coquelicot-zaka kara
-
zaman kaybi.
-
sayonara no natsu ve sukiyaki ile duygusalligina duygusallik katan film. soundtrack'ini cok severim, albumun ilk parcasini dinlerken "sabah erken kalksam da kahvalti yapsam haril haril" hissiyatlarina kapilirim. sonrasi bildigin usengeclik.
-
o yılların japonya şehir ortamları ve tepedeki manzaralar, okuldaki ortamlar için bile izlenir. kızların kulüp binasını temizlemeye girişme sahnesi bombaydı. bir laputa ayarında olmasa da, gayet keyifli bir anime...yeşilçam klişeleri ile bile böyle bir çalışma çıkabiliyor demek ki...
-
müthiş detaylar ile süslenmiş, müthiş klişe bir senaryoya rağmen asla insanı sıkmayan ve tam tersi deliler gibi hüzünlendiren, eğer birazcık duygu denen naneden varsa içinizde; sonunda salak salak sırıtmanızı sağlan ghibli animesi.
yaşadıkları kasaba, mekanlar, güneş batarken yürüdükleri sokaklar ile ve tüm bu planlarda yer alan detaylar ile kendine hayran bırakıyor. -
--- spoiler ---
filmin ortalarına doğru yeşilçam kokan hareketler bunlar diyorsunuz. ama pişman oluyorsunuz. kalbi yumuşatan bir film. izleyin mutlu olun efendim.
filmden alıntılar:
http://replikler.net/…-tepedeki-ev-replikleri-2011/
_____
illa bir şeyleri yıkmak istiyorsanız, kafalarınızın içindeki odunlarla başlayın! eskinin eşyalarını yıkıp geçmenin, eskinin anılarını yıkıp geçmekten bir farkı yoktur. bizden önce yaşamış ve göçüp gitmiş insanlara hiç mi saygınız yok? geçmişi çiğneyip sırf geleceği düşünenlerin bir geleceği olacağını mı sanıyorsunuz?! demokrasi azınlıkları görmezden gelmek değildir!
_____
ve böylece eflak prensliği, osmanlı imparatorluğu ve rusya arasında kalırken iki ülkenin de arzuladığı topraklar haline dönüşmüş oldu.
_____
--- spoiler ---
filmin bitiş müziği:
http://www.youtube.com/watch?v=1hrnavzqrfs
ve sözleri:
ışıl ışıl deniz üzerinde,
güneşe teslim oluyor bir gemi
elvedalar süzülüyor
her düdük sesiyle birlikte
inmeye başlarsam bu tepeden hafifçe
yazın renklerini taşıyan rüzgarı
hissedebilecek miyim
aşkım olmuş bir melodi
sınır tanımadan söylüyorum hunharca
aşkım olmuş bir martı
süzülüyor, dalışa geçiyor haşince
alacakaranlıklarda çağırsam seni
gelecek misin acep sevgilim
yürüyüşe çıktığım yollar boyunca
bırakıyorum kaldırımlara
elveda gölgelerini
eski bir mabet,
rüzgâr güllerine hükmeden bir meltem
yaz renklerine bürünmüş
bir şehir görebilecek miyim
dünün aşkı gözyaşlarımda yaşıyor
zamanla kuruyup
yok oluyorlar hepsi de
dünün aşkı çekingen
sonu olmayan sözler eşliğinde
alacakaranlık vakitleri
buluşursak seninle
söyle haydi
alacak mısın beni kollarına -
screenplay'inde* hayao miyazaki'nin parmagi vardir. zannediyorum bu yuzdendir ki yonetmen goro miyazaki olmasina ragmen hayao miyazaki'nin havasini verir biraz da olsa.
-
dünyanın en güzel kulüp evininde içinde olduğu nefis bir studio ghibli filmi. sıcacık, gözü & gönlü & ruhu dinlendiren cinsten.
--- spoiler ---
içinde olmak istenen filmlere üst sıradan girmeyi hak eden, her nedense bana çengelköy, kandilli sırtlarını andıran mahallesi, çocukça heyecanları tekrar yüreğimde hissettiren kulüp binası, mahalledeki evleri, küçük esnaf, tramvay, deniz kokusu burnumda... her gun bayrak direğine mesaj bırakan, naif ve çalışkan umi'nin baba özlemi, mutfak parkesi altındaki patates soğan gözü...
ikinci dünya savaşı sonrası japonya atmosferi çok ilginç, seyri keyifli zaten. sokakları canlı, yaşayan ve her organizmasıyla vızır vızır çalışan, bugünün japonyasının sanayi temellerinin atıldığı dönemler. inşa eden bir ulus manzarası.
elbette kaçınılmaz gelenek ve modern tartışması da döneme uygun (ki hala tüm dünyada geçerliliğini korur bence) olarak şöyle bir değinilmiş.
liseli olmak, sonsuza dek o kulüp binasında mürekkep koklamak ve sonra yeşil sokaklardan limana yürümeyi arzuluyor insan.
bir de bina temizliği sonrası vakıf başkanının ziyaretinde gök bilimi kulübü diyaloglarıyla sesli güldürmüştür.
+ siz hangi kulüpsünüz çocuklar?
- gök bilimi kulübü. 10 yıldır güneş lekelerini izlemekteyiz efendim.
+ bir şey bulabildiniz mi bari?
- hayır efendim güneş çok yaşlı ve bizim ömrümüz çok kısa olduğundan bir şey bulamadık.
+ harikulade bir cevap bu.
--- spoiler --- -
yeşilçam klişesi bir hikayeyi barındırsa da oğul miyazaki de gayet başarılı bir animasyon ortaya çıkarmış ayrıca müzikleri, o dönemin japonyası, kulüp binasının ayrıntıları oldukça güzeldi, hikayenin içindeymiş gibi hissettiriyor.
-
insanın ister istemez baba miyazaki ile oğul miyazaki'yi kıyasladığı film. aynı zamanda kıyaslamaya çok da elverişli olmayan film. tamam, hayao miyazaki yönetmemiş ama senaryoda onun da eli var. haliyle yer yer etkisi kendini belli etmiş. he şikayetçi miyim? hiç de değilim. ghibli'den ne çıksa izlerim, hangi miyazaki'nin işi olduğunun pek bir önemi yok benim için.
yine sempatik, azimli, çalışkan karakterlerle karşı karşıyayız. konusu sahiden pek klişe; ama izletti kendini. izlediğim en iyi anime değil, izlediğim en iyi ghibli animesi de değil. yine de "du bakalım goro bu işi kotarabilecek mi?" diyerek izlenebilecek keyifli bir film.
sondaki şarkı biraz güzel, evet. -
rüyalara daldıran sıcacık bir film. ne güzel şehirdir o ve tepedeki meru'nun evi ne güzel bir konaktır öyle. lan içim huzur doluyor bu animelerde yemin ediyorum. finalinde çalan şarkı ise nirvaya erdirir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap