan bu konuşmaları filme koyarsak çok şekil olur be" düşüncesiyle filme konulmuş ve çok da güzel olmuştur. aferin diyoruz. [1996'da yapılmış, mars projesi ile ilgili konuşmalarmış. filmde bill clinton'ın son olarak göründüğü sahnedeki konuşma ise bosna savaşı ile ilgili bir konuşmaydı sanırsam ama çok sallıyor olabilirim o yüzden doğru bilgiye erişildiği an yenilenecek bi madde bu]

    - 3 tane sahnede arkadan gümbür gümbür gelen bir müzik var. birincisi hadden'ın ellie'ye şifreyi açıkladığı, diğeri makinede joseph'in bombayı patlatmadan önce farkedildiği, sonuncusu da yine hadden'ın mir'den hokkaido'daki ikinci makineyi gösterdii sahne. ben bu kadar gaza getirici bir müzik görmedim arkadaş. ya da şöye yaklaşılabilir olaya, o sahneler filmin can alıcı, en gaz sahneleridir.

    - filmin sonlarında ellie ifade verirken "bir tecrübe yaşadım, ne kadar küçüğüz, bizden daha büyük şeyler var ama yalnız değiliz onu anladım" konuşmasını yaparken palmer'ın ona inanmaya başladığı sahne de gerçekten güzel. kamera ona odaklanır ve o sahneyi hissettirir.

    - "wanna take a ride?" diyen hadden'a "hell yeah!" diyor ve bu güzide filme ait tespitlere şimdilik son veriyorum.

    kitabını okuduktan sonra gelen edit:

    öncelikle baştan bir şeyi söyleyeyim. kitap ve film arasında önemli farklar mevcut, bu farkları da aşağıda spoiler gözetmeksizin iliştireceğim. ancak öznel değerlendirmemi söylemem gerekirse giriş ve gelişme açısından film benim gözümde daha başarılı yansıtmış hikayeyi. sonuç aşamasında ise verilmek istenen mesaj kesinlikle kitapta daha başarılı. ayrıntılar aşağıda.

    - hikayenin baş kahramanı ellie olduğundan kanımca en önemli fark, filmde ellie'nin annesi henüz doğumda öldü diye bize tanıtılırken kitapta hikayenin sonuna kadar yaşaması. hatta ve hatta ellie'nin dış dünyadan gönderilen mesajı çözmesinde başat bir rol oynuyor annesi. [özellikle öldükten sonra ellie'ye verdiği mektup onun yaşama ve amacına olan bakışını değiştiriyor, bilimsel düşüncesinin doğası gereği taşıdığı şüpheciliğin ve bunun ister istemez yaşamında yarattığı tatminsizliğin bir anlamda son bulmasına vesile oluyor. gayet şık bir bağlama olduğunu düşünüyorum]

    - bir diğer fark, filmde çok başarılı işlendiğini düşündüğüm palmer joss karakterinin kitapta çok ön planda olmaması. filmde tanrı inancı bu karakter üzerinden temsil edilirken kitapta farklı karakterler (palmer joss dahil) ve ellie'nin iç çelişkileri üzerinden temsil ediliyor. peki bu hikayeye ne katıyor veya filmden alıştığımız hikayeden ne götürüyor? götürdüğü kısım palmer ve ellie arasındaki aşka varan duygusal bağın kitapta yer almaması. buradan hareketle de ellie'nin kırılganlığını kitapta sona kadar çok da göremiyoruz. tanrı inancının birden fazla karakter üzerinden temsil edilmesinin hikayeye kattığı nokta ise farklı bakış açılarının, farklı ulusların inanış biçimlerinin biraz da olsa bize tanıtılması.

    - filmde puştluğun simgesi olarak bize tanıtılan drumlin karakteri kitapta daha soft bir karakterde. ancak yine de ellie'nin ona olan mesafesini, ellie'den rol çalma çabalarını yine görüyoruz. filmdeki gibi sonu da aynı oluyor, bir tatmin duygusu yaşıyorsunuz.

    - filmde ellie'nin en büyük destekçilerinden ken karakteri (hani şu gözleri görmeyen, dünyalar zekisi abimiz) kitapta devlet kurumuna bağlı çalışan bir karakter. kanımca hikayeye bir katkısı pek yok kitapta. filmde daha başarılı işlenmiş.

    - devlet faaliyetinin simgesi abimiz, erol taş kalpli kitz karakteri kitapta da filmde olduğu gibi ellie'nin ve çabalarının dimdik karşısında. ancak filmden farkı, sonunda asla ve asla tatmin olmuyor, üstüne üstlük ellie'ye tımarhaneye tıkmakla tehdit ediyor. neticede filmde drumlin'e hissettiğiniz duyguları kitapta kitz'e hissediyorsunuz.

    - en bariz farklardan biri elbette ki filmde yalnızca ellie contact kurarken kitapta 5 kişi contact kuruyor. bunun yarattığı farklılık ise 5 farklı kişinin verilmek istenen ana fikre giden 5 farklı yolu temsil etmesi. filmde de bu şekilde işlense çok şık olurdu kanaatindeyim ancak sinemada bunu yapmak için 4 saati aşkın bir süre gerekirdi [hem karakterleri tanıtacaksınız, hem süreci anlatacaksınız hem de sonuca bağlayacaksınız] bu da izleyiciyi sıkabilir, ancak gerçek sinefillere yönelik bir yapım olurdu contact. zannımca box office mantığıyla hareket edilmiş, kabul edilebilir bir husus. neticede bu bir belgesel yapım veya 4-5 bölümlük mini dizi olsaydı aynen kitabı sahneye koyabilirlerdi.

    - gözüme çarpan, hikaye açısından söz etmeye değer bir başka fark, filmde yine çok başarılı bir şekilde işlenmiş s.r. hadden karakteri. hadden filmde ellie'inin araştırmasını yürütmesinde, mesajın içeriğinin çözülmesinde başat bir roldeyken kitapta birçok aktörden, ayaktan biri. yine çok zengin, yine ticari bir deha [özellikle kitapta anlatılan hikayesinden, reklamcılık sektörüne vurduğu derin darbe ve bir anda istenmeyen adam olması] olarak sunulan bu karakterin neden dünya devletlerince, sistemce sevilmediği kitapta çok daha iyi işlenmiş.

    şimdilik aklıma gelenler bu kadar. nihayetinde benim kitaptan çıkardığım sonuç (filminden farklı olarak) şu oldu: gönderilen mesaj, verilmek istenen alt metin, her şeyin üzerinde (buna bilimsel düşünce, tanrı inancı, yaratılış felsefesi, varoluş felsefesi dahil) yer alan ortak bir zeka kavramı olduğu, bu zekanın insanda ortak olduğu ve carl sagan'ın bizi bu zekayı kullanıma teşvik etmesi. filmde varılan nihai sonuç ise insanın evrende yalnız olup olmadığı sorusuna bir cevap niteliğinde.
  • "oc: there’s one shot in contact that a lot of people are discussing. on american online’s cinematography board, everyone was talking about the shot where the young girl runs up the stairs. she turns a corner, goes into a bathroom and when she reaches for a mirrored medicine cabinet, you realize that you’ve been watching this whole scene take place as a reflection in the cabinet’s mirror. there’s a lot of speculation on how that was done. i assume there was a blue screen process there, but since you’re the horse’s mouth, it would be fun to hear how that shot was done.

    kr: there’re a lot of other things i am that’s on a horse. but really, the toughest thing about that shot originally was when bob zemeckis first threw it at me, it was just trying to get it in my head, exactly what it was i was seeing and try to imagine it and then start to break it down into sections. first of all, i try to approach every thing with "what’s the simplest possible way to shoot the raw material i need to make this work later so it takes less time on the set?" so i knew i had to get this running shot of her starting on the first floor. she gets up and runs up the stairs. we’re following her with the steadicam and we also have bob, who can’t pile enough things into a shot. he also has the speed control unit hooked up to the steadicam, so while she’s running, suddenly it ramps up so she’s in slow motion. she runs up, she has to open the cabinet and you realize that you are seeing her reflection- you have been traveling through this reflection throughout the whole shot.

    the first thing we shot was her running because that would give me the key to what i had to do for the over the shoulder shot of her. so we spent a good part of the day with greg lundsgaard, (soc), the steadicam operator. he had quite a work out, he was basically running backwards up a bunch of stairs with this thing, trying to keep her in frame. the guys were doing the speed control shift at a very specific spot, and bob knows exactly the second where he wants that to happen. she ran up towards us, and i knew i wanted to shoot her a little wide towards the end of the shot because i could move in a little on her to re position her later. so she reached her hand up and pantomimed, grabbing at a point in space i gave her (the knob on the mirror), and pulled it open. so as i was watching the takes, i wanted to make sure that how she positioned herself, how she positioned her hand and where it was, the look she was giving, and the believability of the "pull open" all made sense to me.

    so once we got that piece, and we had it on video, and i don’t think we shot the other piece for a few weeks. the back end shot had a mirror with a blue screen in it, and had no glass or mirror what so ever. we started with full blue in frame, and on the dolly, pulled back, and out of the bluescreen. during this move she reached up, (shooting over her left shoulder,) she grabbed the real knob and pulled the mirror open. she grabbed the medicine and left, and someone slowly, just by hand, close the mirror back, just at the right speed, and that was that element. then we shot an element of the wall, which had the photograph of the father and daughter on it, and placed it on the blue screen area on the return of the mirror to its closed position. we also added dirt and a beveled edge on the mirror.

    it took a lot of work to match the hands up because when she reached up in both shots, they really weren’t exactly right. so we did a lot of cutting and pasting on her arm, removing fingers, shifting fingers, and changing the speed of her reach so it would all make sense.

    oc: when she actually did her pantomimed reach to the invisible medicine cabinet knob in the first element, what actually was there?

    kr: for a while i had a c-stand arm there for her to reach to, and removed it later. we also had to have crew removal in the shot because the shot was so complicated and the lens was so wide. there was a point where someone was bobbing up and down in the bottom of frame, so we had to paint him out. so, you cameramen out there, you better work out a little more and run a little faster."

    ---------------------------------

    küçük ellie'nin ev içindeki koşturması önce normal çekilmiş ardından mirrored yapılmış.. normalde ilaç dolabında cam yokmuş.. blue screen tabir edilen yöntemle bu mirror edilen ilk çekim oraya monte edilmiş.. küçük ellie'yi canlandıran oyuncu aslında orada olmayan bir dolaba elini uzatmış ilk çekimde.. sonra o elin pozisyonuna göre şeedilmiş..

    işte o, insanın içini gıcıklatan sahne.. beyin kıvrımlarını seveyim zemeckis..
    http://www.youtube.com/watch?v=szjqgoekw00
  • back to the future part i ve cast away'le birlikte robert zemeckis'in sinema diline ne kadar hakim olduğunu ortaya koyan çok iyi bir film. kaybediyorsa finalinden kaybediyordur; sen kalk, filmi o kadar getir, sonra "bak, o da kanıtlayamadığı bir şeye inandı" çıkmazına sok, üstüne bir de seyahatin kanıtı olduğunu çıtlat (muhtemelen stüdyo istemiştir, seyirci tatmin olsun diye). mehmet açar'ın da filmi sevmeme noktalarından biri buydu yanılmıyorsam, bilim kurgu olarak adlandırılmasını da uygun bulmuyordu ` :beyaz perde` .

    benim için kertreriz alınacak filmlerden biridir. "gerçek"le "kurgu"nun muhteşem bir harmanıdır. "böyle bir şey olsaydı nasıl olurdu?" sorusunun yanıtını sizi sıkmadan ve ilgi çekici kalmayı başararak vermesinin yanında, zihninize bir sürü yeni soru armağan etmesi de cabasıdır. zemeckis'in son 15 yılın spielberg'ine en yaklaştığı filmdir belki de; hem işçiliğindeki ustalığıyla hem de "popcorn'u geride bıraktım, olgunluk dönemimdeyim, kafamı kurcalayan şeyler var, istiyorsanız anlatayım" havasıyla...

    zaten hep ilgim alakam olmuştur; uzaylıdır, ufo'dur, başka dünyalardır, "yalnız mıyız"dır... filmin yüzde yetmişe yakını bu merakı, etrafını saran gizemi ve insanlığa etkisinin ne boyutta olduğunu müthiş kaşıyor, izleyeni ihya ediyor. geri kalan yüzde otuzu da beğenirsiniz beğenmezsiniz, ancak ilgiyle izlersiniz...
  • --- spoiler ---

    aslinda sonu, yapilabilecek en iyi sonlardan biridir. cunku bir kesinligi yoktur, ya gercekten yasanmistir ya da ellie arroway'in hayal urunudur. hangi sona inanmak isterseniz onu gorursunuz. elbette kayit cihazinin uzun sureli kayitta olmasi bu acidan hikayenin gizemini baltalamaktadir.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap