• gireceğiniz sınavın adını doğru bildiğinizden emin olun.

    (bkz: doktora yeterlik sınavı)
  • cok tepki gelebilir fakat yazmam gerekiyor. daha sinavin adini bilmeyen doktora ogrencisi hakikatini bir kenara birakarak konusacak olursak, bu basligin altina yazilan yazilarin kalitesinden de anlasilacagi uzere doktora yapmak eski donemlerin universite okumak denen seyi ile esdeger bir sey.

    turkiye'deki bir universitede doktora yapmanin nasil lisans okumanin dort yillik kayip kabul edildigini dusunursek bundan hala daha akillanmayip iki sene master ve uzerine en az dort sene daha doktora icin devam etmenin kesinlikle bilim aski ile alakali olmadigini anlayabiliriz. hadi gelin hepimiz kabul edelim, turkiye'de doktora yapmak bilimden cok maas kazanmak icin yapilan bir sey. zaten topu topu hani o kalitede zaten degil de dunya standartlarinda egitim belki verebilecek okul sayisi iki elin parmaklarini gecmezken bir de doktora yapmak sadece akademik memur olmak anlamina geliyor.

    gecen haftalarda guzel bir yayin yaptik, katilimci sayisi gayet guzeldi, savunma sanayii hakkinda, semineri veren arkadas 10+ yil tecrubeli bir muhendis. odtu mezunu. kendisinin direkt dedigi seylerden biri "stajyer muhendis aliyoruz, biz yetistiriyoruz" oldu. bakin hangi okul oldugu fark etmektesizin ogrenciler sektor icerisinde bir kez daha egitime tabi tutuluyor. bu aslinda muhendislik icin yani ulke muhendisligi icin sevindirici bir haber. fakat universitelerin de ozel sektorun ihtiyaci olan is gucunu yetistiremedigi de ayri bir gercek.

    turkiye'deki akademisyen sayisi daha dogrusu doktorali sayisi 2012 civarinda 80 bin civarindaydi ve o zamanlar yapilan arastirmalar (bunyesinde calistigim universitede stratejik planlama komisyonunda arastirmaciydim) turkiye'nin sozum ona 2023 hedeflerini gerceklestirmesi icin 120+ bin doktorali sayisina ulasmasi gerekiyordu. fakat bu oyle sisirme usuller ile bu sayiyi saglayinca ulasilacak bir hedef degil. turkiye'deki doktora ogrencilerinin cogu dunya standartlarina gore "honours student project" denir, duzeyince bile bir tez ortaya koyamiyorlar. fakat burada suc o doktora ogrencilerinde de degil tamamen, daha cok danisman hocalarinin ve daha da yukarida sistemin sucu.

    turk egitim sistemi kesinlikle kotu degil. sebebini de izah edecegim: turk egitim sistemi diye bir yok cunku. ilkokuldan universiteye kadara egitimin her kademesi berbat. berbat demek dogru degil aslinda, egitim yok yok gercekten yok. simdi hic imam hatip vs populizmine bulasmak istemiyorum. orasi zaten gorunen bir gercek. ben daha cok yetersiz universite egitimi, universite demek de dogru degil, lisans egitimi demek lazim, evet yetersiz lisans egitimi hakkinda konusmak lazim.

    cok uzulerek soyluyorum, turkiye'nin en buyuk telekom sirketinde -zaten iki tane var- kidemli muhendis olarak calisan bir elekronik muhendisinin laplace transformundan birhaber sekilde calistigini biliyorum. ustelik calistigi yerde performansi yuksek olarak gosterilen birisi. konuyu kisisellestiriyor denmesi pahasina yaziyorum bunu o kurumda gercekten isinde iyi olarak gosterilen bu arkadas ise geri kalanini siz bir dusunun. bu kalifikasyonlar ile yurtdisinda bu insanlar normalde is bulamazlar. yani laplace transformunu kullanmayi gerektirecek bir iste calismiyor olabilir birisi fakat eger bir telekomunikasyon firmasinda calisan birinden bunu beklemek abesle istigal de sayilmaz. hele geri kalan diger muhendisler sirket icinde aksama kadar dizi izleyen insanlar vs. bunun sikayetini ediyordu bu arkadas, hep ben calisiyorum serzenisi yaparak. o insanlarin aldiklari maas 10+ bin bu arada. yani vergi mukellefleri zaten uyduruk bir hizmet sunan ulkenin adini tasiyan bu telekom sirketi icindeki gereksiz insanlarin maasini oduyor. hem de iki kere, birincisi sektorde neredeyse tekel olusu ile mecburen abone olmak zorundasiniz en azindan landline icin, ikincisi de gercekten vergiler ile oradaki yoneticilerin filan maaslari odeniyor bir bakima. koca sirket aliniyor satiliyor vs. bunu devlet cayci markasiyla almiyor heralde para verip aliyor.

    biz geri donelim universitelere, lisans egitimi neden berbat? turkiye'nin en iyi universitelerinde dahi mufredat en az 20 yilliktir. 20 yil! bu cagda her on yil bir yuzyil ediyor demistik. dolayisiyla turkiye'deki lisans egitimi 200 yillik bir gecikme ile veriliyor. isteyen gitsin baksin, ders notlarinin atifta bulundugu textbooklarin cogu dahi guncellenmemistir o textbooklarin yeni edisyonlari basilmis olmasina ragmen. en son guncellemede iste 2009'da yapildiysa o kitap da ders syllabisinde oylece kalmistir, halbuki kitap o tarihten bu yana belki 3 yeni edisyon ile guncellendi.

    turkiye'de cogu ders lalettayin verilir. sanki bir lutufmuscasina anlatilir dersler. hocalarin da afra tafralari bir baskadir. "simdi ben bunu anlatacagim da acaba siz anlayabilir misiniz ki?" terbiyesizligiyle anlatilir dersler. hayir ya oyle degil diyen varsa gercekten samimi bir sekilde donsun ve bir baksin kendi hocalarina. bu ozellikle tasra universitelerinde daha da bir boyledir. cunku tasra universitelerindeki hocalarin egolarini kabartabilecekleri baska bir alan yoktur. akademik calisma zaten yapilmadigi icin dunya'da o akademisyeni taniyan yoktur. akademik unvanlar bilimsel arastirma yapip yukselmekten ziyade ayni memuriyet terfisi duzeyindedir. yili gelen prof olur bu ulkede. evet cok agir yaziyorum ama bu boyle arkadaslar. bunu kabul etmedigimiz surece, prof docente, docent yeni adi degisen garip akademik unvanli insana o asistana, asistan da ogrenciye hava atacak. akademik ortam turkiye hava ortamidir. cok az degerli hocamiz var gereckten is yapan. onlara da calistiklari icin bu dunyayi burunlarindan getiriyorlar.

    benim kendi arkadaslarimdan bugun o turkiye'nin en muthis, o en en en buyuk, zeki ne derseniz deyin universitelerinde hoca olanlar var. onlarin gecmisini ben biliyorum. birakin onlardan ders almayi, yol tarifi bile almam. fakat siz su an girdigniz o universiteler ile gurur duyabilirsiniz. duyun da benim icin fark eden bir sey yok. fakat durumun gereckten farkinda vardiginizda olan ne oluyor size soyleyeyim. husran! ha sansliysaniz yukarida bahsettigim gibi girersiniz bir telekom sirketine ya da belki gercekten biraz iyiyseniz savunma sanayii sirketine, maas kazanirsiniz.

    gecenlerde daha kadim dostum dedigim bir arkadasimla yaptigimiz bir telefon gorusmesinden kisacik bir ornek verecegim. bu arkadasim ile ve bir tanesi daha var biz uc kisiydik beraber super vakitler gecirdik, bu kadim dostum dedigimin mutfaginda toplanirdik, ileri geri havadan sudan muhabbet edip bir iki bardak bir seyler icerdik. cok hosumuza giderdi. felsefe de konusulurdu, hard rock muzik tarihi de, uc erkek bir araya gelince tabii ki kadinlardan da konusulurdu. hepsi de cok guzel insanlardir, kendi sahislarina munhasir insanlar. kariyerleri ve cvleri o bicim. cok ovunurlerdi okulumuzla. ben ise hic ovunmezdim. hatta kizardim "ne varmis yani" derdim. verilen egitim iyi degil, turkiye sartlari icin hepimiz bir yere geldik ama bir abd universiteleriyle kiyaslanamaz filan vs.

    bu dostum bana gecen gun telefon sunu dedi ve gozlerim doldu: "vitru, gercekten biz mit, caltech mezunu olsaydik belki o zaman dunyayi degistirebilirdik, hayatimdan calinmis gibi hissediyorum!" dedi. gozlerim doldu cunku hakliydi. biz 30'larinin baslarinda olan uc tipiz ve akranlarimiza kiyasla cok fazla gorduk, okuduk ettik. ozellikle ben yurtdisindaki universiteler ile daha bir hasir nesir oldugum icin aradaki farkin nasil oldugunu biliyordum. bu farki kapatmak icin cok cabaladim. kendi alanimdaki arkadaslar arasinda alay konusu oldum. neler neler duydum. bunlarin hepsi de kiskanclik hasebiyle idi. resmen iste turk universitelerinin ozeti.

    burada bu dediklerimi gercekten anlayacak hocalarim da var biliyorum. baslarini huzunle egecekler bunlari okurken. bazi gencler yeni cicegi burnunda heyecanli ogrenciler filan da bana ates puskurecek. puskurun, gercekten puskurun! cunku size iste simdiye kadar hep rahat hissettiren yalanlar soylediler. ben soylemek istemiyorum! cunku bana da soylediler o yalanlari. hatta hala soyluyorlar fakat insanmis numarasi yapiyorum. hepsi super arastirmalar yapiyor, hepsi bir baska filan. tebrik ediyorum hepsini. ben de rahatlatici yalanlar soyluyorum onlara ayni onlar gibi. sen diyorum daha ogrenciliginden belliydi zaten vs. fakat genclere yalan soyleyemem, sanki ben de 50 yasindaymis gibi konusuyorum da, istemiyorum bir dakikaniz bile bosa harcansin. cunku harcayacaklar.

    ben iki defa doktora yeterlik sinavi verdim. birini turkiye'de otekisini de yurtdisinda. ikisi de birbirinden aptalca iki sinavdi. safi ego masturbasyonu. ikisinden de cok yuksek notlar aldim fakat sinavlarda hocalarin istedikleri gibi cozdum sorulari, istedikleri yontemle, istedikler bilmem ne ile. o zaman cok yuksek not aliyorsunuz. fakat ozgun bir cozum yaparsaniz yari notunuz kirildi. basima geldi defalarca ondan biliyorum. onu da anlatayim:

    tensor notation diye bir sey var iste bu solid mekanikciler bilir, continuum mechanics calisanlar, bir hoek's law bile yazarken aslinda 9 tane denklem yazarsiniz filan. bunlari da iste tensor notation denen concise denir, kisa ve oz bir sekilde yazma metodu var. yine bir mekanik sorusu, baska bir bolumden aldigim bir ders, dersin hocasi derste soruyu k,l,m filan diye denklemleri aca aca cozuyodu. hantallik yani. yok onun onlari sonra aciyor bir daha filan inner productlar vs km, mn, kn vs diye carp allah carp angarya yani delirsisiniz. tensor notation cozunce de yani 3 satir surer. fakat tensor notation da yani bence zor filan degil de nedense bazi eski hocalar sevmiyor mudur nedir, ya da bu essek anlamamis. ben bu soruyu tensor notation cozdum.

    neyse sinav sonucu geldi 65. ben bekliyorum 95. hocaya sordum kagidima bakabilir miyim? hemen bir horozlandi niye filan diye. hani diyorum kendi kendime o sorudan kirsin puan kirsa kirsa 20, diger 10 puan nereden gitti? hoca iste gostermem vs filan sonra dedi ders cikisi odama gel gosteririm. ya odan batsin, gizli ahit sandigini gostermeyeceksin ya zaten benim yazdigim kendi sinav kagidimi gostereceksin. neyse gittik hazretlerinin odasina, dedi tamam ben sana 10 puan vereyim daha kagida bakmadan. hocam dedim, ben nerede yanlis yaptigimi ogrenmek icin bakmak istiyorum kagidima, not koparmanin derdinde degilim. zaten hicbir zamanda da olmadim ta lisans yillarimdan beri.

    neyse ben daha kagida bakmadan hoca basladi birinci soruda sunu yapmisin ikide soyle vs. bana musade etmiyor yani kendi rahat rahat bakayim. sonra geldik asil soruya dediki bana sen burada iterasyon yapmissin. ne iterasyonu ya delirecegim, nasil hocam dedim? ya dedi iste deneme yanilma ile bulmussun. deneme yanilma dedigi de tensor notation yazinca sistemi boyle linear algebra hokkabazliklari yapabiliyorsunuz, simetrik matris ozellikleri, ne bileyim iste skew simetrik partini ayirip trace denen yeri komple sifir yazip filan oradan ise yarar bir stress bulup geri denkleme sokup degisken sayisi indirmece filan gibi matematiksel kurnazliklar var. neyse hoca dedi ki "ya sen burada dogru cevabi bulmussun da tesadufen cikmis" hee tesadufen mekanik sorusunda tesafufen boyle virgulden sonrasi 2 basamak filan baya tesadufen cikmistir. bulunan sey de principal stress denen bir sey, bunun eigenvectoru vs yani aci degeri cikiyor 34.2532 filan. tesadufen cikmis. hic tartismadim, tamam hocam dedim, ciktim.

    bu salaga ne anlatacaksin? bununla kavga edeceksin sonra senin gelecegini yakacak maymun herif. buna ne anlatacaksin yani. gittim tabi bir sinirle benim kendi danismanima, hocam da berkeley doktorali filan zeki biri. anlattim olayi, "oglum" dedi "sen tensor notation cozmussun, al ananin ... der gibi" dedi, "gurur yapmis o" dedi. e hocam dedim burasi ama -okulun adini soyledim- burada da mi oluyor dedim. "oglum" dedi yine "buranin adi var bir tek, artik ici bos". o gun gercekten gozumden yas geldi. bir iki arkadasima anlattim, anladilar mi ondan da emin degilim. artislik yapiyorum sanmislardir belki.

    hasili sunu diyecegim, bunlari da oyle gereksiz duygusallik vs olarak gormeyin, ben continuum mekanik delisi biriydim, kendi cabalarimda ogrendim. baya da iyi bilirim yani, kendi damage kodum filan var. anlayanlar anlar. constitutive modelling derler alanda bu disipline, neyse, ben cok doydum artik o yuzden diger arkadaslara basarilar diliyorum.

    maas kazanmak icin akademide olanlarin cogunluk teskil ettigi yerde bu isi gercekten yapacak insanlara cehennem oluyor oralar. o yuzden alinan o akademik unvanlar ile filan fazla ovunmesin kimse. hepsinin icini biliyorum.

    eski sevgililerimden birinin babasi da allah rahmet eylesin cok severdim, onunla konusuyoruz bir gun, kendisi turkiye sekizincisi olmus bir degerdi turkiye'nin, herifin zeka 4 kisilik yani. fizikci, elektronik alaninda ilerlemis fakat, kendi basina canakkale radarinin reduktorunu mu bilmem neyini yapmis biri yani ta o zamanlar bahsettigim sey 55 sene once olan bir sey yani. o zamanlar odtu modtu yok yani. direnc deyince polis cagiriyorlar anarsist bu diye halbuki devre elemani direnc yani. onunla konusuyoruz bir aksam, ya dedim ... amca, tam o sene odtu dunya'da 85. olmustu, odtu'nun kendisi bile sasirmisti nasil olduk lan biz 85. diye, bunun uzerine konusuyoruz filan, ya dedim neden bizden oyle ilk 10'da filan okul cikmiyor. "cikmaz" dedi. haklisin dedim, zaten dedim bizim okulda da toplasan birkac kisi var gercekten boyle cok farkli geri kalani memur dedim. "e" dedi, "sen harvard, marvard baska mi saniyorsun?" dedi. "oralarda da iste birkac kisi var butun isi onlar goturuyor, onlar sayesinde bir suru andaval da biz harvardliyiz diye havar atar" dedi. gercekten de hakliydi. yani bize kiyasla oralarda daha da az ama gercekten ayni yani. simdi yanlis anlasilmasin, harvard'a gittim sanilir, harvard'a gitmedim, pek de bilgim yok fakat ozellikle bu postmodernist cagin bilim uzerine cok buyuk bozucu etkisi oldu. bu da ayri konu.

    neyse ben o muthis yeterlik sinavina girecek arkadaslara basarilar diliyorum. umarim super yaparsiniz.
  • önce iddialardaki bazı yanlışları düzeltmek, sonra da naçizane faydasını gördüğüm şeyleri sıralamak isterim. ama önce, abartanları dinlemeyin. evet zor, evet tabii ki çalışmanız gerekecek, ama öyle "geçilemeyecek bir sınav" izlenimi yaratanları kafaya takmayın, onlar çoğu durumda samimi olmaktan uzak, sıklıkla da kendini parlatma ve başkasının üstüne basma derdinde olan tipler.

    - sınavın pastalı börekli olduğunu söyleyenler hangi üniversitelerin hangi bölümlerinde öyle lakayt bir sınava girdiler bilmiyorum. ben bugüne kadar öyle bir yeterlik sınavı ne gördüm, ne yaşayana denk geldim, ama şaşırmam sonuçta burası türkiye ve şu anda birbirinden kalitesiz onlarca üniversite/öğretim üyesi var, yapmışlardır. ama bunlara bakıp bunu genel bir şey sanmayın. böyle bir kural yok. bu tarz bir lakaytlığa maruz kalan arkadaşlara da geçmiş olsun diyorum.

    - “türkiye'de sınavdan geçip geçemeyeceğiniz zaten siz sınava girmeden bellidir” falan diye yumurtlayanlar işte her yeri öyle tabela üniversitesi sanmanın dışında “ben daha zor yerde daha iyisini yaptım” diye atıp tutarak kendini parlatmanın peşinde. bu kişisel hırstan başka bir şey olmayan entry'leri dikkate almayın. öyle olan yerler olabilir ama her yerin böyle olduğunu iddia edecek biri zaten bilimsel düşünceye zerre hakim değildir, her yerde tek tek doktora sınavına girmiş gibi genelleyen birini ciddiye almamanız gerektiğini bilimsel yöntem ve metodoloji derslerinde zaten öğrenmiş olmalısınız. * birincisi eskiden türkiye'de gerçekten bir üniversite kalitesi vardı, belki bazı arkadaşların yaşı yetmiyor olabilir ama bir zahmet her yeri kendi gördükleri zaman ve mekandan ibaret sanmasınlar; ikincisi bazı yerler hâlâ inatla bunu korumaya, yandaş akademisyen kafasına teslim olmamaya çalışıyorlar, bu tarz çirkin genellemeler geçmişte ve şimdi işini hakkıyla yapan insanlara hakarettir. insanları bir çuvala sokup böyle bir haksızlık yapmak da kimsenin haddine değil.

    kendi çevremden bir örnek vereyim mesela, alanında gayet bilgili, hepimizin de bilgisine saygı duyduğu, şu anda da amerika'da bir üniversitede hoca olan bir doktora arkadaşım vardı ki ilk sözlü sınavında kaldı. çünkü heyecandan kitlendi. bu mantıkla “neyse ya, biz seni biliyoruz nasılsa” deyip geçirilmesi lazımdı, ama öyle olmadı. hatta muhtemelen bilakis iyi bir öğrenci olduğu için ondan beklenti yüksekti, “performansın çok düşüktü, bi dahakine daha iyi yaparsın” denilerek bırakıldı.

    - ama bu demek değil ki tek bir yanlışta üstünüz çiziliyor, hayır öyle değil tabii ki. karşınızda manyaklar ordusu yoksa, elbette o gün normalden heyecanlı olduğunuzu, derste olduğundan daha tutuk olabileceğinizi biliyorlar. normalde on üstünden onluk cevap verebilecekken sözlü sınavda on üstünden sekizlik cevap vereceksiniz belki. ama geçmek için sekiz yeterli zaten, hiçbir sınav yok ki geçmek için kusursuz cevap vermek gereksin, değil mi? bunu düşünerek rahatlayın. evvela kusursuz olmanız gerekmiyor.

    benim mesela son dakika jürim değişti, bir anda beş kişinin üçü kendi üzerine çalışacağım anadalım dışından geldi. gönül ister ki sorular en güçlü olduğunuz, kendinizi en rahat hissettiğiniz anadalınızdan sorular gelsin, ama sonuçta bölümünüzdeki diğer anadallardan da mesulsünüz ve böyle aksilikler de olabilir. o yüzden çalışırken sakın sakın sadece kendi tez konunuza, kendi üzerine çalışacağınız alana dair okuma yapıp diğer alanları boş bırakmayın. ben bunu yapmış olsam muhtemelen geçemeyecektim.

    - ama tabii ki jürinize gelecek kişilere göre hazırlanıyorsunuz, her hocanın takıntılı olduğu isimler var, onlara, onların makalelerine yoğunlaşıyorsunuz filan. bunda bir yanlış yok, bunu yapın. ama benim yaşadığım tarzda bir son dakika değişikliği olduğunda tabii bu stratejinin de güme gideceğini bilin. benim de ilk anda çok moralim bozuldu yalan yok, çok beklenmedik bir aksilikti, ama yapacak bir şey yoktu. ben de kalan birkaç günde bu yeni duruma ekstra hazırlanmaya çalıştım, olabildiğince hazırlandım ve girdim. "olmazsa ölürümmm" değil, elinizden geleni yaptıktan sonra "tamam, ben elimden geleni yaptım sonuçta, artık olursa olur, olmazsa bi dahakine" demeye şartlayın kendinizi.

    - yanınıza kesinlikle kalem kağıt alın ve soruları dinlerken yazın. muhakkak yazın. düşünürken kafanızı toparlamanızı kolaylaştırır. şöyle düşünün, yazılı yeterlik kısmından hepimiz daha az korkuyoruz değil mi? kağıtla baş başa olmak beş cevap bekleyen insna yüzüne bakmaktan daha huzurlu, sırf o rahatlama anını yaratmak için bile yazmaya değer. ayrıca sadece soruyu yazmak için değil, cevabınızı şekillendirmek için de kullanın kalem kağıdı. köşeye sıkışmış hissettiğim anda “düşünmek için bir dakika rica ediyorum” dedim, önümdeki kağıda yazarak düşündüm ve öyle cevapladım. bende çok işe yaradı mesela bu. bi an kağıtla göz göze gelince otomatik bi rahatlama geliyo zaten, sanki yazılı sınavmış gibi beyni bi minik kandırmaca. * belki sizde de işe yarar.

    - detaylarda boğulmayın. hiç kimse alanında çok detay bir şeyi bilmediği için bu sınavdan kalmaz, ama alanınıza dair temel bilgilerde boşluklar varsa ve şans eseri soru oradan gelir de o boşluklardan birine toslarsanız o zaman kalma ihtimaliniz çok artıyor. sizin bilginizi test ederken o alanda ne kadar bildiğinize bakıyorlar sonuçta, siz bildikçe bir adım öteye gidip daha detayını sormaları normal. sorulan soruya göre detay verin, sınırınıza geldiğinizde bunu söyleyin. herkesin bilgisinin sınırı var sonuçta. mühim olan, bilmeniz şart olanları bilmeniz.

    - en en en önemlisi, şunu kendinize hatırlatın panikleyince, hata yapabilirsiniz, tek hatadan kimse kalmaz. devamına odaklanın, önemli olan toparlayabilmeniz. karşınızdakiler de insan, ders aldığınız hocalarınız, size düşman değiller, sizden nefret etmiyorlar. (bunları manyaklar ordusuna denk gelmediğinizi varsayarak yazıyorum tabii, öyle olduysa hakikaten çok üzücü. ama unutmayın, manyaklar istisnaidir. yandaş kontenjanından değil eski, köklü kurumların gerçek akademisyenleri ve/veya idealist akademisyenler bu sınavda insani tepkiler veriyorlar.)

    ve bu sınav dünyanın en zor şeyi değil, çünkü eninde sonunda bir sprint bu sınav. çalışırsın geçersin, ilkinde olmaz da ikincisinde olur, ne olacak... esas zor olanın hep bir maraton olan, kendini sürekli motive tutabilmen gereken tez süreci olduğunu düşünüyorum. bu cümle içinizi rahatlatır mı yoksa daha mı sıkıntıya sokar bilmiyorum ama yani sınavı çok çok gözünüzde büyütmemek gerek, ilkinde olmazsa ikincisinde olur, sonuçta kısa süreli bir dert, esas doktora tezinin zorluğundan korkmak lazım. *

    ha bir de, gerçekten şu abartanlardan, "yapılmaz, ciğerinizi söktürür, götünüzü kestirir, zaten sonucu baştan belli" falan diye esip gürleyenlerden uzak durun. üniversite hayatım boyunca bu tiplerden uzak durdum, "60'tan yüksek not vermiyormuş" denen uluslararası hukuk hocasından 90 aldım, sürekli bu sözlüktekiler gibi kendini parlatmaya ve başkalarının gözünü korkutmaya çalışan doktora arkadaşım yazılı sınavı bile sınırdan geçebilirken hem yazılı hem sözlü sınavdan en yüksek notla geçtim. bu tiplerin laflarına takılmazsanız yaparsınız. heyecanınızı kontrol etmeye olumlu etkisi olmayacak tiplerden kesinlikle uzak durun, bol bol çalışın bitti gitti, yaptıklarınız zaten onlara gerekli cevabı verir.
  • burada yazılanları okuyup ahiret sınavı tribine girmeyin yeter. hocalarınız manyak değilse veya kişisel bir husumeti yoksa alanınızdaki temel kaynaklara orta derecede hakim olup jüri üyelerinin yayımlarını okumanız genellikle yeterlidir. yukarıda biri de nefes alıp verişinizden durumunuzu anlıyorlar yazmış, sanki jojo's bizarre adventure bölümü anasını satayım *.

    bir de genelde bu tip sınavlarda asıl zorlananlar alan dışı doktora yapan kişilerden çıkıyor. daha branşın lisansını almadan, ilgili branşın araştırma tekniklerini, nosyonunu bilmeden o alanın doktoru olmaya çalışırsanız elbette zorlanırsınız.
  • önce gireceğin sınavın yeterlilik değil, yeterlik olduğunu öğren ve aramaya inan.
  • önceki sayfada şöyle bir tavsiye mevcut; "artik yeterlilik sinavlari kadroya göre yapıldığında göre danışmanın tutumu kadar rektörlüğün de size olan ihtiyaci önemli . sınavlar kamera ile kaydedilmedigi surece ne yazik ki hep dengeler ön planda olacak."
    bunu yazan yazar arkadaş sınav hakkında bilgisi sıfır. rektörlük ne alaka.
    sınavla kamera bağlantısı kurmuş, pandemi sürecinde online yapılan yeterlik sınavları kayda alınarak yapılmakta ve sınavın kaydı yazılı sınav ile birlikte ilgili enstitüye gönderiliyor.
  • iyi araştırma yapın. başlığı açan gibi yapmayın. doktora yeterlilik sınavı başlığı var. orada bir dünya tavsiye var.
  • doktora yapmadığı ortada olan kişilerden alınmaması gereken tavsiyelerdir. yoksa sınavın kadroya alıma olan ihtiyaca göre yapıldığını ya da sınav boyunca nefes bile almamanız gerektiğini söyleyen geri zekalılarla haşır neşir olabilirsiniz.

    (bkz: allahım nasip etme)
  • mimarlik ve turevi alanlar icin:

    hazirlanma:
    1) aldiginiz tum derslerin literatur listelerini gozden gecirin. bunlarin buyuk bir kismini zaten egitim surecinizde okudunuz. ama temel kaynaklardan gozunuzden kacmis olanlar olabilir. okuyamadiklarinizi da bilin en azindan. danisman hocanizin, kursudeki hocalarinizin da calisma alanlaeindan haberdar olun.
    2) sizin calismak istediginiz alan da uc asagi bes yukari bellidir. burada sizi farklilastiracak kaynaklardan da okumus olun. en azindan calisma alaninizin genel kapsamini cizecek, guncel tartismalarini anlatabilecek bilginiz olsun.
    3) gunumuzdeki soyal ve politik tartismalar da kacinilmaz olarak alaniniza sirayet eder. guncel olaylardan haberiniz olsun, guncel konulari baglamina oturtarak tartisabilecek bilgi birikiminiz olsun.
    4) okuduklarinizdan duzgun notlar da alin. simdi zihninizde taptazeler ama bunlar literatur ozeti yazarken ve tezinizde de ise yarayacaklar.

    yazili sinav vakti:
    allah ne verdiyse yazin. ama koskoca insanlarsiniz, sayfa dolsun da cok gorunsun diye bombos seyler yazmayin. bir de dusuncelerinizi bir strukture oturtarak yazin cok da dagitmadan. dedigim gibi koskoca insanlarsiniz. kendinizi ogrenci olarak gormeyin, artik kimseyi memnun etmeye calismiyorsunuz, kendi bilginize yaslanabildiginizi gostermeniz lazim.

    sozlu sinav vakti:
    capraz ates halinde sorular yagmisti, bir noktada damagim oyle kurumustu ki danismanim elindeki suyu vermisti iceyim diye :) yaniniza bir kucuk su alin. biliyorsunuz bunlari, lafi gevelemeyin, temiz cevaplar verin. bilmediginiz bir sey cikarsa da neyi bilmediginizi bildiginizi gosterin, bilmediginiz sey temel bir konu degilse cok da sorun olmayacaktir zaten.. gerekirse soruyu acmalarini rica edin. koskoca insanlarsiniz, ayip degil. sizin ispat etmeye calistiginiz sey de zaten ne kadar bilgili oldugunuzdan ote, alaninda arastirma yapmaya yetkin bir birey oldugunuz.

    kolay gelsin, korkutamalara gelmeyin, o kadar da korkunc degil, okuduysaniz, alaniniza entelektuel olarak hakimseniz gecersiniz.

    edit: yeterlik sinavinda sofra kurulduguna hic tanik olmadim. ıkramlar falan jurilerde yapiliyor bildigim kadariyla. sinava kofte goturmeyin bence. cok sacma cunku. yazili sinavda zaten koftelik bir ortam yok, size asistan bakiyor. sozlu sinavda da zaten kimsenin kofteyi yutacak firsati yok. bizde ilaveten bir de makale teslimi vardi, onu da maille attik, orada da ilaveten kofte sikistiracak bir durum olmadi.
  • pandemi de olsa yazili olanlar yuz yuze, sozel olanlar online oluyor.

    tek tavsiyem burda dehset yayan arkadaslarin dediklerine pek aldiris etmeyin, sadece son ana birakmayin yeter.
hesabın var mı? giriş yap