• tatil icin gidilebilecek cok guzel bir ulke. havasi mukemmeldir, tum yil boyunca sicaktir, ama cok da bunaltmaz. arada bir yagmur yagar, serinletir gecer. havasi cok guzel oldugu icin havaalanlari bile aciktir, duvarlari yoktur, sadece tavan ve direklerden ibarettir. ulke olarak fakir oldugu asikardir, ama hirsizlik, dolandiricilik gibi olaylara rastlanmaz. cogu kiyi yerlesim yerinin en onemli gecim kaynagi turizmdir. otellerinde genellikle bizdeki gibi 'hersey dahil' uygulamasi yaygindir, ve cok uygun fiyatlara 5 yildizli harika otellerde kalinir. insanlari cok sicakkanlidir, yemekleri guzeldir, dunya mutfagindan yemekler pisirmeyi cok iyi bilirler, kahvaltilarinda peyniri/receli de eklerler french toast ya da cereal'in yanina. plajlari muh-te-sem-dir, postakartlarinda goreceginiz bembeyaz kumlu, palmiyeli, masmavi okyanuslu karayip plajlariyla doludur ulke. okyanus suyu da soguk degildir, hamam suyu gibidir, insanlar saatlerce sudan cikmaz. motorlu su aktiviteleri de gelismistir: parasailing, snorkeling, speed boat gibi.

    para birimi dominik pezosudur, yaklasik 35 pezo 1 dolar eder, ama genellikle herseyi dolarla alabilirsiniz. ulkeye giriste turk vatandaslarindan vize istemiyor olmasi cok buyuk artidir, pasaportunuzu gosterir 10 dolar verir giriverirsiniz ulkeye. sinemaya girmek kadar kolaydir, zaten 10 dolari verdiginizde elinize bir kart tutusturan gorevli ve iki adim attiktan sonra elinizden o karti alan baska bir gorevli sinemaya giriyor hissinizi pekistirir.

    insanlar turkiye'deki gibi size surekli birseyler satmaya calisirlar, genellikle de incik boncuk, tablo, hediyelik, rum gibi. ilk satis fiyatini muhtemelen kafadan atarlar, ondan sonra da ellerindeki hesap makinesiyle sizle pazarlik yaparlar. satis yaptiklari zaman da cok mutlu olurlar, size ivir zivir bedava seyler hediye ederler. onlar icin de siftah cok onemlidir, eger o gunku siftahlariysaniz 'first sale!!' diye size ayri bir tesekkur ederler. hersey dahil 5 yildizli bir otelde gecelik oda fiyati 150 dolar civaridir. ancak bu para o otelde calisan bir garsonun aylik maasina yakindir. o yuzden sizin verdiginiz 2-3 dolar bahsis onlar icin cok iyi bir paradir, aldiklari zaman cok sevinirler.

    insanlari siyahidir. ama oyle kofte dudakli, koca burunlu degildirler, kibar yuz hatlarina sahip, genellikle minyon, cikolata renginde sempatik insanlardir. cok guzel dans ederler, latin danslari basta olmak uzere. turkiye'yi de biliyorlar gercekten, 'turkiyaaaa' diyorlar duyunca ve gulumseyerek hasan sas, hakan sukur filan saymaya basliyorlar. dominik cumhuriyeti sirin insanlarin sirin ulkesi, bence de bir tatil cennetidir.
  • en ilginc vize islemlerini gerceklestirdigim ulke. vize isleri konusunda internet uzerinden hakkinda bilgi edinebileceginiz site www.dominikvize.blogspot.com. google bu siteyi bulamiyor. vize istiyorlar, dominika ile karistirilmamasi gerek. gerekli evraklari hazirladiktan sonra
    sitede gordugunuz telefon numarasini aradiginizda konuyla alakasi olmayan birisi telefonu aciyor. bazen bu numaradan birilerine ulasabilmek icin birkac kez aramaniz gerekebilir. size bir cep telefonu numarasi veriyor. baska soru sormayin terslenirsiniz, uzulursunuz. cep telefonu ile gorustugunuz kisi size vize gorusmesi icin randevu tarihi ve saatini veriyor. seksenli yillarin nuri alco filmlerindeki gibi bir ishani ofisine gidip ahsap kitapliklarla duvarlari kapli bir odada gorusme yapiliyor. gorusme dedigim basvuru formunu soru cevap seklinde beraberce dolduruyorsunuz. o soruyor ve cevabinizi basvuru formuna yaziyor. en fazla onbes dakika suruyor. basvuru formunu disariya vermiyorlar. dort nusha olarak duzenleniyor. en sonunda siz imzaliyorsunuz. vize bedeli olarak $45 ve 25ytl oduyorsunuz. bir ay icinde vize cikar diyorlar
    ama onbes gunde gelebiliyor. vize basvurunuz onaylanirsa arayacaklarini soyluyorlar ama beklemeden siz arayin. vize basvurunuz kabul edildiyse pasaportunuzu apartman gorevlisine birakmanizi isteyeceklerdir. korkmayin, verin pasapotunuzu. apartman gorevlisi birinci katta ikamet etmektedir. birkac gun sonra vize pasaportunuza damgalandiktan ve iki pul yapistirildiktan sonra tekrar apartman gorevlisinden pasaportunuzu geri aliyorsunuz. iyi tatiller.
  • ülkemizde bilinirliği survivor ile artan ülke.

    yönetim biçimi: iki yasama organlı (senato ve temsilciler meclisi) cumhuriyet
    başkent: santo domingo
    yüzölçümü: 48.730 km2
    zaman dilimi: gmt – 4 saat
    nüfus: 10.090.000
    nüfus yoğunluğu: 179/km2
    ortalama ömür: 73,7
    bebek ölüm oranı (binde): 33,4
    resmi dil: ispanyolca
    diğer dil: fransız kreol
    okuryazarlık: %82,1
    dinler: katolik %95, diğer %5
    etnik bileşim: afrikalı-avrupalı melezi %73, avrupalı %16, afrikalı siyah %11
    para birimi: dominik pesosu
    ekonomi: tarım %46, hizmetler %38, sanayi %16
    kişi başına gsmh: 5800 abd $
    iklim: tropikal; yağışlı mevsim mayıs-kasım
    en yüksek nokta: duarte doruğu 3.175 m

    hem yüzölçümü hem nüfus bakımından ikinci büyük antil ülkesi olan dominik cumhuriyeti, hispaniola adası’nın doğuda kalan üçte ikilik bölümünü kapsar. kristof kolomb’un 1492’de uğradığı adanın güney kıyısında daha sonra 1496’da kardeşi tarafından santo domingo kenti kuruldu. bunu ispanyol göçmenlerin yerleşmesi izledi; ama şeker sektörü esas olarak fransız sömürge yönetiminde gelişti. ülke bağımsızlığını kazandığı 27 şubat 1844’ten sonra, kısa demokrasi aralıkları dışında bir dizi diktatör tarafından yönetildi. acımasız bir iç savaş üzerine 1965’te müdahalede bulunan abd, sonraki yıllarda dominik siyasetinde gözetici rol oynadı. başkan balaguer seçim hilelerinin yol açtığı yaygın protestolar sonucunda 1996’da istifa etmek zorunda kaldı. 2000 seçimleri adil bir ortamda yapıldı.
    genelde dağlık bir yapısı olan ülkeyi üç önemli sıradağ kaplar: kuzeyde cordillera septentrional, orta kesimde masif yapılı cordillera central ve güneyde sierra de bahoruco. sıradağlar arasında ve doğuda verimli vadiler ve düzlükler yer alır. bunların başında kuzeydeki cibao vadisi, vega real ve şeker plantasyonlarının bulunduğu kıyı ovaları gelir. dağlık yapıya bağlı olarak sıcaklık ve yağışta büyük değişkenlikler görülür. güney ve doğudaki alçak alanlarda hayvan besiciliğine uygun bir kuru savan bitki örtüsü vardır. deniz seviyesinin 44 metre aşağısında olan enriquillo gölü güneybatıdaki dağları ikiye ayırır.
    ekonominin geleneksel tarım temeline hala bağımlı olmasına karşın, son yıllarda geniş hidroelektrik potansiyelin kullanılmasıyla sanayi gelişmiş ve turizmde de büyük bir artış sağlanmıştır. ülkenin güzel kumsalları vardır; antiller’deki en yüksek sayıya varan otel kapasitesi 30 bin odayı bulur. hala ilk sıradaki tarımsal ihraç ürünü olan şekeri kahve, kakao, tütün ve meyve izler. nikel ve altın mandenciliğinin ekonomik önemi artmaktadır. kırsal nüfus çoğunlukla geçimlik tarımla uğraşır; temel ürünler pirinç ve mısırdır. devlete ait şeker plantasyonları bir başka istihdam kaynağıdır. uyuşturucu kaçakçılığı da ekonomide önemli bir yer tutar; ülke abd’ye sevk edilen uyuşturucuların aktarma noktasıdır.

    kopyala yapıştır değil alın teridir.
    kaynak: geographica - literatür yayınları

    sizleri bu güzel ülkeye ait fotoğraflarla başbaşa bırakıyor ve kuru kuru bakmayın diye gipsy kings'e ait iki güzide parçayı da arka planda çalmanızı tavsiye ediyorum:

    volare
    soy

    dağlık kesimde başlayacak olan gezi eşsiz güzellikte olan sahillerde son bulacaktır.

    https://goo.gl/maps/9puuxcunf4rdbxkw9
    https://goo.gl/maps/7wciynomw8a9tw4c6
    https://goo.gl/maps/lvedd2gwvupqd14e6
    https://goo.gl/maps/9hb6c4xhytpacc6r9
    https://goo.gl/maps/nhcy4rrhkuur5zfba
    https://goo.gl/maps/ylfa3d7phmf4zkbr9
    https://goo.gl/maps/giszzqdbv47cjrdf8
    https://goo.gl/maps/wommwieiowjmsjvy6
    https://goo.gl/maps/wommwieiowjmsjvy6
    https://goo.gl/maps/ubj9h4d6gfzycbgea
    https://goo.gl/maps/ynkj8bn8mygs3dk57
    https://goo.gl/maps/e3wzubcrjxtzvtyp9
    https://goo.gl/maps/pjsq2tyb4sjstmsr7
    https://goo.gl/maps/cn9xjapqs26gep979
    https://goo.gl/maps/cn9xjapqs26gep979
    https://goo.gl/maps/bvnznzqbxtopsfn97
    https://goo.gl/maps/fm4pk7xnakijvcbma
    https://goo.gl/maps/rhript1dpqe6nhp38
    https://goo.gl/maps/3fmjkj3s2av2gw3qa (bu foto olmasa olmazdı değil mi :)
    https://goo.gl/maps/odm8ttybr15peja67

    malum panoraimo'yu şerefsiz google öldürünce fotoğraflar linkleri de uçtu. çareyi yine google da aradım :/

    fırsat buldukça yeni linkler ile dolduracağım.
  • kendi literaturume 'dominik taktigi' olarak gecmis bir valiz hazirlama yontemleri vardir insanlarinin. valizden tam kapasite randiman isteniyorsa kiyafetleri katlamayip rulo halinde sararak yerlestiriyorlar. normal katlamali bir sikis tepisten tahminlerime gore 1.4 kat daha iyi verim aliniyor. burusma yok. hacim kaybi yok. benim icin dominik cumhuriyeti budur.
  • bana göre dünyanın en güzel kadınlarını barındıran ülke. her biri kybele'nin birer yansıması. koca göğüsler, koca kalçalar, bal dudaklar, buğulu-arzulu bakışlar, sütlü çikolata ten...
    arkadan, popoyu gösterecek şekilde, geriye kaykılarak fotoğraf çektirmeye bayılıyorlar. herbirinin en az bir adet böyle çekilmiş bir fotoğrafı mevcut.
    bunun da en düzeysiz entry'im olduğunun bilincindeyim. yapacak bir şey yok, arzularıma yenildim.
  • kesinlikle pazarliksiz para harcanmamasi gereken ulke. zaten herhangi bir dukkana girdiginiz zaman elinize aldiginiz bir urunun daha fiyatina bakarken satici kisi hemen atilir ve “ama sizin icin” der ve kosarak bir hesap makinasi getirerek uzerine yazdigi yeni daha dusuk fiyati teklif eder. soyleyemez cunku ingilizce cogu kisi tarafindan bilinmiyor. eger fiyati kabul etmezseniz sizin teklifinizi sorarlar. gercekten almak istediginiz birseyse etiketin yari fiyatina yakin bir fiyata inerek o urunu alabiliyorsunuz. saticiyi basinizdan savmak istiyorsaniz ceyrek fiyatini onerin. hemen yuzlerini asarak geri cekilirler. taksilerde taksimetre olmadigi icin bunun icinde pazarlik yapmak gerekebilir. genelde flat rate calistiklari icin ucretler hemen hemen bellidir. ama bir keresinde 200 drd yol ucretini 150 drd ye indirdim pazarlikla. havaalanindan oteller bolgesine gitmek 35 usd. havaalaninin kapisindan cikinca zaten gobekli ve biyikli bi abi sizi karsilayip bavulunuzu taksiye kadar tasimak istiyor ama daha ulkeye girer girmez bavulu kaptirmak istemediginiz icin izin vermiyorsunuz. 1 usd yaklasik 32 drd.
  • adet olduğu üzere vize kısmından başlamak uygun olur sanırım. 2008 yılı başı itibariyle türk vatandaşlarından artık vize istenmeyeceği yönünde bir bilgi vardı ama henüz benim vize aldığım sıralarda kesinleşmiş değildi. hala dış işleri bakanlığı sitesinde güncellenmiş değil bu bilgi. aksi halde 60 usd + 25 ytl ödemek suretiyle vizeyi istanbul nişantaşı’ndaki fahri konsolosun çalışma ofisinden alıyorsunuz. ben gayet hoş bir muhabbet ortamı yakaladım kendisiyle.

    memleketin başkenti santo domingo, yaklaşık 2 milyon nüfusu var. ikinci büyük şehir ise daha kuzeyde ve iç kısımdaki santiago. buranın da gündüz nüfusu 1 milyon civarı, el ayak çekilirse 600bin kişi saymanız mümkünmüş.

    santo domingo ile ilgili aktaracak pek detayım yok çünkü sadece 1 günüm santo domingo’daydı. görülecek yeri olarak colonial zone dedikleri amerika kıtasının ilk katedrali, ilk üniversitesi vs gibi ilklerin yapılmış bulunduğu kısmı tavsiye ettiler orya gittik. ülkenin genelinden çok farklı olmadığı için, görülesi denebilir ama çok da orijinal değil. ülke genel olarak tropikal ve samimi havasını her yerinde hissettiriyor zaten.

    gelelim orijinal detaylara:
    - bir kere ülkede arabaların on kısmında plakaları yok. sadece arkada. bir nevi tasarruf mudur, estetik kaygı mıdır? içimizde ukde sahibi olarak döndük geriye. plaka konusunda yeteri kadar hassas değiller sanırım. zaten eğer arkadaki plaka da bir şekilde düşer ya da kaybolursa bir kâğıda “kayıp“ yazıp yapıştırınca o şekilde idare edebiliyormuşsunuz. ben de bir iki tane araba gördüm böyle santiago’da.
    - otobüs pek tercih edilen bir toplu taşıma aracı değil. bir iki otobüs gördüm sadece onlarda da tek tük insan vardı içinde. bu insanlar bizim dolmuş dediğimiz sisteme daha itibar eder durumdalar. arabalar bildiğiniz sedan ama. pek yeni de değiller ve tam dolu olduklarında önde iki arkada 5 kişi düzeniyle çalışıyorlar. sol arka kapılar (trafik yönünde olduğu için) açılmıyor, sol arka pencere kenarındaki kişi ineceği zaman herkes inip sonar tekrar biniyor.
    - insanlar dokunmayı seviyor burada sanırım. dolmuştaki balık istifi sistemin de açıklaması olarak gördüm ben bunu. tabi kızları da güzel olunca her normal türk erkeğinin yapacağı yorumu ben de yaptım dostlar. böyle yan yana götgöte giderken iki yanımızda birer karayip dilberi olsa fena olmazdı hani şeklindeki görüşümü arsızca paylaştım beni ağırlayan yerel dostumla. dışardan göründüğü gibi olmadığını, kötü koktuklarını söyledi. bilemedim, deneyemedim.
    - bu dolmuşların dolmuş olduğunu da yan kapılarındaki çıkartmalardan anlıyorsunuz. arabanın önünde herhangi belirleyici bir işaret yok!
    - özel arabaların birçoğunda devasa müzik sistemleri kurulu. çoğu zaman arabanın değerini aşan bu müzik sistemleri sayesinde şehrin her köşesi anında bir diskoya dönüşebiliyor. bizim piknikte arabanın kapılarını açmak suretiyle yaptığımız işi bu insanlar akşamları şehrin çeşitli parklarında, yol kenarlarında yapıyorlar.
    - insanlar çok cana yakın. fakat mutlak surette ispanyolca bilmeniz gerekiyor.
  • bu guzel ulkeden bir suru kisiyle tanisma firsatim oldu bugune kadar, biraz bilgi sahibiyim paylasayim. kizlari fiziksel olarak genelde kilolu, koca popolu, iri goguslu ve kalin dudakli. 20 taneden bir tanesi acayip seksi genelde. kisilik olarak, cok iyi insanlar, muhabbetleri guzel, eglenceliler, partilere bayilirlar, yardimseverler. erkekleri; genelinde seytan tuyu var mekandan en cok kiz kaldiran genelde bunlar oluyor. tamami party boy, iyi iciyorlar (her seyi) artistik hareketler yaparak ilgi cekmeye calisirlar ve cogu zamanda basarili olurlar. gece yarisi bile gunes gozluguyle kapali mekanlarda gezer bir cogu.
  • su siralar tahmini 13 milyon nufusu bulunan bir memleket. elbetteki bu numaralar gercek degil, hele ki ocak 2010 dan sonra komsu memleket haiti'den gelen kagitsiz gocmenleri sayamamak soz konusu oldugu icin, istatistik bile olamiyor bir cok insan orada yasamaya calisirken.

    surprizlerle dolu, ilginc bir ulke.

    * inanilmaz, cennetten cikma plajlari, tropik iklimi amerika, almanya, ispanyol ve bu yildan itibaren rus turistlerin gozdesi.
    * 48,442 km2 lik ulkede (algisi kolay olsun diye soyluyorum, bizim anadolumuzdaki konya sehrimiz 39,000 km2dir) tam 9 uluslararasi havaalani bulunmakta. cogu turizmin yogun oldugu bolgelerde.
    * sadece alta gracia bolgesi'nde bulunan punta cana havaalanina tum yil boyunca gunde ortalama 5000 yolcu iniyor, biniyor. bu havaalani punta cana resort hotel tarafindan insa edilmis ve su an diger charter ucuslarina acik. iste bu yuzden, her yolcu ulkeden cikarken, kendi sirketine 20 $ veriyor (havaalani harci gibi). fakat bunu lutfen giriste verdiginiz 10 $ la karistirmayin. o 10 $ lar ulkenin butcesine giderken, bu 20 $ direk havaalani isletmesine gidiyor.
    * bu bilgiler sizi kandirmasin. turizm cok gelismis zengin ulke izlenimi sadece bir iluzyon. turizm tamamen yabancilarin ellerinin altinda. demek istedigim su ki, otel, havaalani sahiplerinin hepsi yabanci (ispanyol, amerikali falan filan)
    * ucsuz bucaksiz deniz, okyanusun yani sira, gayet duzluk olan ulkede (adadaki daglik alanlar haiti'de) seker kamisi tarlalari bulunmakta. bu seker kamisindan, seker, rom (bkz: brugal) (bkz: ron barcelo) yapiyolar. ve tahmin edersiniz ki bu tarlalarin sahibi tek bir kisi. o kisi de ispanyol.
    * ha bir de seker kamisi, dinamit yapmaya yarayan bir madde. dominikli bir arkadasin dedigine gore: "ama bu ulkede biz bomba falan yapmiyoruz. bizim arkadasimiz cok, dusmanimiz yok. bomba lafini da br tek seksi kadinlar icin kullaniriz."

    aklima soru geliyor elbette:

    eeee nasil gelisecek bu ulke, eger giren butun para, ekonomik gelisme aslinda sadece bir kac yabanci kisinin banka hesabina giriyorsa?

    * zar zor... iste o yuzden insani gelisme indeksine bakinca 2010 yilinda 169 ulkenin icinden 88.sirada goruyoruz. diyeceksiniz ki ne var bunda canim bizim cennet ulkemiz 83. de ama isler oyle degil...

    bir de yeni bir sey var bu ulkede:

    * irkcilik. haitililerden nefret ediyorlar. elbetteki acik goruslu insanlar var ama otobuste, takside, gemide, yemek yerken, sokakta kiminle konusursan konus, haitililerden sanki baska yaratiklar gibi konusuyorlar. o guzel zenci elleriyle yolda yuruyen haitilileri gosterip "pis zenci" diyorlar. hatta nerdeyse, olmeyi hakediyorlar, onlar hirsiz, haitiye giden butun insani yardimi sinirda bizim insanlarimiza satiyorlar diyorlar.
    * tabii ki kolerayi kendi ulkelerine gecirdikleri icin de kizginlar. tabii ki kolera olacaklar, temiz degiller ki diyiverip, radyolarda, televizyonlarda her sey onlem uzerine. butun reklamlar devletten: ellerinizi yikayin reklami, trafik kurallarina uyun reklami (hos kural falan yok nerdeyse, hos guzel yol, sinyal yok..)

    ha bir de cok ilginc, normalde tarihin ogrettigi, dominik cumhuriyeti'nin ispanya'dan bagimsiz olmasi. onlara gore, onlar haiti'de bagimsizliklarini ilan ediyorlar.

    iste boyle... gitmek lazim, gormek lazim... otelden cikmak, sehirleri de gezmek lazim...
  • 1 haftalık puerto plata tatilinden inanılmaz memnun kaldığım ülke. işte izlenimlerim:

    wikipedia’ya göre %17 beyaz nüfus var ama hizmet sektöründe bir iki yönetici hariç hiçbirine rastlamadım. gördüğüm tüm dominikliler zenci ya da melezdi. televizyonda gördüğüm kadarıyla politikacı, asker gibi üst zümre ise beyaz. yani beyazlar siyahları yönetiyor kabaca.

    turizm en büyük gelir kapısı olduğu için turistlere karşı çok güleryüzlü ve saygılılar. devamlı diyalog kurmaya çalışıyorlar. ispanyolca tabii, ingilizceyi görevlerinin gerektirdiği kadar biliyorlar. gelirleri çok düşük olduğu için 1 dolar bahşiş bile kendilerini çok mutlu ediyor. servis ve ürünler oldukça ucuz.

    türk dizileri bu ülkede oldukça meşhur. izlediğim bir kanalda binbir gece ve fatmagül’ün suçu ne dizilerinin reklamlarına rastladım.

    ağaçsız ve aşırı sıcak türk kumsallarının aksine plajda palmiyeler ve diğer ağaçlar doğal şemsiye görevi görüyor, serin ortamın ve manzaranın tadını çıkartıyorsunuz. yalnız denizi dalgalı, kayalık, yosunlu ve akıntılı. ayrıca sürekli ağaç dalları, yaprakların içinde yüzüyorsunuz. fazla beğenmedim.

    ülke oldukça pis, yol kenarlarında plastik yığınları mevcut ve insanlar dereleri hunharca kirletiyorlar. sitelerin etrafında dikenli teller ve evlerin kapı-pencerelerinde demir parmaklıklar gördüm. demek ki hırsızlık sorunu var. evler derme çatma, gecekondu tarzı, çoğu tamamlanmamış, bakımsız. yolda sokak köpekleri var ama kedi görmedim.

    yol çizgileri, tuvalette kullanılan baslar, el kurutma makinası, kağıt havlu makinası, elektrik prizleri vs amerika’yla aynı.

    sivrisinek fazla yok, zika virüsü kapmış mıyız, bakacağız.

    nemli bir hava dalgasının etkisiyle sürekli yağmur yağdı, bazı gün 1-2 saat, bazı gün 5-6 saat. çalışanlara göre yağmur mevsimi değilmiş ama her odada şemsiye var, demek ki sıradan bir olay.

    gelen turistler genelde ingiliz, alman, amerikalı, kanadalı, iskandinav ama dünyanın her yerinden insan var, arjantinliye de rastladım, şililiye de, brezilyalıya da.

    ülkeye girişte 10 dolar, çıkışta 20 dolar ödeniyor.

    acun’un survivor’ı neden dominik’te yaptığını anladım. 1- çok ucuz 2- güvenlik sorunu yok 3-hava sıcaklığı yaz kış ideal 4- doğası yani denizi ve yeşili çok güzel
hesabın var mı? giriş yap