• bob dylan'in katmerli ayar aldigi bir parcaymi$ bu. ayrica joan baez ile ilgili takdir ettigim yegane $eymi$. sozlerini cok ustunkoru cevirdim payla$ayim istiyorum:

    (duzeltmeler icin lacrima ve cressida'ya te$ekkurler)

    bak sen $u i$e
    i$te hayaletin geliyor yine
    ama bu ali$ilmadik degil
    sadece dolunay
    ve arayacagin tuttu o kadar

    ve ben burada oturuyor
    elim telefonda
    bir kac i$ik yili oncesinden
    tanidigim bir sesi duyuyor
    dupeduz bir hataya dogru ilerliyordum

    hatirladigim kadariyla gozlerin
    ardic yumurtalarindan daha maviydi
    $airligime vasat demi$tin
    sen nereden ariyorsun?
    midwest'te bir telefon kulubesi

    on yil once
    sana kol dugmeleri aldim
    sen bana bir $ey getirdin
    ikimiz de anilarin ne getirdigini biliyoruz
    elmaslar ve pas getiriyorlar

    eh sahnede patladin
    coktan bir efsane
    o kirli fenomen
    o orjinal serseri
    kollarima sivi$iverdin

    ve orada kaldin
    gecici olarak denizde kaybolmu$
    madonna bedavaya senindi
    evet istiridyenin ustundeki kiz
    sana bir $ey olmasina izin vermeyecekti

    $imdi seni ayakta goruyorum
    etrafa kahverengi yapraklar
    ve saclarinda kar
    penceresinden gulumsuyorsun $imdi
    washington meydanindaki
    o izbe otelin

    nefeslerimiz havada beyaz bulutlar gibi
    birbirlerine dolaniyor ve asili kaliyorlar
    sadece kendi adima diyorum
    ikimiz de o an orada olebilirdik

    $imdi bana diyorsun ki
    nostaljik degilim
    o zaman onun yerine ba$ka bir kelime soyle
    sen kelimelerle arasi cok iyi olan
    ve muglak tutmayi cok iyi beceren

    cunku o muglakligin birazi bana lazim $imdi
    her $eyi cok net hatirlayiverdim
    evet seni cok icten sevdim
    ve eger bana elmaslar ve pas oneriyorsan
    ben zaten odedim
  • 11 temmuz 2004 blackmores night istanbul konserindeki akustik yorumu, hem joan baez'in hem de bn'in ghost of a rose albumlerindekilerden oldukca farkli ve cok guzeldi.. konserde olmayan die hard diamonds and rust fanatiklerinin cok $ey kacirdiklari soylenebilir.
  • gene hayaletin geliyor

    hayır, bunu biz söylemiyoruz, joan baez kendi söylüyor. 1975’te, sözleri ve müziği kendisine ait olan diamonds and rust / elmaslar ve pas’ta. “vay canına / işte gene hayaletin geliyor / ama sıradışı bir şey değil / sadece ay, dolunay olmuş.” ve o aramış, öylesine. ve joan da, eli telefonda oturmuş, ışık yılları öncesinden bildiği bi sesi dinlemiş.

    nasıl janis joplin adını duyunca 1967’deki monterey pop festival’i aklımıza geliyorsa, joan baez adını duyunca da 1958’deki newport folk festivali’ni hatırlamamak mümkün mü? ona bakarsanız, unutmak imkânsız. çünkü o sıralarda yeni yeni palazlanan vanguard şirketi, onun newport’ta ve başka konserlerde edindiği hayranlara güvenerek bir yıl sonra joan’la anlaşmıştı. hayli “live” kaydını dinlemişizdir. ama en çok akılda kalanı, peki, benim aklımda kalanıvanguard’ın live at newport’udur herhalde. 1963, ’64, ’65. farewell, angelina var, fennario, all my trials var, come all you fair and tender maidens da var. joan, mary travers’la birlikte lonesome valley’i, peter yarrow’la (peter, paul and mary’den) hush little baby’yi, the lilly brothers’la satisfied mind’ı söylüyor. meslek hayatının başlarında, o üç oktavlık soprano ses pırıl pırıl (şimdi de fena sayılmaz, ya). “madonna” (hakiki olanı) yakıştırmasını aşmaya çalışıyor. boston külüplerinde, gecesi 10 dolara ingiliz ve amerikan baladları söylediği, harvard’dan hayranları ile müzisyenlerin müdavimi olduğu geceler henüz çok da geride kalmamış. sonra hayatına albert grossman girmiş, onu chicago’daki kulübü the gate of horn’a transfer etmiş. 1959 baharında on beş gün orada çalıştıktan sonra da popüler folk şarkıcısı bob gibson, newport folk festivali’nde, birlikte sahneye çıkıp şarkı söylemeye davet etmiş. ilk newport folk festivali, george wein’in fikri (ki, kendisi newport caz festivali’ni de örgütlemiştir). 11-12 temmuz, 1959. bir sürü sanatçı var. örneğin, the kingston trio, odetta, pete seeger, brownie mcgee, sonny terry. 13 bin de seyirci. o zamanlara göre çok kalabalık sayılıyormuş. joan, bob gibson’ın setinde sahneye çıkıp ona katılmış. donmuş kalmış. “tek bir yerde bu kadar çok insan görmemiştim hiç. bob’la iki şarkı söyledim, sonunda muazzam bir şey oldu. benim için rüyadan farksızdı”.

    vanguard’ın cd’sinde bob dylan da var elbette. şu açılış paragrafında hayaleti gelen şahıs. hani, joan’un şarkı sözlerini berbat bulan. hani yıllar sonra telefon etmiş de, joan, eli ahizede kalakalmış. diamonds and rust, bir albüme de adını veren. “hatırlıyorum da, gözlerin / kızılgerdan kuşu yumurtasından maviydi / berbat demiştin şiirlerime / nereden arıyorsun?” joan’un şarkılarını söyleyerek kendi dinleyicilerine ulaştırdığı, konserlerinde birlikte şarkı söylemeye çağırdığı dylan. sahnede, neredeyse elle tutulur bir “kimya”. bob, daha o zamandan bir efsane, “yıkanmamış fenomen”, temiz kollarına sığınmış. “madonna” onu korusun diye. it ain't me babe ile with god on our side’ı söylüyorlar albümde. hoş bir maceradır. artık görüşmüyorlarmış. “birkaç yıl önce,” diyor joan, “ya irlanda’da, ya ingiltere’nin güneyinde, bir festivalde karşılaştık. iyi oldu”. yıllar sonra telefon eden adam: “şimdi bana diyorsun ki / nostaljik değilmişsin / öyleyse başka bir kelime bul da de bana / sen ki, kelimeler konusunda çok iyisindir.” o zamanlar şarkısının sonunda dylan’a “bana elmas ve pas öneriyorsun / bedelini çoktan ödedim” demişti. şimdi, acaba “eğer bana elmas ve pas öneriyorsan / elmasları alayım” mı deseydim diye düşünüyormuş. ya da, neden olmasın, “grammy’leri alayım”. kendi öyle diyor bir söyleşide, gülüyor.

    daha o ilk konserle herkes ayaklanmıştı zaten. bir yıl sonra ise, sahneye kimseyle birlikte çıkmaya ihtiyacı kalmamıştı. o yıl vanguard’la anlaştı ve ilk albümü joan baez çıktı. sonra, newport halkının “çok kalabalık oluyor” şikayeti yüzünden her iki newport festivali de iki yıl yapılamadı. ama 1963’te folk festivali geri döndü. joan artık dünyanın en iyi geleneksel folk şarkıları yorumcusu olarak tanınıyordu. a.b.d.’de beş albümü çıkmıştı, festival’in en baba isimlerinden biriydi. niye olduğunu bu albümde anlıyorsunuz. ama belki de hatırlarsınız, belki yaşınız tutuyordur. onun, müzik ile dünya ahvalini nasıl birbirinden ayırmadığını, insani olan her şeye nasıl yürekten inandığını, gayrıinsani olanlara cesaretle karşı çıktığını hatırlarsınız. şu sıralar pek çok kişi böyle şeyler yapıyor gerçi, iyi de ediyorlar, ama o zaman bu kadar kolay değildi. moda da değildi, güvenli de. joan kendini defalarca ortaya attı, eylemlere katıldı, tutuklandı, sorunlu ülkelere / bölgelere gitti. hayatı müziğine yansıdı, müziği de hayatıyla doğrulandı. her yerde özgürlük ve insan hakları şarkıları söyledi. o nefis soprano sesiyle. inanarak...

    kendisini daha önce de açıkhava’da dinlemişliğimiz, canlı canlı görmüşlüğümüz olmuştur. bunca şey yaşamış, görmüş geçirmiş bir insanın hâlâ iyi niyetli olması da hem şaşırtıcı, hem hoş. zaten joan’un hayatında hoş olan çok şey var; ona göre ve kimi yaşıtlarına göre hoş. şimdi artık herhalde “bırrakkk, aaağbiiii” sınıfına girmiştir ama, ne gam. joan baez gene gelecek, 9 temmuz’da açıkhava’da sahneye çıkacak, vaktiyle onu da bizi de öylesine duygulandırmış şarkıları söyleyecek. kırk beş yıl önce newport folk festivali’nde olduğu gibi. müziği zamana meydan okuyor, sesi eski günleri hatırlatıyor. gözleinizi yumup kendinizi puslu bir yaz gecesinde freebody park’ın çimenlerine uzanmış sanabilirsiniz. düz saçlı, iyi yüzlü, uzun boylu bir kız sahneye çıksın, gitarını akort etsin, söylemeye başlasın. hayranları için o gene aynı joan baez. altı yıl aradan sonra çıkan son albümü dark chords on a big guitar’daki bir şarkının, wings’in (josh ritter’e ait, ona da itina edelim, lütfen) sözleriyle gene berbat durumdaki bir dünyaya seslenip, “şarkı söylediğim zaman beni duyabilecekleri bir yer” aradığı konusunda teminat verecek. tıpkı o günlerdeki gibi...

    sevin okyay
  • hangi rüzgar attı seni ,niye döndün ki geri
    der gibi j.baez..
  • sahilde, orda, burda arkadaşların arasında gitar çalmanın pek havalı olduğu, özlenen saf günlerde eli gitar tutan her küçük gencin olmazsa olmazıdır..
    joan baez'ın bob dylan'a son ağıtıdır..
    well i'll be damned, here comes your ghost again..
  • çok sıkıntılı bi havanın ardından yağan yağmur kadar rahatlatıcı, duyulduğu an dikkat çekmese bile sinsice insanın beyninde yer eden ve günün birinde ansızın hortlayıp gelen kendini günlerce dinlettiren bir joan baez şarkısı
  • "anılar elmas ve toz getirir" diyen enfes şarkı.. yalan mı?
  • "we both could have died then and there" der joan baezin sesi.. anilarin getirdigi toz... sevilenin hayaleti anilarla havada salinan, artik alisildik gelen... elmas kadar keskin... "orada o zamanda ölmüs olsak" diye düsünürsünüz bu sarkida... o zaman ve bu zaman arasindaki ne kadar da farkli, orada ve burada ne kadar farkli oysa... öylesine hüzne bogan bir sarkidir ki... hele ki bir de acikhavada dinlenilmisligi; yaza özlem...
    "you who are so good with words" dediginiz o hayalet, keskin elmastan ani tozlariyla coktan bedelini ödediginiz anilara karsin tam suranizda ve bu sarkida dökülen gözyaslarinizda durmaktadir... oysa o zamanda orada ölmüs olsaydiniz... sarkilara, anilara, hatirlamaya gerek birakmadan, aniden. -derin bir nefes.-
    her sey toz olmadan... her sey elmas kadar parlak, keskin, degerliyken... belki...
  • blackmores night yorumu bootleg olarak bulunabilir.. cok fazla sevmesinden oturu candice night $arkinin ruhuna fazladan bir$eyler katabilmi$tir.
hesabın var mı? giriş yap